Özgür gazeteciliğe destek olun
Search
Close this search box.

Türkiye 1 Temmuz’da İstanbul Sözleşmesi’nden çıkıyor – KCDP Genel Temsilcisi Gülsüm Kav: “İstanbul Sözleşmesi’ni solumuş bir memleket olarak haklarımızdan asla vazgeçmeyeceğiz”

Türkiye’nin İstanbul Sözleşmesi’nden yasal olarak çekilmesine 22 gün kaldı. “Türkiye 1 Temmuz’da İstanbul Sözleşmesi’nden çıkıyor” yazı dizimizin ilk bölümünde, Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Yüksek Disiplin Kurulu Üyesi avukat Tuba Torun ile hukuki süreci ve kadınların kazanılmış haklarını, ikinci bölümünde ise Türkiye Kadın Dernekleri Federasyonu (TKDF) Başkanı Canan Güllü ile siyasi iktidarın kadınlara bakışını, İstanbul Sözleşmesi’ni imzalayan Adalet ve Kalkınma Partisi’nin (AKP) neden bir gecede bu sözleşmeden vazgeçtiğini konuşmuştuk. Bu bölümde ise Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu (KCDP) Genel Temsilcisi Dr. Gülsüm Kav var. Kav ile devlet yetkililerinin kadın hakları ve kadın cinayetleriyle ilgili söylemlerini, İstanbul Sözleşmesi’ne neden imza atıldığını ve o imzadan nasıl vazgeçildiğini konuştuk.

Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu Genel Temsilcisi Dr. Gülsüm Kav 

“O zaman neden imza attınız?” Bu soru, İstanbul Sözleşmesi’nin yürürlüğe girdiği ve ardından uygulanmadığı andan itibaren sorulan bir soru. KCDP Genel Temsilcisi Dr. Gülsüm Kav’a bu soruyu sorduk. O dönemin siyasi konjonktürünü hatırlatan Kav, içerideki ve dışarıdaki baskının sonucu sözleşmenin imzalandığını söyledi:

“Yılladır İstanbul Sözleşmesi’nin uygulanmaması nedeniyle ‘O zaman neden imza attınız?’ sorusunu soruyorduk. Son bir yıldır geri çekilme daha ciddi bir şekilde gündeme gelince, daha fazla bu soruyu sorar olduk. O dönem Türkiye’de diğer bütün can yakan sorunları -yani demokrasi ve özgürlük meseleleri- için adımlar atıldığı, reformların yapıldığı bir konjonktürde idik. Bu dönemde Türkiye, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nde (AİHM), kadının hayatını koruyamadığımıza dair bir örnek dava da vardı. İçeride de bu alanla ilgili kadın mücadelesinin büyümüş olması da önemliydi. İçerideki mücadelenin ve dışarıdaki baskının sonucunda biz bu imzayı atmış olduk. ‘Ne kadar samimiydi?’ diye soracak olursanız, diğer bütün hak ve özgürlükler alanında nasılsa, İstanbul Sözleşmesi’nde de benzerdi. Kadın, çocuk, insan hakları gibi konular hepimizin meselesi olduğu için muhafazakârlar arasında da samimiyetle sahip çıkanlar vardı. Sözleşmeye imza atıldıktan sonra ilk başta iyiydi, en önemlilerinden birisi de koruma kanunu yeniledik ve daha etkili bir hale getirdik. Fakat sonra birden her şey durdu. Sözleşmenin dört temel taşı var. Bu dört temel taş uygulanmadı, yasalar uygulanmadı.”

“Bu karar ancak bir gece yarısı darbe yapar gibi alınabilirdi ve böyle de alındı”

KCDP verilerine göre 2020’de 300 kadın erkekler tarafından öldürüldü, 171 kadın ise şüpheli bir şekilde hayatını kaybetti. Gülsüm Kav, “Eğer İstanbul Sözleşmesi etkin bir şekilde uygulansaydı, bu kadar kadın öldürülmezdi” dedi. Sözleşmenin kaldırılma sürecini anlatan Kav, demokrasi havasının otoriterleşmeye döndüğünü belirterek şöyle konuştu:

“Biz bu sözleşmenin maddeleri uygulansın diye uğraşıyorduk. Sözleşme kadın örgütlerinin dediği gibi etkin uygulansaydı bu kadar kadın ölmezdi. ‘Neden uygulamıyorsun?’ diye yıllarca sorduk. Biz platform olarak kendimiz uyguladık. Artık yavaş yavaş şunu hissetmeye başlamıştık: İktidar da o imzaladığı konjonktürdeki attığı adımları tek tek geriye alıyordu. Yani Türkiye’deki süreç tersine dönmeye başlamıştı. Örneğin barış adımları, ifade özgürlüğü adına adımlar… Bunlar tek tek geri alındığı zaman ortada alınmayan bir İstanbul Sözleşmesi kaldı. Demokrasi havası otoriterleşmeye döndü ve herhalde ‘Her şey alınmışken bu neden ortada kalsın?’ diye düşündüler ve rahatsız oldular. O sözleşme ortada duruyordu çünkü kadınlar her gün öldürüyor, o sözleşme ortada duruyordu çünkü kadın mücadelesi vardı. Bu can yakan toplumsal soruna karşı kadınların ciddi bir mücadelesi vardı. Türkiye’deki kadın mücadelesine karşı bu karar ancak bir gece yarısı darbe yapar gibi alınabilirdi ve böyle de alındı.”

“Hukuksuzluk tüm topluma yayıldı”

Sözleşmeden geri çekilmeyle birlikte hukuksuzluğun tüm topluma yayıldığını söyleyen Kav, temel hak ve özgürlüklerin ihlallerine de değindi. Tüm toplumla birlikte mücadele etmenin doğru olduğunu düşünen Kav, yaşanan tüm gelişmelere karşı mücadelelerini genişleterek cevap verdiklerini söyledi. Nitekim KCDP, mayıs ayında LGBTİQ+ Meclisleri’ni kurdu:

“Sözleşmeden geri çekilme ile başlayan hukuksuzluk tüm topluma yayıldı. Genelgeler, içki satışının yasaklanması, kamera kayıtlarının alınmaması, öğrenci yurtlarında öğrencilerden istenen belgeler ve İkizdere… Bu hikaye bizimle başladı. Çünkü evrensel hukuka dokunduğunuz zaman o başka alanlara da yayılır. Biz bu dönemde LGBTİQ+ Meclisleri’ni de kurduk. Sözleşmeden çekilme sürecinde de onlar hedef gösterildi. Madem böyle bir saldırı var, biz de o saldırıya bir yanıt olarak o hattı daha da genişleterek cevap vermek istiyoruz.”

“25 kadının hayatı tolere edilebilir mi?”

İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, 22 Nisan 2021’de Twitter hesabından yaptığı paylaşımda, Türkiye’nin İstanbul Sözleşmesi’nden çekilmesinin ardından kadın cinayetlerinde azalma olduğunu iddia etti. Soylu, 3 Şubat – 19 Mart tarihleri arasında 34 kadının, 19 Mart – 22 Nisan tarihleri arasında da 25 kadının hayatını kaybettiği verisini paylaşmıştı. Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanı Derya Yanık ise Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde (TBMM) Kadına Yönelik Şiddetin Sebeplerinin Belirlenmesi Araştırma Komisyonu’na katılarak sunum yapmış ve salgın döneminde kadına şiddet olaylarındaki artışın “tolere edilebilir” düzeyde olduğunu söylemişti. Bu açıklamaları sorduğumuz Kav, bu sözlerin kadın cinayetlerini normalleştirdiğini belirtti:

“Birincisi, ‘Azaldı’ dedikleri oran doğru değil, ikincisi doğru bile olsa 25 kadın az mı? Bu normalleştirmedir. Yeni bakan tolere edilebilir olduğunu söyledi. Bu da çok talihsiz bir açıklamaydı. Ben konuşurken bile çok üzülüyorum. 25 kadının hayatı tolere edilebilir mi? Başka ülkelerde yılda 25 kadın cinayeti olunca ayaklanıyorlar. Bu asla kabul edilemez. Süleyman Soylu’nun açıklaması beni şu açıdan irkiltti: Erkeklerle, Soylu’nun arasında bir anlaşma mı vardı da sözleşmeden çekilince ‘Bakın çekildik az kadın öldürün mü?’ denildi. Bu yüzden o açıklama bana çok tuhaf gelmişti. Bu açıklamanın hak ve hukukla ilgisi yoktur. Aynı zamanda kadın cinayetlerini normalleştiren bir açıklamadır bu.”

“Sözleşmeyi bir kere soluyan bir memleket olarak asla haklarımızdan vazgeçmeyeceğiz”

Platformun bundan sonra nasıl bir yol izleyeceğini sorduğumuz Gülsüm Kav, mücadelelerinden vazgeçmeyeceklerini ve KCDP olarak İstanbul Sözleşmesi’ni uygulayacaklarını söyledi. Kadınların umutsuz olmamaları gerektiğini belirten Kav, 6284’ü hatırlattı:

“İstanbul Sözleşmesi’yla açılan modern haklarımıza yönelik saldırılar devam edebilir diye düşünüyoruz, açıkçası bu risk var. Onun için birlikte verdiğimiz ve vereceğimiz mücadele çok önemli. Mücadele ettiğimizde kazanıyoruz. Elimizde 6284 hâlâ var, koruma kanunumuz var. Hiçbir şekilde umutsuz olmayın. Sakın bunlara yetinmek gibi anlaşılmasın. Sözleşmeyi bir kere solumuş olan bir memleket olarak asla haklarımızdan vazgeçmeyeceğiz. Sonuna kadar hem hukuki hem politik mücadeleyi sürdüreceğiz. Kadın örgütümüz, İstanbul Sözleşmesi’ni uygulamaktan vazgeçmeyecek.”

“Kararı geri çevirebiliriz, ben buna inanıyorum”

İstanbul’da 19 Haziran 2021 tarihinde birçok kadın ve LGBTİQ+ örgütünün birlikte hazırladığı “İstanbul Sözleşmesi’nden Vazgeçmiyoruz” mitingi düzenlenecek. KCDP, Kadın Meclisleri de “Anayasayı, Yasayı, Sözleşmeyi Uygula” kortejinde buluşacak. Söyleşimizi, KCDP Genel Temsilcisi Dr. Gülsüm Kav’ın miting çağrısı ile sonlandırıyoruz:

“Hem kadınları kendi hayatlarına sahip çıkması hem de İstanbul Sözleşmesi, Türkiye’deki tüm anayasal hak ve özgürlüklerin sembolü haline gelmiş olduğu için buna sahip çıkmak için herkesi 19 Haziran’da bekliyoruz. Herkes elinden geleni yaparsa, kararı geri çevirebiliriz. Ben buna inanıyorum.”

Bize destek olun

Medyascope sizlerin sayesinde bağımsızlığını koruyor, sizlerin desteğiyle 50’den fazla çalışanı ile, Türkiye ve dünyada olup bitenleri sizlere aktarabiliyor. 

Bilgiye erişim ücretsiz olmalı. Bilgiye erişim eşit olmalı. Haberlerimiz herkese ulaşmalı. Bu yüzden bugün, Medyascope’a destek olmak için doğru zaman. İster az ister çok, her katkınız bizim için çok değerli. Bize destek olun, sizinle güçlenelim.