Özgür gazeteciliğe destek olun
Search
Close this search box.

Sözcü gazetesi davasında duruşma 4 Eylül’e ertelendi

Sözcü gazetesi sahibi Burak Akbay, gazetenin yazarları Emin Çölaşan, Necati Doğru, Genel Yayın Yönetmeni Metin Yılmaz ve muhabir Gökmen Ulu’nun aralarında bulunduğu dokuz sanığın FETÖ’ye yardım suçlamasıyla yargılandığı davanın sekizinci duruşması bugün yapıldı. 

İstanbul 37. Ağır Ceza Mahkemesi’nde yapılan duruşmaya tutuksuz olarak yargılanan yazar Necati Doğru, gazetenin Genel Yayın Yönetmeni Metin Yılmaz, sozcu.com.tr Haber Koordinatörü Yücel Arı, sozcu.com.tr Yayın Yönetmeni Mustafa Çetin, muhabir Gökmen Ulu, gazete çalışanı Yonca Yücekaleli katıldı. Tutuksuz yargılanan yazar Emin Çölaşan da Ses ve Görüntü Bilişim Sistemi (SEGBİS) aracılığıyla Ankara’dan duruşmaya katıldı. Duruşmayı 100’e yakın izleyici takip etti. CHP milletvekilleri Bülent Tezcan, Sera Kadıgil, Orhan Sümer, Muharrem İnce, Mahmut Tanal, Utku Çakırözer, Enis Berberoğlu, Muharrem Erkek ve Erdoğan Toprak, Adalar Belediye Başkanı Erdem Gül, CHP eski milletvekilleri Barış Yarkadaş, Umut Oran, Dursun Çiçek, Avrupa Birliği Delegasyonu’ndan Sema Kılıçer, ressam Bedri Baykam salondakilerden bazılarıydı. 

Emin Çölaşan’ın savunması

Mahkeme başkanı esas hakkındaki savunmasını yapması için ilk söz hakkını SEGBİS’teki Emin Çölaşan’a verdi. Çölaşan, şunları söyledi:

“FETÖ olayı, teröre destek verme olayı bizim gazetemize sığmaz. Hayatım boyunca da olmadı. Suçlamalar saten iddianamede de görüldüğü gibi havada kalmıştır. Herhangi bir suçum yoktur. Beraatımı talep ediyorum”

Necati Doğru’nun savunması

Çölaşan’ın ardından söz hakkı Necati Doğru’ya verildi. Doğru, suçlandıkları iddianamenin özensiz olduğundan bahsetti ve şunları söyledi:

“Sizin karşınızda yargılandıktan sonra haber oluyoruz. İnsanlar beni çeviriyor yolda. Diyorlar ki akıl tutulması, bu FETÖ’ye yarar, adaletimiz yara alıyor. Ben 44 yıllık bir gazeteciyim. Muhalefet yapan biriyim. Dolayısıyla mahkeme binalarına tanıdık biriyim, çünkü davalar açılırdı. Çok güzel adalet sarayları yapılmadan önce apartman dairelerindeydi adliyeler. Bu mahkemelere giderken tedirgin olmazdım. Şimdi gelirken aynı güvenle gelmiyorum. Size güvenmediğim için değil bu kalitesiz faaliyetlere dayalı iddianamelere güvenmediğim için. Ben FETÖ’yü aklamak için ne yapmışım? Kanıt göstermeleri gerek. Kasıtlı olarak yardım ettiğime dair bir kanıt yok. Suç aleti üç tane yazı. Yazılarda mutlaka kasıt bulmanız gerekir ki yargılanmayı hak edeyim.”

Doğru, örgüte yardım suçlamasının çelişkilerinden söz ederek, “FETÖ üyesi değil ama bilerek isteyerek yardımcı oldu diye bir moda çıktı. Bunu adaletin üstüne giydiriyorsun, patlıyor. Koltuk altından, yeninden patlıyor, uymuyor” dedi.

Suçlama konusu olan “Naylon Darbe” başlıklı yazısını savunan Doğru, “Bu yazı darbe gecesi yazıldı. Televizyondan izlediğim olayları yan yana getirdim. Üç darbe gördüğümden böyle darbe mi olur dedim. ‘Naylon bunlar’ dedim FETÖ’yü aklamak, paklamak söz konusu değil” dedi. Dava konusu “Ankara’da İne Girme Manzaraları” başlıklı yazısı ile ilgili de konuşan Doğru, “Bu da darbe girişiminden önce yazılmıştır. Adli kayıtlara geçmiş somut olaylardan bahsediyorum. FETÖ borsası kurulduğunu yazdım” diye konuştu. 

Darbe girişiminin başarılı olması halinde FETÖ’cülerin Erdoğan’ı ve Binali Yıldırım’ı ya hapsedeceğini ya da yok edeceklerini belirten Doğru, şöyle konuştu:

“Erdoğan’ın FETÖ tarifi var. Diyor ki FETÖ altı ibadet, ortası ticaret, üstü ihanet diyor. İktidar ihanette FETÖ’den ayrıldı. Binali Yıldırım, 16 tane FETÖ kriteri yayımladı. Ey Necati sen bu kriterlerin neresindesin? Yetişme tarzım, aile terbiyem buna elvermez. Bu suçlamayı yönelteceksen gel, kör testereyle kolumu kes daha iyi. Sözcü’yü laik kesim, AKP’ye oy vermeyenler okur. Ben FETÖ’yü aklasam, paklasam okurlar beni yıkar, ‘Necati satıldı’ derler. Ancak FETÖ’nün mağdur ettiği kişileri yazarım. İktidarın uşağı olmadığım için sizin karşınıza getirdiler beni. Ne iktidarların ne de iktidara gelmek isteyenlerin uşağı olamam.Dünya görüşüm FETÖ’cülüğün yanından geçmez. Hukuk, şerefli yaşamaktır. Siz kararlarınızla şerefli olanlarla şerefsiz olanları ayırırsınız. İtibarınız hep yüksek olsun. Benim şerefli yaşama hakkımın elimden alınmasına izin vermeyin.”

Metin Yılmaz: “Gazetecinin fikri olmaz”

Sözcü Genel Yayın Yönetmeni Metin Yılmaz da, geçtiğimiz duruşmalarda aleyhlerinde tanıklık yapan kişilerin ifade verdiğini anımsattı ve tanıkların hepsinin Sözcü’nün FETÖ’cü olmadığını söylediğini hatırlattı. Yılmaz, bu sözlere rağmen esas hakkındaki mütalaada cezalandırılmalarının istendiğini söyledi ve “Gazetecinin fikri olmaz. Takım tutmayız. İktidarlara karşıyız. Biz halk ne istiyorsa onu veririz. Gazeteciler ticari şirketlerdir” dedi. 

Çetin, gazetede FETÖ’yü eleştirdikleri haberlerin kupürlerini okudu ve şöyle devam etti:

“Bir haberin kırmızı çizgimiz olan bayrağa, devlete, millete zararı dokunuyorsa onu yayımlayayız. Sansürü ancak bu şekilde yaparız. Örneğin Süleyman Şah tapesini gazetecilik anlayışımıza ters olduğu için yayımlamadık. Bu manşetlerin birine bile tekzip gelmemiş, süresi içinde dava açılmamış. Bunlar suç aleti olabilir mi? İktidar bizi dinleseydi başına bunlar gelmezdi. Sert eleştiri yaptık biz. Bundan yargılanacaksak yargılanalım. Kim gelirse gelsin ne şimdiki ne de gelecekteki iktidarların uşağı olmayız.”

Sozcu.com.tr Haber Koordinatörü Yücel Arı da, iddianamedeki suçlamaların tarih aralığının 2012-2014 olduğunu hatırlattı ve “Ben gazetede 2016’da çalışmaya başladım. Türk adaletine güvenmekten başka çare var mı? Yok. Neler yazayım diye tasarlarken neden yazayım dedim. Yazmaktan vazgeçtim. Suçlamaları reddediyorum” dedi. Olgun, cezaevinden çıktıktan sonra işsiz kaldığını söyledi. 

Mediha Olgun ise suçlamaları reddettiğini söyledi ve “Gazetede yetkim yoktu. Hiç görmediğim haber nedeniyle dört ay cezaevinde kaldım. Gazetecilikten soğudum. Bu durumdan rahatsızım ve bitsin istiyorum. Mavi Marmara’daki gazetecilerden biriyim” dedi. Olgun’un savunması salondaki Sözcü gazetesi yöneticilerine yönelik sitem içeriyordu.

Olgun’un ardından onun gibi bir süre cezaevinde kalan muhabir Gökmen Ulu konuştu. Ulu, hukuka aykırı bir suçlamayla karşı karşıya kaldığını söyleyen Ulu, şunları kaydetti:

“Gazeteciliği suç sayan bu mesnetsiz iddianame bir iftiranamedir. Suçlama konusu 15 Temmuz 2015 tarihli ‘Sözcü Erdoğan’ı Buldu’ başlıklı haberimin arkasındayım. Gazetecilik suç değildir. Haberi yapmak için otele gittiğimde talebimi Erdoğan’a ilettiler. Haberi yapmamda bir beis görmediler. Müdahalede bulunmadılar. Benim haberimi gördükten sonra mı FETÖ hadi darbe yapalım dediler? Darbe girişimi gecesi bir gazeteci ve bir yurtsever olarak cumhurbaşkanının yanındaydım.”

Gazete çalışanları Mustafa Çetin ve Yonca Yücekaleli de savunmalarını hazırlamadığı için süre istedi. Mahkeme ara kararında savunmasını hazırlayamayan sanık ve avukatlara süre vererek bir sonraki duruşmanın 4 Eylül’de yapılmasına hükmetti. Heyet, gazetenin sahibi Burak Akbay hakkındaki tutuklamaya yönelik yakalama kararının devam etmesine de karar verdi.

Bize destek olun

Medyascope sizlerin sayesinde bağımsızlığını koruyor, sizlerin desteğiyle 50’den fazla çalışanı ile, Türkiye ve dünyada olup bitenleri sizlere aktarabiliyor. 

Bilgiye erişim ücretsiz olmalı. Bilgiye erişim eşit olmalı. Haberlerimiz herkese ulaşmalı. Bu yüzden bugün, Medyascope’a destek olmak için doğru zaman. İster az ister çok, her katkınız bizim için çok değerli. Bize destek olun, sizinle güçlenelim.