Yayına hazırlayan: Gamze Elvan
Merhaba, iyi günler. MHP-AKP ilişkisi, ittifakı, koalisyonu –artık her ne derseniz– üzerine daha çok konuşacağa benziyoruz. Geçen hafta bunu almıştım, dün tekrar bu konuyu ele aldım, “Yollar ayrılıyor mu?” diye sordum ve ayrılmadığını ama birtakım pürüzlerin çıktığını ve esas meselenin de yerel seçimlerde ittifak yapılıp yapılmayacağı olduğunu söylemiştim. Bugün her iki lider de ayrı ayrı yaptıkları grup toplantılarında, yerel seçimlerde ittifak olmayacağını beyan ettiler. Aslında ilk Bahçeli söyledi, ardından Erdoğan da “Madem öyle, herkes kendi yoluna” diye, o da grup toplantısında bunu söyledi.
Ancak burada şöyle bir husus var: Bahçeli’nin sabah –Erdoğan’dan önce yaptığı için– yaptığı konuşmada ittifak üzerine söylediklerinden, genel olarak AKP’yle MHP’nin kurmuş olduğu koalisyonun bozulduğu sonucunu çıkartanlar olmuş. Bu böyle değil –ben konuşmanın yazılı metnini okudum, çünkü biz gazetecilere yolluyorlar–; oradan baktığımda, Bahçeli, ittifakın yerel seçimler için söz konusu olmadığını, ama hükümetle ilişkilerinin sürdüğünü vurgulamıştı. Ama bu kafa karışıklığını gidermek için de nitekim, “Cumhur İttifakı sürüyor, ama yerel seçimlerde birlikte hareket etmeyeceğiz” diye bir düzeltme yapma ihtiyacı, hatırlatma yapma ihtiyacı hissetti. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın yaptığı konuşmada da çok özenli bir dil kullanmaya çalıştığını görüyoruz, “Yerel seçimlerde ittifak yok, ancak MHP‘yle olan ilişkiden memnunuz. Sorunlar olur, ama temel meselelerde anlaşıyoruz” dedi. O haliyle bakıldığı zaman, şöyle özetlemek mümkün: Bugün itibariyle AKP-MHP koalisyonu sürüyor; bu koalisyon eski bildiğimiz türde koalisyonlardan değil, bu siyasî birliktelik sürüyor, ama önümüzdeki yerel seçimlerde ittifak yapmayacaklar ya da en azından bugün için yapmayacaklar. Ben hâlâ son anda ittifakın, yerel seçimlerde ittifakın mümkün olabileceğini düşünüyorum.
AKP’nin İstanbul ve Ankara için MHP’ye ihtiyacı var
Zira, özellikle İstanbul ve Ankara’da AKP’nin tekrar belediyeleri alabilmesi, bütün bu yaşananlardan sonra –özellikle ekonomide yaşananlardan sonra– daha da zorlaşmış gibi gözüküyor. Tabii ki imkânsız değil ve tabii ki İstanbul ve Ankara’da ilk akla gelen parti yine AKP; ama burada MHP’nin adayı göstermemesi, bu iki şehirde aday göstermemesi ve açıkça AKP adaylarını desteklemesi durumunda AKP’nin kazanma ihtimali çok artıyor. Benzer bir şekilde MHP’nin ilk akla gelen Adana Belediyesi’ni tekrar alabilmesi, ancak AKP’nin desteğiyle bunu tekrar kazanma ihtimali daha da artıyor. Ve bunun dışında birtakım yerleri de almak için bir ittifaka MHP’nin gerçekten ihtiyacı var. Sonuçta yerel seçimlerde girilecek olan ittifaka baktığımız zaman, tabii ki şunu vurgulamak lâzım: Hiçbir zaman iki artı iki dört etmiyor; bu tür ittifaklarda kimi zaman üç, kimi zaman ikide kalabiliyor; hatta kimi zaman iki partinin toplamı tek bir partinin alabileceği oyun da az altına da düştüğü olabiliyor. Tabii yerel seçimlerde adaylarla ilgili bir durum bu; ama normal şartlarda, bu iki partinin birlikte girmesi halinde, yerel seçimlerde daha kârlı çıkacaklarını öngörmek mümkün. Burada anladığım kadarıyla MHP, AKP’den –daha doğrusu Bahçeli Erdoğan’dan– vermek istemeyeceği yerleri, özellikle büyük şehirleri istemiş olması gerekiyor. Telaffuz edilenler –Adana’ya ek olarak– Mersin, Bursa, Balıkesir… Buralarda ciddi bir sorunun çıktığı anlaşılıyor; ama bence yine de vurgulamak lazım ki bu ittifak yarın öbür gün bir şekilde olabilir. Çünkü siyasetçilerin bugün dediklerinin yarın tam tersini yapmaları çok sık rastladığımız bir durum; özellikle MHP’yle AKP arasında — ki ilişkinin geçmişine baktığımız zaman çok inişli çıkışlı bir grafik olduğunu görüyoruz.
Ama şu haliyle yerel seçimlerde ittifak yapılmayacağı muhakkak — öyle gözüküyor. Şu haliyle, bugün itibariyle durum böyle; ama diğer konularda bir kopuş yok. Af önerisinde bir kopuş var, ama zaten hiçbir zaman Erdoğan af önerisine destek olduklarını söylememişti. Genellikle geçiştirmişti; ama artık istemediklerini beyan etmiş durumda. Bu MHP’yi tabii ki rahatsız ediyor, onda bir burukluk yaratıyor; ama yine de tek başına af meselesinden dolayı bir sorun, kopuş, koalisyonun dağılması söz konusu olamaz.
AKP inişteyken MHP yükselişte
Fakat şunu özellikle vurgulamak lazım: 24 Haziran seçimleri de gösterdi ki, AKP inişteyken MHP yükselişte. MHP’nin oyu bir önceki seçime göre yüksek olmayabilir, ama özellikle İYİ Parti kopuşundan sonra yaşanmış olması MHP’nin 24 Haziran’dan başarılı çıktığı, belki de en başarılı parti olduğunu bize gösterdi. MHP’ye en çok İç Anadolu’da, Doğu Anadolu’da, Karadeniz’de AKP’den oy kayışının olduğu öne sürüldü ki doğruya benziyor. Dolayısıyla inisiyatif MHP’de gibi duruyor. Devlet imkânları Erdoğan’da, ama Bahçeli kendince daha rahat bir durumda; siyasî anlamda Erdoğan’a kıyasla daha az sorunlu; Erdoğan bir kriz yaşarken Bahçeli’nin bir kriz yaşadığı söylenemez. Erdoğan siyasî çizgi olarak MHP’nin çizgisine yanaştı, bunu son birkaç yıldır çok açık şekilde görüyoruz; ama MHP’nin çizgisinde herhangi bir kayma yok. MHP tam tersine eski Türk milliyetçi çizgisini daha sert bir şekilde, daha tavizsiz bir şekilde vurguluyor. Değişen tek şey, Erdoğan hakkında söyledikleri; ondan vazgeçmiş durumda, bunu da Erdoğan’ın kendi çizgilerine gelmesiyle açıklıyor.
Dolayısıyla daha rahat olan taraf MHP, ama şunu unutmamak lazım: Erdoğan’ın geçmişte kurduğu ittifaklarda genellikle ittifakın diğer paydaşları, diğer tarafları Erdoğan’ı kolay bir lokma olarak gördüler ve hep kaybettiler. Bunun örnekleri var: Liberaller, AB, ABD, hatta bir ara İsrail, ondan sonra Fethullahçılar, Fethullah Gülen’in kendisi diye uzayıp giden bir liste var ve buralarda böyle düşünenler genellikle gafil avlandılar. Dolayısıyla an itibarıyla MHP kendini ya da Bahçeli kendini Erdoğan’a göre daha rahat hissedebilir; ama sonuçta bu gerilimden ya da bu rekabetten Bahçeli’nin kesinlikle kârlı çıkacağı anlamına gelmiyor.
Bu yayına “AKP-MHP koalisyonunda son durum” dedim, aslında belki de bunu tarih vererek yazmak lâzım — en azından benim yayınları. Bugün itibarıyla, 23 Ekim itibarıyla durum bu ve çok inişli çıkışlı olacağa benziyor. Artık bir de tabii şöyle bir şey oldu: Medya üzerinden konuşmaya başladılar. Doğrudan birbirleriyle daha az konuşup birbirleri hakkında medyada daha fazla konuşur oldular, bu başlı başına bir kriz nedeni. Arada sırada, liderler olmasa bile lidere yakın isimlerin karşı tarafa öfkeli çıkışlar yaptığını görüyoruz. İşte her iki taraf da liderlerini kırmızı çizgi ilan ediyor ve karşı tarafı nazik olmamakla suçluyor, üslûbunun yanlış olduğunu söylüyor, birtakım sert cümlelerle söylüyor. Karşılıklı böyle bir üslûp üzerinden şikâyetler, itirazlar ve öfkelenmeler yaşıyoruz; ama liderlerin birbirlerine yönelik henüz kamunun içinde, kamuya yönelik olarak çok sert laflar ettiği bir noktada değiliz. Bu olmayacağı anlamına gelmiyor, ama daha bir süre olacağını sanmıyorum.
Erdoğan kayyumlara güveniyor
AKP-MHP arasındaki bu son yaşanan uyumsuzluklar, uyuşmazlıklar ve küçük çaplı gerginlikten dolayı kimilerinin buradan Erdoğan’ın tekrar Kürt seçmene yöneleceği gibi teoriler geliştirdiğini görüyorum. Böyle bir şey olacağını açıkçası hiç sanmıyorum, zaten o konuda rahat, seçimden sonra birçok yere tekrardan –hatta belki de şimdiden bellidir– kayyumlar atayacak, bunu engelleyebilecek bir güç de şu anda gözükmüyor. Yani Güneydoğu’da seçim almak o kadar öncelikli bir meselesi değil bence. Alabilse tabii ki ister; ama nasıl olsa oraları bir şekilde kayyum eliyle tekrar denetimi altına alma imkânı var; ama daha önemli olan olay İstanbul, Ankara gibi büyük şehirler, hatta Adana, Antalya, Aydın gibi şehirler. İzmir’de iddiası var mı? Çok sanmıyorum, ama yine de oralara yüklenecektir. Buralara daha rahat girebilmesi için Erdoğan’ın bir şekilde MHP’nin desteğine bence ihtiyacı var; ama şu haliyle bu destekten uzak gözüküyor ve dolayısıyla şu haliyle baktığımız zaman bu kavga her iki tarafın da kaybettiği bir kavgaya dönüşmüş durumda. Geçen hafta yaptığım yayında her iki tarafın da kazandığı bir koalisyondan bahsetmiştim, o anlamda bu koalisyonun rasyonel bir koalisyon olduğunu söylemiştim; ama gördüğümüz kadarıyla, taraflar görünüşte “andımız” gibi, ya da “af tartışması” gibi, ama esas olarak yerel seçimler ittifakı üzerinden her iki tarafın da kaybettiği irrasyonel bir duruş sergiliyorlar.
Bu sürer mi? Kimileri bunu sürmesini ve bunun dağılmasını bekliyor. Bana açıkçası çok fazla kızışacak gibi gözükmüyor. Burada kararı esas olarak verecek olan şu aşamada Devlet Bahçeli. Devlet Bahçeli’nin de bir ayağının sürekli frende olduğunu görüyoruz. Son olarak şunu söylemek istiyorum: Bu kadar şey yaşanırken Türkiye’de muhalefet hiçbir şekilde bu süreçlere, bu krizlere etkili bir şekilde müdahale edemiyor ve biz Türkiye’de siyasetin iyice öldüğü bir ortamda, siyasî konu olarak iktidar blokunun kendi içerisindeki tartışmalarını, kapışmalarını değerlendirmek durumda kalıyoruz. Bu da Türkiye’nin acı bir kaderi diyelim.
Evet, bugün itibariyle, 23 Ekim itibariyle AKP-MHP koalisyonu sarsılır gibi görünüyor; ama bence yola devam ediyor ve şu an itibariyle herkes yerel seçime kendi başına girecekmiş gibi gözüküyor; ama bu yerel seçim ittifak konusunun da ileride değişme ihtimalinin az da olsa bulunduğunu tekrar vurgulamakta yarar var.
Evet, söyleyeceklerim bu kadar. İyi günler.
Medyascope'un günlük e-bülteni
Andaç'a abone olun
Editörlerimizin derlediği öngörüler, analizler, Türkiye’yi ve dünyayı şekillendiren haberler, Medyascope’un e-bülteni Andaç‘la her gün mail kutunuzda.