Özgür gazeteciliğe destek olun
Search
Close this search box.

Spektrum (5): Hindistan’da salgın yönetimi felaketi

Medyascope’un her hafta dünya gündemini meşgul eden bir konunun enine boyuna incelendiği podcast programı Spektrum’un beşinci bölümünde konu Hindistan’da koronavirüs salgını yönetiminde yaşanan felaket. Hindistan iki haftadır günlük vaka ve ölüm sayılarında rekor üzerine rekor kırıyor. Hindistan bu duruma nasıl geldi? Salgının kontrolden çıkmasında Başbakan Narendra Modi’nin sağ popülist politikalarının ve düzenlediği kongrelerin rolü nedir? Dünyanın en büyük aşı üreticisi olarak bilinen Hindistan, felaketin eşiğine nasıl geldi? Bu bölümümüzde bu sorulara yanıt aradık.

Medyascope’tan herkese merhaba. Bu hafta Spektrum’da Hindistan’da yaşanan koronavirüs felaketini anlatacağım. Hindistan iki haftadır, günlük koronavirüs vaka ve ölüm sayılarında rekor üzerine rekor kırıyor. 5 Mayıs’ta günlük vaka sayısı 413 bin, ölüm sayısı da 3 bin 982 oldu. Neredeyse 1,5 milyar nüfuslu ülkede hastalığa yakalananların sayısı 21 milyonu geçti. Hindistan bu duruma nasıl geldi? Salgının kontrolden çıkmasında Başbakan Narendra Modi ve sağ popülist politikalarının, lebaleb kongrelerinin rolü nedir? Dünyanın en büyük aşı üreticisi olarak bilinen Hindistan, felaketin eşiğine nasıl geldi? 

Bugünkü bölümümüzde Hindistan’da yaşanan salgın yönetimi felaketini anlatacağım. Ben Senem Görür, Spektrum’a hoşgeldiniz.

Hindistan’da aileler, ölen sevdiklerinin cenazelerini elektrikli araçlar ile eve götürmek zorunda çünkü ambulans yok, cenaze araçları yetersiz. Krematoryumlar da cesetleri yakmaya yetişemiyor. Ölüler otoparklarda, parklarda ve bulunabilen diğer boş alanlarda yakılıyor. Ancak boş alan bulmak da her geçen gün zorlaşıyor. 

Hindistan’da günde 4 bin kişi koronavirüsten hayatını kaybediyor. Hastaneler dolmuş durumda, hasta kabul edemiyorlar. İnsanlar, oksijen tüpü sıkıntısı nedeniyle yaşamını yitiriyor. Başkent Yeni Delhi’de yönetim, salgın hastanelerini ve yoğun bakım servislerinin kontrolünü orduya devretmek istiyor çünkü kriz ile başa çıkılamıyor. Yeni Delhi’deki doktorlar da “Durum çok kötü, hatta kötünün de ötesinde. Bu bir kriz değil, yıkıcı derecede kötü bir durum. Yaşananları kriz değil, böyle tanımlayabilirim” diyor. 

Genç ve çocukların ölüm riski nedeniyle “Yüreğimiz ağzımıza geldi” diyen doktorlar, yaşanan bu krizin sebebinin oksijen eksikliği olduğunu söylüyor. 

Fakat yerel yönetimler ve federal hükümetler, oksijen sıkıntısı olmadığında ısrarcı. Yetkililer, ellerinde yeterli miktarda oksijen olduğunu fakat hastanelere ulaştırma konusunda lojistik sıkıntılar yaşadıklarını belirtiyor. Bu açıklamalar ile oksijen sıkıntısı yaşamadıklarını kabul eden hükümet bir yandan da oksijenin “kurallara göre” ve “makul bir şekilde” dağıtılması konusunda hastanelere baskı yapıyor ve bu yüzden doktorlar kime – hangi şartlarda oksijen kullanacağını bilemez hale geliyor.

Aslında uzmanlar birinci dalgada yaşananlardan ders çıkarmış ve olası bir ikinci dalgada yol açacak hasarı önlemek ya da minimize etmek için federal ve yerel yönetimlere sık sık uyarılarda bulundu.

Örneğin kasım ayında Parlamento Sağlık Komisyonu oksijen tedarikinin ve devlet hastanelerindeki yatak kapasitelerinin oldukça yetersiz olduğunu söyledi. 

Şubat ayında uzmanlar bir “koronavirüs tsunamisinin” yaklaştığını belirtti.

Mart ayı başında da hükümetin uzmanlardan bir araya getirdiği danışma kurulu, ufukta beliren koronavirüs varyantları nedeniyle yetkilileri uyardı fakat hükümetin kayda değer bir önlem almamak için direndiğini söyledi.

Hindistan Sağlık Bakanı, 8 Mart günü “Salgının sonundayız” dese de durum hiç öyle olmadı ve uzmanlar haklı çıktı. Kendini göstere göstere getiren koronavirüs tsunamisine karşı ülke biçare konuma geldi.

Peki işler ne oldu da bu kadar kötüye gitti? 

Hindistan’da ilk koronavirüs vakası 30 Ocak 2020’de açıklandı. Günlük vaka sayısı 16 Eylül 2020’de 97 bin 859’a kadar çıktı. Bu rakam, Hindistan için bir zirveydi ve bu tarihten itibaren vakalarda istikrarlı şekilde azalma görüldü. 1 Şubat 2021’de ise günlük açıklanan vaka sayısı 8 binlere kadar gerilemişti.

Hindistan Başbakanı Narendra Modi, ülke genelindeki vakalarda yaşanan bu gerileme sonrası koronavirüsün yenilgiye uğratıldığını söyledi ve tüm kamusal toplanma yerlerini halka açık hale getirdi. Böyle olunca da insanlar koronavirüs önlemlerine uymamaya başladı. Hükümetin üst düzey yetkililerinden gelen karışık mesajlar insanları ne yapacağını bilemez hale getirmişti.

Modi halka bir yandan maske takmalarını ve sosyal mesafe kurallarına uymalarını söyledi ama bir yandan da beş farklı eyaletteki seçim kampanyalarında maskesiz bir şekilde, sosyal mesafe kurallarına uymayan kalabalıkların önünde, lebaleb mitingler, kongreler yaptı. Bazı bakanlar da maske takmayarak etkinliklerde konuşmalar yaptı. Son olarak da hükümet, milyonlarca kişinin bir araya geldiği Kumbh Mela Hindu Festivali’nin yapılmasına izin verdi. 

71 yaşındaki Modi, 2014 yılında yapılan genel seçimlerde partisi Bharatiya Janata ile büyük bir zafer kazandı ve Hindistan’ın 14’üncü başbakanı oldu. Başbakanlık koltuğuna oturan Modi ve hükümeti, geçtiğimiz on yılda küresel bir siyasi güç haline gelen otoriter popülizmin birçok yüzünden biri. Modi ve partisi BJP’nin de rejimi, hem yozlaşmış elitleri hem de ötekileştirilmişleri tehdit eden ve en önemlisi ulusal çıkarlar söz konusu olduğunda kararlı bir eylem ve liderlik yeteneğine sahip bir diktatör niteliğindeki görüntüsüyle ilişkili.

Modi’nin bu imajı Hindistan’daki halka 2001 ile 2014 arasında Gujarat eyaletindeki başbakanlık yaptığından beri yavaş yavaş işlendi. Radyo yayınları, televizyon ve sosyal medya da dahil olmak üzere birçok kanal üzerinden geliştirilen “Modi imajı” ile halk Modi’nin güçlü bir lider olduğuna inandı. 2014 seçimlerinde de iktidara geldiğinde, halkına “müreffeh günler” yaşatabileceğini anlattı. Tıpkı diğer popülist liderler gibi Hintliler ve düşmanları arasında net bir çizgi çekti. Kültürel milliyetçiliğe odaklandı, dini terimleri kullandı ve kendinden olmayanları – Müslüman vatandaşları, siyasi muhalifleri, gazetecileri, öğrencileri, insan hakları aktivistlerini –  ötekileştirdi.

Ünlü Hint yazar Arundhati Roy da, Modi’ye “Sihirbaz” olarak sesleniyor ve krizi ilk dalgada kontrol altına aldığını ileri süren ve alkışları kabul eden Modi’nin şimdilerde sus pus kaldığını belirtiyor. Modi hükümetinin koronavirüs ile mücadele şeklini “insanlığa karşı suç” olarak tanımlayan Roy, “Sistem çökmedi. Hükümet başarısız oldu. Belki de başarısız uygun bir sözcük değil, çünkü tanık olduğumuz şey suç oluşturan bir ihmal değil, açıkça insanlığa karşı suç” diyor. 

Hindistan Başbakanı Narendra Modi

Böylece hükümet, bütün uzmanların önceden gördüğü ve uyardığı salgının ikinci dalgasının gelişini görmedi ve erken bir kutlama havasına girdi. 

Günün sonunda da takdir edersiniz ki vaka eğrisindeki düşüş çok uzun sürmedi ve şubat ayından itibaren vaka sayısı tekrar artmaya başladı. Ve bu yükseliş, bir tsunami oldu. 

Vaka sayısı nisan ayının ilk haftasında 100 binin, ikinci haftasında 200 binin, üçüncü haftasında 300 binin ve son haftasında ise 400 binin üzerine çıktı. 

Vaka sayısı artışı beraberinde ölümleri artırdı. 

Nisan ayının ortalarında günlük 2 binlerde seyreden ölüm sayısı, nisan sonunda 3 bini geçti.

Şimdiyse günde 4 binden fazla kişi hayatını kaybediyor. 

Uzmanlar test sayısının azlığı ve özellikle kırsal kesimde insanların evlerinde hayatını kaybetmelerinden dolayı sayıların gerçekte olduğundan az bildirildiğini söylüyor. Bütün bu rakamlar ile Hindistan, dünyada günlük en fazla vaka ve ölümün yaşandığı ülke oldu.

Epidemiyologlar Hindistan’da yaşanan ikinci dalganın temel sebebinin koronavirüsün yeni varyantları ile alakalı olduğunu söylüyor. 

Hem Güney Afrika hem İngiltere hem de Brezilya’da ortaya çıkan varyantların ülke içerisinde hızla yayılması ve bazı durumlarda baskın virüsün yerini alması, ikinci dalganın temel işareti. Doktorlar yeni mutasyonun gelmesi ile vaka sayısının artmasını, yeni mutasyonun daha çok çocuklarda ve gençlerde etki göstermesi ile açıklıyor ve şu anda Hindistan’da yaşananları buna bağlıyor. 

Mutasyon ile birlikte sağlık teçhizatındaki eksikler de Hindistan’da büyük sorun yaratıyor. Altın fiyatına oksijen aldıklarını ve hastalarının tedavisi için kullandıklarını belirten doktorlar, “Oksijenin kilosu 20 ile 22 rupi arasında değişmekteydi ve bugün oksijenin kilosu 50 rupi oldu” diyor ve bunun sebebini de karaborsaya bağlıyor. Türk Lirası cinsinden örnek verecek olursak, 1 rupinin TL’deki karşılığı 0,11 kuruş. Yani, 50 rupi 5,64 TL’ye denk geliyor.

İnsanların bir hastaneden diğerine koştururken arabalarda ya da oksijen sırası beklerken öldüğü Hindistan’dan her gün inanılması zor görüntülerle karşılaşıyoruz. “Oksijen Express” adı verilen tren sistemi ile Hindistan’da oksijen kıtlığı yaşanan bölgelere sıvı tıbbi oksijen ulaştırılmaya çalışılıyor. 

Doktorlar, “Çaresiz aileler karaborsada bir tüp oksijen bulabilmek için binlerce rupi harcıyor ya da doldurabilmek için saatlerce sıra bekliyor fakat bekledikleri bu saatte yakınları hayatlarını kaybediyor” diyor. 

Maddi durumu iyi olanlar ise koronavirüs tedavisinde kullanılan ilaçları bulabilmek için fahiş fiyatlar ödemek zorunda kalıyor. Fakat ilaçların da bulunabilme olasılığı bir yere kadar çünkü ilaçları üreten şirketin yöneticileri ellerinde ilaç bulunmadığını söylüyor ve “Hükümet sipariş vermiş olsaydı, stok yapardık ve herhangi bir sıkıntı yaşanmazdı” diyor. 

Halk, vaka sayılarının nisan ayından itibaren artmaya başlaması ile hükümetin bir planı olduğunu düşündüğünü söylüyor fakat yanıldıkları kısa zaman içinde belli oluyor. Çünkü Hindistan Başbakanı Modi’nin koronavirüs ile mücadele etmek için planı bırakın, hiçbir fikri bile olmadığı zaman içinde ortaya çıktı. Halk da tüm bu yaşanan gelişmeler ışığında Modi’yi koronavirüs ile mücadelede erkenden rehavete kapıldığı ve iç siyaset ile ilgili çıkarlarını sağlığın önüne koyduğu gerekçesi ile suçluyor.

Peki Hindistan’da vaka artışını önceden planlayan ve önlem alan bir eyalet dahi yok mu? Aslında var, ülkenin güneyindeki Kerala eyaleti. Komünist ve sol partilerin oluşturduğu bir koalisyonla yönetilen Kerala, vaka sayısındaki artış için önceden planlama yaptı ve gerekli adımları geçen ekim ayında atmaya başladı. Bu eyaletteki görevliler tedavide kullanılan ilaçları çok önceden satın aldı ve böylece vaka sayısındaki artışı bir nebze olsun azaltmayı başardı.

Peki ülkemizde ve birçok diğer ülkede gördüğümüz “tam kapanma” Hindistan’da neden uygulanmıyor?

Hindistan’da merkezi yönetim ulusal bir kısıtlama koymak istemiyor ve Modi “tam kapanma” kararını son çare olarak tanımlıyor. Çünkü Modi, koronavirüs salgınının ilk dalgasında kapanma kararı alan Hindistan’ın ülke üretiminde yaşadığı yüzde 24’lük azalma üzerine alınacak bir tam kapanma kararının daha, ekonomiyi iyice sarsacağından endişe ediyor.

Ekonominin yanında tam kapanmanın insani boyutu da düşünülüyor. Geçen yıl iki aydan fazla bir süreliğine uygulanan tam kapanma ile milyonlarca göçmen işsiz kalmış ve evlerine doğru zorlu bir yolculuğa başlamışlardı.

Hükümet bir yandan da alınacak tam kapanma kararı ile birlikte vatandaşlarına yardım sağlayacak durumda değil. 

Dünyanın en büyük aşı üreticisi olarak bilinen Hindistan’da aşılama neden yavaş gidiyor?

Biliyoruz ki, koronavirüs ile savaşmak için en iyi ve en etkili yöntem aşılanmak. Hindistan da dünyanın en büyük aşı üreticisi olarak biliniyor ve uzmanlar “dünyanın eczanesi” olarak bilinen Hindistan’da aşı ve ilaç sıkıntısı yaşanmasının oldukça ironik olduğunu söylüyor.

Hindistan Oxford-AstraZeneca ve Hintli Bharat Biotech şirketinin aşılarını kullanıyor, son olarak da Rus aşısı Sputnik V’nin kullanımına onay verdi. Hindistan aslında temmuz ayı itibarıyla 300 milyon kişiyi aşılamak istiyordu fakat hükümet aşı programını yürütebilmek için gereken aşı tedarikini bulamadı. 1,4 milyarlık nüfusa sahip Hindistan’da şu anda sadece 26 milyon kişi tamamen aşılandı ve 124 milyon kişi de ilk dozu aldı. Yani nüfusun ancak yüzde 10’u ilk doz aşıyı ve yüzde bir buçuğu ikinci doz aşıyı olabildi. 

Bir yandan da milyonlarca doz aşı siparişi verildi fakat yine de ihtiyaç duyulan miktarın çok gerisinde kalıyor. 

Hindistan bir yandan da ülke içindeki talebi karşılayabilmek için AstraZeneca aşısının ihracını geçici olarak durdurmuş durumda.

Koronavirüsün Hindistan’da yarattığı yıkım bir önemli kavramı daha ortaya çıkardı: Eşitsizlik. 

Yetkililerin bunca zaman kamu sağlık sistemine yatırım yapılmadığını ve hatta sistemin ihmal edildiğini gösteren koronavirüs salgını, tüm dünyaya Hindistan’daki sağlık altyapısının gerçek durumunu gösterdi. Rakam da verecek olursak, Hindistan’ın hem özel hem de kamusal sağlık harcamaları son altı yıldır gayri safi yurtiçi hasılanın yüzde 3,6’sı dolayında ve BRICS ülkeleri olarak bildiğimiz Brezilya, Rusya, Hindistan ve Çin arasında en düşük düzeyde. 

Böylece dünya genelinde yaşanan bir durum Hindistan’da da yaşanmış oldu. Parası olanlar özel hastanelerden sağlık hizmeti aldılar, ilaçlara kavuştular; yoksullar ise bir doktor randevusu bile alamadı. Bu yüzden tüm salgın döneminde Hindistan’da 10 bin kişiye 10’dan az doktor düşerken, bazı eyaletlerde ise bu sayı beşten az. 

Salgının başında bu virüs bulaşıcılık açısından “zengini-fakiri” ayırmıyor demiştik ya, Hindistan’da yaşananlar da sadece Hindistan’ı değil, herkesi etkileyen bir kriz. Bu yüzden uluslararası toplum da Hindistan’a yardım elini uzatıyor. ABD, AB, İngiltere, Almanya, Fransa, Japonya, Suudi Arabistan ve daha birçok ülke Hindistan’a oksijen tüpleri, solunum cihazları ve koronavirüs aşısının yerli üretimini hızlandırmak için ihtiyaç duyulan bazı materyaller gönderiyor.

Hindistan’daki durum, herkes güvende olmadan hiç kimsenin güvende olmayacağının üzücü ama gerçek bir göstergesi.

Sağlık dolu günlerde, daha güzel gelişmeler ile Medyascope ekranlarında olmak üzere.

Böylece, Özgün Özgül ile birlikte hazırladığımız beşinci Spektrum’un da sonuna geldik. 

Haftaya yeniden görüşmek dileğiyle,

Hoşçakalın. 

Bize destek olun

Medyascope sizlerin sayesinde bağımsızlığını koruyor, sizlerin desteğiyle 50’den fazla çalışanı ile, Türkiye ve dünyada olup bitenleri sizlere aktarabiliyor. 

Bilgiye erişim ücretsiz olmalı. Bilgiye erişim eşit olmalı. Haberlerimiz herkese ulaşmalı. Bu yüzden bugün, Medyascope’a destek olmak için doğru zaman. İster az ister çok, her katkınız bizim için çok değerli. Bize destek olun, sizinle güçlenelim.