Özgür gazeteciliğe destek olun
Search
Close this search box.

Ünlü gazetecilerin kaleminden iz bırakan gazetecilik filmleri

Washington Post gazetesi ABD’de çekilmiş en iyi gazetecilik filmlerini belirledi ve ünlü gazeteciler o filmleri anlattı:

Ekran Resmi 2017-12-15 20.50.07

Yurttaş Kane (Citizen Kane – 1941)

Afrika’daki Barış Gücü ile iki yıl geçirdikten sonra, en eski jetlerden biriyle evime uçuyordum. Uçak garip bir şekilde boştu ve ekonomi sınıfındaki büyük ekranda klasik bir film vardı: Yurttaş Kane.

Önsezi mi? Siz karar verin.

Bir imparatorluğa uzanan kariyerine San Francisco’da başlamış olan William Randolph Hearst, 1887’de San Francisco Examiner’ın yayıncısı oldu. Genç Hearst’ü ona bu büyük prestiji kazandıracak adımı atmaya iten “Yurttaş Kane” idi.

Yurttaş Kane ile benim bağlantım ise 1987 yılında oldu. O uçuştan yıllar, Hearst’ün Examiner’ın başına geçişinden ise yüz yıl sonra William “Will” Randolph Hearst III beni Washington Büro Şefi ve köşe yazarı olarak işe aldı.

“Yurttaş Kane”in bıraktığı tat hâlâ oradaydı. Günlük basılı gazetecilik parayla değil, meslek aşkıyla yürür.

Yurttaş Kane’in bir gazeteci için sadece bir film olmadığı gözden kaçırılmamalı. Yurttaş Kane, aynı zamanda bir gazetecilik işi. Filmin bütün konusu, editörlerin ve muhabirlerin Hearst gibi insanların izlerini takip etmeye çalışması üzerine kurulu.

Dünyanın parasına sahip bir adam, bunu niye gazeteye harcamak ister? Sadece sevilmek için mi?

-Chris Matthews, MSNBC Hardball sunucusu
Ekran Resmi 2017-12-15 20.50.56

Şebeke (Network – 1976)

Şebeke, çağdaş bir hiciv hissi veren 41 yıllık bir film. İçkiyi ve şekerli içecekleri çıkarıp biraz akıllı telefon ve haber odası farkı eklesek, bu film bir belgesel olabilir.

Howard Beale’ın küplere binmelerine, canlı yayında intihar etmek üzere verdiği reyting delisi söze gülüyoruz. Hatta “yayın araçlarının çılgın peygamberi” olarak geri dönüşüne kahkahalar atıyoruz. Ama şöyle bir gerçek var: Habercilik işi demokrasinin can damarı olduğu kadar, haberciliğin can damarı da siz izleyicilersiniz. “Şebeke”nin dahisi bu gerçeği iki tarafı da kesen bir kılıç olarak kullanıyor.

Evet, habercilikte bazen heyecan verici ama boş haberlerle reyting kovalanabilir. Fakat frekansı ayarlayan, öyle haberlerin karşılığını veren toplumdur -hepimiz, milyonlarca ekranımız-.

Filmde Beale “Televizyon birilerini başkanlığa, papalığa, başbakanlığa taşıyabilir yahut onları indirebilir” diyor. Tabii ki haklı. “Televizyon bu tanrısız dünyada en kahrolası harika güçtür. Ve eğer bu güç yanlış insanların eline geçerse, işte o zaman vay hâlimize”. Yahut yanlış dinleyicilerin.

Katy Tur, NBC muhabiri ve 2016 Başkan seçimleri hakkındaki “Unbelievable” kitabının yazarı

 

Ekran Resmi 2017-12-15 20.51.26

Başkanın Bütün Adamları (All President’s Man – 1976)

Başkanın Bütün Adamları her şeyden önce, riskler çok büyük olduğu zamanlarda, gazeteciliğin temellerine ilişkin adeta bir el kitabı. Filmin odağı sadece haberciler ve onların işleri değil, aynı zamanda Washington Post’un büyük editörü Ben Bradlee’nin hikayesi.

Film bize gazetenin ve habercilik hayatlarımızın ağırlık merkezinde Bradlee’nin olduğunu hatırlatıyor. Jason Robard’ın harika performansının da yansıttığı gibi, Bradlee heyecan verici ve dominanttı; askerleri ve toprağı için hem bir general hem de bir vatanseverdi.

Filmdeki Bradlee rastgele bir neşe veriyor, çünkü savaşın sonuçlarını biliyor. Öngörülü, destekleyici, konuşmacı (gazetenin en kötü anında “Hadi çocukların yanında duralım” diyor) ama aynı zamanda tam bir şüpheci. Bizi hem zorluyor hem de sorguluyor.

Gazetenin haber odasındaki küçük televizyon ekranında konuşan Nixon’ın basın sözcüsü Ron Ziegler, Başkan ve adamlarının değil,  -Bradlee’nin temsil ettiği-  The Post’un idaresinin Watergate’teki mesele olduğu hakkında ukala ve ısrarcı.

Bradlee’nin bize ve çalışma arkadaşlarına mesajı ise gayet basit: Doğruyu bul, kontrol et, emin ol, yavaş hareket et, hiçbir haber ertesi güne yetişmek zorunda değil. Sabırlı ol. Biz değildik. Çok büyük bir hata yaptığımızda, haber odasında en sert olan oydu. ama aynı zamanda anlayışlı, destekleyici ve affediciydi. “Çocukların yanında duralım”. Bu Akademi Ödülleri’nin işini doğru yaptığı andı: Ben Bradlee’yi oynayan Robards Oscar’ı aldı.

“Başkanın Bütün Adamları” kitabının yazarları, filmde Robert Redford ve Dustin Hoffman tarafından canlandırılan Bob Woodward ve Carl Bernstein

 

Ekran Resmi 2017-12-15 20.52.18

Asılsız Haber (Shattered Glass – 2003)

1998’de bana New Republic için haberler uyduran Stephen Glass hakkında -başarılı hatta beni bir kahraman gibi gösteren bir film olması şöyle dursun-, bir film yapılacağını söyleseydiniz size deli derdim. O dönem TNR’nin editörü olarak, Glass’ın yalan haberlerini basmış olmaktan utandım, onun geç kalmış bir şekilde yakalamaktan gurur duymadım. Asılsız Haber filminden sonra, filmin hayranları bana dünyanın dört bir yanından -gerçek gazeteciliğimin hiçbir zaman sağlamadığı- tebrik mesajları gönderdi. Filmin gücü.

Filmde Glass’ın alameti farikası mavi Oxford tişörtü ve bej pantolonuna kadar, o dönemde TNR’deki ofis kültürü gösteriliyor. Prodüksiyon zamanında stüdyoyu ziyaret ettiğimde, bir anlığına Glass’ın gülümseyen hâlinden korkmuş, karşımdakinin Glass değil, onun ekranda birebir aynısı gibi görünen Hayden Christensen olduğunu fark ettiğimde rahatlamıştım.

Yazar ve yönetmen Billy Ray da büyük resmi görmüştü, bir gazetecilik pratiğini hikaye etmek, insan doğasını keşfetmektir.

Asılsız Haber, inanmanın rasyonellikten rahatsız edici derecede uzak olan temelini anlatıyor. Glass kalıpları, duyguları ve önyargıları istismar ederek; doğru olsun olmasın, insanlara okumak istedikleri şeyi vererek okuyucular hatta gazeteciler sayesinde itibar kazanmıştı. Bugün bundan daha uygun bir mesaj var mıdır, düşünemiyorum.

-Filmde Peter Sarsgaard tarafından canlandırılan, New Republic’in eski editörü Charles Lane

 

Ekran Resmi 2017-12-15 20.53.04

Frost/Nixon (2008)

Ahkam keserek ve konuyu değiştirerek konuşmanın kontrolünü ele geçirmeyi çok iyi bilen bu röportaj yapılan kişi, benim için çok tanıdıktı. Kariyerimde bunu çok deneyimledim, özellikle eski Savunma Bakanı Robert McNamara’yla Vietnam’la ilgili konuşurken. Frost’u izlerken ekrana bağırıp durdum: Konuya gir! Yanına kalmasına izin verme!

Son röportajda Frost (Michael Sheen) sonunda bütün çalışanlarının olmasını dilediği sorgulayıcıya dönüşüyor: Özensizce yazılmış sorularını bir kenara bırakıyor ve zorla Nixon’ın (Frank Langella) geçiştirme çabalarının ortasına dalıyor.

Nixon cevap verirken, yüzünde o tanıdık terleme görünüyor. Frost’un Nixon’a, – Frost’un, Nixon’un çok beğendiğini söylediği- bir çift “feminen” ayakkabı getirdiği son buluşmaları, Frost’un akıntıyı nasıl tersine çevirdiğini harika bir şekilde sembolize ediyor.

-On My Mind isimli podcast’in sunucusu ve kırk yıldan fazla süre boyunca önemli isimlerle radyo röportajı yapmış olan Diane Rehm

 

Ekran Resmi 2017-12-15 20.53.59

Spotlight (2015)

Tom McCarthy Spotlight’ın son dokunuşlarını yaparken bana “Sahici görünmeyen bir şey var mı?” diye sormuştu. Ona “bu senin için önemli mi?” dediğimde, “kesinlikle” diye cevap verdi.

Boston Globe’un Katolik Kilisesi’ndeki cinsel istismarın üstünün örtülmesini araştırması üzerine yaptıkları filmde McCarthy ve diğer yazar Josh Singer, gazeteciliğin gerçekte nasıl işlediğini göstermek istedi ve bu konudaki başarıları filmin en güçlü yönlerinden biri oldu. Bu başarı, araştırmacı gazeteciliğin rutin mekanizmasını göstermekten çok daha fazlasını içeriyor. Filmde gazetecileri yiyip bitiren, haber kaynaklarıyla çoğunlukla kırılgan olan ilişkilerini yiyip bitiren görev bilinci ve hüsranlar var. Güçlü bir sahnede muhabir Sacha Pfeiffer, uğradığı istismar hakkında röportaj yaptığı Joe Crowley’e sorar: “Bana tam olarak ne olduğunu anlatabilir misin?” Crowley “tam olarak… Beni taciz etti” diye cevap verir

Sacha incelikle ama kararlı bir şekilde daha fazlası için ısrar eder: “Jow, burada dilin çok önemli olacağını düşünüyorum. Sadece taciz demek yeterli değil. İnsanların tam olarak ne yaşandığını bilmeleri lazım”.  

Spotlight can alıcı bir şekilde, gazeteciliği kusurlarıyla birlikte gösteriyor. Onlar olmasa, McCarthy’nin istediği sahiciliği başarmış olduğunu söyleyemezdim.

Washington Post’un yönetici editörü ve Boston Globe’un 2001-2001 araştırması sırasındaki editörü, filmde Liev Schreiber tarafından canlandırılan Martin Baron

Kaynak: http://www.washingtonpost.com/sf/style/2017/12/14/the-10-best-journalism-movies/?utm_term=.1865a69086bf

Bize destek olun

Medyascope sizlerin sayesinde bağımsızlığını koruyor, sizlerin desteğiyle 50’den fazla çalışanı ile, Türkiye ve dünyada olup bitenleri sizlere aktarabiliyor. 

Bilgiye erişim ücretsiz olmalı. Bilgiye erişim eşit olmalı. Haberlerimiz herkese ulaşmalı. Bu yüzden bugün, Medyascope’a destek olmak için doğru zaman. İster az ister çok, her katkınız bizim için çok değerli. Bize destek olun, sizinle güçlenelim.