28 Şubat’ta başörtü yasaklarındaki etkin rolleri odalar ve barolara karşı derin bir öfke biriktirmişti. Fakat daha öncesi de var. 70’lerde yaşanan ideolojik kamplaşmada odalar ve baroların sol kesimi destekleyen tutumu bu ülkenin muhafazakârlarının hafızasında hâlâ capcanlı duruyor.
Sivil toplum örgütü değil ama sendikalar gibi sivil baskı grupları arasında değerlendirilmesi gereken odalar kamu kuruluşu niteliğine sahip, yasayla teşkilatlanmış yapılar. Devlet yönetiminden beklediğimiz demokratikleşmeyi bu yapılardan da beklemek son derece doğal. Ancak şu an iktidarın getireceği herhangi bir düzenlemenin demokratik olma ihtimali yok. Bu nedenle kesinlikle karşı çıkmak gerektiğini düşünüyorum. İktidar toplumu geçmiş hesaplaşması görüntüsü vererek ikna ediyor. Ancak tek karar vericili rejimin tüm vesayet odaklarını ortadan kaldırmak değil tekeline almak şeklinde kurulduğunu biliyoruz. Vesayet odaklarının yan kuruluşları işlevi gören meslek odalarına egemen olamayınca paralel yapılar kurarak işlevsizleştirme yoluna gitmesi muhtemel.