Özgür gazeteciliğe destek olun
Search
Close this search box.

ABD’li gazeteci Peter Beinart: “ABD, İsrail’in nükleer silahları hakkında gerçeği söylemeli”

ABD’li gazeteci Peter Beinart’ın New York Times gazetesi için yazdığı “America Needs to Start Telling the Truth About Israel’s Nukes” (ABD, İsrail’in nükleer silahları hakkında gerçeği söylemeli) başlıklı makaleyi Enes Kerim Şafak çevirdi.

Amerikalı politikacılar; İran bir nükleer silaha sahip olursa bu durumun, Ortadoğu çapında bir nükleer silah izdihamına kıvılcım çakacağını sık sık söylüyorlar. Şu anki Senato Dış İlişkiler Komitesi Başkanı Senatör Robert Menendez 2020’nin mart ayında, Tahran’ın eline nükleer silah geçtiği takdirde bölgenin çok tehlikeli bir silahlanma yarışına gireceğini öngördü. Aralık ayındaki bir röportajda Başkan Joe Biden ise İran nükleer silaha yönelirse Suudi Arabistan, Türkiye ve Mısır’ın da nükleer silaha sahip olmak isteyeceği konusunda uyardı ve ekledi: “O bölge için isteyeceğimiz en son şey, bu denli bir nükleer silahlanma olur.”

Bu tür açıklamalar o kadar tanıdık ki buradaki kurnazlık gözden çok kolay kaçırılabilir. Amerikalı politikacılar, İran’ın Ortadoğu’yu nükleer hengameye dönüştüreceğini söylerken, bir bakıma bölgenin halihazırda nükleer silahlardan arındırılmış olduğunu ima ediyorlar. Ancak bu doğru değil. Nitekim İsrail’in nükleer silahları var. Bunu asla, son yarım yüzyıldır cahil numarası yapan Amerikalı politikacılardan duyamazsınız. Bu aldatmaca, ABD’nin nükleer silahlar konusundaki barışçıl sözlerinin altını oyuyor ve ABD’nin İran ile yürüttüğü müzakerelerin anlamını yitirmesine yol açıyor. Biden yönetiminin artık gerçeği söylemesinin zamanı geldi.

İsrailli liderler, gerçeği Amerikalı yetkililerden sakladı; sonra Amerikalı yetkililer de aynısını yapmaya başladı. Avner Cohen “The Worst Kept Secret” adlı kitabında, 1960’ların başında, o zamanın İsrail Başbakanı David Ben-Gurion’un Amerikan Başkanı John F. Kennedy’ye defaatle Dimona’da yapmakta oldukları reaktörün sadece barışçıl amaçlarla yapıldığını ifade ettiğini yazdı. ABD reaktör inşaatına müfettişler gönderdiğinde, İsrailliler ince düşünülmüş hileler ile Amerikalılar’ı yanılttılar; o kadar ki, yeraltındaki reaktöre giden asansörleri gizlemek için sahte duvarlar ördüler. 60’lı yılların sonuna geldiğimizde ise, iş işten geçti; CIA, İsrail’in nükleer savaş başlığına sahip olduğu sonucuna varmıştı.

Bu nedenle, Başkan Richard Nixon ile Başbakan Golda Meir bir anlaşma yaptı. Buna göre, ne İsrail ne de ABD, İsrail’in nükleer silahlara sahip olduğunu kabul etmeyecek ve Vaşington, İsrail’e bu silahları uluslararası gözetime tabi tutması için baskı yapmayacaktı. 50 yıldır Amerikan başkanları, bu anlaşmaya uygun hareket etti. Araştırmacılar, İsrail’in 1979’da Hint Okyanusu’nda yaptığı nükleer silah denemesini Carter yönetiminin örtbas ettiğini düşünüyorlar. 2009’da bir gazeteci, Barack Obama’ya, Ortadoğu’da nükleer silaha sahip herhangi bir ülkeyi bilip bilmediğini sorunca Obama “Spekülasyon yapmak istemiyorum” yanıtını vermişti.

İsrail’in nükleer silahlarını görmemezlikten gelmek, Amerika’nın nükleer silahları önleme konusundaki söylemlerini alay konusu yapıyor. Obama, nükleer silahlardan arındırılmış bir dünya için uğraşacağına söz vermişti. Yine de ekibi, Ortadoğu’yu nükleer silahlardan arındırma hakkındaki Birleşmiş Milletler konferansının yapılmamasına yardım etmişti. Biden yönetimi, İran’a, İran’ın Nükleer Silahların Yayılmasının Önlenmesi Antlaşması’nın gerektirdiğinden daha sıkı olan denetimleri kabul etmesi için cezai yaptırımlar uygulamaya devam ediyor. Fakat öte yandan, bu antlaşmayı imzalamamış olan İsrail, hiçbir denetimin yapılmasına izin vermiyor.

Bu ikiyüzlülük, Amerikalı diplomatlar “kurallara dayalı düzeni” savunduklarını iddia ettiklerinde, dünyanın dört bir yanından pek çok kişinin gülümsemesine neden oluyor. Bu durum aynı zamanda, Tahran’ın bölgede mütekabiliyet gereği hakkının olduğunu söyleyen İranlılar’ın söylemini güçlendiriyor.

Son olarak, Amerikan hükümetinin bu aldatıcı sessizliği, İran’ın olası nükleer silahının yaratacağı tehlikelerin tartışılmasını engelliyor. Amerikalı politikacılar bazen İran’ın olası nükleer silahının İsrail için bir “varoluşsal” tehdit olduğunu söylüyorlar. Bu oldukça çelişkili bir iddia çünkü İsrail’in kara, deniz ve havada konuşlandırabileceği caydırıcı nükleer gücü bulunmakta. Ancak pek çok Amerikalı bu iddiayı mantıklı buluyor. Bunun nedeni, meselenin yanlış bilinmesi. Son zamanlarda yapılan bir ankete göre, Amerikan halkının sadece yaklaşık yüzde 50’si İsrail’in nükleer silahlara sahip olduğunu biliyor. Daha büyük bir kısmı, Tahran’ın nükleer silahı olduğunu düşünüyor.

İran’ın olası nükleer silahı İsrail’i “varoluşsal” olarak tehdit etmese bile, ABD bu silahı diplomatik bir şekilde önlemeye çalışmalıdır. Tahran ile devam eden müzakerelerin çökme riskiyle karşı karşıya kalan ABD, İran ekonomisini felç eden yaptırımları kaldırmayı taahhüt etmelidir ve bu yaptırımlar yerine İran’ın nükleer kapasitesi üzerinde somut bir şekilde doğrulanabilir sınırlar koymalıdır. Şayet bu çabalar başarısız olursa, (ve Biden yönetimi İran’ın nükleer silah kapasitesine izin vermek yerine savaş açma baskısı ile karşı karşıya kalırsa) Amerikalılar İran’ın Ortadoğu’daki en yakın müttefikleri için oluşturacağı risk hakkında bilinçli bir karar vermeleri gerekecek. ABD yetkilileri, İsrail’in nükleer saldırı riskine karşılık ellerinde caydırıcı kaynaklar olduğunu asla açık bir şekilde kabul etmedikleri için bu kararı vermek oldukça zor olacak.

Biden yönetimi, İsrail’i nükleer silahlarından vazgeçmeye zorlamayacak. Ancak bu durum, Amerika’nın küresel güvenirliliğinin altının oyulacağı yahut Amerikan halkının gerçeği reddetmesi için kandırılacağı demek olmuyor. Kim bilir, belki de Amerikalılar’ın İsrail’in nükleer silahları hakkında dürüstçe tartışması, nükleer silahlardan arındırılmış bir Ortadoğu hayaline yeni bir soluk getirecektir. Bu olmasa bile, yarım asır boyunca süren ikiyüzlülükten sonra, Amerikan liderlerinin gerçeği söylemesini duymak heyecan verici olacaktır.

Bize destek olun

Medyascope sizlerin sayesinde bağımsızlığını koruyor, sizlerin desteğiyle 50’den fazla çalışanı ile, Türkiye ve dünyada olup bitenleri sizlere aktarabiliyor. 

Bilgiye erişim ücretsiz olmalı. Bilgiye erişim eşit olmalı. Haberlerimiz herkese ulaşmalı. Bu yüzden bugün, Medyascope’a destek olmak için doğru zaman. İster az ister çok, her katkınız bizim için çok değerli. Bize destek olun, sizinle güçlenelim.