Türk Ceza Kanunu’nun (TCK) 299. maddesinde belirlenen “cumhurbaşkanına hakaret” suçlaması nedeniyle açılmış pek çok dava davasürerken, Av. Benan Molu ve Av. Özgür Urfa ile TCK 299’u ve bu bağlamda neyin hakaret sayılıp sayılmayacağını konuştuk.
“Hakaret”, Dil Derneği’ne göre “Onur kırma, onura dokunma, küçültücü söz ya da davranış” olarak tanımlanıyor. “Cumhurbaşkanına hakaret” ise Türk Ceza Kanunu’nun (TCK) 299. maddesinin başlığı. Bu madde, bir yıldan dört yıla kadar hapis cezası, “suçun alenen işlenmesi” halinde ise cezada altıda bir oranında artış öngörüyor.
TCK 299, aralarında gazeteciler, siyasetçiler, sanatçılar, avukatlar, sosyal medya kullanıcılarının da olduğu çok sayıda kişiye suçlama olarak yöneltiliyor. Öyle ki adliye koridorlarındaki sohbetlerde, “Bu söylediğim TCK 299 kapsamında girer mi” cümlesi bir çeşit espri halini almış durumda.
“Cumhurbaşkanına hakaret” suçlamasının Türkiye ve uluslararası mahkemelerdeki yerini, hangi ifadelerin bu kapsama girip girmeyeceği avukatlar Benan Molu ve Özgür Urfa ile konuştuk.
Önce sayılar
“Cumhurbaşkanına hakaret suçlamasıyla ifade verdi”, “Cumhurbaşkanına hakaret suçlamasıyla yargılandığı davanın ikinci duruşması görüldü”, “Cumhurbaşkanına hakaret suçlamasıyla yargılandığı davada hapis cezası verildi” cümlelerini haberlerde okumaya, duymaya alıştık. Sayılara baktığımızda da ortaya geniş bir tablo çıkıyor. Bianet medya gözlem raporuna göre Ekim-Kasım-Aralık 2020 döneminde 16 gazeteci, AKP Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a ilişkin görüş ve eleştirileri nedeniyle, “cumhurbaşkanına hakaret” iddiasıyla toplam 67 yıl 8 ay 34 gün hapis cezasıyla karşı karşıyaydı.
Av. Benan Molu’nun hazırladığı “İfade Özgürlüğü ve Türkiye: AİHM Kararlarının Uygulanması” başlıklı P24 raporunda yer alan bilgilere göre, 1993-2015 arasında toplam 3 bin 134 kişi “cumhurbaşkanına hakaret” suçundan yargılanırken, bu yargılamaların yüzde 62’sine denk gelen bin 953 tanesi 2015 yılı içinde, Cumhurbaşkanı Erdoğan döneminde başlatıldı.
Raporda, önceki cumhurbaşkanları döneminde yapılan yargılamalara dair de şu veriler paylaşıldı:
“Süleyman Demirel’in yedi yıllık cumhurbaşkanlığı döneminde (16 Mayıs 1993 – 16 Mayıs 2000) 162, Ahmet Necdet Sezer döneminde (16 Mayıs 2000 – 28 Ağustos 2007) 159 ve Abdullah Gül döneminde (28 Ağustos 2007 – 28 Ağustos 2014) toplam 860 ceza yargılaması yapılmıştır.”
Av. Benan Molu, Recep Tayyip Erdoğan’ın cumhurbaşkanlığı döneminde “bu suçlamanın kaygı verici sıklıkla kullanıldığını” belirtiyor. Adalet Bakanlığı’nın yayımladığı adli istatistiklerden oluşturduğu tabloya göre sadece 2017’de TCK 299 gereğince açılan davalardaki suç sayısı 6 bin 33; 2 bin 99 kişi hakkında mahkumiyet, 873 kişi hakkında beraat kararı verildi, bin 660 davada ise hükmün açıklanması geri bırakıldı.
Medyascope'un günlük e-bülteni
Andaç'a abone olun
Editörlerimizin derlediği öngörüler, analizler, Türkiye’yi ve dünyayı şekillendiren haberler, Medyascope’un e-bülteni Andaç‘la her gün mail kutunuzda.
TCK 299’un AYM ve AİHM kararlarındaki yeri
TCK’nin 299. maddesi, avukatlar tarafından sıkça “anayasaya aykırılık” ile eleştiriliyor. Avukatlar bu eleştirilerde, “halihazırda bir hakaret suçu varken ayrıca cumhurbaşkanına hakaret suçunun bulunmasının, cumhurbaşkanının siyasi parti başkanı olması nedeniyle ‘kanun önünde eşitlik’ ve ‘hukuk devleti’ ilkelerine aykırılık yarattığını” belirtiyorlar.
Bu konudaki başvurular Anayasa Mahkemesi’ne (AYM) de iletildi ancak maddenin iptali istemi reddedildi. Av. Benan Molu, bu konuda bir Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) kararı olmadığını belirtirken, yürürlükten kaldırılan 765 sayılı Türk Ceza Kanunu’ndaki “Reisicumhura hakaret” başlıklı 158. maddeden verilen cezaların ifade özgürlüğünü ihlal ettiğine dair AİHM kararları oluğunu aktarıyor. Örnek verdiği kararlardan biri şöyle: “Dönemin cumhurbaşkanı Süleyman Demirel’e ‘yalancı’, ‘iftiracı’, ‘Çankaya’nın şişmanı’, ‘dar kafalı’, ‘lastikleri patlasın’, ‘öbür dünyaya gidince Allah affetmez’ diyen başvurucunun açılan tazminat davasında hayli yüksek miktarda tazminat ödemesine karar verilmesinin ifade özgürlüğünü ihlal ettiğine karar verilen Pakdemirli v. Türkiye kararı.”
Hangisi hakaret, hangisi değil?
“Yalancı”, “iftiracı”, “Çankaya’nın şişmanı”, “dar kafalı”, “lastikleri patlasın”, “öbür dünyaya gidince Allah affetmez”…
AİHM’in bu ifadelere dair kararı, bu kelimelerin her zaman ve durumda hakaret sayılamayacağını gösterir mi, hangi ifadeler cumhurbaşkanına hakaret suçuna girmez? Av. Benan Molu, “Hangi ifadenin cumhurbaşkanına hakaret suçu kapsamında girmeyeceği net olarak söylenebilecek bir şey değil” diyor ve ekliyor:
“Çünkü ifade özgürlüğü tek başına bir ifade üzerinden tartışılabilecek bir konu değil. Onun için hem AYM’nin hem AİHM’in getirdiği kriterler var. Kim söylüyor, ne zaman söylüyor, hangi bağlamda söylüyor, genel olarak barışçıl bir ifade içerisinde mi cümle ve o bağlamda mı kullanılmış gibi kriterlere bakıyor. Türkiye’deki yargı kararlarında en fazla karşımıza çıkan ifadeler, genel olarak kişiye yönelik olarak sarf edilen ya da onun siyasi açıklamaları ve eylemleri sebebiyle kullanılan ifadeler üzerinden şekilleniyor. Bunu hangi ifade ile ilgili olarak suçlama yöneltiliyorsa o ifade bağlamında tartışmak lazım.”
Yerel mahkemeler ve Yargıtay ne diyor?
Bu konudaki yerel mahkeme ve Yargıtay kararları ne diyor? Av. Özgür Urfa Yargıtay’ın ve yerel mahkemelerin “cumhurbaşkanına hakaret” suçlamasına dair kararlardan örnekleri Medyascope ile paylaştı.
Kararlardan biri Yargıtay 16. Ceza Dairesi’nin. Daire, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Hitler’e benzetildiği fotoğrafın üzerinde “Diren Türkiye” ibaresi içeren afişleri ve “Çık bakalım, çık bakalım, Çankaya’ya çık bakalım” yazan afişleri asan kişiler hakkında verilen mahkumiyet kararlarını bozdu. Kararda suçlama konusu eylemin “ifade özgürlüğü kapsamında değerlendirilmesi gerektiği” belirtildi.
Aliağa 2. Asliye Ceza Mahkemesi ise aşağıdaki sözleri içeren bildiriyle ilgili “cumhurbaşkanına hakaret” suçlaması yöneltilen sanıklar için beraat kararı verdi:
“Hakkında yolsuzluk, rüşvet ve hırsızlık iddiaları ortada duruyor, rejimi değiştireceğini açık açık söyleyen birinden devletin başı olur mu, aslında başkan olmak istiyor, anayasayı değiştirip başkanlık adıyla diktatörlüğünü kuracak, padişaha özenen birinden cumhuriyeti temsil etmesini bekler misiniz, savaşın eşiğine getiren IŞİD, El NUSRA gibi dinci terör örgütlerine tırlarla silah taşıtan isimleri başbakan ve dışişleri bakanı olarak atayacak…”
Mahkeme, “bildiride yer alan ifadelerin somut bir fiil ya da olgu isnadı olmadığı gibi söylendiği yer ve zaman unsurları gözetildiğinde katılanın onur, şeref ve saygınlığını rencide edici boyutta olmayıp eleştiri niteliğinde olduğu anlaşıldığına” karar verdi. Beraat kararı Yargıtay’ca da onandı.
Av. Özgür Urfa’nın kendisi de “cumhurbaşkanına hakaret” suçlamasıyla karşılaştı. Gerekçe ise temyiz başvurusundaki ifadeleri. Erdoğan’ın başbakanlığı döneminde “kamu görevlisine hakaret” suçlamasıyla yargılanan müvekkilleri ile ilgili temyiz başvurusundaki ifadeleri nedeniyle “cumhurbaşkanına hakaret” suçlamasıyla yargılanan Av. Özgür Urfa hakkında 10 ay hapis cezası verilmişti. Dosya istinafta.
“Siyasi amaçlarla ve eleştiri mahiyetindeki sözler hakaret olarak kabul edilemez“
Av. Özgür Urfa “cumhurbaşkanına hakaret” suçlamalarında her bir söz ve eylem ayrı ayrı değerlendirilmesi gerektiğine dikkat çekerken siyasi amaçlarla ve eleştiri mahiyetinde sözlerin hakaret kabul edilemeyeceğini belirtiyor:
“Söyleyen kişinin neyi kastettiği, bu sözü hangi bağlamda kullandığı, sözün nerede ve ne zaman sarf edildiği gibi kriterler ayrı ayrı değerlendirilmelidir. Siyasi amaçlarla ve eleştiri mahiyetindeki sözler hakaret olarak kabul edilemez. Siyasal eleştiriler, AİHM kararlarına göre sert, şoke edici, sarsıcı ve hatta kaba olabilir ancak hakaret olarak değerlendirilemez. Siyasi kişilikler bu eleştirileri öngörerek görevlerine seçilir ve bu görevlerini yerine getirirler.”
“Avrupa Konseyi üyesi ülkeler cezai suç kapsamından çıkarma eğiliminde”
“Cumhurbaşkanına hakaret” suçlaması Türkiye’de mahkeme salonlarında tartışılmaya devam ederken Av. Benan Molu, Avrupa Konseyi üyesi ülkelerinde genel olarak hakaret suçunun cezai suç kapsamından çıkarılması eğilimi olduğunu anlattı:
“Avrupa Konseyi üyesi 47 ülke içinde büyük çoğunluğunda hakaret suçunu – bu bir kişinin üçüncü bir kişiye ettiği hakaret de olabilir, başbakana, cumhurbaşkanına, kamu görevlisine de olabilir- cezai suç kapsamından çıkarma eğilimi var. Bu gerçekten yargı önüne taşınmak isteniyorsa, hakaret ancak tazminat yoluyla çözülmeli artık kimsenin hapis cezası alabileceği tutuklanabileceği suç olmaktan çıkartılmalı eğilimi var. Buna dair yasal düzenlemeler yapılıyor. Avrupa Konseyi hakaretin cezai suç kapsamından çıkartılması için birtakım tavsiye kararlar yayımlıyor.
Avrupa Konseyi üyesi ülkeler içinde buna dair bir fikir birliği oluştu. ‘Kimse, özellikle cumhurbaşkanı, başbakan, devlet başkanı, kral gibi devletin en üst makamında bulunan kişiye onun siyasi siyasi faaliyetlerini eleştiren bir ifade kullandığı için yargılanmamalı, kimseye bunun için özel bir ayrıcalıklı bir makam, statü bahşedilemez’ diyor.
Bu kişilerin siyasetçi olmaları sebebiyle mesleki faaliyetleriyle ilgili yaptıkları çalışmalarla ilgili olarak eleştiriye daha fazla açık olmaları gerektiği söyleniyor. Diğer ülkelerde de buna uygun olarak bir ceza verilmiyor ya da verilen cezalar düşük tutuluyor genel eğilim suç kapsamından çıkarılması, gerçekten cezalandırma yaptırım gerektiren ifadeyse bile bunun mahkemeler önünde tazminat davası yolunda özel hukuk konusu edilmesi cezai olarak suç kapsamından çıkarılması yönünde.”
Türkiye’de ise şimdilik, “cumhurbaşkanına hakaret” hapis cezası getiren bir suç olmaya devam ediyor.