Özgür gazeteciliğe destek olun
Search
Close this search box.

Geçmişe yolculuk – Sağmalcılar kolera salgını: 1970’deki salgında da iktidar verileri gizledi, “Salgın takdiri ilahi” dedi

Türkiye, koronavirüsten 50 yıl önce, bir semtin adının değişmesine neden olacak bir salgın yaşadı. Çeşme suyundan yayılan kolera, İstanbul’un, bugün Bayrampaşa ilçesi sınırları içinde kalan Sağmalcılar semtinde 13 gün boyunca etkisini gösterirken Türkiye’nin tamamına korku yaydı. Bir semtle sınırlı kaldığı belirtilen salgının ardından 1978’de, Sağmalcılar semtinin ismi, “Kolerayla hatırlanıyor” gerekçesiyle “Bayrampaşa” olarak değiştirildi. Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) tutanaklarında da gözüken salgının boyutu, alınan önlemler ve hükümet cephesindeki hamleler, 2020 Türkiye’sinde yaşayan bizlere “tarihten ders çıkarttıracak” nitelikte.

Medyascope’tan Hazar Dost, çeşitli akademik kaynaklar ve gazetelerden, 1970’te Sağmalcılar’da yaşanan kolera salgının detaylarını ve yaşananları araştırdı.

13 gün sürdü, binden fazla vaka tespit edildi, 54 kişi hayatını kaybetti

Sağmalcılar’ın Muratpaşa Mahallesi’nde bulunan su deposunun dezenfekte işlemlerinin uzun süre yapılmamasından kaynaklandığı belirtilen salgın, ilk olarak 17 Ekim 1970’de görüldü. Milliyet gazetesinin arşivi, bu konuda oldukça verimli bir kaynak. Gazete, 17 Ekim’den 30 Ekim’e kadar, kolera salgınına dair tüm gelişmeleri ilk sayfadan verdi

2017’de yayımlanan, Doç. Dr. Coşkun Bakar’ın, “Kırk yedi yıl sonra yeniden bir salgının hikâyesi: 1970 Sağmalcılar kolera salgınından günümüze dersler” adlı makalesinde de salgının yayılımına ve dönemin yetkilileri tarafından yapılan açıklamalara ulaştık.

Dönemin Sağlık Bakanı Dr. Vedat Ali Özkan, 16 Ekim’de İstanbul Tıp Fakültesi’nde görevli hekimlerle yaptığı açıklamada, “İstanbul’daki salgın 13 Ekim Salı günü saat 04:00’da kusma, ishal ve benzeri belirtiler gösteren hastaların İstanbul Üniversitesi kliniklerine başvurması ile ortaya çıkmıştır. Bir anda Çapa Kliniği’ne 15, Cerrahpaşa Hastanesi’ne 10 ve Samatya Sigorta Hastanesi’ne sekiz olmak üzere o gece hasta sayısı 30’u aşmıştır” dediği gazetelerde yer aldı. Ulusal gazeteler, vakaların daha önce bildirilmesine rağmen, hükümetin olayı gizlediğini ve halkın bu konuya tepkili olduğunu belirtiyordu.

Hastalıktan kaynaklı vefat ve ölüm sayıları ise günümüzdeki gibi tartışma konusu oldu. Halk, yetkililerin olayın üstünü kapatıp, yaşanmıyormuş gibi davranmasından rahatsız olmuştu. Yine Bakar’ın makalesine göre, hastanelerde yer sıkıntısı başladığı için hastaların ilaç verilerek evde tedavileri tartışılmaya başlandı. Salgının artışına dair en büyük sorun evlerde yatan hasta sayısının tam olarak bilinmemesi olarak gösteriliyordu

Tam bu noktada, Sağmalcılar’ın o dönemde bir gecekondu mahallesi olduğunu bilmek gerekiyor. Çünkü salgının hızla artmasının nedeni, dönemin uzmanları tarafından, “Bölgedeki içme suyu yataklarına, kanalizasyon suyunun karışması” olarak gösteriliyordu.

Vakalar, her geçen gün artarken hükümet tarafından net bir vaka ve vefat sayısı açıklanmıyordu. Tartışmalar sürerken, Cumhuriyet ve Milliyet gazeteleri, günlük vefat sayılarını haberleştiriyor, bölgede yaşanan gelişmeleri kamuoyuyla paylaşıyordu. Gazetede çıkan haberlere göre vefat sayıları, 30 Ekim günü itibarıyla 54 olarak biliniyordu. Tespit edilen vaka sayısının ise binleri geçtiği iddia ediliyordu.

Milliyet gazetesinin 17 Ekim’deki sayısında yer alan habere göre salgın, Sağmalcılar’a yakın olan Esenler ve Küçükköy’e de sıçradı. 

Yine Coşkun Bakar’ın makalesine göre, 15 Ekim’de kaydedilen 356 vaka, salgında tespit edilen en yüksek sayı iken en fazla ölüm ise 27 kişinin hayatını kaybettiği 17 Ekim günü olarak belirtildi. Dönemin başbakanı Süleyman Demirel ise 28 Ekim 1970’de yaptığı açıklamada, salgının “Takdiri ilahi” olduğunu söyledi.

Alınan önlemler, hijyen ve aşı tartışmaları

Kolera salgınının Türkiye çapında duyulması, başta komşu ülkeler olmak üzere çoğu ülkede korkuya neden oldu. Salgın boyunca sınır kapıları kapatıldı. Birçok hastane, salgın hastanesine dönüştürülürken, bölgeye yeni salgın hastanesi de yapıldı. Karantina uygulaması Sağmalcılar başta olmak üzere çeşitli ilçelerde uygulandı. Milliyet gazetesinin arşivlerinde, karantina ihlallerine dair haberlere de ulaşmak mümkün. 

Milliyet gazetesi, salgının görüldüğü Sağmalcılar’dan 18 Ekim 1970’de bildirdiği bir haberinde, “Tedbirleri dinleyen yok”, 19 Ekim 1970’deki haberinde ise “Cenazeler arasında düğün yapıldı” başlığını attı.

Salgının başladığı andan itibaren ilçe hıfzıssıhha kurulları toplandığı ve çeşitli önlemler aldığı belirtildi. Bu önlemlerden bazıları, hasta olan evlerin kapısına sarı kağıt yapıştırılması, hasta takibi ve cenazelerin kireçlenmesi olarak öne çıktı. 

Fakat alınan önlemlerden kesin çözüm olarak gösterilen, semte gelen su sistemlerinin ıslahı olarak gösterildi. 

TBMM’de 1971’de yapılan bütçe görüşmelerinde ise yaşanan salgına dair tartışmaları görmek mümkün. Dönemin Cumhuriyet Halk Partisi Milletvekili İlhan Açıkalın, salgının temel nedeninin çevre sağlığından kaynaklandığını belirterek, “Çevre sağlığı şartları ile ilgili gıda ve suların resmî tahlilleri, maalesef Türkiye’nin içinde bulunduğu korkunç gerçeği ortaya koymaktadır. Geçen bütçede bu hususta sular üzerinde, gıda maddelerinde ‘Şöyle iyi çalışıyoruz’, ‘Böyle başarılı olduk’ demeleri, hattâ sularda yüzde 90 başarılı olduklarını iddia etmelerine rağmen gerçek, maalesef korkunçtur” derken, içme ve memba sularındaki mikrop oranlarının ortalama yüzde 48 olduğu belirtildi. 

Aşı tartışmalarında ise farklı görüşler mevcuttu. Cumhuriyet gazetesinin haberlerine göre, karantina bölgesinde aşı kuyrukları oluşmuştu ve mevcut aşı miktarı çok azdı, kuyruklar mevcuttu. Bakan ise hastalığın öldürücü seyretmediğini, hastaneye geç başvuranlar için tehlike olduğunu belirtirken, iki milyon doz aşının stokta olduğunu ve beş milyon doz da aşı geleceğini söyledi. Cerrahpaşa Tıp Fakültesi öğrenci temsilcileri ise hastaneye yatanların yüzde 60’nın aşılı olduğunu ancak bayat aşı yapıldığı için etkili olmadığını söyledi.

Sağlık Bakanı 19 Ekim’de yaptığı açıklamada, “Aşılar taze. 16,5 ton bayat aşı imha edildi” diye konuşurken, bölgede yedi farklı aşı noktası kuruldu. Sağlık Bakanı, 27 Ekim’de yaptığı açıklamada ise sekiz gün boyunca üç milyon 800 bin dozluk aşının kullanıldığını dile getirirken, aşı kampanyalarını bitirildiğini söyledi.

Fakat tartışmalar bununla da bitmedi. Muhalefet cephesi, aşı çalışmalarının yetersiz olduğunu, tek doz değil iki doz birden yapılması gerektiğini savunurken, hastalığın bilerek saklandığını savundu. 

Sağlık Bakanlığı ise bir dozun yeterli olduğunu, bölgedeki insanların bazılarının panik nedeniyle iki dozdan da fazla aşı yaptırdığını belirtirken, bunun koruma sağlamak bir yana kaynak israfına yol açtığını vurguladı. Bölgede araştırma yapan mikrobiyoloji uzmanları ise iki doz aşı uygulanması gerektiğini belirtirken, koleradan korunmanın aşıyla mümkün olmadığını, asıl korunma yönteminin hijyen olduğuna dikkat çekti. 

1970’de Sağmacılar’da yaşanan bu salgın, hükümet ve muhalefet cephesinden yapılan açıklamalar, yetkililerin görüşleri ve karantina ihlalleri, 50 yıl sonra yaşadığımız koronavirüs salgınında hepimizin hafıza tazelemesine neden olabilir. Bir bölgeyle sınırlı kaldığı belirtilen salgının ardından 1978’de, Sağmacılar’ın ismi “Kolerayla hatırlanıyor” gerekçesiyle “Bayrampaşa” olarak değiştirildi. 

Not: Bu haberin yazımında, Doç. Dr. Coşkun Bakar’ın “Kırk yedi yıl sonra yeniden bir salgının hikâyesi: 1970 Sağmalcılar kolera salgınından günümüze dersler” ana kaynak olarak kullanıldı.

Bize destek olun

Medyascope sizlerin sayesinde bağımsızlığını koruyor, sizlerin desteğiyle 50’den fazla çalışanı ile, Türkiye ve dünyada olup bitenleri sizlere aktarabiliyor. 

Bilgiye erişim ücretsiz olmalı. Bilgiye erişim eşit olmalı. Haberlerimiz herkese ulaşmalı. Bu yüzden bugün, Medyascope’a destek olmak için doğru zaman. İster az ister çok, her katkınız bizim için çok değerli. Bize destek olun, sizinle güçlenelim.

İlgili içerikler