Özgür gazeteciliğe destek olun
Search
Close this search box.

Avukat Aytaç Ünsal’ın annesi emekli hâkim Nermin Ünsal: “Durumu çok kötü, bir an önce infazı ertelensin”

Adil yargılanma talebiyle 213 günlük ölüm orucunun ardından tahliye olup infazı ertelenen ancak 10 Aralık 2020’de infaz erteleme kararı kaldırılarak tekrar cezaevine konulan avukat Aytaç Ünsal’ın annesi emekli hâkim Nermin Uysal, oğlunun ciddi sağlık sorunlarının sürdüğünü belirtti. Uysal, oğlunun bir an önce infaz ertelemesinin yapılarak, sağlıklı ve güvenli ortamda tedavi edilmesini talep ediyor.

Avukat Aytaç Ünsal, Çağdaş Hukukçular Derneği (ÇHD) ve Halkın Hukuk Bürosu’ndaki (HHB) avukatlarının yargılandığı ve 10 yıl 6 ay hapse mahkum edildiği davada, adil yargılanma talebiyle 213 gün ölüm orucunu sürdürdü. Aynı dosyada adil yargılanma talebiyle ölüm orucu yapan avukat Ebru Timtik, 27 Ağustos 2020’de, ölüm orucunun 238. gününde hayatını kaybetmişti. Ünsal, 3 Eylül 2020 tarihinde Yargıtay’ın “cezaevi şartlarında kalmasının hayati bakımından tehlike yaratacağı anlaşıldığı” yönündeki kararıyla tahliye edildi. Ünsal hakkında infazının ertelenmesine karar verildi. Ancak Ünsal, 10 Aralık 2020’de infaz erteleme kararının iptaliyle yeniden cezaevine konuldu.

Ailesi ve avukatlarının, hakkında “cezaevi şartlarında kalmasının sağlığı açısından uygun olmadığına” dair Adli Tıp Kurumu raporu olan Ünsal için Anayasa Mahkemesi’ne (AYM) yaptıkları başvuruya yanıt bugün geldi. AYM “sağlık hizmetlerine erişim imkânına sahip olduğu, ceza infaz kurumunda tutulması nedeniyle yaşamına ya da maddi veya manevi bütünlüğüne yönelik ciddi bir tehlikenin ortaya çıktığına dair bilgi ya da bulgunun olmadığı” kararını verdi.

Aytaç Ünsal’ın 3 Eylül 2020’de tahliyesinden itibaren geçen süreci ve oğlunun sağlık durumunu anlatan Nermin Ünsal, “Onu sakat bırakmak ya da ölümünü beklemek amaçlanıyor” dedi.

“Tahliyenin ardından baskılarla karşılaştık”

Aytaç Ünsal 3 Eylül 2020’de tahliye edildikten sonra süreç nasıl gelişti?

Adli Tıp Kurumu, yaptıkları ölüm orucu nedeniyle cezaevinde kalmasının hayati için risk taşıdığını söyleyerek cezaevinde kalamayacağı yönünde 29 Temmuz 2020’de rapor düzenledi. Aytaç ve Ebru hastanede mahpus koğuşunda tutulmaya devam ederken Ebru’nun hayatını kaybetmesiyle oluşan tepkilerin ardından Aytaç, Yargıtay 16. Ceza Dairesi’nin “cezaevi şartlarında kalmasının hayati bakımından tehlike yaratacağı anlaşıldığı” kararıyla, 3 Eylül 2020’de yurtdışına çıkış yasağı şeklindeki adli kontrolle tahliye edildi. Ayrıca iyileşene dek infazın durdurulmasına karar verildi. Yargıtay’ın bu kararı üzerine İstanbul Cumhuriyet Savcılığı bir yıl süre ile infazın ertelenmesine karar verdi. Süreçte aslında bir yıl sonunda kişi Adli Tıp Kurumu’na yönlendiriliyor ve iyileşmediyse infazın ertelenmesi bir yıl daha uzuyor.

Aytaç’ı hastaneden çıkarırken ailesi ve avukatları olarak birçok şiddete maruz kaldık. Bir polis ordusuyla hastaneden ayrıldık. İstanbul’da yatırdığımız özel hastanedeyken koridorda onlarca sivil memur vardı. Ateşi sürdüğü halde baskılar nedeniyle oradan çıkarmak zorunda kaldık. Emekli hâkim olduğum için gittiğimiz hâkimevine yerleştiğimizde de benim ve eşimin kalacağı ancak Aytaç’ın çıkarılması gerektiği söylendi. Ertesi gün bir emekli öğretmenin evine taşındık, arkamızda yine çok sayıda polis vardı.  Ev sahibinin baskı altına alınması üzerine Aytaç, Sarıyer’de başka bir eve taşındı. Burada da tacizler devam etti. Kapının önünde polisler beklerken akrepler de geziyordu.

Aytaç gözaltına alınmadan 20 gün kadar önce, sabaha karşı kapıyı çalmadan evin demir kapısı koçbaşıyla kırılarak uzun namlulu silahlarla eve geldiler. Aytaç 20-25 kişi olduklarını söyledi. “Şüpheli olabileceği” gibi bir arama kararıyla gelmişler. Evde sadece Aytaç ve ona bakan kadın vardı. Aytaç giderlerken, “Devlet burada” dediklerini aktardı.

“Her yerinde morluklar vardı”

Aytaç Ünsal tekrar cezaevine götürülürken neler yaşandı?

Ayaklarında şişme oluyordu. İstanbul çok rutubetli olduğu için avukat bir arkadaşı “Hava değişimi olsun diye Edirne’ye götüreyim seni” demiş. Yemek yemişler, arkadaşı icra takibine gittiğinde Aytaç da eve gitmek üzere taksi çağırmış. Saniyeler içinde geldiğini söylediği beyaz bir taksi, araçta taksi olmayınca kendisinin yardımcı olduğunu belirtmiş. Aytaç, “İçinde şoförden başka biri daha vardı, şüphelenmeden bindim, etrafım 30-40 polisle sarıldı” diye anlattı. Tenha bir yere götürüp darp etmişler. Gördüğümde her yerinde morluklar vardı.

Beni aradıklarında sağlık durumunu anlatarak her an pıhtı atma riski olduğunu söyledim. Hangi suçlama ile gözaltına aldıklarını söylemeden gözaltı süresini uzatacaklarını belirttiler. 10 Aralık’ta avukatlar yanına ulaştı. Adliyeye götürüldüğü söylendi ancak cezaevine bırakıldı. Aynı gün İstanbul Savcılığı, “tedavinin seyri hakkında bilgi vermemek” ve “yurtdışına kaçmaya çalışmak” gibi gerekçelerle infaz ertelemesini kaldırmış. Bu gerekçeyle cezaevine konuldu. Hakkında “yurtdışına kaçmaya çalışmak” suçlamasından soruşturma açılmamışken, şehir merkezinde gözaltına alınmışken, sınırdan geçerken alınmış gibi “Kaçmaya çalıştı” şeklinde haberler servis edilip bir komplo ile infaz ertelemesi iptal edildi.

“AYM, Yargıtay kararını tanımıyor”

Bu karara karşı başvurularınız nasıl sonuçlandı?

11 Aralık’ta İstanbul İnfaz Hâkimliği’ne başvurduk. Burası yetkisizlik kararı verip talebi Edirne İnfaz Hâkimliği’ne gönderdi. Bu arada avukatı ayrıca Edirne İnfaz Hâkimliği’ne de tedavi evrakı ve raporlarla başvurdu. Edirne İnfaz Hâkimliği dosyayı elinde tuttu. Ancak ocakta öğrenebildiğimiz kararında başvurulardan biri için yetkisizlik ve diğeri için görevsizlik kararı verdi. Kim yetkili? Edirne’den gelen yetkisizlik kararına da itiraz ettik. Edirne Ağır Ceza Mahkemesi, 20 gün kadar dosyayı elinde tuttu ve sonunda iki satırla “usul ve yasaya uygun bulunan karar yerinde görüldüğünden hükümlü vekilinin itirazın reddine” şeklinde karar verdi. Sonuçta AYM’ye başvurduk.

AYM’den bugün size ulaşan 12 Şubat 2021 tarihli kararda, ceza infaz kurumuna müzekkere yazılarak gelen cevaba göre dosyanın incelendiği ve Aytaç Ünsal’ın “sağlık hizmetlerine erişim imkânına sahip olduğu, ceza infaz kurumunda tutulması nedeniyle yaşamına ya da maddi veya manevi bütünlüğüne yönelik ciddi bir tehlikenin ortaya çıktığına dair bilgi ya da bulgunun olmadığı” ifadeleri yer aldı. Kararı nasıl yorumluyorsunuz?

“Sağlık hizmetlerine erişim imkanı var” deniyor ancak B1 vitamini bile verilmiyor, iyi beslenemiyor, uygun varis çorabı bile verilmiyor. İnanılır gibi bir karar değil. AYM, Yargıtay’ın kararını da tanımıyor. Aytaç ölüme terkedilmiş.

“Raporu varken yeni rapor için hastaneye götürüldü”

Aytaç Ünsal’ın sağlık durumuna dair süreç cezaevinde nasıl ilerliyor?

Aytaç iki ay 20 gündür Edirne F Tipi Yüksek Güvenlikli Cezaevi’nde. Cezaevinde kalamayacağına dair raporu olmasına karşın bu konuda cezaevi savcısı, Aytaç’ın tekrar hastaneye götürülüp heyetten rapor almasını, raporun da Adli Tıp Kurumu’na gönderilmesi ve bunun üzerine infaz ertelenmesine yönelik ret ya da kabul kararı verebileceğini söyledi.

Aytaç üç kere hastaneye götürüldü rapor için. Ancak her seferinde heyetteki doktorlardan biri rahatsız ya da izinli olduğu gibi gerekçelerle rapor alamadı. Hastaneden dönünce de koronavirüs nedeniyle karantinada tutuldu. Bir buçuk ay kadar, kendi işlerini görecek durumda da değilken tek başına kaldı.

Adli Tıp Kurumu’ndan “cezaevinde kalmasının hayati için risk taşıdığı”, İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi’nden ağrılarına, açlık grevlerinin bağışıklık sistemini olumsuz etkilediği ve bu durumda koronavirüs için yüksek riskli kılındığına dair raporlar var. Ancak yeni bir rapor için hastaneye gitmesi isteniyor.

Dördüncü kez hastaneye götürülmek istendiğinde, ben artık gitmesini istemedim. O da gitmek istemediğine dair dilekçe verdi. Çünkü hastanelerin durumu malum, bağışıklığı çökmüş durumda mikroba açık. Döndüğünde de yine karantinada tek başına kalmak zorunda olacak. Yalnız kalırken banyoda baygınlık geçirdiğini söyledi.  

“Çok zayıflamış, çok ağrısı var”

En son gördüğünüzde sağlık durumu nasıldı?

Avukat görüşü yaparak 18 Şubat’ta gördüm. Çok zayıflamıştı, durumu çok kötüydü. Kilosu, neredeyse ölüm orucundan çıktığı hale dönmüştü. Ağrıları çok şiddetliydi. Kolundan tutan gardiyanın yardımıyla, duvara tutuna tutuna geldi. Bacaklarındaki toplardamarlardaki venöz kapaklarının çalışmaması nedeniyle ayağında kan toplanıyor ve yürüyemez hale geliyor. Avukat görüşündeyken ayaklarına kan birikmesin diye tepede tutmak zorunda, bir sandalyeye yaslıyor, ağrısı olduğu için de 10 dakikada bir kabinde yürümek zorunda kalıyor.

Varis çorabı giymesi gerekiyor. Cezaevi doktoru yazmış ve almış ancak burnu kapalı bir çorap yazılmış. Sinir ucu tahribatı çok olduğu için burnu kapalı çorap çok rahatsız ediyor. Görüşe burnu açık çorap götürdüm ama bu da kabul edilmedi. Bu kadar basit bir şey bile çözülmüyor.

Şimdi iki gençle aynı koğuşta, onlar işlerini görüyor. Diyetisten ile besleniyordu, kan tahlilleri yapılıyordu, şimdi diyetisyen gözetiminden uzakta. Ellerinde kollarında kasılmalar var, fizik tedavi alması gerekiyordu. Hiçbir tahlili yapılmıyor. Onun için çok elzem olan B1 vitamini bile verilmiyor.

Ayrıca dışarıdan gelen mektuplar çok geç veriliyor, çoğu da verilmemiş. Gazetecilere, milletvekillerine yazdığı mektuplar da “sakıncalı” denilerek geri çevriliyor. Yayın yasağı olmayan süreli yayınlar verilmiyor. Bir yıl için 20 kitap sınırlaması var. Tamamen izole edip sesini kesmek ve dışarıda duyulmasını engellemek için ne gerekiyorsa o yapılıyor. İyileşmesi engelleniyor, tedavisi engelleniyor, sağlığı giderek bozuluyor. Amaçlanan, onu sakat bırakmak ya da ölümünü beklemek. Tekrar heyet raporu istenmesi bir oyalama, hastaneye götürülmesi çok riskli. Raporları zaten var. 

Aytaç’n bir an önce infaz ertelemesinin yapılarak, sağlıklı ve güvenli ortamda tedavisinin yapılmasının sağlanmasını talep ediyorum.  

Bize destek olun

Medyascope sizlerin sayesinde bağımsızlığını koruyor, sizlerin desteğiyle 50’den fazla çalışanı ile, Türkiye ve dünyada olup bitenleri sizlere aktarabiliyor. 

Bilgiye erişim ücretsiz olmalı. Bilgiye erişim eşit olmalı. Haberlerimiz herkese ulaşmalı. Bu yüzden bugün, Medyascope’a destek olmak için doğru zaman. İster az ister çok, her katkınız bizim için çok değerli. Bize destek olun, sizinle güçlenelim.