Demirtaş, İmamoğlu ve Özdağ: Siyasi baskının sembolleri | Ruşen Çakır yorumluyor

Ruşen Çakır, CHP Genel Başkanı Özgür Özel’in Antalya mitinginde Selahattin Demirtaş, Ümit Özdağ ve Ekrem İmamoğlu’dan birlikte bahsetmesini değerlendirdi. Çakır, bu yaklaşımın Türkiye’de nadir görülen bir durum olduğunu belirtti.

Ruşen Çakır, CHP Genel Başkanı Özgür Özel’in Antalya mitinginde Selahattin Demirtaş, Ümit Özdağ ve Ekrem İmamoğlu’ndan birlikte bahsetmesini önemli bulduğunu açıkladı.

Çakır değerlendirmesinde, üç ismin de Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı rahatsız ettikleri için yargı eliyle özgürlüklerinden mahrum bırakıldığını söyledi. “Siyasetten tasfiye edilmek istendiler ama edilemiyorlar” diye konuşan Çakır, üçünün de siyasi mücadelelerini sürdürmeye çalıştıklarını belirtti.

Demirtaş İmamoğlu ve Özdağ: Siyasi baskının sembolleri | Ruşen Çakır yorumluyor
Demirtaş İmamoğlu ve Özdağ: Siyasi baskının sembolleri | Ruşen Çakır yorumluyor

“Türkiye’de nadir görülen bir yaklaşım sergilendi”

Çakır, farklı siyasi çizgilerdeki bu isimlerin birlikte anılmasının Türkiye’de pek rastlanmayan bir durum olduğunu vurguladı. “Kimileri Ümit Özdağ’ı sahipleniyor ve Demirtaş’ı gözardı ediyor” diyen Çakır, tersinin de geçerli olduğunu aktardı.

Çakır, Ekrem İmamoğlu konusunda daha fazla ortak paydaş bulunduğunu dile getirdi, 19 Mart’tan itibaren başlayan mitinglerde farklı partilerden seçmenlerin katıldığını gözlemlediğini söyledi. Çakır, Düzce mitinginde Zafer Partilileri de gördüğünü, Cumhur İttifakı’ndan katılımcıların da bulunduğunu öğrendiğini aktardı.

“Demokratik mücadelenin ortak kaderi vurgulandı”

Çakır, üç ismin de ortak bir kaderi paylaştığına dikkat çekti, “Türkiye’de demokratik siyasi mücadelenin yargı eliyle siyasi iktidar tarafından engellenmesi olayı var” değerlendirmesini yaptı ancak bu mücadeleleri birlikte yürütme iradesinin bulunmadığını da ekledi.

CHP’nin farklı bir yaklaşım sergilediğini belirten Çakır, Özgür Özel’in bu durumu istikrarlı şekilde sürdürdüğünü söyledi. Ayrıca Çakır, Demirtaş’ın cezaevine girmesinde dönemin CHP’sinin de suç ortaklığı bulunduğunu hatırlattı.

Demirtaş İmamoğlu ve Özdağ: Siyasi baskının sembolleri | Ruşen Çakır yorumluyor
Demirtaş İmamoğlu ve Özdağ: Siyasi baskının sembolleri | Ruşen Çakır yorumluyor

“Çözüm süreci tartışmaları da masada”

Çakır, PKK’nın son kongresinden bu yana somut adım görülmeyen çözüm süreci meselesine de değindi. Ümit Özdağ’ın sürece alenen karşı olduğunu, Demirtaş’ın destekçi olduğunu belirten Çakır, CHP’nin de süreç konusunda sorulara rağmen destek verdiğini aktardı.

Sürecin ivme kazanması halinde CHP’nin ara bulucu rol üstlenebileceğini değerlendiren Çakır, partinin bu bağlamda hem birinci parti hem ana muhalefet partisi sorumluluğunu yerine getirdiğini söyledi.

“Farklı grupları kapsayıcı strateji uygulanıyor”

Özgür Özel’in milliyetçi demokratlar, dindar demokratlar, liberal demokratlar, Kürt demokratlar diyerek herkesi saydığını hatırlatan Çakır, kapsayıcılık arayışı içinde olduğunu belirtti. Çakır, bu yaklaşımın Kılıçdaroğlu dönemindeki masa politikasından farklı olduğunu vurguladı.

“Türkiye İttifakı” adı altında CHP etrafında farklı grupları bir araya getirme çabasının isabetli olduğunu değerlendiren Çakır, iktidarın bu durumdan ciddi rahatsızlık duyduğunu söyledi. İktidarın toplumun farklı kesimlerine “oh olsun” dedirtme stratejisi bulunduğunu aktardı.

Demirtaş İmamoğlu ve Özdağ: Siyasi baskının sembolleri | Ruşen Çakır yorumluyor
Demirtaş İmamoğlu ve Özdağ: Siyasi baskının sembolleri | Ruşen Çakır yorumluyor

“30 Haziran olayı gölge düşürüyor”

Çakır, CHP’nin önündeki en büyük sorunun 30 Haziran olayı olduğunu belirtti. Bu konunun bütün mitingleri gölgede bıraktığını, Özgür Özel’in doğrudan girmek istemediği zor bir mesele olduğunu söyledi. İktidarın bu konuyu kışkırtarak CHP’nin önünü kapatmaya çalıştığını değerlendirdi.

Medyascope'u destekle. Medyascope'a abone ol.

Medyascope’u senin desteğin ayakta tutuyor. Hiçbir patronun, siyasi çıkarın güdümünde değiliz; hangi haberi yapacağımıza biz karar veriyoruz. Tıklanma uğruna değil, kamu yararına çalışıyoruz. Bağımsız gazeteciliğin sürmesi, sitenin açık kalması ve herkesin doğru bilgiye erişebilmesi senin desteğinle mümkün.


Yayına hazırlayan: Gülden Özdemir

Merhaba, iyi günler, iyi haftalar ve iyi sabahlar. Bugün üç kişiden birden bahsetmek istiyorum; aslında hepsinden sık sık bahsediyorum. Bugün Selahattin Demirtaş, Ekrem İmamoğlu ve Ümit Özdağ’dan birlikte bahsetmemin nedeni dün akşam Özgür Özel’in Antalya’da yaptığı mitingin en sonuna bu konuyu ayırmış olmasıydı. Bence çok etkileyiciydi, şundan çok etkileyiciydi: En eskisi Selahattin Demirtaş, daha sonra Ümit Özdağ ve en son Ekrem İmamoğlu; bunların üçü de siyasetin, Ekrem İmamoğlu siyasi parti lideri değil, genel başkanı değil ama CHP’nin fiilen lideri olarak biliniyor, üçü de siyasi partilerin önde gelen isimleri ve Erdoğan’ı rahatsız eden kişiler oldukları için yargı eliyle bir anlamda özgürlüklerinden mahrum bırakıldılar, siyasetten tasfiye edilmek istendiler ama edilemiyorlar. Bir şekilde gerek Demirtaş, gerek Özdağ, gerek Ekrem İmamoğlu siyasi mücadelelerini cezaevinden sürdürmeye çalışıyorlar, bazen çok başarılı oluyorlar bazen imkanları yeterli olmuyor.

Burada benim özel olarak altını çizmek istediğim husus, Özgür Özel’in yaptığı, yani üçünün birden telaffuz edilmesi. Bu, Türkiye’de pek olan bir şey değil. Kimileri Ümit Özdağ’ı sahipleniyor ve Demirtaş’ı görmezden geliyor. Demirtaş’ı sahiplenenlerin içerisinde Ümit Özdağ’ı sahiplenmeyenlerin sayısı hayli yüksek. Yani “iyi ki içeride” demeseler bile çok da umurlarında değil. Baktığımız zaman da Ekrem İmamoğlu konusunda biraz daha fazla bir ortak müşterek var; onun siyasi nedenlerle içeride tutulmasına itiraz eden farklı kesimlerden insanlar var. Zaten özellikle 19 Mart’tan itibaren Saraçhane’de başlayan, Maltepe ile devam eden, şimdi ilçe ve il mitingleriyle devam eden bu buluşmalarda tabii ki ağırlıkla Cumhuriyet Halk Partisi seçmeni var ama başka partilerin seçmenleri de var. Mesela ben cumartesi günü izlediğim Düzce mitinginde Zafer Partilileri de gördüm, başka siyasi partilerden insanlar da olduğunu öğrendim Düzceli tanıdıklarımdan. Cumhur İttifakı’nın içerisinde yer alan partilerden de gelenler varmış. Sonuçta Ekrem İmamoğlu konusunda sanki biraz daha fazla bir mutabakat var; ama siyasi yelpazenin açıkça iki ucunda yer aldıkları tartışmasız olan Ümit Özdağ ve Selahattin Demirtaş’ı birlikte telaffuz etmek Türkiye’de çok mümkün değil.

Halbuki burada baktığımız zaman bir ortak kader var ve Türkiye’nin ortak bir sorunu var. Türkiye’de demokratik siyasi mücadelenin yargı eliyle siyasi iktidar tarafından engellenmesi olayı var. Ama bir arada bunları, bu mücadeleleri birlikte yürütme iradesi yok. İşte bu anlamıyla Cumhuriyet Halk Partisi, Özgür Özel farklı bir şey yapıyor, bence çok önemli bir şey yapıyor. Ne kadar etkili olur bilemiyorum. Ona “Ümit Özdağ’ın adını andın ama Demirtaş’ı ne karıştırıyorsun?” diyenler de vardır ya da Demirtaş’tan bahsetmesini iyi görüp Ümit Özdağ’ın araya karıştırılmasından şikayetçi olanlar da vardır. Ama Özgür Özel bunu istikrarlı bir şekilde yapıyor, hepsinden istikrarlı bir şekilde bahsediyor. Burada unutmayalım, Selahattin Demirtaş’ın ve arkadaşlarının zamanında cezaevine girmesinde dönemin CHP’sinin de bir tür suç ortaklığı vardı. Bir anlamda özellikle Demirtaş konusu CHP’nin gerçekten değişim iddiasını gösterebilmesi anlamında çok önemli. Bir diğer husus da tabii ki şu anda içinden geçtiğimiz ama pek de bir hareket olmayan, PKK’nın en son yaptığı kongrede aldığı kararlardan bu yana somut olarak hiçbir şey görmediğimiz çözüm süreci meselesi var. Burada çözüm sürecine Ümit Özdağ’ın alenen karşı olduğunu biliyoruz, Selahattin Demirtaş’ın da alenen destekçi olduğunu biliyoruz ve CHP’nin de, Özgür Özel’in ve Ekrem İmamoğlu’nun da birtakım soruları ve eleştirileri ve talepleri olmakla birlikte sürece destek verdiklerini de görüyoruz.

Dolayısıyla sürecin belli bir ivme kazanması halinde yaşanabilecek olan tartışmalar için de bu anlamda CHP’nin bir tür ara bulucu, hakem ya da krizleri yumuşatıcı bir rol üstlenebileceğini de görüyoruz. Şu haliyle baktığımız zaman CHP hem birinci parti olmanın hem de ana muhalefet partisi olmanın hakkını bu bağlamda bence veriyor. Ayrım gözetmeksizin bütün hepsini içermeye çalışıyor. Zaten Özgür Özel’in ilk mitinglerden itibaren sürekli söylediği biliyorsunuz; milliyetçi demokratlar, dindar demokratlar, liberal demokratlar, Kürt demokratlar diye herkesi saydığını da biliyoruz ve bu anlamda bir kapsayıcılık arayışı içerisinde olduğunu da biliyoruz. Bunu zamanında Kılıçdaroğlu’nun yaptığı gibi bir masada partileri toplamaktan ziyade, kendilerinin iddiasıyla Türkiye İttifakı dedikleri bir bağlamda CHP’nin etrafında farklı arayışlarla, farklı kaygılarla ve farklı şikayetlerle yaşayan farklı grupları bir araya getirme çabası olarak görmek gerekiyor ve bu anlamda bence isabetli bir duruş.

Bundan tabii ki iktidar çok ciddi bir şekilde rahatsız oluyordur. Zira dün Antalya’da Özgür Özel’in söylediği gibi Selahattin Demirtaş’ı içeri atarken toplumun bir kesimine “oh olsun” dedirtmek, Ümit Özdağ’ı içeri atarken de toplumun başka bir kesimine “oh olsun” dedirtmek isteyen bir iktidar perspektifi var, iktidar stratejisi var.

Ve ikisine birden, hem Demirtaş’a hem de Özdağ’a birden sahip çıkarak; yani sahip çıkmaktan kasıt tabii ki şu: Onların siyasi çizgilerine sahip çıkmak değil, onların özgür bir şekilde siyaset yapma haklarına sahip çıkmak. Yani bunu siz söylediğiniz zaman siyasi olarak onlarla aynı çizgide olma iddiasını taşımıyorsunuz, bu çok ince bir fark. Bunu keşke farklı kesimler de yapabilse; yani kendi siyasi tutsağına sahip çıkıp diğer siyasi tutsağın varlığından memnuniyet duymayı, yani siyasi tutsak olmalarından memnuniyet duymayı bırakabilseler. Şu haliyle baktığımız zaman bu perspektifi CHP tek başına sırtlanmış durumda, bu ona gerçekten bir alan açıyor. Fakat CHP’nin önünde biliyoruz çok ciddi başka sorunlar var, 30 Haziran olayı var. İşte bütün bu çabaları, benim izlediğim Düzce mitingini ya da dün akşamki Antalya mitingini ya da çarşamba günü yapılacak olan Sancaktepe mitingini, hepsini gölgede bırakıyor.

Bu konu apayrı bir konu, çok zor bir konu CHP için, Özgür Özel’in doğrudan girmek istemediği bir konu. Ama o ne kadar uğraşırsa uğraşsın bu konu iktidarın da desteğiyle, daha doğrusu destekten de öte iktidarın bizzat kışkırtması, zemin açması ile CHP’nin önünü kapatıp peşini bırakmamaya devam edeceğe benziyor. Ve bu anlamda baktığımız zaman Özgür Özel’in toplumun farklı kesimlerine, siyasi yelpazenin farklı kesimlerine birlikte, ayrım gözetmeksizin seslenmesi ve bunları sahiplenmeye çalışması çok akılcı, doğru ve Türkiye’nin ihtiyacı olan bir yaklaşım. Evet, söyleyeceklerim bu kadar, iyi günler.