İddia: “Kaşıkçı cinayetinde İsrail’in casus yazılımı kullanıldı”

Kanada’nın Montreal kentinde yaşayan rejim muhalifi Suudi Arabistan vatandaşı Ömer Abdülaziz, Cemal Kaşıkçı cinayetinde Kraliyet ailesine yardım ettiği suçlamasıyla İsrailli yazılım şirketi NSO Group’a dava açtı. 
New York Times’dan David D. Kirkpatrick’in haberine göre dava, şirketi ve İsrail’i zor duruma sokarken, daha geniş ölçekte bakıldığında da İsrail’in Suudi Arabistan ve Basra Körfezi’ndeki diğer Arap monarşileriyle olan ilişkilerinin boyutunu ortaya koyuyor.
Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri (BAE), İsrail’i tanımamakla birlikte, İran karşıtlığı ve Arap Baharı’nın Arap yarımadasına da yayılmasından duyulan tedirginlik nedeniyle bu ülkeye yaklaşıyor.
Söz konusu şirkete daha önce de Meksika ve BAE’de casusluk faaliyetlerine yardım ettiği suçlamasıyla açılmış davalar var. Şirket daha önce de Amnesty International tarafından, bir gönüllüleri aleyhine Suudi hükümetinin casusluk faaliyetlerine yardım etmekle suçlanmıştı.
Şirket geçen pazar günü yaptığı açıklamada, hükümetler ve yasa koyucuların ürünlerini kullanmasına, yalnızca terör ve suçla hukuka uygun biçimde mücadele etme şartıyla izin verildiğini dile getirdi: “Ürünlerimizin kötüye kullanımını hoş göremeyiz. Eğer bir kötüye kullanma şüphesi varsa, araştırır ve gerekli önlemleri alırız; buna sözleşmenin askıya alınması ve sonlandırılması da dahildir.”
Casus yazılımlar İsrail’e sadece geçen yıl 55 milyon dolar kazandırmış
Şirketin ürettiği casus yazılım, telefon konuşmalarının gizlice dinlenmesine, mesajların okunmasına, internet geçmişinin görüntülenebilmesine ve hedef telefonun mikrofon ve kamerasının gizlice aktifleştirilmesine imkan sağlıyor ve bu özelliklerinden dolayı İsrail tarafından bir “silah” olarak tanımlanıyor. İsrail basınına göre ülke, yabancı hükümetlere Savunma Bakanlığından onay alınarak satılan ürünlerden, yalnızca geçen yıl 55 milyon dolar gelir elde etmiş.
Arap Baharı’nın ardından, internette yaptığı eleştiriler dolayısıyla Krallığın hedefi olan ve bunun üzerine Montreal’e kaçarak burada sığınmacı olarak yaşamını sürdüren 27 yaşındaki Abdülaziz’in tanınırlığı, habere göre, Kaşıkçı’yla olan arkadaşlığı dolayısıyla, geçen iki ay içinde uluslararası boyuta ulaştı.
Telefondaki ses: “Ömer ya kazanacak ya hapse girecek”
İsrailli avukat Ala Mahacna tarafından, Londra Üniversitesi’nden Mazen Masri ile işbirliği içinde hazırlanan iddianamede, casus yazılımın Kraliyet ailesine Kaşıkçı’nın konuşmalarına erişim imkanı verdiği iddialarının yanı sıra, bizzat Abdülaziz’in de, Suudi Arabistan’ın “dışarıdaki muhaliflerin ülkeye geri getirilmesi ya da susturulması politikası” kapsamında, Prens Muhammed bin Salman’a yakın olan ve Kaşıkçı cinayetiyle alakası olan kişilerce hedef alındığı yönündeki suçlamalar da yer aldı. İki Suudi ajanı tarafından aylar boyunca mesajlaşma yoluyla ülkesine dönmesi yolunda kendisine baskı yapıldığını, daha sonra bu kişilerin Montreal’de karşısına çıktığını öne süren Abdülaziz’in söz konusu kişilerle yaptığı telefon görüşmeleri de dava dosyasında yer alıyor.
Habere göre konuşmalardan birinde, telefondaki ses Abdülaziz’den önadıyla ve üçüncü şahıs olarak bahsederken “iki ihtimal”den söz ediyor ve ilkinde “Ömer kazanacak çünkü eve dönecek. Öte yandan devlet de kazanacak ve o da mutlu olacak” diyerek Abdülaziz’in dönmesi halinde kendisine büyük bir para verileceği imasında bulunuyor. Sese göre, teklifi reddetmesi durumunda “Ömer kaybedecek çünkü hapse girecek.”
“Beni tehdit edenler Kahtani’nin adamıydı”
Abdülaziz’in iddiasına göre bu kişiler, Kaşıkçı’nın ülkesine dönme niyetinde olduğu şeklinde yalan da söylemişler. İkilinin, Kaşıkçı cinayetindeki rolü nedeniyle yaptırım kararı aldığı 17 Suudi’den biri olan, Veliaht Prens Salman’ın yakın danışmanı Saud el Kahtani tarafından gönderildiğini söyleyen Abdülaziz, kendisine yapılan dönüş çağrılarını reddetmesinin ardından, Ottawa’daki Suudi Arabistan elçiliğini ziyaret etme talebiyle karşılaşmış. Haberde, Kaşıkçı cinayetinin ardından bu talebin kulağa daha da “uğursuz” geldiği yorumu yer alıyor.
Abdülaziz, mayıs ayında ülkesine dönmesi yolunda maruz kaldığı ısrarların ardından haziran ayında kendisine “kargo sorgulama linki” görünümlü bir linkin gönderildiğini, sonradan bunun NSO Group menşeli bir casus yazılım olduğunu öğrendiğini belirtiyor. Ağustos ayında ise Toronto Üniversitesi’nin Citizen Lab grubundan araştırmacılar, Abdülaziz’i telefonunun hacklenmiş olabileceği yolunda uyarıyor ve işin ardında Suudi hükümetinin olabileceğini belirtiyor.
Abdülaziz’e göre tam da bu linki aldığı sırada, Suudi Arabistan’daki ailesinin evi güvenlik güçlerince basılıyor ve baskında iki erkek kardeşi tutuklanıyor. Daha sonra hiçbir suç isnat edilmeden hapse atılan kardeşlerinin gözaltında işkenceye maruz kaldığını ve kötü muamele gördüğünü öğrendiğini söyleyen Abdülaziz’e göre, bütün bunları yapan Kraliyet ailesinin tek amacı kendisini aktivist faaliyetlerinden vazgeçirmek.
İddianame, İsrailli avukat Ala Mahacna tarafından, Londra Üniversitesi’nden Mazen Masri ile işbirliği içinde kaleme alındı.

Bize destek olun

Medyascope sizlerin sayesinde bağımsızlığını koruyor, sizlerin desteğiyle 50’den fazla çalışanı ile, Türkiye ve dünyada olup bitenleri sizlere aktarabiliyor. 

Bilgiye erişim ücretsiz olmalı. Bilgiye erişim eşit olmalı. Haberlerimiz herkese ulaşmalı. Bu yüzden bugün, Medyascope’a destek olmak için doğru zaman. İster az ister çok, her katkınız bizim için çok değerli. Bize destek olun, sizinle güçlenelim.