Coda Story’deki John Beck imzalı habere göre Çin, Türkiye’de yaşayan Uygurlar’ı takip altına almış durumda ve onlar üzerinden Uygurlar ile ilgili istihbarat topluyor. Haberin özetini paylaşıyoruz:
Türkiye’de yaşayan Uygur kökenli Nur’a 2018 yılının Mayıs ayında bir WhatsApp mesajı geldi: “Seni eğitimli ve önemli biri olarak değerlendiriyoruz. Seni daha özel bir iş için seçtik.”
Daha sonraki mesajlarda işin ne olduğuyla ilgili olarak daha fazla bilgi paylaşıldı. Buna göre Nur’un tek yapması gereken İstanbul’da Uygurlar’ın dost meclislerine katılıp, onlarla ilgili bilgileri bu mesajı atan kişiye yollamaktı. Mesajı gönderen kişi Nur’un iyi bir vatandaş olduğunu ama Çin yönetimine sadakatini daha fazla göstermesi gerektiğini söylüyordu. Nur meşgul olduğunu ve Türk polisi tarafından yakalanabileceğini belirterek bunu yapmak istemediğini söyledi.
Nur daha sonra WhatsApp’ını kapattı ama Çin’de 11,5 milyon Uygur’un yer aldığı Sincan eyaletinde yaşayan ailesi için de endişelendi. Bunun sebeplerinden biri ise daha sonraki günlerde gelmeye devam eden mesajların tonunun değişmesiydi. Yeni gelen mesajlarda Nur’a akıllı biri olduğu ve ailesinin halen Çin’de olduğu ve kendisiyle işbirliğini reddetmesi halinde ailesini tehlikeye sokacağı söyleniyordu. Nur tuzağa düştüğünü hissediyordu. Türkiye’de yaşayan 10 bin Uygur gibi Nur da Çin’in baskılarından uzak olduğunu düşünüyordu ama durum öyle değildi.
Bu haber için konuşulan Uygurlar’ın çoğu Çin devleti tarafından daha önce benzer tekliflerle (diğer Uygurlar’la ilgili bilgi yollamaları) karşılaştıklarını söylüyor. Misilleme olabileceği endişesiyle hiçbiri adını vermek istemiyor. Uluslararası Af Örgütü Çin Araştırmacısı Patrick Poon sürgünü tercih eden Uygurlar’ın; Türkiye, Kazakistan, Kuzey Amerika ve Avrupa’da çeşitli yerlerde bulunduklarının ve onların da Türkiye’dekiler gibi sorunlar yaşadığının altını çiziyor.
Nur, Türkiye’ye 2012 yılında üniversite eğitimi için gelmişti. Her hafta ailesiyle Çin’deki haberleşme uygulaması WeChat üzerinden konuşuyordu. Çin’de Facebook ve WhatsApp uygulamaları yasaklanmış durumda. WeChat ise devlet kontrolü altında. Yazışmalar takip ediliyor. 2016 yılından sonra Sincan eyaletine atanan Komünist Parti temsilcisi Uygurlar’a karşı daha sert önlemler almaya başlayınca, annesi Nur’u WeChat üzerinden attığı mesajlar konusunda uyarmaya başladı. Bir süre sonra Nur, WeChat’te konuşma yaptığı kişilerin listesini giderek azalttı çünkü konuştuğu kişileri tehlikeye sokarak onların “eğitim kamplarına” gitmesine neden olabilirdi. Bu kamplar Çin tarafından Uygur vatandaşların toplandığı ve onlara ideolojik eğitim verilen yerler.
2017 yılında, ailesi Nur’a artık daha az konuşabileceklerini belirten bir mesaj attı. Ayrıca Nur’a kardeşleriyle doğrudan temas kurmamasını söylediler. Nur’un sakalını ve saçını kısa kesmesi yönünde de uyarıda bulundular. Ancak bir süre sonra ailesi Nur’a artık Çinli bir adam üzerinden temas kurabileceklerini söyledi. Nur, adamın WeChat’teki teklifini kabul etmeliydi. Çinli adam, Nur’a ailesinin yaşadığı bölgesinin güvenlik şefi olduğunu söyledi ve Nur’a İstanbul’daki hayatıyla ilgili sorular sormaya başladı: İstanbul’a ne zaman gittiği, kaç çocuğu olduğu, ne okuduğu ve Çin’e geri dönüp dönmeyeceği gibi sorular.
Bunlar sadece Nur’un başına gelmiyor. İstanbul’da yaşayan diğer Uygurlar da kendi ailelerinin onları WeChat’ten sildiğini söylüyor. Af Örgütü araştırmacısı Poon bu durumun Uygur topluluklarındaki güven ilişkisini de yerle bir ettiğini belirtiyor. Herkes diğerlerini potansiyel bir muhbir olarak görüyor.