“Cinskırım” ve “ekokırım” iki yeni kavram. Cinsiyet temelli şiddetin cinayet boyutu cinskırımdır. Kadın, çocuk, LGBTİ+ları da içerir. Erkek olmayan ya da yeterince erkek sayılmayanların, cinsiyet kimliklerinin ve yönelimlerin yok edilmesini insanlık suçu olarak tanımlamaktır. Doğanın talan ve yağma ile kapitalizme sermaye edilişini çevre katliamı olarak tanımlayan ekokırım kavramı da durumu insanlık sorunu olarak göstermeyi hedefler. Paris İklim Değişikliği Antlaşması’nı Türkiye imzaladığı halde yıllardır onaylamadı. Ekokırımı sürdürmek anlamına geliyor bu durum. Tedbirlerin yetersizliği ve iktidarın yetkilendirdiği görevlilerin kifayetsizliği ve empati yoksunluğu, orman yangınlarının toplumsal gerginliği yükseltmesine yol açıyor.
Eşitlik mücadelesinde kadın, çocuk ve LGBTİ+lara yönelik şiddeti cinskırım kavramı ile tanımlamayı seçen Eşitlik İçin Kadın Platformu (EŞİK) 1 Ağustos’ta bir yılını doldurdu. 1 Ağustos aynı zamanda İstanbul Sözleşmesi için yürürlük yıldönümüydü. “Cinskırım halindeki erkek şiddeti biraz biçim değiştiriyor olabilir mi?” sorusunu da akla getiren, salgında şüpheli ölüm kategorisinde kadın ölümleri sayısının yükselmesi ve son zamanlarda da kayıp ilanlarının artışını Mustafa Murat Ayhan tarafından katledilen Azra örneğinde olduğu gibi, polisin isteksizliğini de üzerine ekleyerek çok ciddi düşünmek gerekiyor.
Berrin Sönmez, “Feminist Bakış”ta yorumluyor…