Özgür gazeteciliğe destek olun
Search
Close this search box.

Yleina Gostoli: “Ne İsrailliler ne de Filistinliler, mevcut koşullarda iki devletli çözümün mümkün olduğuna inanıyor”

Bağımsız gazeteci Ylenia Gostoli ile İsrail hükümetinin bir süre önce aldığı, Batı Şeria ve Doğu Kudüs’te yeni yerleşim yerleri inşa etme ve yasadışı yerleşim yerlerini geriye dönük olarak yasallaştırma kararlarını konuştuk.

Ben öncelikle konuya aşina olmayan izleyicilerimiz için şunu sorarak başlamak istiyorum. “Yerleşim yeri” dediğimizde neyi kast ediyoruz? Batı Şeria’da kaç tane yerleşim yeri var ve buralarda kaç kişi yaşıyor?

“Yerleşim yeri”, basitçe tanımlarsak, uluslararası olarak Filistin toprağı olarak tanınmış yerlerde, İsrail vatandaşları için inşa edilmiş Yahudi kasabalarını ifade ediyor. Şu anda yaklaşık olarak, Doğu Kudüs de dahil olmak üzere, İsrail hükümeti tarafından tanınan ve yasal olan 130 tane yerleşim yeri var. 100 tane de İsrail hükümetinin tanımadığı ve “yasadışı” kabul ettiği yerleşim yeri var. Yıllardır, birçok insan hakları örgütünün ve son olarak Birleşmiş Milletler’in de söylediği gibi, yerleşim yerlerinin varlığı Filistinlilerin haklarını ihlal ediyor. Yerleşim yerleri ikili bir yasal sistem yaratıyor: Batı Şeria’daki yerleşim yerlerinde yaşayanlar, aynı topraklarda yaşayan Filistinlilerle aynı hukuk sistemine tabi değiller. Yerleşim yerleri, Filistinlilerin mülkiyet hakkını, istimlâk ve yıkımlarla, ellerinden alıyor. Bu kasabalar, Batı Şeria’nın C Bölgesi’nde kuruluyorlar. C Bölgesi, Batı Şeria’nın İsrail yönetiminde olan yüzde 60’nı oluşturuyor. Bu bölgede Filistinlilerin inşaat yapmasına çok ender olarak izin veriliyor. Ayrıca C Bölgesi’ndeki tüm Filistin köyleri yıkım tehlikesiyle karşı karşıya. Bu yılın başından itibaren yıkımlarda ciddi bir artış oldu. Yerleşim yerlerinin varlığı, hareket özgürlüğünü de kısıtlıyor. Kontrol noktaları kurulmasına, alt yapının ve yolların yerleşim yerlerine göre yapılmasına neden oluyor. Bu bölgedeki yollar, yerleşim yerlerini birbirine bağlamak için inşa ediliyor ve Filistin köylerine ulaşmıyor. Uluslararası kurumların ve Birleşmiş Milletler’in, İsrail’i defalarca uyardığı gibi, yerleşim yerlerinin varlığı, ileride bir Filistin Devleti kurulması ihtimalini de zora sokuyor. Rakamlara gelirsek, şu anda Batı Şeria ve Doğu Kudüs’te 600 bin kişi yerleşim yerlerinde yaşıyor.

Birkaç hafta önce İsrail hükümeti yeni yerleşim yerlerinin inşasına karar verdi. Kaç tane yeni yerleşim yeri inşa edilecek ve bu gelişmenin önemi nedir?

2017’nin başından itibaren, İsrail hükümeti, toplamda 6 bin 200 yeni konutun inşa edilmesine karar verdi. Bu yeni evler, Doğu Kudüs de dahil olmak üzere tüm Batı Şeria’daki farklı yerleşim yerlerinde inşa edilecek. 2017, aynı zamanda İsrail’in Filistin topraklarını işgalinin 50. yıl dönümü. Bu yeni yerleşim yerleri önemli çünkü ABD’de Trump yönetiminin başa gelmesiyle, yerleşim yerlerinde yaşayanların temsilcilerinin İsrail siyasetinde daha cesur bir şekilde hareket etmeye başladığını görüyoruz. Şu anda İsrail hükümeti daha önce bahsettiğim ihlalleri saklama zahmetine bile girmiyor. Yerleşim yerleri barışın önünde büyük bir engel. Trump’ın kendisi bile bir süre önce bunu kabul etti. Birkaç gün önce Beyaz Saray, Netanyahu’ya, yeni yerleşim yerleri inşa etmeyi, bir süreliğine durdurup durduramayacağını sordu. Bu tabii ki söylemesi gereken bir şeydi. İsrail hükümetinin iki devletli çözümle ilgili yıllardır takip ettiği siyasi çizgiyi bırakıyor olması çok önemli bir gelişme. Şu anda birçok sağcı İsrailli politikacı, bir Filistin devleti kurulmasının söz konusu olmadığını söylüyorlar. Bunun bu şekilde dile getirilmesi yeni bir şey. Bu, yerleşim yerlerinin sayısını arttırmak istemelerinin önemli nedenlerinden biri. Bence önümüzdeki günlerde, Trump’ın gelişiyle birlikte, giderek daha çok cesaretlenen sağcı politikacılar, İsrail siyasetinde daha çok rol oynamaya başlayacak.

Bir süre önce İsrail hükümeti başka bir yasa tasarısı daha onayladı. Bu tasarı, bazı yerleşim yerlerini geriye dönük yasallaştırmayı hedefliyor. Bu tasarının ayrıntılarını anlatabilir misin?

Bu yasa tasarısı, daha önce de bahsettiğim İsrail kanunlarına göre de yasal olmayan yerleşim yerlerini yasallaştırmayı öngörüyor. Ama sadece Filistinlilere ait, tapulu arazilerde inşa edilenleri… Aslında, İsrailli insan hakları örgütlerinin araştırmalarına göre, yasa dışı yerleşim yerlerinin yasallaştırılması bir süredir devam ediyor. Bir süre önce yayınlanan bir rapor, İsrail hükümetinin politikalarında bir dönüşüm yaşandığını ve 2011’den itibaren, devlet arazisi üzerine inşa edilen yasadışı yerleşim yerlerinin yasallaştırıldığını yazdı. Şu anda tanık olduğumuz, İsrail hükümetinin, Filistinlilere ait arazilere inşa edilen yerleşim yerlerini yasallaştırmaya çalışması. Bu kanun, Filistinlilerin arazileri karşılığında tazminat almasını ve yerleşim yerlerinde yaşayanların bu arazilerde yaşamaya devam etmesini öngörüyor. Arazilerin tapusu onlara geçmeyecek ama orada yaşamaya devam edecekler, bunun için sadece söz konusu yerleşim yerine “iyi niyetle” taşındıklarını göstermeleri gerekiyor. Yani  taşınmadan önce buranın özel arazi olduğunu bilmediklerini bir şekilde ispat etmeleri. Ama  bu yerleşim yerlerinin İsrail Devleti’nin desteğiyle kurulduğunu unutmamamız gerekiyor. İsrail Devleti, buralara altyapı imkanları, yol, elektrik vb hizmetler sağlıyor.

Birçok kişi bu yasanın yasalaşamayacağını söyledi, hatta Başsavcı, Anayasa Mahkemesi’nde bu yasayı savunmayacağını, Anayasa’yı alenen ihlâl ettiğini söyledi.

Bu yasa tasarısı parlamentodan geçti. Ama insan hakları kurumları ve yerel meclisler itiraz edecekler. Anayasa Mahkemesi’nden bu kararın dönmesi bekleniyor. Çünkü bu yasa tasarısı, özel mülkiyetle ilgili konuları düzenleyen İsrail kanunlarına aykırı. Ayrıca ilk defa İsrail Parlamentosu, İsrail kontrolünde olan ama askeri yönetimle yönetilen Batı Şeria’nın C Bölgesi hakkında yasama gücünü kullandı. Ama şunu unutmamamız gerekiyor; bu, Filistinlilerin ellerinden topraklarının alındığı birçok yoldan biri. Aslında, yerleşim yerlerinin çoğu kamu arazilerine inşa ediliyor. Çok teknik detaylara girmek istemiyorum ama, İsrail birçok farklı şekilde Filistinlilerin ellerinden topraklarını alıyor. Bunlardan biri de kayıtlı olmayan toprakların kamulaştırılması. 1858 Osmanlı kanuna göre tapusu olmayan topraklar, kamu arazisi ilan edilebiliyor. Bu kanun, Osmanlılar döneminde, birkaç sene boyunca kullanılmayan ve tapusu olmayan bir arazinin sultanın mülkü haline geleceğini söylüyor. Aslında bu şekilde kamulaşan arazilerin, tüm vatandaşların yararlanabileceği şeyler için kullanılması lazım. Ama sorun şu: İsrail’in kamu arazisi ilan ettiği birçok arazi, Filistinlilerin kullanımına verilmedi; yerleşim yerlerinin inşası için kullanıldı. Kamu arazisi ilan edilen yerlerin sadece yüzde onu Filistinliler tarafından kullanılabiliyor.

Bu son gelişmeler, yani yerleşim yerlerinde yeni konutların inşası ve bahsettiğimiz yasa tasarısı Filistin’de nasıl karşılandı?

Filistin Ulusal Yönetimi, tabii ki bunları kınadı ve İsrail’i, iki devletli çözümü imkansız kaldığı konusunda uyardı. Filistin halkı ise, buna artık inanmadıklarından değil ama, iki devletli çözümü gerçekleştirecek siyasi iradenin gittikçe azaldığını düşünüyorlar. Özellikle de Trump yönetimi, İsrail ne isterse kabul edecek gibi gözüküyor. Birkaç gün önce Trump’ın basın konferansında “İki devlet ya da tek devlet, iki taraf neye anlaşırsa benim için uygundur” dediğini gördük. Trump’ın söylediklerine biraz dikkatli yaklaşmak lazım ama böyle bir şeyin söylenmiş olması, ABD’nin Filistin-İsrail’le ilgili dış politikasında çok önemli bir dönüşüme işaret ediyor. Filistinlilerin, İsrail hükümeti ve halkının iki devletli çözümü istediğine dair inançları sarsılmış durumda. İsrailli sağcı partilerin bazı açıklamalarına baktığımızda, tam ne dediklerini hatırlamıyorum ama, bir Filistin devleti kurulmasının uygulanabilir bir siyasi plan olmadığına yakın şeyler söylediler. İsrail sağının söylemi, Filistin devletinin inşasına karşı. Filistinliler de giderek bir devlet kurulmasının uygulanabilir olsa bile mümkün olmadığını düşünüyorlar. Bir süre önce bir kamuoyu araştırması İsraillilerin ve Filistinlilerin iki devletli çözüme karşı tutumlarını ele almıştı. Bu araştırmanın sonuçlarına göre, son altı ayda, iki devletli çözümün uygulanabilir olduğuna dair inanç, iki tarafta da önemli ölçüde düşmüş. Ama hâlâ hem Filistinlilerin hem İsraillilerin aşağı yukarı yarısı, bunun gerçekleşebileceğine ama mevcut siyasi koşullarda mümkün olmadığına inanıyorlar.

Bize destek olun

Medyascope sizlerin sayesinde bağımsızlığını koruyor, sizlerin desteğiyle 50’den fazla çalışanı ile, Türkiye ve dünyada olup bitenleri sizlere aktarabiliyor. 

Bilgiye erişim ücretsiz olmalı. Bilgiye erişim eşit olmalı. Haberlerimiz herkese ulaşmalı. Bu yüzden bugün, Medyascope’a destek olmak için doğru zaman. İster az ister çok, her katkınız bizim için çok değerli. Bize destek olun, sizinle güçlenelim.