Erdoğan’ı Öcalan mı kurtaracak? | Ruşen Çakır yorumluyor

PKK’nın silah bırakma kararı sonrası Ruşen Çakır, yeni dönem siyasetini değerlendirdi. Çakır, barış sürecinin Erdoğan’ı kurtaracağı beklentisinin gerçekçi olmadığını savunuyor. Ayrıca Çakır’a göre CHP’nin sürece destek vermesi, muhalefeti güçlendiriyor. Çakır bu videoda soruyor: Erdoğan’ı Öcalan mı kurtaracak?

Ruşen Çakır, PKK’nın silah bırakma kararını “tarihi bir olay” olarak nitelendirdi. Çakır’a göre, Bahçeli’nin başlattığı süreçte Erdoğan başından beri tereddütlü davrandı. Çakır, “Erdoğan bu süreçten nasıl kazanç elde edeceğini kestiremedi. AK Parti tabanında bu sürece inananların oranı çok düşük” diye konuştu.

“Süreç uzun sürecek”

Çakır, barış sürecinin kısa sürede tamamlanamayacağını belirtti, “Silahların teslimi meselesi önemli propaganda malzemesi olacak” dedi. Ancak Çakır’a göre Erdoğan’ın bundan istifade etmesini pek mümkün görmüyor. Çakır, kamuoyu araştırmalarında CHP’nin birinci parti olduğunu hatırlatarak, “19 Mart krizi ve Erdoğan’ın hatası, CHP’nin bunu fırsata çevirmesiyle AK Parti ile ara açıldı” dedi.

Erdoğan'ı Öcalan mı kurtaracak? | Ruşen Çakır yorumluyor
Erdoğan’ı Öcalan mı kurtaracak? | Ruşen Çakır yorumluyor

“CHP’nin konumu süreci etkiliyor”

Çakır’ın değerlendirmesine göre, CHP barış sürecine başından beri sıcak baktı. Ruşen Çakır, Sırrı Süreyya Önder ile Özgür Özel arasındaki yakınlığa dikkat çekerek, “Öcalan’ın son görüşmelerindeki CHP ile ilgili sözlerini Önder, Özel’e aktardı” diye konuştu.

Çakır, CHP’nin barış sürecini desteklemesinin AKP’nin kazanımını azalttığını söyledi, “Haziran 2015’teki çözüm süreci AK Parti’ye değil HDP’ye yaramıştı” örneğini verdi.

“Erdoğan demokratik dil üretemez”

Çakır, değerlendirmesinde Erdoğan’ın elindeki en önemli silahın terör meselesi olduğunu söyledi. “Erdoğan, PKK kartını istemeye istemeye terk ediyor” diyen Çakır, yerine koyacak bir şeyi olmadığını düşünüyor.

Ruşen Çakır, “Erdoğan’ın bu saatten sonra demokrasi ve hukuk devleti perspektifi geliştirmesi mümkün değil” görüşünü dile getirdi. Çakır’a göre, AKP demokratik bir yapılanmaya sahip değil. Çakır, “Eski kadroların çoğu partiyi terk etti veya etkisizleşti” dedi.

“Kürtler Erdoğan’a oy vermez”

Çakır değerlendirmesinde, Kürt seçmenlerin Erdoğan’a oy vermesinin gerçekçi olmadığını savundu. “Kürtler Erdoğan’dan çok çekti” diyen Çakır, kayyum atamalarını ve Selahattin Demirtaş’ın tutukluluğunu örnek gösterdi.

Ruşen Çakır, barış sürecinin Erdoğan’ın lütfu olmadığını vurgulayarak, “Bu süreç Öcalan, DEM Parti, Sırrı Süreyya Önder, Pervin Buldan ve Ahmet Türk olmadan başarıya ulaşamazdı” dedi.

“Yeni dönem İmamoğlu’nun olacak”

Çakır değerlendirmesinin sonunda, Türkiye’nin büyük bir eşiği aştığını belirtti. “Siyaset bambaşka şekillenecek” diyen Çakır, “19 Mart’la birlikte siyasi aktör olarak ilk Erdoğan’a bakma alışkanlığından vazgeçmeye başladık” diye konuştu.

Ruşen Çakır, önümüzdeki dönemde damgayı Ekrem İmamoğlu’nun vuracağını öne sürdü ancak Çakır, İmamoğlu’nun yeni dönemi iyi kavraması gerektiğini sözlerine ekledi.

Yayında hazırlayan: Gülden Özdemir

Merhaba, iyi günler, iyi sabahlar. Dün bir yayın yaptım, ‘‘Öcalan Türkiye’nin siyasi haritasını yeniden çiziyor’’ diye. Aslında o yayının başlığı bugünkü yayının başlığı olacaktı: ‘‘Erdoğan’ı Öcalan mı kurtaracak?’’ Ama sonra düşündüm, dedim ki sadece Erdoğan’la sınırlamayayım çünkü birçok şeyi kapsayacak kafamdaki şey, ve sonuçta o yayını yaptım. Ve o yayının hemen ardından PKK’nın meşhur o fesih ve silah bırakma kararı yayınlandı örgüte yakın bir medya kuruluşunda. Sonra tüm Türkiye tabii ve dünya basını da bu olayı çok önemsedi. Gerçekten tarihi bir olay yaşadık. Ve sonra bir arkadaşım – ki kendisi Erdoğancıdır, Reisçidir – bana şöyle bir şey yazdı, dedi ki: “Artık Erdoğan’ı kimse tutamaz, kesin yeniden seçiliyor.” Hatta hayat boyu artık olacakmış. Ben “Niye?” dedim. Tabii ki bu süreçle ilgili, PKK’nın silah bırakması ile ilgili olduğunu söyledi. Ama şöyle bir olay var; Bahçeli bu süreci ilk başlattığı zaman ben bu olayın olacağını düşündüm ve sizler de biliyorsunuz, ilk andan itibaren bu olayın gerçekleşme ihtimalinin çok yüksek olduğunu ve gerçekleşmesinin çok iyi olacağını söyledim. Ve o tarihte bu arkadaşım tam tersini düşünüyordu. Olmayacağını düşünüyordu, olamayacağını düşünüyordu. Öcalan istese de Kandil’in yanaşmayacağını düşünüyordu. Tabii buradaki temel şeyi Erdoğan’dı. Erdoğan çünkü çok tereddütlüydü biliyorsunuz. Bahçeli kendini ileriye atmışken Erdoğan’ın ayağı frendeydi. Ve bu sürecin başarılı olabileceğini düşünmeyen çok kişiden birisiydi. Aklına da yatmamıştı. Buradan nasıl bir kazancı olabileceği konusunda da aklına yatmamıştı herhalde Erdoğan’ın. Ki Erdoğan da tutuktu. Ama sonuçta oldu, bitti ve şimdi buradan Erdoğan’ın kazançlı çıkacağını düşünüyor. Ben de kendisine hiç de öyle olmadığını söyledim. Size de tekrar tekrar anlatmak istiyorum neden böyle düşündüğümü. Ki biliyorsunuz, özellikle muhalefette çok kişi daha ilk andan itibaren bu sürecin Erdoğan’ın yeniden seçilmesi için olduğunu düşünüyor. Neden böyle olmadığını söyleyeyim. Tabii ki Erdoğan istifade edebilir, bundan yararlanabilir, bundan belli bir miktar oy da kazanabilir ama çok emin değilim. Bir kere öncelikle şunu söylemek lazım: Erdoğan’ın tabanında bu sürece, yapılan kamuoyu araştırmalarında bu sürece inanan, destekleyenlerin oranı çok düşüktü. En çok destekleyenler tabii ki DEM Partililerdi ama AK Parti’nin ve MHP’nin tabanında bu çok karşılık bulmamıştı. MHP nispeten biraz daha fazla… Bir kere buradan yeni seçmen kazanmanın ötesinde kendi seçmeninin de bu yaşananlardan rahatsız olma ihtimali var. Birincisi bu. İkincisi, bu süreç birden tamamlanabilecek bir süreç değil. Tabii ki silah bırakma, silahların teslimi meselesi çok önemli olacak. Bunların görüntüleri yayınlandığı andan itibaren bayağı bir herkesin kullanacağı bir propaganda malzemesi olacak. Ama süreç uzun sürecek. Buradan bir sonuç alınması zaman alacak. Yine de Erdoğan’ın bundan bir şekilde istifade edebileceğini varsayalım. Ama şunu özellikle vurgulamak lazım, dün ‘‘Hafta Başı’’nda Kadri’yle konuştuğumuzda da bunu söyledim; şu anda Türkiye’de kamuoyu araştırmalarında birinci parti net bir şekilde Cumhuriyet Halk Partisi ve Cumhuriyet Halk Partisi AKP ile arayı açıyor. Bunun da en temel nedeni tabii ki 19 Mart krizi ve burada Erdoğan’ın yaptığı hata ve CHP’nin bu krizi fırsata çevirebilmiş olması. Bunu tersine çevirebilecek bir hamle mi bu olay? Eğer CHP bu sürece karşı çıkmış olsaydı, bir İYİ Parti gibi mesela tavır almış olsaydı belki olurdu. Ama biliyoruz ki ilk andan itibaren Cumhuriyet Halk Partisi sıcak baktı, destek olacağını söyledi, ilk andan itibaren. En son Van mitinginde de – ki henüz PKK’nın resmi açıklaması düşmemişti – Özgür Özel çok net bir şekilde bunu söyledi. Tabii ki CHP içerisinde rahatsız olanlar, şikayetçi olanlar, gayrimemnun olanlar var. Ama CHP başından itibaren bu süreçte pozitif bir konum aldı eleştirileri ve birtakım talepleriyle birlikte. Burada şunu özellikle vurgulamak lazım: Sırrı Süreyya Önder’in – ki Özgür Özel’le çok yakın bir dostluğu olduğunu öğrendik – başından itibaren bu ilişkiyi kurduğunu da biliyoruz. Örneğin Öcalan’la son görüşmelerinin ardından Öcalan’ın CHP ile ilgili söylediklerini İmralı’dan çıkar çıkmaz Özgür Özel’e anlattığını ve Özgür Özel’in de bunun üzerine İmralı Heyeti’ne verilen CHP randevusuna bizzat katıldığını da biliyoruz. Dolayısıyla burada karşılıklı güvenle inşa edilmiş bir bilgilendirme süreci de var. CHP olayı bayağı bir biliyor ve buradan bir şey çıkabileceğini düşünüyor. Dolayısıyla burada CHP’nin olaya dahil olması nedeniyle AK Parti’nin buradan elde edeceği getiri bayağı bir azalıyor. Bir diğer husus şu; zamanında Haziran 2015 seçimlerinde gördük, bir önceki çözüm süreci AK Parti’ye hiç yaramamıştı, HDP’ye yaramıştı. Şimdiki sürecin de aynı şekilde olma ihtimali var. Zira burada özellikle bugün AK Parti’nin, silah bırakmayla beraber Türkiye’nin mecburen bir şekilde içine gireceği yeni döneme uygun bir yapılanması yok, bir perspektifi, vizyonu yok. Erdoğan, tek adam rejimine geçildiği andan itibaren bütün gücü elinde topladı, önce parti içinde, sonra Türkiye’de ve giderek Türkiye üzerine bir zamanlar dile getirdiği ileri demokrasi, Avrupa Birliği gibi şeylerin hepsini bir kenara atıp tamamen beka üzerinden kurulu bir perspektif geliştirdi. Şimdi elindeki en önemli silah olan beka meselesi, terör meselesi kayboluyor. Hatırlayın 2023 seçimlerinde, cumhurbaşkanlığı seçimlerinde o Murat Karayılanlı, PKK’lı montaj video ne kadar önemli rol oynamıştı Kılıçdaroğlu’nu yenmede. Erdoğan, bir kere elindeki en önemli silahı anladığım kadarıyla istemeye istemeye terk ediyor. Yerine ne koyacak? Erdoğan’ın bu saatten sonra bir demokrasi, hukuk devleti perspektifi geliştirmesi, bunu kamuoyuna anlatması ve buradan insanları ikna etmesi mümkün mü? İstese bile bunu yapabilecek mekanizmalara sahip mi? Bunu yapabilmek için, demokrasiyi savunabilmek için demokratik bir yapılanmaya sahip olmanız lazım. Erdoğan’ın bunu sürdürebilecek kadroları yok. Bunların büyük bir kısmı ya partiyi terk etti, ya etkisizleşti, ya da ona benzedi. Yani bir zamanların AK Parti’deki ilk pozisyondaki durumda insan pek yok. Dolayısıyla Erdoğan’ın yeni döneme uygun bir dil üretebilmesi bana hiç sahici gelmiyor. Çok zorlanacak, yapmak isteyecek belki ama çok zorlanacak ve özellikle de tabanından gelen birtakım şikayetleri karşılamada epey bocalayacak. Son olarak da şu var: Kürtler, Kürt seçmen bu nedenle Erdoğan’ı bağırlarına basar mı? Diyelim ki cumhurbaşkanlığı seçiminde tercihleri Erdoğan olur mu? Çok çektiler Erdoğan’dan, özellikle son yıllarda. Seçtikleri belediye başkanlarının yerine kayyum atadı, seçtikleri birçok kişiyi, Selahattin Demirtaş başta olmak üzere, cezaevine attı, yıllarca orada tuttu. Erdoğan’ı hem önce yaptıklarından dolayı, tamam affedecekler, bir de artı onu tercih edecekler… Bunu yapmaları ne kadar gerçekçi? Bana pek gerçekçi gelmiyor. Bir de şöyle bir husus var: Bu süreç Erdoğan’ın Kürt hareketine ve Kürtlere bir lütfu değil. Yani burada tek başına durup dururken “Hadi artık sizleri affediyorum, gelin barışalım, bırakın silahları, her şey düzelsin” demiş bir Erdoğan yok. Bambaşka bir süreç yaşandı ve Erdoğan burada o sürece, tabii ki bilgisi dahilinde oldu ama, çok inanmadı. Ve bu süreç Erdoğan’ı… Şimdi bakıyorsunuz, sosyal medyada var, Erdoğan’a ve Bahçeli’ye “Terörsüz Türkiye” için teşekkür kuyruğu, AK Partililer tarafından… İyi güzel de, dün Bahçeli yaptığı açıklamada kimlere de teşekkür etti? Öcalan’a, DEM Parti’ye de teşekkür etti. Yani sonuçta bu süreç Öcalan olmadan, DEM Parti olmadan, Sırrı Süreyya Önder, Pervin Buldan, Ahmet Türk olmadan başarıya ulaşabilecek bir süreç değildi, en azından sürecin bu aşaması. Dolayısıyla buradan Kürtlerin, Kürt seçmenin “Erdoğan bize bir kıyak yaptı, biz de bunun karşılığını verelim” duygusuna ulaşmaları da çok gerçekçi gözükmüyor bana. Evet, sonuçta Türkiye çok büyük bir eşiği aştı. Tabii ki bundan sonrası çok zor, ama bundan sonra siyaset bambaşka şekillenecek. Aktör olarak, siyasi aktör olarak ilk olarak Erdoğan’a bakma alışkanlığından herhalde yavaş yavaş vazgeçeceğiz, ki vazgeçmeye başlamıştık 19 Mart’la birlikte. Önümüzdeki dönemde, bundan sonraki dönemde Ekrem İmamoğlu’nun neler söyleyeceği çok önem kazanacak ve hep ısrarlıyım, önümüzdeki döneme damgayı Ekrem İmamoğlu vuracak her şeye rağmen, öyle gözüküyor. Ama Ekrem İmamoğlu’nun o damgayı vurabilmesi için şu anda Türkiye’nin girdiği yeni dönemi iyi kavrayabilmesi gerekiyor. Bakalım, bunun işaretlerini herhalde bugün yarın görüyor olacağız. Evet, söyleyeceklerim bu kadar, iyi günler.

Bize destek olun

Medyascope sizlerin sayesinde bağımsızlığını koruyor, sizlerin desteğiyle 50’den fazla çalışanı ile, Türkiye ve dünyada olup bitenleri sizlere aktarabiliyor. 

Bilgiye erişim ücretsiz olmalı. Bilgiye erişim eşit olmalı. Haberlerimiz herkese ulaşmalı. Bu yüzden bugün, Medyascope’a destek olmak için doğru zaman. İster az ister çok, her katkınız bizim için çok değerli. Bize destek olun, sizinle güçlenelim.