Özgür gazeteciliğe destek olun
Search
Close this search box.

Susan Rice: “Otokratların en iyi dostu: Başkan Trump”

Barack Obama’nın ikinci dönem ABD Başkanlığı sırasında Ulusal Güvenlik Danışmanı olan Susan Rice’ın 9 Ağustos 2018’de New York Times’ta çıkan yazısını Okan Yücel çevirdi.

160515210257-susan-rice-exlarge-169
Susan Rice

Kanada Dışişleri Bakanı, Suudi Arabistan’da hapiste bulunan önde gelen kadın ve insan hakları aktivistleriyle ilgili tweet attıktan sonra Suudiler Kanada’yı cezalandırmaya ve gelmesi muhtemel diğer eleştirileri de savuşturmaya çalıştılar. Kanada’nın iç işlerine karışmaya ant içtiler; Kanada ile gelecekte yapacakları ticarî anlaşmaları ve yatırımları durdurdular, Kanada büyükelçisine ülkeyi terk etmesi için 24 saat süre tanırken Suudi Arabistan’ın Kanada büyükelçisini de geri çağırdılar. Kanada’da üniversite okuyan binlerce Suudi öğrenciyi öğrenim gördükleri kurumlardan çekmekle tehdit ettiler. Normalde bu tip bir durumla karşılaşıldığında, ülkemizde, hem Cumhuriyetçilerin hem de Demokratların üzerinde uzlaştıkları, devletin resmi açıklaması olarak şöyle bir metin görmemiz gerekirdi:
“ABD bütün insanların görüşlerini açıklama ve kendi hükümetlerini barışçıl şekilde eleştirme haklarını kuvvetle savunur. ABD kısa süre önce gerçekleşen, Suudi Arabistan’daki önemli kadın ve sivil toplum aktivistlerinin mahkûmiyet kararından büyük bir endişe duymaktadır ve bu kişilerin bir an önce serbest kalmasıyla ilgili Kanada ile aynı hassasiyeti paylaşmaktadır. ABD’nin önemli bir partneri olan Suudi Arabistan’ın, Kanada’nın endişelerini ifade etmesine karşılık olarak yaptıkları ve başvurduğu söylem iki ülkeye de zarar vermektedir ve ABD bu tepkiyi doğru bulmamaktadır. Suudi Arabistan’ı ve müttefikimiz Kanada’yı, ilişkilerini normalleştirmeleri için diyaloglarını sürdürmeleri konusunda destekliyoruz.”

09Rice4-superJumbo

ABD’nin geleneksel olarak insan haklarını savunmada üstlendiği liderlik ile tutarlı olan açıklama bu olmalıydı. Suudi Arabistan’ın ihlallerine itiraz etmeyi sürdürmeliydik. Açıklaması ne sert ne de yaralayıcı olan NATO müttefikimiz ve vazgeçilemez komşumuz Kanada’ya destek olmalıydık. Suudi Arabistan’a, üstü kapalı olarak, “eğer bu konuda Kanada ile bir sorununuz varsa bizimle de olacaktır” mesajını vermeliydik.

Zayıf açıklama

Bunun yerine, Salı günü şok edici biçimde verilen zayıf bir yanıtın ardından ABD Dışişleri Bakanlığı sözcüsü Heather Nauert şu ifadeleri kullandı: “Suudi Arabistan ile hem insan hakları hususunda hem de diğer hususlarda her zamanki diyaloga sahibiz. Bu özel bir mevzu. Biz hem Suudi Arabistan hem de Kanada ile diyalog halindeyiz. Bu meseleyi diplomatik kanallarla, birlikte çözmeleri gerekiyor. Onlar için bunu biz yapamayız.”
Yanlış bir eşdeğerlik. Açık bir insan hakları ihlalini eleştirmemek ahlaki olarak bu konudaki liderlikten vazgeçmektir. Bu tutum, özellikle de otoriter bir dost ülke tarafından işlendiği zaman, Trump yönetiminin insan hakları ihlallerine olan yaklaşımının ana omurgasını açıkça gözler önüne seriyor. Bu örnek ile birlikte ABD Kanada’nın sözlerinin havada kalmasına sebep olurken hem Avrupa’ya bu tip meselelerin kendisini pek de ilgilendirmediği mesajını, hem de Suudi Arabistan gibi diğer ülkelere herhangi bir endişe cümlesi bile işitmeden, Washington’dan çok daha ufak bir kınama görerek ihlal gerçekleştirebilecekleri mesajını vermiş oldu.

Veliaht Salman’a açık çek

ABD’nin bu duruşu, 32 yaşındaki Suudi Veliahtı Muhammed bin Salman’a, onlarca konuyla ilgili herhangi bir yaptırım görmeden keyfine göre davranması için verdiğimiz açık çekin net bir kanıtı. Veliaht Salman, kadınlara araba kullanma hakkı vermesi, gençlere seçilen bazı filmlere ve konserlere katılma serbestisi tanıması gibi bir dizi ekonomik çeşitlendirme politikaları ve sosyal reformlarından dolayı kazandığı hayran kitlesi tarafından selamlanırken Wall Street’den Hollywood’a kadar bir şölen havasında ağırlanmıştı.
Bu adımlar bir yandan alkışlanırken, bir yandan da Veliaht’ın ABD’nin çıkarlarına aykırı olarak sürdürdüğü iç ve dış politikasını da maskeliyordu. Veliaht bu süre içerisinde onlarca aktiviste karşı çok sert uygulamalarda bulundu, herhangi bir yolsuzluk suçlaması süreci dahi işletilmeden pek çok kraliyet ailesi mensubu kişilerin yanı sıra bazı işadamlarını da hapse attı ve kısa bir süreliğine Lübnan başbakanını rehin tuttu. Bütün bunların yanı sıra, Birleşik Arap Emirlikleri ile birlikte, Yemen’de İran destekli Hutilere karşı son derece acımasız operasyonlar yürüttü. Bu uygulamalarda bulunurken de, bir kısmı Obama yönetimi tarafından sağlanan silahlar ile birlikte edindiği lojistik desteği kullanırken sivil ayrımı gözetmeksizin bombalar yağdırdı ve bazı raporlara göre de koşulların uygun olduğu yerlerde El Kaide ile birlikte hareket ederken savaştan dolayı yardıma ihtiyaç duyan kişilerin de yardım alma imkanlarını mümkün olduğunca kısıtladı.
Suudi Arabistan, bir yıldan uzun zamandır komşusu Katar’a ambargo uygulanmasında diretti ve şimdi, 10.000 Amerikan askerinin varlığına rağmen şu anda bu bölgede bir kanal açmak için çabalıyor ve bunu da terörizmi desteklediği iddia edilen Katar’a hem bu konuda bir ceza vermek hem de İran ile ilişkilerini kesmek için yapıyor. Daha da tehlikelisi, Veliaht ve bölgesel müttefikleri Trump yönetimine İran nükleer anlaşmasından çekilip yeni yaptırımlar uygulanması için çağrıda bulunurken İran ile yeni bir çatışma için hazırlık yapıyor.
ABD, Suudi Arabistan ile yeni girdiğimiz ve hiçbir koşula bağlı olmayan ilişkiye liderlik etmiyor. Aksine takip eden ülke pozisyonunda. Ne kadar fevri veya zararlı olursa olsun, Veliaht’ın eylemlerine sürekli rıza gösteriyoruz. Nedenleri hâlâ açık olmamakla birlikte, Trump, on yıllar boyunca tahtından kalkmayacağa benzeyen Veliaht’a, ABD’nin Suudilerin hizmetinde olduğunun sinyallerini yolluyor.
Trump yönetiminin destekçileri, Suudi Arabistan, diğer bazı Körfez ülkeleri ve İsrail ile gelişen ilişkilerin ne kadar büyük bir gelişme olduğunun çığırtkanlığını yaparken, Obama dönemiyle keskin zıtlıklar içeren bu tip dış politika hamlelerine övgüler düzüyorlar. Bu ülkelerin Trump’ı neden sevdiklerine şaşırmamak gerekir. Çünkü kendinden öncekilerden farklı olarak, Trump başkanlığında, bu ülkeler istedikleri her şeyi yaparken ABD kontrolü tamamen kaybetmiş halde yuvarlandı ve ölü taklidi yapıyor. Liderlik meselesinden hiç bahsetmiyorum bile.

Bize destek olun

Medyascope sizlerin sayesinde bağımsızlığını koruyor, sizlerin desteğiyle 50’den fazla çalışanı ile, Türkiye ve dünyada olup bitenleri sizlere aktarabiliyor. 

Bilgiye erişim ücretsiz olmalı. Bilgiye erişim eşit olmalı. Haberlerimiz herkese ulaşmalı. Bu yüzden bugün, Medyascope’a destek olmak için doğru zaman. İster az ister çok, her katkınız bizim için çok değerli. Bize destek olun, sizinle güçlenelim.