AKP Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, partisinin grup toplantısında “Bakalım cumhurbaşkanlığı hevesi yolunda daha kaç CHP’li siyaset girdabında telef olup gidecek” dedi. Ruşen Çakır, Erdoğan’ın bu açıklamasını yorumladı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın hukuku tersine çevirdiğini söyleyen Ruşen Çakır, “Sonuç olarak Ekrem İmamoğlu’nun başına daha önce gittiği bir restoranda gelenlerden sonra o bantlamayı neden yaptırdığını anlamak bir yerde kolay. Ama diyelim ki şu ya da bu şekilde bir şeyleri gizlemek için yaptı. Sadece bantlama yaptı diye bunun suç işlediğini söyleyebilmenin imkanı yok” dedi.
Cumhurbaşkanlığı yolunda “telef” olma sırası kimde?
Ruşen Çakır, bir gazetecinin Erdoğan’a sorduğu “CHP Genel Başkanı Özgür Özel, İBB’deki yolsuzluk iddialarını perdelemek ve manipüle etmek için ne yazık ki, illegal örgütlerle bile iş birliği yapmaktan, ticaret kanununu ihlal başta olmak üzere yasal anlamda suç sayılabilecek fiillere teşebbüsten imtina etmiyor. İç güvenliği, hatta milli güvenliği tehdit eden bu tehlikeli gidişi, nasıl değerlendiriyorsunuz?” sorusunu da yorumladı:
“Yani nasıl değerlendirsin her şeyi söylemiş. Bunu bir gazeteci soruyor. Artık takdir edin… Türkiye’nin nasıl bir noktaya geldiğinin çok ibret verici bir örneği bu olay.”
Erdoğan’ın, Ekrem İmamoğlu’na değil, Özgür Özel’e seslendiğini söyleyen Çakır, “Bu aslında zarf atmak. CHP’yi karıştırmak için söylüyor. Özgür Özel ısrarla cumhurbaşkanı adayı olmayacağını söylüyor. Kılıçdaroğlu örneğini veriyor. 2023 seçimlerinde Erdoğan’ın İstanbul mitinginde montaj videolar ile seçimi manipüle ettiğini biliyoruz” dedi.
“İşinin kolay olmadığını biliyor”
Erdoğan’ın Özgür Özel’i söylediğini ama aslında esas meselenin Ekrem İmamoğlu olduğunu ifade eden Çakır, şöyle devam etti:
“Bir kere telef olmak sözü çok yakışıksız bir söz. Hayvanlar için söylenen bir söz, insanlar için söylenmesi, özellikle bir ülkenin cumhurbaşkanının bunu canlı yayınlanan bir konuşmada söylemesi… Ne denebilir, artık takdiri size bırakıyorum. Ama diyelim ki tamam, kabul ettik. Bu sefer iş bu kadar kolay olmayacak. Aslında Kılıçdaroğlu da kolay olmadı. İkinci tura kaldı. Sinan Oğan’ı yanına çekerek ikinci turu kazanabildi Erdoğan. Şimdi karşısında çok daha inatçı keçi var. Ve işinin o kadar kolay olmayacağını bildiği için zaten sürekli onları siyasi olmayan yollarla tasfiye etmeye çalışıyor.”
https://open.spotify.com/episode/3EYsECXmbzDY5n0GwYoSv0?si=o5d67JODRCeubX6qEawQ9Q
Yayına hazırlayan: Gülden Özdemir
Merhaba, iyi günler, iyi sabahlar. Öncelikle 1 Mayıs İşçi Bayramı’nı kutluyorum, herkese kutlu olsun, çalışanlara tabii ki öncelikle. Umarım tüm Türkiye’de herkes bu bayramı mutlu bir şekilde, olaysız bir şekilde ve Türkiye’nin geleceğine, iyi bir geleceğine yatırım yapmak amacıyla kutlar. Dün Cumhurbaşkanı Erdoğan Meclis’te grup toplantısında bir konuşma yaptı. O konuşmada ağırlığı kentsel dönüşüme verdi ama kentsel dönüşümün dışında tabii ki son dönemde olduğu gibi CHP’ye laf yetiştirme konusunda bayağı bir çaba içerisindeydi, yine gördük. 19 Mart’tan beri böyle bir durumda Erdoğan, sürekli CHP’nin ele geçirdiği gündemi tekrar kazanmak istiyor. Orada ilginç birtakım şeyler söyledi. Bir de İtalya dönüşü uçakta, gazeteciler diyeceğim ama, hadi diyeyim yine de, çok sayıda kendisine destek veren, kendisine destek veren kuruluşlarda çalışan kişiyle yaptığı sohbet ya da soru-cevaplarda da birtakım şeyler söyledi. Şimdi bu yayında her ikisinden de bir şeyler söyleyeceğim. Hangisini nerede söyledi artık kafam karıştı, çok da önemli değil çünkü söyleyen aynı Erdoğan. Mesela ne dedi? Şu ana kadar, 19 Mart’tan bugüne iki büyük operasyon oldu, çok sayıda kişi tutuklandı. Elde delil olarak Erdoğan’ın sunabildiği tek şey bant, otelde kameranın kapatılması, bir de o oteldeki bavullar. Bavulların içerisinde jammer olduğu açıklamasını yapmıştı CHP. Buna inanmadığını söylüyor bir şekilde ve bavulların içerisinde ne olduğu üzerinden bir şeyler söylemeye çalışıyor, CHP’yi suçlamaya çalışıyor. Ama biliyoruz ki kimse kendisinin suçsuz olduğunu kanıtlamak zorunda değil. Beyan esastır. Beyanın yalan olduğunu düşünüyorsa yargı bunu kanıtlamakla mükellef. Yani bir, ‘‘Bavullar vardı ve bu bavulların içerisinde para vardı’’ dediğiniz zaman para olmuyor. Bunun içinde para olduğunu bir şekilde kanıtlamanız gerekiyor. Böyle bir şey olamadığı için de para olmadığını Ekrem İmamoğlu’nun kanıtlamasını bekliyor Cumhurbaşkanı, hukuku tersine çeviriyor. Bu bir yana… Bantlama meselesine kendilerinin hiç itibar etmediğini söylüyor. Ne kadar doğru bilemiyorum, ama sonuç olarak Ekrem İmamoğlu’nun başına daha önce gittiği bir restoranda gelenlerden sonra o bantlamayı neden yaptırdığını anlamak bir yerde kolay. Ama diyelim ki şu ya da bu şekilde bir şeyleri gizlemek için yaptı. Sadece bantlama yaptı diye suç işlediğini söyleyebilmenin imkânı yok. Ve koca Emniyet Teşkilatı, İstihbarat Teşkilatı, Yargı Teşkilatı aylardır, belki de yıllardır çalışıyor bu konuda ve elde bir tek o görüntü var. Neyse, onu bir kenara koyalım. Esas telef olayına gelmeden önce uçakta sorulan bir soruyu aktarmak istiyorum. Dün bunu sosyal medyada da paylaştım, insanlar çok tepki verdiler. Yani uçakta Erdoğan’ın uçağına nasıl binildiğini biliyoruz, tamam eyvallah. Oradaki soruların da bir anlamda danışıklı olduğunu biliyoruz, ona da eyvallah. Ama şu soru, yani Allah için, ‘‘CHP Genel Başkanı Özgür Özel, İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ndeki yolsuzluk iddialarını perdelemek ve manipüle etmek için ne yazık ki — gazeteci diyor — illegal örgütlerle bile iş birliği yapmaktan — kimse bunlar — Ticaret Kanunu’nu ihlal başta olmak üzere yasal anlamda suç sayılabilecek fiillere teşebbüsten imtina etmiyor. İç güvenliği, hatta millî güvenliği tehdit eden bu tehlikeli gidişi nasıl değerlendiriyorsunuz?’’ Yani nasıl değerlendirsin? Her şeyi söylemiş. Bunu bir gazeteci soruyor. Artık takdir edin. Türkiye’nin nasıl bir noktaya geldiğinin çok ibret verici bir örneği bu olay.
Medyascope'un günlük e-bülteni
Andaç'a abone olun
Editörlerimizin derlediği öngörüler, analizler, Türkiye’yi ve dünyayı şekillendiren haberler, Medyascope’un e-bülteni Andaç‘la her gün mail kutunuzda.
Şimdi esas konumuza gelelim. Erdoğan, dünkü grup konuşmasında CHP’li cumhurbaşkanı adaylarının telef olacağını söyledi. Önce ne söylemiş ona bakalım, sonra devam edelim. Diyor ki: ‘‘Cumhurbaşkanlığı adaylığı peşinde koşmaya başlamış. Ondan önceki de aynı hevesle kurmadık masa, çalmadık kapı, basmadık düğme, önünde eğilip bükülmedik terör örgütü bırakmamıştı. Cumhurbaşkanı olacaktı, şaibeli bir şekilde tarih oldu. Bunun nefesi 2028’e kadar yetecek mi, hep birlikte izleyip göreceğiz. Bakalım cumhurbaşkanlığı hevesi yolunda daha kaç CHP’li siyaset girdabında telef olup gidecek.’’ İlk söylediği kişi Özgür Özel, Ekrem İmamoğlu değil. Özgür Özel’in cumhurbaşkanı adayı olmaya niyetlendiğini ileri sürüyor Erdoğan. Bu aslında bir şey, ‘‘zarf atmak’’ denir buna, CHP’yi karıştırmak için söylenen bir şey. Özgür Özel ısrarla böyle bir niyetinin olmadığını bizim yaptığımız röportajda da, başka yerlerde de, basın açıklamalarında da, mitinglerde de söyledi. Ama diyelim ki Özgür Özel. ‘‘Onun nefesi yetecek mi?’’ diyor ve Kılıçdaroğlu örneği veriyor. Kılıçdaroğlu konusunda söylediği; ‘‘çalmadık kapı, kurmadık masa’’ eyvallah, ‘‘basmadık düğme’’ neyse, ‘‘önünde eğilip bükülmedik terör örgütü bırakmamıştı’’ diyor. Böyle bir şeyin olmadığını biliyoruz. Bu konuda özellikle İstanbul’daki Yeşilköy’deki mitingde bir montaj videoyla Erdoğan’ın seçimleri manipüle ettiğini biliyoruz. ‘‘Montajsa montaj’’ oldu sonuçta. Neyse. Ama şunu da biliyoruz ki Erdoğan, Kılıçdaroğlu’nu tam kendine göre bir, nasıl söyleyeyim, kendine uygun bir rakip olarak görmüş. Ben ve birçokları Kılıçdaroğlu’nun her şeye rağmen kazanacağını düşünüyorduk. Yanıldık, yanıltıldık, artık her neyse. Erdoğan şimdi yeni Kılıçdaroğulları bekliyor. Özgür Özel’i söylüyor ama esas meselesinin Ekrem İmamoğlu olduğu ortada. Ve ne diyor: ‘‘Keçiyi yardan uçuran bir tutam otmuş.’’ Yani böyle bir tutam ota atlayacaklar, bakalım kaç CHP’li telef olacak… Anladığım kadarıyla Ekrem İmamoğlu’nun zaten kenarda kaldığı varsayımından hareket ediyor. ‘‘Özgür Özel ya da başkaları’’ diyor ama tabii ki aklında Ekrem İmamoğlu var. Bir kere ‘‘telef olmak’’ sözü çok yakışıksız bir söz, hayvanlar için söylenen bir söz. İnsanlar için söylenmesi, hele bir ülkenin cumhurbaşkanının bunu canlı yayınlanan bir konuşmada söylemesi… Ne denebilir, artık takdiri size bırakıyorum. Diyelim ki tamam, o şeyi kabul ettik; ama bu sefer iş bu kadar kolay olmayacak. Aslında Kılıçdaroğlu da kolay olmadı, ikinci tura kaldı. Sinan Oğan’ı yanına çekerek ikinci turu kazanabildi Erdoğan. Şimdi karşısında keçi ise çok daha inatçı keçiler var ve işinin o kadar kolay olmayacağını bildiği için zaten sürekli onları siyasi olmayan yollarla tasfiye etmeye çalışıyor. Yapılan operasyon ortada. Onlara birtakım suçlamalar götürüyor ama bunları kanıtlamaya… Kanıtlayabilse kanıtlayacak tabii ama kanıtlayamadığı için de karşı tarafın kendilerinin suçsuz olduğunu kanıtlamasını bekliyor. Nasıl olacaksa… Fakat şunu kesinlikle söylemek lazım: Bu sefer Erdoğan’ın işi çok çok zor. 2023’te de çok zordu, bir şekilde başardı. Ama 2028 diyor. 2028’e kalacağını düşünmüyorum. Ne zaman olacak bilmiyorum ama Erdoğan sağlığı el verirse tekrar aday olacak, onu da kesin biliyoruz. Ve karşısına çıkacak kişinin Ekrem İmamoğlu olmamasını istediğini ve bunun için elinden geleni yaptığını da biliyoruz. Fakat Ekrem İmamoğlu’nun karşısına çıkmasını engelleme şansını kaybedebilir. Diyelim ki Ekrem İmamoğlu’nu engellemiş olsa bile — dün bu konuda bir yayın da yaptım, izleyenler bilir — bunu engelleyebilse bile – ki sanmıyorum, tekrar söylüyorum – karşısına çıkacak Cumhuriyet Halk Partisi adayını, isimler kim olursa olsun, kolay kolay yenemeyeceği ortada. Çok zor durumda. Ekonomi zor durumda. Siyaset üretemeyen bir Erdoğan var, sıkışmış bir durumda. Kürt sorunundaki birtakım gelişmeler, belki, o da %100 değil, belki işine yarayabilir. Fakat bence bu ‘‘telef olma’’ lafını kullanmak kendisi için çok da iyi olmadı diye düşünüyorum. Hiç de çantada keklik bir cumhurbaşkanlığı seçimi beklemiyor kendisini. Tabii ki kötümser olanlar, Erdoğan’ı sevmeyip de Erdoğan’ı istemeyip de onun ne yapıp ne edip kazanacağını düşünenler var, biliyorum. Artık ne yapıp ne edip kazanabilecek bir Erdoğan’la karşı karşıya olmadığımızı bir kere daha vurgulamak istiyorum. Tekrar 1 Mayıs’ı kutluyorum. Söyleyeceklerim bu kadar, iyi günler.