Özgür gazeteciliğe destek olun
Search
Close this search box.

Kürdistan referandumu ve Türkiye

Yayına hazırlayan: Gamze Elvan

Merhaba, iyi günler. 25 Eylül Pazartesi günü Irak Kürdistan Bölgesel yönetimi referanduma gidiyor. Bunu başkanı Mesud Barzani Haziran ayının başında kararlı bir şekilde dile getirmişti ve hiçbir şekilde geri adım atmayacaklarını söylemişti. O günden beri tartışılıyor, çok kararlı bir şekilde söylemiş olmasına rağmen birçok uluslararası çevrede ve medyada bunun olma ihtimali çok yüksek görülmedi. Çünkü böyle bir referandumu isteyen, daha doğrusu referandumun konusu olan bağımsız Kürt Devleti’nin Irak’ta kurulmasını açıkça isteyen çok fazla bir odak yok. En fazla şu son günlerde İsrail’in içerisinden birtakım destek mesajları geliyor; onun dışında buna açıkça destek veren bir yer şu âna kadar çıkmadı. İsteyen varsa bile çok yüksek sesle dile getiren yok. Ama istemeyenler çok; öncelikle bölge ülkeleri — ki bölgeleri derken Türkiye ve İran başta, çünkü Türkiye ve İran’ın da ayrı ayrı Kürt sorunları var, Irak’ta kurulacak olan bir bağımsız Kürt Devleti’nin Türkiye ve İran’ı da, bir ölçüde Suriye’yi de etkilememesi diye bir şey söz konusu olamaz. Ama Suriye’de Türkiye ve İran’daki gibi güçlü bir devlet yapısından söz etmediğimiz için o biraz daha geri planda kalıyor.

Uluslararası güçlerin rahatsızlığı konjonktürel mi?

Onun dışında, bölge dışında uluslararası güçler içerisinde de böyle bir ihtimali onaylamayan çok ülke ya da kurum var diyelim: Avrupa Birliği (AB), Birleşmiş Milletler’den de (BM) bir rahatsızlık dile geldi, ABD, İngiltere gibi ülkeler de bundan rahatsız oluyorlar.
Bu rahatsızlık, bir bağımsız Kürt Devleti’nin asla kurulmaması yolunda bir rahatsızlık mı? Yoksa konjonktürel bir rahatsızlık mı? Bu net değil. ABD özellikle şu anda bölgede süren IŞİD’le mücadelenin böyle bir referandumla beraber çok riske atılacağını daha fazla öne çıkartıyor. Bir nevi, referandumun yapılmamasını değil; referandumun ertelenmesini talep ediyor. Batı’dan gelen talepler genellikle bu yönde; “Şimdi zamanı değil” şeklinde bir yaklaşımın egemen olduğunu söyleyebiliriz. Peki ne zaman? Yarın, öbür gün, bir yıl sonra, beş yıl sonra, hangi şartla yapılabilir? Hangi şartla bağımsız Kürt Devleti mümkün olabilir? Bu çok fazla dile getirilmiyor. Nitekim, Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu yaptığı açıklamada hemen referandumun kendisinden duydukları rahatsızlığı, yani Ankara’nın duyduğu rahatsızlığı; hem de bunun belli bir süre sonra yapılması yolunda söz verilmesinden de rahatsız olduklarını söyledi. Yani “Bir yıl sonra yapılır, iki yıl sonra yapılır” şeklindeki, özellikle Batı tarafından dile getirilen yaklaşımlara da Ankara’nın katılmadığını söyledi, buna itiraz ettiğini söyledi.

Kendisini istemeyen devletlerle kuşatılmış bir yeni devlet nasıl olacak?

Şu anda, Barzani’yi özellikle çok zor bir süreç bekliyor, az bir zaman kaldı. Barzani sürekli yaptığı açıklamalarda kararlılık mesajları verdi, ilk günden itibaren verdi; ama elinin çok da güçlü olmadığını rahatlıkla söyleyebiliriz, çünkü sonuçta kendisini istemeyen devletlerle kuşatılmış bir yeni devlet nasıl olacak? İran’ın, Türkiye’nin, Bağdat’ın istemediği –yani Irak merkezinin istemediği– bir devlet nasıl olacak? ABD, AB de destek vermiyorsa gerçekten Barzani’nin durumu epey zor. Ama bir taraftan da artık bu noktadan sonra geri dönerse Barzani’nin durumu daha da zor. İşte burada olayın Türkiye ayağına bakacak olursak şöyle bir tablo ortaya çıkıyor: Türkiye, referandum konusunda çok fazla yüksek perdeden konuşmadı, Ankara’nın referandumu istemediği belliydi ama bunu çok yüksek sesle dile getirmedi, çok sert mesajlar vermedi. Öte yandan İran’ın bu konuda, referandumun yapılmaması konusundaki çabalarına da engel olmadı, bir şekilde bundan memnun da oldu ve şu anda İran’ın, bölgede Barzani’nin, Irak Kürdistan Demokrat Parti’nin dışındaki Kürt örgütleri üzerinde, Goran Hareketi ve Kürdistan Yurtseverler Birliği üzerindekini nüfuzunu kullanarak Kürtlerin arasında referandum konusunda bir kafa karışıklığına yol açma noktasında epey bir mesafe kat ettiğini biliyoruz.
Türkiye bunu çok fazla yapmadı, yapamazdı da pek; çünkü Türkiye’nin Kürtler içerisinde, Kürt gruplar içerisinde en yakın olduğu, bir anlamda bir tür stratejik ilişki geliştirdiği grup Kürdistan Demokrat Partisi. Şu anda görüyorsunuz, Mesud Barzani değişik vesilelerle Türkiye’ye, AKP’nin faaliyetlerine ya da Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın faaliyetlerine katıldı, onunla yan yana durdu, AKP kongrelerine katıldı ya da değişik vesilelerle Diyarbakır’daki olayda da olduğu gibi Erdoğan’la yan yana fotoğraf verdi. Bu aslında Barzani için riskli bir şeydi, çünkü Türkiye’deki Kürtler anlamında onların AKP’ye oy vermeyenlerini bir nevi karşısına almayı göze alıyordu, ama yine de bunu yaptı. Şu anda Türkiye’nin yapabileceği, esas olarak etkili olabileceği güç Barzani; ama burada da referandumu yüksek sesle dile getiren, daha doğrusu referandum kararını açıklayan ve bunu canla başla savunan örgüt ve lider: örgüt KDP, lider de Barzani.

Erteleme veya iptal Barzani’iyi iyice zayıflatır

Ve Barzani’nin şu ya da bu vaatle geri dönmesi, geri adım atmasına gelince; bu vaatler ne olabilir? Batı’nın söylediği gibi erteleme olabilir; ama ertelemenin, bugün ertelenen referandumun yarın yapılıp yapılamayacağı konusu hep ortada olacaktır. Bir diğeri, Irak anayasasındaki federal sistemin gereklerinin Bağdat tarafından yerine getirilmesinin garantisi olabilir; ama bu da garanti verilebilecek bir şey değil. Bağdat yönetiminin, sayıca çok olduklarından hareketle, ya da ilk günlerde birkaç ay tolere etseler bile belli bir yerden son Şii Araplar’ın Kürtlere karşı negatif bir ayrımcılık yapacaklarını kestirmek çok zor değil. Irak’ın tarihi de zaten bunun örnekleriyle dolu, zaten Barzani de yaptığı konuşmaların hepsinde Irak’ın yakın tarihini örnek veriyor, gerek Saddam dönemini gerek Saddam sonrası dönemi ve güvenmediklerini açıkça söylüyor; artık Kürtlerin kendi kaderini kendilerinin belirlemesi gerektiğini söylüyor, güvensizliğin altını çiziyor.
Bu vaatler ne olursa olsun, ne kadar parlak vaatler verilirse verilsin, böyle bir süreçten sonra, böyle bir noktadan sonra referandumun ertelenmesi ya da yapılmaması, yani 25 Eylül’de referandumun gerçekleşmemesi, Barzani’nin zaten aşınmış olan iktidarını iyice aşındıracaktır ve bu da sonuç olarak şu günkü ilişkiler açısından bakıldığında Ankara’nın elini Irak’ta ve Irak Kürdistanı’nda çok ciddi bir şekilde zayıflatacaktır.

PKK’nın Irak’ta güçlenme ihtimali

Barzani’nin gücünü iyice kaybetmesi durumunda kimlerin güçleneceğini tahmin etmek çok zor değil, rakip partiler güçlenecektir; yani Goran, KYB güçlenecektir, ama daha önemlisi, belli ölçülerde bir gücü olan Kürdistan’daki İslamî hareket de güçlenecektir; ama bir başka faktör kesinlikle PKK. Irak’ta belli bir gücü olan, Irak Kürtleri içerisinde yasal partisi de olan bir hareketten söz ediyoruz; ama önceliğini Türkiye’ye ve Suriye’ye vermiş olan bir hareketten bahsediyoruz. İran’da da belli bir gücü var, PJAK var, ama Irak’taki gücünü çok fazla belli bir noktaya getirmiyor; Irak’ta üstlenmiş olduğu için, ayrıca Irak’taki Kürt yönetimi tepkisini çekmek istemeyen bir PKK-Kandil var. Ama böyle bir durumda Barzani’nin geri adım atması, iyice itibar kaybına uğraması durumunda özellikle Irak Kürtleri’ndeki genç nüfus içerisinde bir kez daha yaşanacak olan hayal kırıklığından istifade edecek yapılardan birisi de muhakkak ki PKK olacaktır. Sonuç olarak bu referandumun yapılmaması durumunda öne çıkacak olan hususlar, birisi İran ve İran çizgisindeki Kürt gruplarının daha fazla güçlenmesi, bir diğeri de PKK’nın daha fazla güçlenmesi olacaktır.
Türkiye’nin Irak Kürdistanı’nda yatırım yapmış olduğu yapı olan Irak Kürdistan Demokrat Partisi ve siyasetçi Mesud Barzani’nin zayıflaması, Ankara’nın Irak’ta zaten iyice azalan nüfuzunun daha da azalmasına yol açacak. Tabii burada ilginç olaylar oluyor; yakın bir zamana kadar, yani normal belirli ilişkileri içerisinde Ankara’nın Bağdat’la arası kötüydü, sorun yaşıyordu ve Bağdat’la arasında sorunlar yaşamasına bağlı olarak, kimi zaman Bağdat’ta sorun yaşamasına neden olacak şekilde, –kimi zaman neden, kimi zaman sonuç olduğunu söyleyebiliriz bunun– Kürtlerle ilişkisi, IKBY’yle olan ilişkisi güçleniyordu. Şimdi ise referandum kararıyla beraber Ankara Bağdat’la yakınlaştı, ama bu yakınlaşmanın kalıcı olabilmesinin çok mümkün olduğunu açıkçası sanmıyorum. Hele Sünni Arapların bölgede belli bir, etkili bir aktör olarak tekrar ülkede Irak’ta devreye girmesi halinde iyice zorlaşacaktır. Çünkü Türkiye’nin tercihinin, Irak’taki tercihinin Türkmenler ve Sünni Araplar olduğunu biliyoruz, burada en önemli husus da tabii ki mezhebin ötesinde Türkiye’yle İran arasındaki stratejik rekabet, bölgedeki rekabet.

Ankara’nın her adımı geri adım

Şu haliyle baktığımız zaman, Türkiye bu attığı adımlarla; Türkiye’nin referandum konusunda attığı adımların hepsi aslında hepsi geri adım anlamına geliyor ve Irak’taki İran nüfuzunun daha güçlenmesine yol açacak adımlar olarak görüyor. Ama Ankara bu referanduma karşı sessiz de kalamazdı — çünkü şu anda Türkiye’de Kürt sorununda izlenen politikalar, MHP’yle kurulmuş olan ittifak ve bu ittifakın 2019 seçimlerinde de süreceği ihtimali, 2019’da çok önemli bir Cumhurbaşkanlığı daha doğrusu bir Başkanlık seçimi yapılacak olması gibi hususlar nedeniyle, Türkiye, Ankara, Erdoğan bu referanduma karşı sessiz kalamazdı. Ama çok fazla yüksek ses çıkartırsa da bu sefer oradaki, bölgedeki belki de en önemli müttefiklerinden birini kaybetme riski vardı ve dolayısıyla görüyoruz ki Barzani’nin referandum kararı, bölgedeki aktörler içerisinde en çok Ankara’yı zorda bırakmış gözüküyor. Türkiye’de baktığımız zaman Türkiye’de Kürtlerin bu konuya bakışında da, referanduma bakışında da aslında bir birlik yok. Normal şartlarda tabii ki büyük ölçüde Kürtlerin kendi kaderlerini Irak’ta kendilerinin belirlemesine karşı bir pozitif bir yaklaşım var; ancak AKP’ye oy veren Kürtlerin buna çok sıcak bakmadıklarını varsayabiliriz; ama bir diğer husus da şu: Kürt hareketinin, yani Öcalan liderliğindeki Kürt hareketinin de bu konuya çok fazla angaje olamayacağını görüyoruz; çünkü Öcalan’ın geliştirdiği teoriler, özellikle demokratik konfederalizm önermesi, Kürt ulus-devleti kurulması fikrinin reddi üzerine inşa edilmiş durumda. Ancak buna rağmen HDP’nin içerisinden özellikle Selahattin Demirtaş, Osman Baydemir gibi isimlerin –başkaları da var– referandum konusunda çok pozitif olduklarını, çok açık destek verdiklerini görüyoruz; ama Kandil’den gelen bazı açıklamalarda ve HDP’nin kardeş partisi olarak görebileceğimiz Demokratik Bölgeler Partisi’nden yapılan bazı açıklamalarda da Barzani’nin referandum kararının eleştirildiğini görüyoruz; orada da tam bir birliktelik yok.

Bağımsız Kürt devletini engellemek mümkün mü?

Peki bu iş nereye varacak? Açıkçası Irak’ta bağımsız bir Kürt devletini engellemenin mümkün olacağını sanmıyorum. Ne Bağdat ne de bölgedeki diğer ülkeler, bunu engelleyemeyeceklerdir diye düşünüyorum; er ya da geç bu olacak. 25 Eylül’de referandum olmayabilir, olmazsa Barzani iyice güç kaybına uğrar, ama 25 Eylül’de referandumun olamamasının Irak Kürtlerindeki bağımsızlık düşüncesi ve arayışının gerileyeceği anlamına geleceğini hiç sanmıyorum; tam tersine, bunu daha da artıracaktır. Sonuç olarak Türkiye’nin dahil olduğu bölge ülkeleri ve uluslararası güç odakları, olması kaçınılmaz olanı erteleme konusunda, geciktirme konusunda bir çaba sarf ediyorlar; bu çabaları kısa vadede sonuç verebilir, ama orta ve uzun vadede bunun çok etkili olabileceğini sanmıyorum. Irak’ta Kürtlerin –ki şu anda bölgede Kürtlerin statü anlamında en ileri olduğu yer Irak, ikincisi sırada herhalde Suriye geliyor kanton örgütlenmeleriyle beraber– Irak’ta bağımsız devlet zemininin çok güçlü bir şekilde atılmış olduğunu görüyoruz. Bir bağımsız Kürt Devleti olursa, ne kadar güçlü olur? Kimlerle nasıl ilişkiler kurar? Bunlar ayrı bir tartışma konusu, bunların hepsi tabii çok ciddi sorunlar, hiç de kolay olmayacaktır, etrafı kuşatılmış bir şekilde bölge ülkelerinden herhangi birisiyle, güçlü ülkelerinden herhangi birisiyle iyi, sağlam güvene dayalı ilişkiler kurmadan kurulacak olan Kürt Devleti’nin nasıl bir geleceğe sahip olacağı tabii ki tartışmalı bir konu; ama şunun tartışılabileceğini pek sanmıyorum: Artık Irak’ta Kürtlerin bağımsızlık düşüncesinden caymaları, vazgeçmeleri kolay kolay mümkün olmayacaktır.
En fazla bunu erteleyebilirler, geciktirebilirler, işte bu gecikme durumunda, olan büyük ölçüde Barzani’ye olacaktır ve Barzani’yle beraber hareket eden güçler de Barzani ve onun örgütü kadar olmasa bile, zayıf düşeceklerdir. Tabii böyle bir durumda IKBY’nin böyle bir geri adımı halinde de Bağdat yönetimi en azından kısa vadede daha da güçlenmiş olacaktır. Tabii ki bütün bunları Barzani’nin hesaplamış olmasını varsaymamız lazım. “Barzani referandum kararını açıkladı ve ondan sonra neye uğradığını şaşırdı” diye bir şey yok, bence çok daha sert tepki bekliyordu. Bu haliyle de Barzani’nin “Bu kadar tepkiden sonra bu referandumu yapmamız olamaz” demesi ihtimalinin çok güçlü olduğunu sanmıyorum, referandumu pekâlâ yapabilir. Referandumun yapılması durumunda bu referandumdan ezici bir şekilde “Evet” sonucunun çıkacağını söylüyor; tabii ki soru şu o zaman: Referandum yapılıp da %70-%80 ve üstü bir oy oranıyla bağımsız devlete “Evet” çıkarsa ne olacak? Bu sefer onu tartışacağız.
Muhtemelen şu opsiyonu akılda tutmak lazım: Referandumu yapıp, oradaki güçlü bir “evet” desteğini alan Barzani bölgesel ve uluslararası güçlerle o zaman pazarlık etmek isteyebilir. İşte onu da engellemek için referandumun yapılmamasını sağlamaya çalışıyorlar.
Gerçekten çok kritik günler var, yaklaşık on gün var ve bu arada temaslar hızlanıyor, demeçler artıyor, yapılan açıklamalardaki rahatsız olan kesimlerin açıklamalarındaki doz yükseliyor, gerçekten gergin bir süreç yaşanıyor. Ama bu gerginlik normal; çünkü bölgedeki bütün haritaları art üst edecek bir gelişmenin tetikleyicisi olacak bu referandum. Dolayısıyla bu kolay kolay olabilecek bir şey değil, referandum olsa bile, “Evet” çıksa bile, orada çıkacak olan iradenin hayata yansıması kolay değil; ama Kürt Devleti’nin kurulamaması halinde, Irak’taki Kürtlerin devletlerini kurmamaları halinde Irak’ın toprak bütünlüğünün korunması durumunda da Irak’ın çok müreffeh bir ülke olacağını kimse herhalde düşünmüyor. Irak’ın tek sorunu Kürt meselesi değil, ama en önde gelen sorunlarından birisi bu ve bu sorun sadece Irak’ın meselesi değil, bölgedeki diğer üç ülkenin de çok ciddi meselesi, gerçekten kritik bir on günün içerisinde girmiş durumdayız. Son olarak tekrar edeyim, Barzani’nin aldığı bu referandum kararı, referandumdan vazgeçse de, yapsa da en çok herhalde Ankara’yı rahatsız edecektir, en çok Ankara’ya rahatsızlık verecektir. Belki bir ihtimal referandumun yapılması durumunda Ankara bu kadar şey olmayabilir, şöyle söyleyeyim toparlamak için: Referandumun yapılması ama devletin ilan edilmemesi senaryosu, belki Ankara için en tercih edilebilir senaryo olabilir.
Evet, söyleyeceklerim bu kadar. İyi günler.

Bize destek olun

Medyascope sizlerin sayesinde bağımsızlığını koruyor, sizlerin desteğiyle 50’den fazla çalışanı ile, Türkiye ve dünyada olup bitenleri sizlere aktarabiliyor. 

Bilgiye erişim ücretsiz olmalı. Bilgiye erişim eşit olmalı. Haberlerimiz herkese ulaşmalı. Bu yüzden bugün, Medyascope’a destek olmak için doğru zaman. İster az ister çok, her katkınız bizim için çok değerli. Bize destek olun, sizinle güçlenelim.