Özgür gazeteciliğe destek olun
Search
Close this search box.

Suudi Arabistan Katar’a diz çöktürmek istiyor

[soundcloud url=”https://api.soundcloud.com/tracks/326339465″ params=”color=ff5500&auto_play=false&hide_related=false&show_comments=true&show_user=true&show_reposts=false” width=”100%” height=”166″ iframe=”true” /]

Yayına hazırlayanlar: Şükran Şençekiçer & Gamze Elvan

Merhaba, iyi haftalar, iyi günler. Ortadoğu’da yepyeni bir krizle başladık haftaya. Aslında işaretleri vardı. Mayıs ayı sonundan itibaren yaşanan bir kriz sonucunda Körfez ülkelerinden Katar, Suudi Arabistan’ın başını çektiği bir koalisyon tarafından dışlanıyor ve izole ediliyor. Suudi Arabistan’ın ardından Mısır, Birleşik Arap Emirlikleri, Bahreyn ve Yemen, beş ülke Katar’la her türlü ilişkilerini iptal ettiler. Hava sahalarını, kara sahalarını, her şeyi kapattılar. Kendi vatandaşlarının Katar’ı bir an önce terk etmesini emrettiler diyelim, çağrı yaptılar demeyelim, emrettiler. Katarlıların da kendi ülkelerinden bir an önce çıkmasını istediler. Bu çok önemli bir gelişme. Çünkü ekonomik boyutu, stratejik boyutu, politik boyutu çok önemli. Çünkü Körfez ülkeleri diye hepsi beraber anılırken, bir anlamda iç içe yaşarken –tabii Suudi Arabistan’ın liderliğinde–, içlerinden birisini resmen dışlamaya çalışıyorlar. Çok hızlı bir şekilde gelişti, çok kısa süreler verildi. Ve Katar Körfez’de bir nevi izole ediliyor.
Olayın çok farklı boyutları olduğu söyleniyor. Öncelikle olayın gerekçesine baktığımız zaman Mayıs ayı sonlarında Katar’ın resmî haber ajansında Katar Emiri El Tani’ye ait olduğu iddia edilen bir şey yayınlandı ve Tani burada İran, Müslüman Kardeşler ve Hamas gibi yapılara ve ülkelere sahip çıkıyordu. Ancak Katar yönetimi bunun hacker’lar tarafından yerleştirildiğini, bunun doğru olmadığını söyledi. Hatta ABD’den FBI’ı soruşturmaya yardımcı olması için çağırdılar. Ancak bu olayın ardından, Katar hükümetinin gerçek olmadığını söylediği bu olayın ardından Suudi Arabistan çok sert çıktı. Ardından demin söylediğimiz ülkeler de Katar’ı terörizmi desteklemekle suçlayarak ilişkilerini tamamen koparttılar.

Tek başına İran yüzünden değil

2014’te de Katar’a yönelik Körfez ülkelerinden bir çıkış olmuştu. O tarihte Mısır darbesine Katar alenen karşı çıkmıştı ve Müslüman Kardeşler’i desteklemişti. Bu nedenle Suudi Arabistan’ın yine başını çektiği bir hareketle Körfez ülkeleri büyükelçilerini Katar’dan çekmişlerdi. Bu 8-9 ay sürmüştü. Ama bu seferki olay büyükelçileri çekmenin çok ötesinde. Her türlü ekonomik ilişkinin askıya alınmasını kapsıyor. Mesela birbirlerine uçak kaldıramıyorlar artık. Birleşik Arap Emirlikleri’nin, Suudi Arabistan’ın havayolları Katar’la her türlü uçuşu iptal ettiklerini söylediler. Çok ciddi bir gelişme yaşanıyor.
Peki bu nedir? İlk bakışta bakıldığında İran meselesi olduğu ileri sürülüyor. Çünkü Trump’ın en son Suudi Arabistan gezisinde iyice netleşen İran’ın çevrelenmesi ve İran’a karşı, İran’ın Şii yayılmacılığına karşı bir Sünni blok oluşturulması faaliyetlerinde Suudi Arabistan ve Körfez ülkeleri önemli bir yer işgal ediyorlardı. Ama buna Katar’ın o kadar gönüllü olmadığı söyleniyordu. Olayın bir boyutunun İran olduğunu düşünebiliriz. Ama tek başına İran olduğu söylenemez. Çünkü Katar bu kadar açık, net bir şekilde İran savunuculuğu yapmıyor. İran savunuculuğu konusunda mesela Birleşik Arap Emirlikleri’nin İran’la arası hiç fena değil. Bir diğer Körfez ülkesi olan Umman var — ki İran’la çok yakın ilişkileri var. Dolayısıyla İran bir faktör olmakla beraber esas faktör değil. Bir diğer faktör Müslüman Kardeşler meselesi. Mısır’da Müslüman Kardeşler’e hâlâ sahip çıkıyor Katar, sahip çıkan ender ülkelerden birisi. Zaten Suudi Arabistan’ın ardından Mısır’ın da Katar’la ilişkilerini kesmesi de bunu gösteriyor.

İhvan ve El Kaide faktörleri

Müslüman Kardeşler sadece bir Mısır olayı değil, aslında Körfez ülkelerinin hepsinde bir tür uzantısı olan bir yapı, benzer yaklaşımlara sahip olan bir yapı. Dolayısıyla Müslüman Kardeşler’in bu kadar zor durumdayken, yani özellikle esas merkezi olan Mısır’da bu kadar zor durumdayken Katar’ın ona bir el uzatmasından rahatsız oldukları biliniyordu. Dolayısıyla bir faktör olarak bunu da eklemek mümkün. Bir diğer faktör Müslüman Kardeşler kökenli olan, Filistin’de Hamas’a verilen Katar desteği. Tabii ki bu da bir rol oynuyor. Özellikle İran’a karşı çevreleme olayında, Suudi Arabistan’ın ABD’yle beraber içinde olduğu anlaşılan çevreleme olayının bir ayağında da İsrail’in olacağını düşündüğümüzde Hamas olayı da bir faktör olarak karşımıza çıkıyor.
Bir diğer faktör tabii ki El Kaide ve IŞİD’e Katar’ın destek verdiği iddiaları — ki bu çok yüksek sesle dile getirilmiyor. Özellikle Suriye’de bu tür yapılara Katar’ın destek verdiği iddiası hafiften dile getiriliyor, ama eğer burada Katar suçlanacak olursa net bir şekilde, buradan Katar’la beraber Suriye’de birlikte hareket eden Suudi Arabistan gibi, Birleşik Arap Emirlikleri, hatta Türkiye gibi ülkelerin de benzer suçlamalara maruz kalabilme ihtimali var. Dolayısıyla bu çok yüksek sesle dile getirilmiyor. Ama Katar’a yönelik yapılan yaptırımlarda, alınan tavırlardaki açıklamalarda terörizme destek verme iddiası çok ciddi bir şekilde önümüzde. Terörizm denince de akla tabii ki Müslüman Kardeşler pek gelmiyor. Terörizm dendiğinde ilk akla gelen El Kaide ve IŞİD tabii ki. Ama bu tür bir isimlendirme en azından şimdilik yok.

ABD’nin rolü

Olayın içinde bir şekilde ABD’nin olduğu kesinlikle varsayılabilir. Zaten Trump’ın gezisinin hemen ardından bunlar yaşandı. Bir Amerika bağı kesinlikle, muhakkak vardır. Amerika’nın bilgisi vardır. Ancak bugün ABD Dışişleri Bakanı Rex Tillerson Avustralya’da yaptığı açıklamada bundan rahatsız olduklarını, Körfez ülkelerinin aralarındaki sorunları da bir an önce çözmelerini istediklerini söyledi. Ve bunun ABD’nin çıkarlarına aykırı bir durum olduğunu net bir şekilde ifade etti. Yani bu şey olabilir tabii ki, aslında dahlleri vardır ama resmî açıklama böyle olabilir. Ama birtakım detaylara baktığımızda –mesela New York Times bugün bunun detaylarını çok ciddi bir şekilde vermiş– şu anda IŞİD’e karşı mücadelenin, ABD liderliğindeki uluslararası koalisyonun IŞİD’e karşı mücadelesinde Körfez ülkelerinin her birinin ayrı ayrı önemi var. Mesela Katar’daki El Udeyd Üssü çok ciddi bir şekilde Amerikan uçakları tarafından kullanılıyor. Afganistan ve Ortadoğu’daki operasyonları yürüten Amerikan Merkez Komutanlığı’nın ileri karargâhları Katar’da. Ama buna ek olarak Bahreyn’de ve Birleşik Arap Emirlikleri’nde de Amerikalılar üsleri çok ciddi bir şekilde kullanıyorlar. Yani bütün Körfez ülkeleri aslında IŞİD’e karşı mücadelede uluslararası koalisyonda önemli bir rol oynuyor. New York Times çok ilginç bir noktanın altını çizmiş, o da şu: Operasyonun merkezi komutanlıkları Katar’da, ama Suudi Arabistan ve diğer Körfez ülkeleri Katar’la her türlü ziyareti yasaklama yoluna gittiler. Yani karadan, havadan her türlü bağı kopartma yoluna gittiler. Bu koordinasyonun nasıl sağlanacağının soru işareti olduğunu söylüyor. Dolayısıyla ABD’nin IŞİD’e karşı mücadelesini güçlü bir şekilde yürütebilmesi için Körfez ülkelerinin her biriyle iyi ilişki içerisinde olması ve bu ülkeler arasında da bir koordinasyon olması gerekiyor. Şu anda o koordinasyon ciddi bir şekilde sekteye uğramış durumda.

Ekonomik boyut

Olayın çok ciddi bir ekonomik boyutu da var. Demin söyledim, havayolları şirketleri uçuşları iptal ettiler. Bu ülkelerde çok ciddi hatlar var, dünya uçuş trafiğinde etkili olan yerler var. Ve dolayısıyla birbirleriyle bu şekilde husumet içerisine girmeleri her tarafı ciddi bir şekilde etkileyecek durumda. Ve Suudi Arabistan ilginç bir şekilde tüm dost ülke ve şirketlere Katar’la ilişkilerini kesme çağrısı yaptı. Sadece ülkelere değil, şirketlere de yaptı. Bunun anlamı da şu: Çok sayıda, çokuluslu şirket hem Suudi Arabistan’da hem diğer Körfez ülkelerinde –tabii bu arada Katar’da da– faaliyet yürütüyor. Yarın öbür gün Suudi Arabistan birtakım şirketlere Katar faaliyetlerini durdurmadıkları için ambargo uygulayabilir, olayın böyle bir ciddi boyutu da var. Çok sert yaşanıyor, 2014’teki yaşanan olay da önemliydi –büyükelçi çekme olayı– ama bu çok daha sert.
Peki bütün bu faktörler bir yana, esas olarak burada ne oluyor? Benim gördüğüm, birtakım uzmanlarla yayından önce de konuştum, bayağı bir yabancı medyada özellikle bakındım ve özellikle öteden beri bildiğim şöyle bir şey var: Katar Körfez’de Suudi Arabistan’ın tekelini tehdit edebilecek belki de tek güç; öteden beri Katar’da farklı bir yaklaşım vardı, daha “liberal” bir yaklaşım; yabancı kuruluşlara, basın kuruluşlarına kapısını aralayan bir ülke.

El Cezire’nin küresel etkisi

Suudi Arabistan ve diğer Körfez ülkeleri kadar katı olmayan, daha yumuşak bir emirlik ve tabii en önemlisi El Cezire (Al Jazeera) gibi dünya çapında etkili olan bir medya kuruluşu var. El Cezire’nin etkisi tahminlerin çok üzerinde, Türkiye’deki El Cezire bir fiyaskoyla sonuçlanmış olabilir, ama dünya çapında El Cezire çok önemli bir rol oynuyor. Özellikle Arap ülkelerinde ayrıca bir rol oynuyor; nitekim Katar’a yönelik uygulamaların ilk adımları olarak dünyanın değişik yerlerinde, Arap ülkelerinde ilk olarak El Cezire bürolarının kapatılması ve El Cezire’de çalışan gazetecilerin gözaltına alınması ya da sınır dışı edilmesi gibi olaylar gündeme geliyor. El Cezire’nin şu anda Katar’ın elinde çok iyi bir yatırım olduğu ortaya çıktı, Katar’ın “soft power” diye adlandırılabilecek yumuşak gücünü artırdı; yani petrol ve doğalgaz gelirlerinin çok ötesinde Arap dünyasında Katar yönetimine küresel anlamda belli bir güç verdi ve bunu hiç yabana atmamak lazım. Suudi Arabistan’ın böyle bir gücü yok, kurmaya çalıştığı birtakım yayın organları, televizyonlar vs. var; ama hiç birisi El Cezire’nin etkisin hiçbir şekilde yaratamıyor. Sonuç olarak Katar, Suudi Arabistan’ın tartışmasız liderliğini tehdit eden tek güç ve özellikle şimdi kritik bir aşamaya gelmiş olan İran’a karşı, İran’ın çevrelenmesi hatta belki İran’la çatışma –ki Yemen’de bir ölçüde bu yaşanıyor, Suriye’de bir ölçüde bu yaşandı– böyle bir aşamada Katar’ın aradan çıkartılması isteniyor. Aslında Katar’ın aradan çıkartılmasından çok benim gördüğüm kadarıyla Katar’a diz çöktürmek istiyorlar; yani Suudi Arabistan’ın liderliği ve talimatları tartışmasız bir şekilde kabul edilecek bir güç olmasını istiyorlar. Körfez ülkeleri Katar’ın varlığıyla bir bütünlük arz etmemeye başladı ve Suudi Arabistan bunu kendine –özellikle yeni Kral’la beraber– ciddi bir tehdit olarak görüyor.

Trump parmağı

ABD bu olayın neresinde? Kesinlikle birçok yerindedir; çünkü Trump’ın Suudi Arabistan gezisinin öncesinde çok üst düzeyde Washington’da hem Birleşik Arap Emirlikleri’nden hem Suudi Arabistan’dan ziyaretler oldu, temaslar oldu, ardından Suudi Arabistan’a Trump’ın gezisi oldu ve burada çok açık net mesajlar verildi ve Trump’ın böyle bir gelişmeden herhalde bir şekilde haberi vardır ve haberinin dışında belli bir şekilde onayı da vardır.
Nereye kadar vardır? Çok kestirmek mümkün olmayabilir. Bir diğer husus tabii şu: ABD’de de çok net bir şekilde gözüküyor ki bir yanda Trump bir yanda ABD müesses nizamı, İngilizce deyimiyle establishment’ı var. Yani Trump birçok konuda establishment’a rağmen, müesses nizama rağmen adımlar atabiliyor; bunların bazılarını sonuna kadar sürdürürken bazılarını sürdüremiyor. En son iklim anlaşmasından çekilmeyi müesses nizama rağmen gerçekleştirdi. Şu haliyle Katar’ın bu şekilde Körfez ülkeleri tarafından izole edilmesi stratejisinin Amerika’daki müesses nizamın çok takdir edeceği, onay vereceği bir şey olduğunu açıkçası sanmıyorum; ama burada muhtemelen Suudi Arabistan ve diğer ona destek veren ülkeler bir şekilde Trump’ın bir şekilde bilgisi dahilinde “bunu yapıyorlar” demektir.

Türkiye’nin çaresizliği

Peki buradan Türkiye’ye gelecek olursak, Türkiye’nin işinin çok zor olacağını tahmin edebiliriz; çünkü demin bahsettiğim Suudi Arabistan’ın bütün dost ülke ve şirketlere çağrı yapmış olduğunu biliyoruz, Türkiye’de çok ciddi bir şekilde Katar varlığı var, yatırımları var. Türkiye’nin dört bir tarafında çok büyük şirketler Katarlılara satılıyor, devrediliyor vs. öte yandan Türkiye’nin çok ciddi şekilde Suudi Arabistan ve diğer Körfez ülkeleriyle ilişkileri var. Bunların hepsini beraber sürdürmek istiyor Cumhurbaşkanı Erdoğan. Böyle bir “Ya bizi ya onu!” dayatmasını istemeyecektir; ama bu krizin gidişatına göre bu dayatmayı Suudi Arabistan ciddi bir şekilde yapacaktır. Bugün başladı yapmaya, daha sonra krizin gidişatına göre bunun tonu değişecektir ve tek tek birtakım ülkelere bunun çağrısını yapacaktır ve bunlardan birisi de herhalde Türkiye olacaktır; çünkü Türkiye gerçekten Katar yönetimi için önemli bir partner durumunda. Her şey bir yana, stratejik partnerliğin dışında ekonomik anlamda çok önemli bir partner durumunda ve bunun da Suudi Arabistan’ı ve ona destek veren diğer ülkeleri rahatsız edeceğini tahmin edebiliriz.
Türkiye’nin şu anda yapabileceği şey bu sorunun bir an önce daha fazla büyümeden kapanması ve anlaşmaya varılması olacaktır; aksi takdirde Türkiye seçim yapmak zorunda kalacak ve seçim yaparken de muhtemelen –tabi bunu %100 söylemek mümkün değil– Suudi Arabistan yanında seçim yapmak durumunda kalacaktır; çünkü baktığımız zaman, Katar’ın gücü, diğerlerinin toplam gücüyle kıyaslanamaz şekilde az. Katar’ın soft power’ı var, tamam, diğer El Cezire vs. diğer yaptığı, attığı adımlarla, yatırımla yarattı; ama bir Suudi Arabistan’la tabii ki kıyaslamak mümkün değil, ama Türkiye’nin bunu olabildiğince geciktirmek isteyeceği, böyle bir karar vermek zorunda kalmamak için elinden geleni yapacağını rahatlıkla söyleyebiliriz.
Ama belli bir aşamadan sonra Türkiye bir karar vermek zorunda kalabilir, Türkiye derken esas olarak da tabii ki Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı kastediyorum ve safların netleştiği bir yerde Suudi Arabistan’ın yanında Mısır’ın da olduğunu bildiğimizde iş biraz daha çetrefilleşiyor; çünkü biliyoruz ki şu anda Mısır’daki Sisi yönetimine en mesafeli ülkelerden birisi Katar ise diğeri de Türkiye. Dolayısıyla Türkiye Suudi Arabistan’ı seçmek durumunda kalırsa, böyle bir mecburiyette kalırsa ve seçerse, dolayısıyla Mısır’la da çok daha fazla yakınlaşmış olacak, bunun birtakım ideolojik, politik sonuçları da olacaktır.

Dünya Kupası’nın geleceği

Gerçekten çok ilginç şeyler yaşanıyor, çok hızlı gelişti, daha da hızlanacağa benziyor. ABD eğer Rex Tillerson’ın dediği gibi gerçekten bunlardan çok ciddi bir şekilde rahatsızsa, herhalde onlar bir arabuluculuk yapmak isteyecektir; ama demin sözünü ettiğim gibi Suudi Arabistan tam Trump gezisinin ardından hemen böyle bir şeyin startını verdiğine göre bu Amerikalıların da çok fazla rahatsız oldukları bir olay olmayabilir. Sonuçta Katar’ı zor günlerin beklediği muhakkak, ama Katar’ın zorda kalacak olması Suudi Arabistan ve diğer ülkelerin çok rahat olacağı anlamına gelmiyor. Katar’ın zorlanması Katar’la yakın duran bütün yapıları, bütün kurumları etkileyecek. Örneğin önümüzde Dünya Kupası var, Katar’da yapılması beklenen Dünya Kupası, o ne olacak? Bu gidişle Katar’da Dünya Kupası falan –yani şu haliyle– yapılacak gibi gözükmüyor; çünkü Katar sanki böyle bir terörist devletmiş gibi –ki iddia zaten teröre destek vermek, birçok komşusu, yanı başındaki ülkeler tarafından– enterne edilmek, izole edilmek isteniyor.
Gerçekten çok garip, ilginç ve tabii ki çok stratejik nedenleri olan ve bizi çok yakından ilgilendiren bir durum söz konusu. Bunun sadece Körfez ülkelerini ilgilendirmediği çok açık. Olayın çok ciddi bir bölümü Yemen’i ve Yemen’de yaşanan iç savaşı ilgilendiriyor, olay bir şekilde Filistin meselesini ilgilendiriyor, olay Mısır’ı kesin ilgilendiriyor, olay tabii ki Suriye’yi ilgilendiriyor. Tüm bölgeyi etkileyen, şimdiden etkilemeye başlayan bir olayla karşı karşıyayız, bunu yakından izlemeye devam edeceğiz. Her an her şeyin olabildiği bir coğrafyada yaşamak böyle bir şey. En yakında bildiğimiz –çok basit, Körfez ülkeleri der geçerdik; Suudi Arabistan ve diğer Körfez ülkeleri der geçerdik–, halbuki aralarında çok ciddi farklılıklar olabiliyor ve bunlar da bir nevi, şu anda gördüğümüz gibi bir tek silahların kullanılmadığı, ama silah dışında her türlü aracın kullanıldığı bir savaşı şu anda Körfez bölgesinde yaşıyoruz.
Şimdilik söyleyeceklerim bu kadar, iyi günler.

Bize destek olun

Medyascope sizlerin sayesinde bağımsızlığını koruyor, sizlerin desteğiyle 50’den fazla çalışanı ile, Türkiye ve dünyada olup bitenleri sizlere aktarabiliyor. 

Bilgiye erişim ücretsiz olmalı. Bilgiye erişim eşit olmalı. Haberlerimiz herkese ulaşmalı. Bu yüzden bugün, Medyascope’a destek olmak için doğru zaman. İster az ister çok, her katkınız bizim için çok değerli. Bize destek olun, sizinle güçlenelim.