Türkiye’de ilk koronavirüs vakasının tespit edildiği mart ayında, salgına karşı birçok önlem alındı. Bu önlemlerden biri de yüz yüze eğitimin, çevrimiçi olarak devam etmesi, üniversitelerin bir sonraki karara kadar kapalı kalmasıydı.
Uzaktan öğretim olarak adlandırılan sistem için, Yükseköğretim Kurumu, (YÖK) bir süredir çalışmalarını sürdürüyordu. Bu çalışmalarla beraber ilk olarak, üniversite birinci sınıfta alınan İngilizce, Türk Dili ve Edebiyatı, Atatürk İlke ve İnkılapları dersleri uzaktan öğrenim olarak çevrimiçi şekilde verildi.
1- Üniversitelerde uzaktan eğitim için yeterli altyapı var mı?
16 Mart’ta başlayan uzaktan öğrenim süreci, bir dönem sürdü. Sekiz milyondan fazla üniversite öğrencisi, bahar dönemini uzaktan eğitim yöntemiyle tamamlarken altyapı yetersizliği ve öğrencilerin maddi durumu tartışmalara neden oluyor. Üniversite öğrencileri arasında, uzaktan eğitim materyallerine erişim konusundaki eşitsizliğe vurgu yapan birçok öğrenci, devletin her öğrenciye derslere sorunsuz katılabileceği imkanı sağlaması gerektiğini söylüyor.
Uzaktan öğretim konusunda en çok sıkıntı çekenlerden biri de İstanbul Teknik Üniversitesi (İTÜ) öğrencileri oldu. İTÜ, havuz dersi sınavlarını, Witwiser adlı bir tarayıcı eklentisiyle yapacağını duyurmuş, tüm öğrencilerin bu programı kurmasını zorunlu tutmuştu. Uygulama, daha önce denenmemiş beta sürümüyle final haftasında İTÜ öğrencilerine kullandırıldı. Final haftasının ilk günü, uygulama 800 öğrenciyi bir gerekçe göstermeden sınavdan attı.
Mağduriyet yaşanan diğer bir konu ise sınavlar oldu. Çevrimiçi yapılan sınavlar, binlerce öğrencinin aynı anda sisteme girmesiyle sistemlerin çökmesine neden oldu. Kocaeli, Ankara, Yıldız Teknik ve İTÜ gibi köklü okullar başta olmak üzere Türkiye’de birçok üniversitenin çevrimiçi sınav sistemi çöktü.
YÖK ve Milli Eğitim Bakanlığı, bilgisayarı veya internete erişimi olmayan öğrenciler için gönderdiği genelgeyle, “Devlet kurumlarında bulunan bilgisayarların sınav döneminde üniversite öğrencilerinin kullanıma açılması” talimatı verdi.
Marmara Üniversitesi öğrencisi Eylem Kırhan, üniversitelerin uzaktan öğrenim geçmesinin mantıklı olmadığını düşünenlerden. Kırhan bunun nedeni olarak ise üniversitelerin uzaktan öğretim için hazırladıkları sistemlerin yetersiz olmasını gösteriyor. Kırhan, uzaktan eğitim sırasında mağdur olan öğrencilerinden biri: “Benim bir dersime çevrimiçi sistemde hoca atanmadı. Bu nedenle ben bu dersin notlarına ve videolarına vize haftamda erişebildim”.
2- Hibrit eğitim sistemi nedir?
YÖK, 29 Temmuz’da yayınladığı “Küresel Salgında Yeni Normalleşme Süreci” adını verdiği metinde, üniversite senatolarına yeni dönemin eğitim metodlarıyla ilgili geniş bir aralık sunuyordu. Bu metin, Türkiye’de herkesin konuştuğu “Hibrit Eğitim”in tartışılmaya başlanmasına neden oldu.
Medyascope'un günlük e-bülteni
Andaç'a abone olun
Editörlerimizin derlediği öngörüler, analizler, Türkiye’yi ve dünyayı şekillendiren haberler, Medyascope’un e-bülteni Andaç‘la her gün mail kutunuzda.
YÖK tarafından yayınlanan metinde, “Yükseköğretimin örgün eğitiminde esas olan sınıf-kampüs içi ile yüz yüze eğitimdir. Ancak halihazırda yaşadığımız küresel salgın gibi olağanüstü hallerde eğitim ve öğretimin ana ruhunu, akademik teamül ve etik değerleri korumak, program kazanımlarının öğrencilerin üzerinde gerçekleşmesine azami riayet etmek şartıyla farklı eğitim ve öğretim yöntemleri de kullanılabilmektedir” denildi, uzaktan eğitimde kullanılaark materyallerin geliştirilmesi için akademisyenlere ve üniversite yönetimlerine telkinde bulundu.
Bilgisayar, internet desteği sağlanmadan online eğitime geçiyoruz diye açıklama yapmak öğrencilerin eğitim hakkının elinden alınmasından başka bir şey değildir! #deuhibritegitimistiyor #unililer18eyluldeSOKAKTA #5ekimdeyuzyuze
— Zehra Akbıyık (@zehrakbiyik) September 10, 2020
Yayınlanan metinde, yüz yüze ve çevrimiçi eğitimlerin beraber olması gerektiğine dikkat çekildi. Ayrıca, sınıflarda yüz yüze yapılan eğitimlerin bile çevrimiçi eğitim sistemine yüklenmesi konusunda üniversiteler uyarıldı.
YÖK’ün yayınladığı metine ulaşmak için tıklayınız.
3- Yüz yüze eğitim için gerekli şartlar sağlanabilir mi?
Tüm dünyada koronavirüse karşı en etkili tedbir olarak maske takmak, hijyen kurallarına ve sosyal mesafeye uymak gösteriliyor. Yeni normal olarak adlandırılan bu süreçte, bu kurallara uyulmaması virüsün daha fazla insana bulaşmasına sebep oluyor. Binlerce kişinin bir arada olduğu üniversitelerde, bu önlemlere ne kadar uyulabileceği ise tartışmalı.
Türkiye’de 109 bin öğrenciyle, en fazla örgün öğrenciye sahip üniversite İstanbul Üniversitesi. Kent merkezinde bulunan ana kampüs dışında, Avcılar gibi şehir merkezinden ulaşımın zor olduğu bir yerde de kampüsü bulunuyor.
Edirne, Eskişehir, Sakarya, Kocaeli gibi şehirler ise yüksek öğrenci nüfusunun önemli gelir kaynağı olduğu şehirlerden bazıları.
Bu şehirlerde toplam 210 bin üniversite öğrencisi bulunuyor.
İstanbul Üniversitesi öğrencisi Doğukan Gürbey, üniversitelerin açılması gerektiğini savunanlardan. Gürbey, haziran ayında başlayan normalleşme sürecinin tamamen piyasa odaklı olduğunu düşünüyor. Ayrıca, “Vaka sayılarındaki artışı durdurmak ilk önce buralardaki denetim ve tedbirlerle sağlanabilir” dedi.
Bilimin yüz yüze yapılması gerektiğini savunan Gürbey, “Kafe, bar, plaj, otel gibi yerler açıkken, üniversitelerin açılabileceği bir ortamın garantisi olması gerekiyor. Ben ‘üniversiteler direkt açılsın, hiçbir tedbir alınmasın’ diyenlerden değilim. Ancak tedbirlerle beraber kademeli olarak açılması gerekiyor” dedi.
Üniversite kampüsleri, sınıfları, kantinler ve bahçeleri göz önünde bulundurulduğunda, tüm devlet üniversitelerinde akademisyen, çalışan ve öğrenci olmak üzere dört milyondan fazla kişi bulunuyor.
Birçok üniversite öğrencisi gibi Kocaeli Üniversitesi öğrencisi Öncü Durmuş da sınıfların dar olduğu ve sığamadıklarını belirterek üniversitelerin açılmaması gerektiğini söylüyor. “Bugün üniversitelerin açılması, KYK yurtlarında ve günlük yaşantıda nüfus yoğunluğunun belirli merkezlere yoğunlaşmasına neden olabilir” diyen Durmuş, “En basitinden okula giderken bindiğimiz otobüsler var. Sosyal mesafe, maske gibi kurallar göz önünde bulundurulduğunda, önce yeterli otobüs sayısı ve öğrencilerin mesafe kuralına uyabileceği sınıfların oluşturulması gerekiyor” dedi.
Bazıları ise hibrit eğitim modelini uygulayacak olan bazı vakıf üniversitelerini örnek göstererek, üniversitelerin açılabileceğini belirtiyor.
Çok mu zor bunu yapmak canım rektörüm#5ekimdeyuzyuze https://t.co/en4wcMpouY
— pun nade (@llightssout) September 10, 2020
Türkiye’de toplam 574 bin vakıf üniversitesi öğrencisi bulunuyor. Öğrenci sayısı az olan vakıf üniversitelerinden bir kısmı, hibrit eğitim sistemiyle döneme başlanacağını açıklarken, bir kısmı ise eğitimin tamamen çevrimiçi olacağını açıkladı.
Bilkent Üniversitesi hibrit eğitim modeliyle dönemi açacağını açıklayan üniversitelerden.
#SONDAKİKA
— üniversite inceleme (@uniteroru) September 9, 2020
Bilkent Üniversitesi, 16 eylülden itibaren uzaktan eğitim yoluyla 2020-2021 yılı güz döneminde eğitim-öğretim faaliyetlerinin başlayacağını açıkladı. 1 Ekim 2020 tarihinden itibaren ise hibrit eğitim altyapısı ile güz döneminin sürdürüleceği belirtildi.
4- Kafe, bar gibi mekanlar açılırken üniversiteler neden açılmıyor?
Türkiye koronavirüsle mücadele sürecinde, günler süren sokağa çıkma yasaklarının ardından 1 Haziran’dan itibaren “yeni normal” olarak adlandırılan yeni bir sürece girdi. Kademeli olarak hayat normale döndü, kafe, bar, halı saha gibi eğlence mekanları açıldı.
Eğer insanlar plajda tatil yapıyorsa okulların açılmasından daha doğal ne olabilir ? #ünililer18eylüldeSOKAKTA #5ekimdeyuzyuze pic.twitter.com/oSEFR3qvT5
— Kutbettin Tuzan (@KubiTuzan) September 10, 2020
Üniversite öğrencilerinin endişelerinden bir diğeri de yeni normalle birlikte koronavirüs tedbirlerine uymayan birçok kişi varken, üniversitelerde denetimin nasıl sağlanacağı.
en önemlisi miting tabiki, okul falan boş… #uenililer18eylueldeSOKAKTA #5ekimdeyuzyuze pic.twitter.com/gy0enwj9l9
— oğuz (@oguzunbiri) September 9, 2020
Bir kısım öğrenci, karma eğitim sisteminin uygulanmasını isterken, bir kısım öğrenci ise bunun hala tehlikleli ve salgının etkisini artırabileceği görüşünde. Özellikle yurtlarda kalacak öğrencilerin risk altında olduğuna vurgu yapılıyor.
Üniversitelerin uzaktan öğrenime geçeceğinin ilan ediliği gün otogarlarda oluşan manzaralar, salgının seyri açısından tedirginlik yaratmıştı. Yüz binlerce üniversite öğrencisinin, denetimsiz bir şekilde üniversite okudukları illere dönüşü, okul yolundaki tedbirsizlikler ve fakültelerin yüzölçümü dikkate alındığında salgının yayılımı konusunda endişe verici bir durum oluşabilir.
Eylem Kırhan, üniversitelerin açılması konusunda, “Bence buradaki mesele, barların ve kafelerin açık olup, üniversitelerin açılmaması değil. Salgınla mücadelede kafe ve barların neden açık olduğunu sormamız gerekiyor” derken üniversitelilerin talebinin hibrit eğitim değil, uzaktan eğitim sistemlerinin geliştirilmesi ve bu olanakların yaygınlaştırılması olduğunu belirtti.
Üniversitelerin nasıl eğitim vereceklerini açıklamaya başladığı bu dönemde, Sağlık Bakanlığı da salgının gidişatına dair YÖK’e öneride bulundu. Bakanlık, salgının tekrardan güçlendiğini belirterek, üniversitelerin bu dönemde uzaktan olması tavsiyesinde bulundu.