Kemal Can ile 5 Soru 10 Cevap (46): Yeniden kayyum düzeni

Kemal Can bu hafta “5 Soru 10 Cevap” programında şu soruların cevabını aradı:

-Diyarbakır, Mardin ve Van’ın HDP’li belediye eş başkanları neden görevden alındı?

-Yeni açılım süreci söylentileri sürerken atılan bu adımın anlamı nedir?

-Son seçimlerde başarılan muhalefet birlikteliği zorlanacak mı?

-İktidar seçmeni ve AKP içindeki muhalefet bu olaya ne tepki gösterecek?

-İktidar gücünü göstermek, muhalefeti çatlatmak istiyor, peki başarabilir mi?

Yayına hazırlayan: Uğur Gümüşkaya

Merhaba iyi haftalar. Lafın gelişi iyi haftalar diyoruz ama bu hafta da iyi başlamıyoruz aslında. Çünkü bir son dakika haberiyle Diyarbakır Van ve Mardin büyükşehir belediye eş başkanlarının görevden alındığını ve yerlerine valilerin kayyum olarak atandıklarını öğrendik. 

Diyarbakır, Mardin ve Van’ın HDP’li belediye eş başkanları neden görevden alındı?

Bunu daha önceden de tanıyoruz. İçişleri Balanlığı’nın açıklaması ile haberdar oldu herkes. Bakanlık bir duyuru ile bildiğimiz bir kalıbı kullanarak, terörle iltisaklı ya da irtibatlı olduklarıyla ilgili bir soruşturma yürüdüğü için bu belediye başkanlarının görevden alındıklarını duyurdu. Yerine de valileri kayyum olarak atadığını duyurdu.

Bir sürü tartışılacak tarafı var ama hadisenin yaşanış biçimi, zamanlaması, yine bu kalıp açıklamayla duyurulması bize şunu gösteriyor; artık iktidar sadece şekli, kağıt üzerinde bir hukukilik havası yaratma niyetini veya mecburiyetini bile hissetmiyor. Son derece fütursuz ve çok açık hukuksuzlukları, tabir yerindeyse göstere göstere yapmayı tercih ediyor. Bu çok çarpıcı bir örnek olarak önümüzde. Bu da yeni bir aşamaya geldiğimizi gösteriyor.

Yeni açılım süreci söylentileri sürerken atılan bu adımın anlamı nedir?

Yeni bir çözüm süreci başlar mı? iktidar yeni bir açılım yapar mı? Yerel seçimde uğradığı yenilgiden dolayı bir yumuşama yaşanır mı? Bu söylentilerin söylentilerin olduğu bir zamanda bunun yaşanması ne anlama geliyor?  Açıkçası bazı çevreler bir takım beklentiler yarattılar ama iktidar hem resmi sözcüleri aracılığıyla, hem de attığı adımlarla  bunu doğrulayan bir tablo ortaya koymadı. Tam tersine, başta Suriye olmak üzere bir takım dış politika meselelerini tekrar içeriye çağırarak ve ayağını yine milliyetçiliğe yaslayarak bir korunma stratejisine saklanacağını gösteren tavır içerisindeydi. Açılım, reform, kucuklama sürecini değil, tam tersine gücünü yeniden göstereceği bir tabloyu zorlayacağı anlaşılıyordu. İktidar, bu tarz bir politik pozisyonla bir yenilgi almıştı. Yenilgisinin önemli sebeplerinden biri olarak bu tavrı gösteriliyordu ama bunun yerine koyabilecek bir şey olmadığı için bu tavrı devam ettirme olasılığının yüksek olduğu açıkçası görülüyordu. 

Bu karşı karşıya kaldığımız durum biraz böyle bir tabloyu işaret ediyor. Suriye meselesinde önce yüksek perdeden bir meydan okuma ile Amerika ile geriliminde bir restleşme havası yarattıktan sonra son derece muğlak bir ortak mutabakat metnine imza atıldı. Kimsenin tam olarak nasıl sonuç vereceğini kestiremediği geçici bir denge durumu yaratıldı. O denge durumunun yarattığı tartışmanın getirebileceği zararları durdurmanın, bu hamlenin öne çekilmesindeki gerekçelerden biri olması olasılığı dikkate alınmalı bence. Bir başka nokta, özellikle iktidarın yerel seçimden sonra ciddi bir sessizlik hali yaratabilmiş olmasına rağmen, önemli bir çalkantı içinde  olduğunu biliyoruz.  Bunu dengeleyecek biçimde, muhalefeti çatlatma, muhalefet bloğunda bir sıkıntı yaratma ihtiyacı söz konusu. Bu durumun kayyum hamlesinin nedenlerinden biri olabileceğini düşünebiliriz. 

Son seçimlerde başarılan muhalefet birlikteliği zorlanacak mı?

Açıkçası yerel seçimde de bir çifte standart söz konusuydu. Yerel seçimde büyük ölçüde İstanbul odaklı bir reaksiyon ve karşı tepki örgütlenmesi bildiğimiz gibi başaralı sonuç verdi. Ama aynı dönemde HDP’nin bazı belediyelerin seçimlerinde yapılan itirazlarının dikkate alınmaması, bazı belediyelerin hukuksuz biçimde HDP’ye verilmeyip başka adayların seçildiğinin açıklanması, YSK’nın burada gayet açık çifte standart uygulanması, bir tür araya gitmişti. Ama muhalefet bundan büyük bir kriz -özellikle de HDP tarafı-yaratmadı,  İstanbul seçimlerinde muhalefet, kuvvetli biçimde birliktelik göstererek iktidara önemli bir yenilgi yaşattılar. Şimdi bu tablo Diyarbakır Mardin ve Van, üç büyük şehrin HDP‘li başkanlarının görevden alınması muhalefet bloğu için önemli bir sınav olarak önümüze gelmiş durumda. 

Burada nasıl bir işbirliği ve demokratik direnç ısrarı göreceğimiz hem mevcut siyasi tablo hem Türkiye’nin geleceği için kritik öneme sahip. CHP’nin ilk reaksiyonu umut verici sayılabilir. Grup başkanvekili Özgür özel,  durumu bir darbe olarak tarif etti. Darbe  olarak tarif edilen bir şeye de kuvvetli bir karşı çıkış olmak zorunda.  CHP’nin erken bir pozisyon almaya niyetli olduğunu anlıyoruz. Tabi burada kritik olan İYİ Parti’nin nasıl reaksiyon vereceği. Geçtiğimiz hafta Kılıçdaroğlu’nun eşiyle İmamoğlu’nun eşinin S. Demirtaş’ın eşiyle buluşması bir başka resim ortaya koymuştu. Bu resmin, darbe diye nitelendirelen bir durum karşısında geliştirilecek ortak demokratik direnç için de umut verici olduğunu düşünebiliriz. Muhalefetin bu kararlılığı gösterip göstermeyeceği Türkiye’nin yakın dönemindeki siyasi resmi büyük ölçüde belirleyecek. Çünkü bu birkaç belediyenin tekrar kayyum atanmasıyla tarif edilebilecek bir idari mesele olarak düşünülemez. 

İktidar seçmeni ve AKP içindeki muhalefet bu olaya ne tepki gösterecek?

Yerel seçim yenilgisinde önemli nedenlerinden biri, bu zorlama kayyum uygulamalarıydı. Büyük şehirlerdeki AKP’ye oy vermiş muhafazakar Kürt seçmenin bunlara çok yüksek reaksiyon verdiği için bu seçim yenilgisinin geldiği konusunda çok yorum yapıldı. Bazı araştırmalar da bunu doğrulayan sonuçlar ortaya koydu.  AKP’nin kaybettiği bu Kürt seçmenden tamamen vazgeçmiş olduğu anlaşılabilir. Çünkü yerel seçimden sonra ‘biz hatalarımızı gördük ders aldık’ gibi sözlerin bu eylemle ilişkilendirilmesi imkansız. Bu kadar kısa bir sürede hemen yeniden kayyum politikasına dönmek herhangi bir ders çıkartmış iktidar hamlesi sayılamaz. Bu hamleyle yeniden gücünü göstermek ve bu gücün karşısında herhangi bir direncin olmayacağına inanmak istenen sonucu verir mi? Bilmiyoruz.

Şimdi AKP içinden bir grubun, Babacan ve Davutoğlu’nun yeni bir parti girişimi içinde olduğunu ve mevcut iktidar politikalarını eleştirdiğini biliyoruz. Şimdi bu durum karşısında, en az muhalefet kadar önemli bir sınava girecek olan bu iki isim ve etrafındakiler. Çünkü eğer demokrasiden sapma, keyfi yönetim ya da hukukilik meselelerini sorun eden yeni bir politik çizgi iddiasındalarsa, çok net biçimde bu gelişme karşısında tavır almaları gerekir. Bu tavrı şimdiye kadar yaptıkları gibi sessizlikle ya da işte böyle arka kapılarda mızırdanlanmakla, birilerine şikayet etmekle geçiştiremezler. Çok açık bir biçimde AKP içinden yeni bir siyasi oluşum yaratma derdinde olanların, bu gelişme karşısında çok net, kuvvetli tavır göstermeleri ancak bir fark yaratabilir. Bunun olup olmayacağını göreceğiz.

İktidar gücünü göstermek, muhalefeti çatlatmak istiyor, peki başarabilir mi?

İktidar bloğundaki sıkıntı bütün sessizliğe rağmen yaşanan iç çalkantı ve hareketlilik, aslında görünenden daha fazla. Çatlamış ve dağılmış bir siyasi hareketin, yönetim kadrosunun güç gösterileriyle ya da onun içindeki hiziplerin etkinlik hamleleriyle durumu kurtarmaya çalıştığını görüyoruz. Bu hamle de, bir yandan gücünü gösterme tarafı olmakla birlikte biraz da çaresiz savunmaların bir başka versiyonu. Bu hamlenin bu kadar acil yapılmasının, söz konusu sıkışmanın ve rahatsızlığın hayli büyük olduğunu düşündürdüğünü söyleyebilirim. Ayrıca iktidar, yenilgisinin nedenleri sıralamasında sorunlarda kendi atması gereken hiçbir adımı atmamışken, doğrudan karşı saldırıya geçmesi, HDP’li belediye başkanlarını görevden alması, bu düşüneciyi güçlendiriyor. 

Ama yerel seçimde görüldü ki,  iktidarın bu hamleleri istediği sonuçları vermiyor çoğunlukla. Bu saldırgan savunma, iktidara kazandırmadı şimdiye kadar. Belki erimesini ve yenilgisini yavaşlattı ama son yerel seçimde gördük ki, aslında bu yavaşlatma da artık çok işlemiyor. Ama elinde başka argüman yok. Şöyle düşünebiliriz, evet bunu yaparak durumunu düzeltemiyor ama yapmasa daha da kötü olabileceğini düşünmeye devam ediyor. İşin bir başka tarafı; bu hamlelerle iktidarın istediği sonucu alamamasının, demokrasinin hep birlikte bir sonuç ve hep birlikte bir dayanışma ile oluşacak  mücadele olduğunun kavramasına ve buna uygun davranılmasına fırsat getirmesi. Eğer Türkiye, bu gelişme karşısında bu fırsatı kullanabilirse -daha önce önüne gelen bazı fırsatlarda, referandumda yerel seçimlerde olduğu gibi- bunu da bir yeni direnç biçimine çevirebilir. İktidarın bir süredir gündemi bozarak muhalefetin zafer hissini zayıflatmayı başardığını söyleyebiliriz ama bu yaptığı hamle tam tersi bir dinamizm da yaratabilir. Yaratmalıdır. Bu açık demokrasi darbesi, demokrasi ısrarı ve direnciyle karşılandığı taktirde başka bir siyasi resim ortaya çıkabilir. İktidar tıpkı yerel seçimde olduğu gibi çaresizlikle attığı adımların maliyetine mahkum kalabilir. Bu olasılık herkesin önünde,  önümüzdeki günlerde alınacak tavırlarla bunu göreceğiz.  

Bitirirken tekrar çok net biçimde söyleyebiliriz ki: Yapılmış olan işlem, tamamen hukuk dışı ve demokrasi dışı bir harekettir ve her biçimiyle, her zeminde karşı çıkılması itiraz edilmesi gereken bir durumdur.

Şimdilik bu kadar tekrar iyi  haftalar. 

Bize destek olun

Medyascope sizlerin sayesinde bağımsızlığını koruyor, sizlerin desteğiyle 50’den fazla çalışanı ile, Türkiye ve dünyada olup bitenleri sizlere aktarabiliyor. 

Bilgiye erişim ücretsiz olmalı. Bilgiye erişim eşit olmalı. Haberlerimiz herkese ulaşmalı. Bu yüzden bugün, Medyascope’a destek olmak için doğru zaman. İster az ister çok, her katkınız bizim için çok değerli. Bize destek olun, sizinle güçlenelim.