Özgür gazeteciliğe destek olun
Search
Close this search box.

Cumartesi Anneleri 835. haftasında “Davalı değil, davacıyız” dedi

Cumartesi Anneleri, Galatasaray Meydanı’nın yasaklanmasının 136. haftasında, koronavirüs salgını nedeniyle sosyal medya hesabından açıklama yaptı. 835. haftanın moderatörlüğünü 1995 yılında gözaltında kaybedilen Fehmi Tosun’un kızı Besna Tosun yaptı. İnsan Hakları Derneği (İHD) Eş Genel Başkanı Öztürk Türkdoğan, avukat Emel Ataktürk ve avukat Kerem Altıparmak, Cumartesi Anneleri’nin 700. hafta buluşmasında gözaltına alınan 46 kişiye açılan davanın ilk duruşmasını değerlendirdi. Bu haftanın açıklamasını 1980’de gözaltında kaybedilen Hayrettin Eren’in yeğeni Setenay Yarıcı okudu.

Cumartesi Anneleri’nin Galatasaray Meydanı’ndaki 700. hafta buluşmasında gözaltına alınan 46 kayıp yakınına, hak savunucusuna ve destekçisine açılan davanın ilk duruşması perşembe günü yapıldı. “Toplantı ve gösteri hakkına aykırılık”tan dava açıldığını söyleyen İHD Eş Genel Başkanı Öztürk Türkdoğan, “700. haftanın yasaklanmasına dair açılan dava kanuna aykırıdır” dedi. Davayı değerlendiren avukat Emel Ataktürk, “Cumartesi Anneleri, hakikat ve adalet arayışlarını kamusal alanda barışçıl yöntemlerle dile getirmeleri, ulusal ve uluslararası hukukla korunan meşru ifade biçimidir. Meşru haklarını kullanmaları nedeniyle Cumartesi Anneleri ve İnsanları’nın yargı tacizine maruz kalmaları kabul edilemez” diye konuştu.

Bu davanın ceza davası değil, insan hakları davası olduğunu vurgulayan avukat Kerem Altıparmak da şunları söyledi: “Kayıplar ve faili meçhul cinayetler sistematik işlendiğinde insanlığa karşı suç oluşturur. İnsanlığa karşı suçların nasıl protesto edildiğini hâkime ve savcıya sorduk. Cumartesi Anneleri’nin susturulması demek, adalet çağrısını susturmak demektir. Bu nedenle Cumartesi Anneleri’nin davası insan hakları davasıdır.”

Cumartesi Anneleri adına açıklamayı, 1980’de gözaltında kaybedilen Hayrettin Eren‘in yeğeni Setenay Yarıcı okudu. Cumartesi Anneleri’nin davalı değil, davacı olduğunu söyleyen Yarıcı, şöyle devam etti:

“Mahkemede anlattık: Adliyelerde yargılanması gerekenler bizler değil, kayıplarımızın failleridir. Kayıplarımız devletin güvenlik güçleri tarafından gözaltına alındılar ve bir daha geri dönemediler. Onların başına ne geldiğini ve akıbetlerine dair hakikati bilmeye hakkımız var. Kimse bu hakkımızı engelleyemez. Yargı makamları kaybedilen sevdiklerimizle ilgili yaptığımız suç duyurularını sonuçsuz bıraktılar. Hukuku işletmediler, kayıpların akıbetini açığa çıkarma, onları kaybedenleri yargılayarak cezalandırma görevini yerine getirmediler. Ama bizim onları aramamızı, adalet istememizi suç haline getirdiler. Üzerimize atılı suçları reddediyoruz. Asıl biz hukuku işletmeyenleri, adaleti siyasete alet edenleri suçluyoruz.”

Kapak fotoğrafı: Nazım Dikbaş

Bize destek olun

Medyascope sizlerin sayesinde bağımsızlığını koruyor, sizlerin desteğiyle 50’den fazla çalışanı ile, Türkiye ve dünyada olup bitenleri sizlere aktarabiliyor. 

Bilgiye erişim ücretsiz olmalı. Bilgiye erişim eşit olmalı. Haberlerimiz herkese ulaşmalı. Bu yüzden bugün, Medyascope’a destek olmak için doğru zaman. İster az ister çok, her katkınız bizim için çok değerli. Bize destek olun, sizinle güçlenelim.