Cumartesi Anneleri, Galatasaray Meydanı’nın yasaklanmasının 123. haftasında, koronavirüs salgını nedeniyle sosyal medya hesabından açıklama yaptı. 822. haftanın açıklamasının moderatörlüğünü, İnsan Hakları Derneği Gözaltında Kayıplara Karşı Komisyon üyesi Sebla Arıcan üstlendi. Açıklamayı, Cumartesi İnsanları’ndan Esra Arsan okudu. Açıklamada, 1994’te İstanbul’da gözaltına alındıktan sonra kendisinden bir daha haber alınamayan Marmara Üniversitesi Basın Yayın Yüksekokulu öğrencisi İsmail Bahçeci için adalet istendi.
Gözaltına alındıktan sonra kendisinden bir daha haber alınamayan İsmail Bahçeci’nin kardeşi Umut Bahçeci, “Abimin akıbeti hiçbir zaman çözülmedi, devlet bu ayıbı hiçbir zaman kabul etmedi. İsmail Bahçeci karikatür çizen, şiir yazan, saz çalan bir insandı. Maalesef devlet tarafından gözaltına alındı” dedi.
Daha sonra söz alan Bahçeci ailesinin avukatlarından Efkan Bolaç da şunları söyledi: “İsmail ile üniversite yıllarından arkadaşız. Aralık 1994’te İsmail’in kaybolduğu, daha doğrusu gözaltına alındığı haberi geldi. İsmail, daha önce çok fazla gözaltına alındığı için, bir müddet sonra tekrar çıkar diye bekliyorduk. İsmail’in gözaltında kaybedildiğini öğrendik ancak bu hiç kabul edilmedi. 26 sene geçti İsmail’i hâlâ bulamadık. Yıllar sonra özel harekâtçı polis katil Ayhan Çarkın bir açıklamada bulundu, kayıpların öldürüldüğünü ama onların kendilerinden daha onurlu olduğunu söyledi. Evet, gözaltında kaybedilenleri katledenler bu onursuzlukla yaşıyorlar ve hâlâ da yaşamaya devam ediyorlar. Biz de hâlâ kayıplarımızı arıyoruz, aramaya da devam edeceğiz.”
Bu haftaki açıklamayı okuyan Cumartesi İnsanı Esra Arsan, “Devlet, herkese ihtiyaç duyduğu adalete kolaylıkla ulaşması, haklarını etkili bir şekilde araması ve uğradıkları haksızlıkların giderilmesi için gerekli tüm imkânları sağlamakla yükümlüdür. Devletin kendi koruması altındaki bir insanın gözaltında kaybedilmesi ile ilgili iddiaları etkin bir biçimde soruşturmaması ve kovuşturmaması, kayıp yakınlarının adalete erişim hakkının ihlali anlamına gelmektedir” dedi.
Kayıp yakınları için hukukun rafa kaldırılmış, adaletin askıya alınmış olduğunu dile getiren Arsan, “Türkiye’de kayıp yakınları yurttaş olmaktan, insan olmaktan kaynaklanan haklarını kullanma ve adalete ulaşma imkânı bulamamaktadır” diye konuştu. Arsan, Türkiye Öğrenci Dernekleri Federasyonu Başkanı olduğunu belirttiği Bahçeci’nin gözaltında kaybedilme sürecini şöyle anlattı: “Politik kimliği nedeniyle defalarca gözaltına alındı, ağır işkenceler gördü. 1993 yılında hakkında yakalama kararı çıkarıldı ve polis tarafından aranmaya başlandı. İsmail’i arayan polisler Bahçeci ailesinin Avcılar’daki evine defalarca baskın düzenledi. Bu nedenle İsmail evden ayrılmak zorunda kaldı. Kardeşi Metin, İsmail’e acil durumda haberleşmek için politikayla hiç ilgilenmeyen yakın bir arkadaşının telefon numarasını vermişti. 24 Aralık 1994 tarihinde Bahçeci ailesini telefonla arayan ve kendisini İsmail’in arkadaşı olarak tanıtan bir kişi ‘Oğlunuz gözaltında, ona sahip çıkın’ dedi. Baba Şehmus Bahçeci, hemen Gayrettepe Emniyet Müdürlüğü’ne ve DGM İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’na başvurdu. Ancak İsmail’in gözaltına alındığı inkâr edildi.”
Bahçeci’nin gözaltına alındığı tarih olan 24 Aralık 1994’ten sonra ailesinin evine bir daha hiç polis baskını yapılmadığının altını çizen Arsan, “Aynı günlerde polis, kardeşinin İsmail’e telefon numarasını verdiği V.D.’nin işyerine baskın düzenledi. V.D., baskın sırasında işyerinde olmadığı için V. D.’nin abisi gözaltına alınarak İstanbul Terörle Mücadele Şubesine götürüldü. Şubede kendisine kardeşinin telefon numarasının yakalanan bir ‘örgüt mensubunun” üzerinde çıktığı söylendi. 1995 Ocak ayında Ankara’da gözaltına alınan bir kişi, sorguda kendisine: ‘Seni de İsmail Bahçeci gibi kaybederiz’ denildiğini kamuoyuna duyurdu” diye konuştu.
Arsan, iktidar ve yargı makamlarına, İsmail Bahçeci’nin akıbetini, bedeninin bulunduğu yeri ve bu insanlığa karşı suçun tüm sorumlularını açığa çıkarma görevini yerine getirme çağrısında bulundu.