Özgür gazeteciliğe destek olun
Search
Close this search box.

Çorlu’daki tren kazasında ölenlerin yakınları iddianameyi reddediyor

Dilek Şen’in davanın ikinci gününden izlenimleri:

Tekirdağ’ın Çorlu ilçesinde 8 Temmuz 2018’de meydana gelen, 25 kişinin yaşamını yitirdiği, 341 kişinin yaralandığı tren kazasına ilişkin dava Çorlu Halk Eğitim Merkezi’ne kurulan duruşma salonunda görülmeye devam ediyor. Duruşmanın ikinci gününde olay gününü ve sonrasını anlatan aileler, alt ve üst kademede imza yetkisi bulunan tüm yetkililerden şikayetçi olduklarını belirtti.

Çorlu 1. Ağır Ceza Mahkemesince görülen duruşmanın ikinci günü, dün saat 9.00’da başladı. Mahkeme heyeti, gün boyunca müşteki ve müşteki avukatlarını dinledi. Önceki gün savunma yapan dört sanık, salonda hazır bulundu.

Kazada yaşamını yitiren Sena Köse’nin annesi Aysun Köse, olay gününü ve sonrasını hemen her aile gibi ağlayarak anlattı: “İki yeğenimi ve bir evladımı kaybettim. Hayatımda ilk defa mahkeme salonundayım. Bu facia olmasaydı belki de hiç gelmeyecektik.”

Köse, kazadan sonra taziyeye gelen TCDD yetkililerine “Yol bekçilerini neden işten çıkardınız?” diye sorduğunu ve “Sinyalizasyon sistemi nedeniyle buna gerek yok” yanıtını aldığını aktardı. Köse sözlerini şöyle sürdürdü: “Sonra araştırdım, bizim orada sinyalizasyon yokmuş, 2020’de yapılacakmış. Çocuğu ölmüş bir anne olarak kandırıldım. Ben yavrumu okul gezilerine bile göndermiyordum. Güvendim, bu trene bindirdim. Başka da çocuğum yok. Ama taziyeye gelen yetkililer ‘Yaşın daha çok gençmiş’ diyebildiler bana.”

“Kaza günü hastanelere alınmadık, Sağlık Bakanlığı’ndan şikayetçiyim”

Kazanın ardından yakınlarını ararken sağlık yetkilileri tarafından da yanlış bilgilendirildiklerini ve bu yetkililerin tespit edilmesini istediklerini belirten Köse, “Sağlık Bakanlığı’ndan da şikayetçiyim. Kaza günü hastanelere alınmadık, personel girişinden gizlice girdik. Her kurumdan şikayetçiyim. İmza yetkisi olan herkesin cezalandırılmasını istiyorum” dedi. Sena Köse’nin babası Gürkan Köse de, “Heyetinize güvenmek istiyoruz. Kazayı öğrenince Çorlu Devlet Hastanesi’ne gittik. ‘Herkes yaşıyor’ dediler. Bizi en çok üzen, bu yalan haberler oldu. Eşime ‘Daha gençsin’ dediler. Bu çok zorumuza gitti. Herkesten şikayetçiyim” diye konuştu.

“Aşırı yolcu vardı, ayakta yolcu çoktu”

Kazada yaşamını yitiren Özgenur ve Günce Dikmen’in annesi Funda Dikmen, “Ben olayı yaşadım. Trendeydim. Sarılar mevkiinde tren yavaşladı, bu menfez üzerinde bu tren yavaşladı. Muratlı’da da yavaşladı” diye başladı söze ve şöyle devam etti: “Dönerken aşırı yolcu vardı, ayakta yolcu çoktu. Ben devrilen ilk vagondaydım. Önce camlar titremeye başladı. Camlar üzerlerine düşmesin diye çocuklarımın üzerine yattım. Sonra patlama gibi bir şey oldu. Kızımı orada kaybettim. Bayılmışım. Ayıldığımda etrafıma baktım, ama kızlarım yoktu. Makinistler gelip ‘Yangın çıkabilir’ diye bizi uzaklaştırdı, ama vagonların altında insan vardı. Bizim acil kurtarma ekibimiz yok mu?”

Dikmen, “Ben Türkiye Cumhuriyeti’nden şikayetçiyim” deyip sordu: “Bu görevlere gelenler hak ettikleri için mi, yoksa selamla sabahla mı oralara gelmişler?”

“Sanıklar hem kendilerini hem baştakileri kurtarmaya çalışıyor”

Yaşamını yitiren Yağmur Laçin’in babası mağdur Cabbar Laçin, ağlayarak olay gününü anlattı. Laçin, “Burada ihmal çok büyük. Bu bir cinayet. Devletin baştan aşağıya kadar suçu var. En büyük suç üsttekilerin. Sizin çocuğunuz ölseydi ne yapardınız? Gerçek bir adalet istiyorum. TCDD’den bana bir yazı geldi: ‘Gelin tazminatınızı alın’. Ben dilenirim, yine o parayı almam. Önce bir geçmiş olsun denir. Bir devlet adamı gelip ‘Başın sağ olsun’ demedi. ‘AK Parti’nin kadın kollarıyım’ diye gelen oldu. Bırakın bunları, çürüdü gitti. Neyin ne olduğunu biliyorum. Sanıklar da madem suçsuz, isimleri verecekler. Bunlar hem kendilerini kurtarmaya çalışıyor hem de baştakileri. Hepsinden şikayetçiyim” dedi.

Kazada yaşamını yitiren 5 yaşındaki Ömer Alperen Can’ın annesi, kazadan yararllı kurtulan Melike Can, “Hayallerle trene bindik. İnmek nasip olmadı. Kazadan sonra ben tanınmayacak haldeydim. Bize kimse yardım etmedi iki saat boyunca. Bu devletin helikopteri mi yok? Hastanede de Sağlık Bakanı gelene kadar yaralarımı temizlemediler. O gelince üstümü değiştirdiler, ameliyat giysisi giydirdiler. O saate kadar çamur içindeydim” diye konuştu.

Yaşamını yitiren Emel Duman’ın eşi Erkan Duman şunları söyledi: “Olayı ilk duyan benim. Olay yerini bilen yok, acil eylem planımız yok. Biz canımızla uğraşıyoruz, TCDD yolu açmaya çalışıyor. Sadece köylüler vardı. Oraya kendi imkanlarımla ulaşmamış olsaydım, oğlumu da kaybedecektim. İnsanlar orada can çekişe çekişe öldü. Biz asıl suçluların kim olduğunu biliyoruz. Herkesten, tüm sorumlulardan, tüm kurumlardan şikayetçiyim.”

Eşi Derya ve altı aylık bebeği Beren Kurtuluş’u kaybeden Melih Kurtuluş da tepkisini, “Burada sadece dört kişinin yargılanıyor olmasını ve TCDD’nin bu davanın dışında tutuluyor olmasını kabul etmiyorum. Burada TCDD olmadığı sürece buradaki dört kişiye bir şey demek istemiyorum. TCDD burada yargılanmalı” diyerek dile getirdi.

Kızı Bihter Bilgin’i, iki kız kardeşini ve yeğenini kaybeden Zeliha Bilgin, mahkeme heyetine elindeki fotoğrafı göstererek isyan etti: “Ben bu dört canı ihmaller yüzünden kaybettim. Kız kardeşim bize bırakmaya kıyamadığı yavrusunu yanına alıp gitti. TCDD’ye güvendi. Hepsi treni görmek için gitmişti. O gün yağmur şiddetli yağıyordu. Fırtına vardı. Bihter beni aradı, treni beklediklerini söyledi. ‘Ne yemek yapacağız’ diye konuştuk. Ben yemeği yaptım, ama yavrum o yemeği göremedi. Kazayı öğrenince gittik oraya. Parçalar vardı yerlerde. Orada yetkili kimse yoktu, makinistler kapatmış bir yere kendini. Soruyorum, aldığınız o paraları hak ediyor musunuz? Ben o garibanın (Celaleddin Çabuk’un) orada oturmasını istemiyorum. O iddianameyi kabul etmiyorum, bilirkişi raporunu kabul etmiyorum. Pamukova’da adalet sağlansaydı Çorlu katliamı olmayabilirdi. Size güveniyorum. Türkiye’nin adaletine güveniyorum. Çabuk dışında hepsinden şikayetçiyim; o garibanı buradan alsınlar. Kendileri gelsinler karşıma.”

“Dönemin TCDD Genel Müdürü İsa Apaydın’dan şikayetçiyim”

Kazada anne ve babasını kaybeden İsmail Kartal, “Kurtarma çalışmalarının doğru düzgün yürütülmediğini düşünüyorum. Bu olaydan TCDD Genel Müdürü İsa Apaydın nasıl sorumlu tutulmaz? Adında T.C. olan bir kurum bu kadar mı kötü yönetilir? Savcının iddianamesine itiraz ediyorum. Dönemin genel müdürü ve altındakilerinden şikayetçiyim. İhaleyi alanlardan şikayetçiyim. Mustafa Karaşahin dahil olmak üzere bilirkişilerden şikayetçiyim” dedi.

Faciada hayatını kaybeden Oğuz Arda Sel’in annesi Mısra Öz Sel, tam bir senedir bugünü beklediğini belirterek şöyle konuştu: “Evladımı, gözümün nurunu eline çöp batmadan büyüttüm. Sadece trene binmek istiyordu. Trenden fotoğraflar atan oğlum beni görüntülü arayıp geleceğini söyledi. Ama eve bir daha dönemedi. Bir yıl boyunca bekledik. Böyle bir katliamda nasıl Ulaştırma Bakanlığı ve TCDD ile bağı olan bilirkişiler nasıl o dosyaya atandılar? İki bilirkişi hakkında şikayetçiyim. Ben bu iddianameyi kabul etmiyorum. Ben 35 yaşında, oğlumu kaybetmek için doğurmadım. Ulaştırma Bakanı, TCDD Genel Müdürü ve altındakilerin hepsinden şikayetçiyim.”

Can Atalay: “TCDD’nin davaya katılma talebi hukuka aykırıdır”

Ailelerin ifadelerinden sonra söz alan avukatlardan Can Atalay da, sanık anlatımlarının asıl suçluların kim oluğuna dair yeni deliller ortaya koyduğunu söyledi. Atalay, “Suç duyurusunda bulunmanız dava açısından zorunludur. Sanıkların anlatımlarıyla yukarıya doğru bir yargılamanın yapılması gerektiği şarttır. Bu olmadan yargılamanın eksik kalacağı bellidir. TCDD vekili katılma talebinde bulundu, kabul edilemez. Bu dosyayı karartmaya çalışan bir kurumun, davaya katılması hukuka aykırıdır” dedi. Atalay, kazanın meydana geldiği alanda acilen keşif yapılması gerektiğini de belirtti.

Daha sonra mütalaasını sunan savcı, Tekirdağ Barosu ve TCDD Taşımacılık A.Ş. Genel Müdürlüğü’nün katılma talebinin reddini, bilirkişi raporu için teknik üniversitelerden isim istenmesini, rapordan sonra suç duyurusu istemenin görüşülmesini, tarafların bildirdikleri Mümin Karasu, Tevfik Baran ve Levent Kaytan gibi tanıkların dinlenmesini, delillerin toplanmasını istedi. Sanık Turgut Kurt’un yeniden adli kontrol altına alınmasını, öteki sanıklar Çetin Yıldırım ve Özkan Polat hakkındaki adli kontrolün devamını, sanık Celaleddin Çabuk hakkındaki adli kontrolün ise kaldırılmasını talep etti.

Mahkeme, bilirkişiler hakkında suç duyurusu yapılıp yapılmadığı hakkında bilgi istenmesine TCDD’ye yazı yazılarak organizasyon şemasının ve son 50 yıllık bakım onarım işlemlerinin istenmesine, bilirkişi keşfi yapılmasına, suç duyurusu talebinin deliller toplandıktan ve keşif raporunun ayrıntılı incelenmesinden sonra görüşülmesine karar verdi. Sanık Turgut Kurt’a adli kontrol şartı getirilirken, sanık Celaleddin Çabuk’un adlı kontrolü kaldırıldı. Kararda, İstanbul Teknik Üniversitesi, Sakarya Üniversitesi, Eskişehir Anadolu Üniversitesi ve Yıldız Teknik Üniversitesi’nden bilirkişi isim listesi isteneceği de belirtildi. Dava, 10 Aralık 2019 tarihine ertelendi.

Duruşma sonrası açıklama yapan aileler kararı, “Duyabileceğimiz en olumlu kararları duyduk. İlk duruşma için bizim adımıza umut veren bir karar çıktı” diye değerlendirdi.

Bize destek olun

Medyascope sizlerin sayesinde bağımsızlığını koruyor, sizlerin desteğiyle 50’den fazla çalışanı ile, Türkiye ve dünyada olup bitenleri sizlere aktarabiliyor. 

Bilgiye erişim ücretsiz olmalı. Bilgiye erişim eşit olmalı. Haberlerimiz herkese ulaşmalı. Bu yüzden bugün, Medyascope’a destek olmak için doğru zaman. İster az ister çok, her katkınız bizim için çok değerli. Bize destek olun, sizinle güçlenelim.