Özgür gazeteciliğe destek olun
Search
Close this search box.

Karantina uygulaması birçok ülkede ev içi şiddeti artırdı: “Kapıyı kapatmak Kovid-19’u engelleyebilir ama ev içi şiddet virüsünü engelleyemez”

Birleşik Krallık Uluslararası Kalkınma Departmanı’na bağlı UK Aid Direct kuruluşu, Kovid-19 salgının pandemi ilan edilmesinin ardından ev içi şiddetin ve sağlık personellerine karşı şiddetin arttığını gösteren bir rapor yayımladı.

Salgın ortaya çıktığından beri Kovid-19 dünyanın dört bir yanından onbinlerce insanı ve toplumları doğrudan ya da dolaylı olarak etkiledi. UK Aid’in yaptığı araştırma, daha önceki pandemik salgınlarda da olduğu gibi kadınların ve çocukların bu süreçte daha fazla şiddete maruz kaldığının kanıtlarını sunuyor.

Raporda, orta ve yüksek gelirli birçok ülkede pandeminin ve acil durum uygulamalarının etkilerinin görülmeye başlandığı fakat mevcut durumun gelecek haftalarda her an değişebileceği belirtildi.

Acil durum uygulamalarının özellikle yerlerinden edilmiş ve göçebe yaşayan kişiler ile aşırı kalabalık şehir dışı yerleşim bölgelerinde yaşayanları etkileyeceği düşünülüyor. Aynı zamanda, pandeminin sağlık sisteminin ve hukuk sisteminin zayıf olduğu ülkelerde, zaten yüksek seviyelerde olan cinsiyet eşitsizliğini şiddetlendirebileceğine dikkat çekildi.

Raporda, salgının ardından insanların yaşadığı paniğin, acil durum ve karantina uygulamalarının birçok alanda ve birçok biçimde şiddeti artırma riski olduğu vurgulandı.

Virüsün ilk ortaya çıktığı günden beri birçok ülkede Asyalılara karşı ırkçı sözlü ve fiziksel saldırıların yaşandığı biliniyor.

Ev içi şiddetin artma riski

Polis raporlarına göre, salgın başladığından beri Çin’de ev içi şiddet vakaları üç katına çıktı. Virüsün ilk çıktığı yer olan Hubei eyaletinde, polise önceki yılın şubat ayına oranla daha fazla ev içi şiddet ihbarı yapıldı. Yine Hubei’de ev içi şiddeti önlemek için çalışan kuruluşlara yapılan şikayetlerin sayısı yüzde 90 arttı. Pekin merkezli kadın örgütü Weiping ise, karantina uygulaması başladığından beri birçok farklı bölgeden çok yüksek sayıda ev içi şiddet ihbarı aldıklarını açıkladı.

Ev içi şiddetle ilgilenen kuruluşlar bunun sebebinin hane halkının birlikte yaşamaya zorlanması, ekonomik stres ve virüs kapma korkusu olduğu söyledi. Salgın sürecinde, sağlık, polis ve hukuk hizmetlerine ulaşım da kısıtlanıyor. Örneğin Çin’de kadın sığınma evleri evsizler için barınak haline getirildi.

Çin’de kadınlara ve çocuklara evde yaşadıkları şiddetle nasıl başa çıkılacağını anlatan çevrimiçi broşürler, yayınlar ve dayanışma toplulukları kuruldu, sosyal farkındalığı artırmak için Twitter üzerinden kampanyalar yürütülüyor. Bu topluluklardan birinin sloganı ise şu: “Kapıyı kapatmak Kovid-19’u engelleyebilir ama ev içi şiddet virüsünü engellemeyez.”

İtalya’da da ev içi şiddetin salgın sürecinde artacağı veya artmış olduğu yönünde endişeler var. Birçok kadın örgütü bunun için çevrimiçi yardım hatları açtı.

Sağlık çalışanlarına karşı şiddetin artma riski

Salgın olan bölgelerdeki hastanelerde de şiddet vakaları daha fazla görülmeye başladı. Çin’de bu süreçte sağlık çalışanlarına yönelik çok fazla fiziksel ve sözlü saldırı vakası kaydedildi. İtalya’da da Ulusal Sağlık Çalışanları Sendikası, doktorların özellikle gergin hasta yakınları tarafından saldırıya maruz kalmasından endişeli olduklarını belirtti. Çünkü salgından önce İtalya’da sağlık çalışanlarının yüzde 45’i saldırıya uğradığı tespit edilmişti, en çok da kadın çalışanlar saldırıya maruz kalıyordu.

Singapur’da üniformalı sağlık çalışanlarının, virüs taşıdığı endişesiyle kamuya açık alanlarda sözlü tacize uğradığı raporlandı. Salgın sürecinde kadın sağlık çalışanlarının daha çok saldırıya maruz kaldığıyla ilgili henüz bir veri yok fakat salgından önce yapılan araştırmalar daha çok hemşirelerin ve kadın personelin sözlü ve fiziksel şiddete maruz kaldığını gösteriyordu. Çin’de hemşirelerin yüzde 96’sı kadın, salgının ortaya çıktığı Vuhan kentinde ise bu oran yüzde 90.

Salgının ilk başladığı günlerde, salgının ortaya çıktığı Vuhan kentinde, hastanelerde hijyeni sağlamak adına kadın doktorların saçlarının kazındığını gösteren videolar ve fotoğraflar sosyal medyada yayılmış, hastane yönetimi bunun doktorların ve hemşirelerin kendi isteği olduğunu söylemişti. Fakat görüntülerde aynı hastanede saçı ve sakalı kesilmemiş erkek doktor ve personel olduğu da görülüyordu. Görüntülerin yayılmasının ardından hastanenin, kadınların saçlarını “hastanenin ne kadar çok çalıştığını” göstermek için gereksiz yere kestiği ortaya çıkmıştı.

İran’da geçen yıl sağlık çalışanlarının yüzde 24’ü şiddete maruz kaldı, bunların yüzde 78’i kadındı. Saldırganların yüzde 56’sı ise hasta yakını. Salgından sonra durumun ne olduğunu gösteren bir çalışma yapılmamış olsa da İran’da da şiddetin artmasından endişe ediliyor.

Güvencesiz kadın çalışanlar daha çok risk altında

Rapora göre, Amerika Birleşik Devletleri’nde salgın başladığından beri kadın seks işçilerine karşı şiddetin ve zor kullanmanın arttığı, erkek müşterilerin salgını bahane ederek korunmayı reddetmeye başladığı ve kadınları zorladığı görülüyor. Raporda, birçok seks işçisinin virüs taşıdıkları gerekçesiyle evsiz kaldığı, uyuşturucu kullanımının arttığı belirtiliyor. Çalışmada özellikle Asyalı seks işçilerinin virüs taşıdıkları gerekçesiyle daha fazla şiddete maruz kalmaya başladığı da vurgulanıyor.

Hong Kong’da evlerde bakıcı, hizmetçi olarak çalışan çoğunluğu göçmen olan kadınların, virüsün yayılmaması için çalıştıkları evlerden çıkmaması tavsiye edildi. Göçmen İşçiler Derneği kadın işçilerin sömürülme riski taşıdığını, işverenlerin kadınları daha fazla çalışmaya zorladığı ve kovmakla tehdit ettiği konusunda uyarıda bulundu.

Mülteci kamplarında kalan kadın ve çocuklar sağlık hizmetlerine ulaşamıyor

Raporda, acil durum uygulamaları sırasında, göçmen kamplarında kalanlar dahil birçok kadının ve çocuğun birçok biçimde sömürüye ve şiddete açık hale geldiği belirtildi. Örneğin Yunanistan’ın Midilli Adası’ndaki göçmen kampında bulunan kadınların, zaten sınırlı olan sağlık hizmetlerine erişimi tamamen bitmiş durumda. Hem salgın hem de mülteci karşıtı grupların saldırıları yüzünden birçok kamp personeli işi bıraktığı için, özellikle kadınlar ve çocuklar risk altında.

Yetkililerin görevlerini kötüye kullanmaları kadınlar için riskli

Raporda, özellkle Çin ve İran’da kadınlar ve çocuklarının, görevlerini kötüye kullanan devlet yetkilileri tarafından cinsel tacize, tecavüze ve şiddete maruz kalabileceği konusunda endişeler de dile getirildi. Salgın başladığından beri Vuhanlılar sosyal medya üzerinden, yetkililerin gardiyan gibi davrandığını, sahip oldukları en ufak yetkiyi kötüye kullandıklarını dile getiriyor. Ayrıca, birçok ülkede salgın başladığından beri polisin görevini yapmayarak ev içi şiddet vakalarına müdahale etmekten kaçındığı da belirtiliyor.

Araştırmada, Batı Afrika’daki Ebola salgınında, Haiti ve Yemen’deki kolera salgınında ve Zika salgınında kadınların erkeklere göre sağlık hizmetlerine ulaşmakta zorlandığı, kadın sağlık çalışanlarının daha fazla şiddete maruz kaldığı, kadın ve çocukların devlet yetkilileri tarafından daha çok baskı gördüğü, kadın hastaların sağlık hizmeti alırken yine erkek hastalara göre kötü muameleye daha fazla maruz kaldığının altı çizildi. Çalışmada önceki salgınlarda yaşananlardan hareketle, şiddet olaylarının giderek artacağı öngörüldü.

Bize destek olun

Medyascope sizlerin sayesinde bağımsızlığını koruyor, sizlerin desteğiyle 50’den fazla çalışanı ile, Türkiye ve dünyada olup bitenleri sizlere aktarabiliyor. 

Bilgiye erişim ücretsiz olmalı. Bilgiye erişim eşit olmalı. Haberlerimiz herkese ulaşmalı. Bu yüzden bugün, Medyascope’a destek olmak için doğru zaman. İster az ister çok, her katkınız bizim için çok değerli. Bize destek olun, sizinle güçlenelim.