Başlarken: Demokrasi, yalnızca seçilmişlerin değil, seçenlerin de eseridir.
Demokrasilerin işleyişi, sağlığı ve geleceği konusundaki tartışmalarda genellikle liderlerin rolü ve özellikleri öne çıkarılır. Başkanlar, başbakanlar, milletvekilleri, hepsi adalet, şeffaflık, ahlâk ve kamusal hizmet performansları çerçevesinde değerlendirilir. Ancak, özellikle göz ardı edilen bir diğer temel unsur daha vardır:
Yurttaş sorumluluğu…
Demokrasi, sadece liderlerin yönettiği bir sistem değil; yurttaşların bilinçli katılımı ve günlük eylemleriyle sürekli yeniden üretilen bir yaşam biçimidir.
Yurttaş sorumluluğunun önemi
Sorumluluk sahibi yurttaşlar olmadan liderlik, gerçeklerden kopuk, seçkinci ve kırılgan bir yapıya dönüşür. Kamu hayatından çekilen, bilgi edinme ve sorgulama yükümlülüğünü terk eden bir toplumda demokrasi içten içe çöker. Seçimler biçimsel törenlere, kamusal tartışmalar sığ gösterilere dönüşür; özgürlükler sessizce aşınır.
Bilinçli ve vicdanlı bir yurttaş kitlesi olmadan, en erdemli liderler bile demokratik normları korumakta yalnız kalır.
Tarihten dersler
Tarih boyunca demokrasi krizleri, yalnızca kötü liderliklerle değil, yurttaşların umutsuzluk, kayıtsızlık ve kör sadakat içinde hareket etmeleri nedeniyle de doğmuştur. 20. yüzyılın Avrupa’sında yükselen otoriter rejimler (Nazizm, faşizm, komünizm) bunun acı örnekleridir.
Öte yandan, yurttaşlık bilincinin güçlü olduğu toplumlar, kriz zamanlarında dahi demokrasilerini onarma ve güçlendirme kapasitesi göstermiştir.
Günlük yaşam ve yurttaşlık
Demokratik yurttaşlık, seçim dönemlerinde hatırlanan geçici bir rol değildir. Bilgi edinmek, farklı görüşleri anlamaya çalışmak, otoriteyi sorgulamak, temel hakları savunmak ve gerektiğinde barışçıl yollarla direnmek gibi günlük (ve sürekli) sorumluluklar içerir.
Bireysel konfor alanına çekilerek kamu alanının yönetimini başkalarının inisiyatifine bırakmak, demokrasinin en sessiz düşmanıdır.
Medyascope'un günlük e-bülteni
Andaç'a abone olun
Editörlerimizin derlediği öngörüler, analizler, Türkiye’yi ve dünyayı şekillendiren haberler, Medyascope’un e-bülteni Andaç‘la her gün mail kutunuzda.
Liderlik ve yurttaşlık: İkiz sorumluluk
Liderler, yalnızca yönetmekle değil; demokratik değerleri korumak ve yurttaş katılımını teşvik etmekle de yükümlüdür. Yurttaşlar ise, liderlerin sunduğu her politikayı sorgulamak, gerekirse itiraz etmek ve daha iyi bir ortak yaşam için standart belirlemek ve talep etmek zorundadır. Demokrasi, bu iki sorumluluğun kesiştiği noktada hayat bulur.
Özetle: Demokrasi sadece yönetim biçimi değil, yaşam biçimidir
Demokrasilerin geleceği yalnızca sandık sonuçlarına bağlı değildir. Bilgili, sorumluluk sahibi ve cesur yurttaşlar olmadan demokrasi uzun ömürlü olamaz. Liderler sorumluluk ve dürüstlükle yönettiğinde ve yurttaşlar bilinçle hareket ettiğinde, demokrasi sadece bir yönetim tarzı değil, bir yaşam kültürü haline gelir.
İşte o zaman demokrasi, geçici bir ayrıcalık değil, kalıcı bir hak olarak kuşaktan kuşağa taşınır.
Peki, demokrasilerde yurttaşın hangi sorumlulukları vardır?
Sorumlu yurttaşın 5 temel özelliği
Bilgi sahibi olmak: Gündemi takip etmek ve temel hakları-hürriyetleri korumak konusunda kararlılık.
Sorgulayıcı olmak: Otoriteyi eleştirel gözle değerlendirmek. Yönetimin icraatını, verimliliğini ve dürüstlüğünü eleştirisel gözle izlemek.
Katılım göstermek: Sadece seçimlere değil, sivil toplum faaliyetlerine aktif olarak katılmak. Her şeyi merkezî ve yerel yönetimlere bırakmamak.
Çoğulculuğa saygı: Farklılıklara tahammül etmek ve onları zenginlik olarak görmek. “Benim olsun; benim dediğim olsun; benim gibi olsun” bencilliği ve bağnazlığı sergilememek.
Ortak iyiliği gözetmek: Kişisel çıkarları aşarak toplumun yararını düşünmek.
Demokratik yurttaşın, rejime, hak ve özgürlüklerine yönelik üç temel tehdide karşı çok duyarlı olması gerekir:
Siyasete (günlük yaşamın yönetimine) ilgisizlik: Siyasi süreçlere katılım eksikliği, gücünü artırmak isteyen liderlere ve çıkarlar alanlarını genişletmek isteyen oligarşilere yarar.
Bilgi kirliliği ve dezenformasyona direnme: Ortak gerçeklik duygusunun kaybolmasına izin vermemek.
Popülist otoriterliğin aldatıcı cazibe ve vaatlerine kapılmamak: Kısa vadeli duygulara hitap eden liderlerin kof güç, azamet ve parlak gelecek vaatlerine kanıp demokratik kurumları zayıflatmalarına izin vermemek.
Bitirirken dünyadan birkaç yurttaşlık ve demokrasi örneği sunalım:
Dünyadan dersler
- İzlanda: Anayasayı yurttaşlar yazdı
2008 ekonomik krizinin ardından İzlanda’da halkın devlete olan güveni büyük ölçüde sarsıldı. Bunun üzerine hükümet, yeni anayasanın halk katılımıyla hazırlanmasına karar verdi. 25 sıradan yurttaştan oluşan bir kurul kuruldu. Kurul, sosyal medya üzerinden halktan doğrudan öneriler aldı ve taslak anayasayı şekillendirdi. Herkesin sürece katıldığı bu yöntem, demokratik yurttaş katılımının en güzel örneklerindendir.
- Almanya: Sivil toplumun gücü
Almanya, özellikle İkinci Dünya Savaşı sonrası dönemde sivil toplum örgütlerinin ve yerel katılım mekanizmalarının güçlendirilmesine büyük önem verdi. Bugün Almanya’da yurttaşlar, mahalle meclislerinden, ulusal düzeydeki forumlara kadar birçok alanda yönetime doğrudan katkıda bulunuyor. Bu canlı yurttaşlık kültürü, Alman demokrasisinin istikrarının temel taşlarından biri olarak görülüyor.
- Tunus: Arap Baharı’nın kararan umudu
2011’de başlayan Arap Baharı sürecinde birçok Ortadoğu ülkesinde demokratikleşme çabaları başarısız olurken, Tunus’ta güçlü bir sivil toplum ağı demokrasinin ayakta kalmasına yardımcı oldu. Farklı sendikalar, insan hakları kuruluşları ve meslek birlikleri “Ulusal Diyalog Dörtlüsü” çatısı altında birleşerek barışçıl bir siyasi geçişin sağlanmasına öncülük etti. Bu başarı, 2015 Nobel Barış Ödülü ile taçlandırıldı.
Ancak daha sonra Cumhurbaşkanı Kays Said parlamentoyu feshedip otoriterliğe yöneldi. 2024’te yeniden seçilince Tunus, demokratik karakterini büyük ölçüde yitirdi. İyi başlayan demokratikleşme süreci hayal kırıklığıyla sonuçlandı; demokrasinin ne kadar kırılgan ve yurttaş sorumluluğunun ne kadar önemli olduğu bir kez daha kanıtladı.
- Güney Kore: Mum Işığı Devrimi
2016 yılında Güney Kore’de milyonlarca yurttaş, yolsuzluk skandalına karışan devlet başkanının istifası için barışçıl protestolar düzenledi. Haftalarca süren “Mum Işığı Devrimi”, halkın kararlı ve barışçıl katılımının siyasi değişim yaratabileceğini tüm dünyaya gösterdi. Sonuçta başkan görevden alındı ve Güney Kore demokrasisi güçlenerek yoluna devam etti.
Son söz
Demokrasiler seçimle doğar, yurttaş sorumluluğuyla yaşar.