Özgür gazeteciliğe destek olun
Search
Close this search box.

İstanbul-Kadıköy’deki Boğaziçi Üniversitesi eylemlerine ilişkin dokuz kişinin yargılandığı davanın ilk duruşması yapıldı

Boğaziçi Üniversitesi’ne rektör ataması protestoları sırasında 2 Şubat’ta İstanbul-Kadıköy’de düzenlenen eylem gerekçesiyle dokuz kişi hakkında açılan davanın ilk duruşması bugün (20 Ekim) İstanbul Anadolu 60. Ceza Mahkemesi’nde yapıldı. 

Gözaltına alınan öğrencilerden Akın Karakuş, Necmettin Erdem, Ömer Şengel ve Murat Can Demirci 6 Şubat’ta, Hasan Koral Hacıbeyoğlu ise 10 Şubat’ta tutuklanmıştı. Beş öğrenci yaklaşık iki ay tutuklu kalmış, iki öğrenci hakkında ev hapsi şeklinde adli kontrol uygulanmıştı. 

Suçlamalar “görevi yaptırmamak için direnme”, “kamu malına zarar verme”, “kanuna aykırı toplantı ve yürüyüşlere silahsız katılarak ihtara rağmen kendiliğinden dağılmama”, “toplantı ve yürüyüşlere silahlı veya kendilerini tanınmayacak hale getirerek katılma” şeklinde değişiyordu. Yedi kişi hakkındaki dosya, iki kişi hakkındaki başka bir dosya ile birleştirilmişti.

İstanbul-Kartal’daki Anadolu Adliyesi’nde yapılan duruşmaya yedi sanık ve avukatları katıldı. Koronavirüs salgını gerekçe gösterilerek seyirciler salona alınmadı.

Duruşmada yedi sanık beyanlarda bulunarak suçlamaları reddetti, gözaltı ve tutuklama süreçlerinde karşılaştıkları ihlalleri anlattı. Gelecek duruşma 11 Mayıs saat 13.30’da yapılacak.

Derhal beraat ve iddianamenin iadesi taleplerine ret

Duruşmanın başında Av. Baran Kaya, derhal beraat ve iddianamenin iadesi taleplerinde bulundu. Hakim talepleri reddetti. 

Avukatın ardından sanıklar beyanlarda bulundu.

Necmettin Erdem’in suçlamaları kabul etmediği beyanında şu ifadeler öne çıktı:

“Politik sebeplerden bizleri tutukladılar, evlerimiz basıldı. Tutuklama kararımız çıktıktan sonra adliyede bekletildiğimiz odada terörle mücadele polisleri bize saldırdı. Cezaevinden çıktıktan sonra evimi terk etmek zorunda kaldım. İşimden ayrılmak zorunda kaldım. Hazırlandığım üniversite sınavına giremedim. Bu süreçte mağdur olan taraf varsa o da biziz.”

Akın Karakuş, barışçıl bir eylem olduğunu bilerek Kadıköy’e gittiğini, polisin ihtarda bulunmadan, onlar dağılırken müdahale ettiğini söyledi. Karakuş, “İki polis aracı ara sokaktan hızlı şekilde üzerimize sürdü. Can havliyle kendimi geriye attım. Kamu malına zarar verecek eylem girişimde bulunmadım” diyerek suçlamaları kabul etmediğini söyledi.

Ozancan Çolak da “Polis, aracı kitlenin üzerine sürdüğünde ayağım takıldı ve yere düştüm. Barışçıl bir amaçla oradaydım” diyerek üzerine atılan suçlamaları reddetti.

Hasan Koral Hacıbeyoğlu ise “Bu davanın adli bir dava değil de toplumun bir kısmına siyasi mesaj vermek için açıldığını düşünüyorum. Gözaltına alınıp tutuklanma şeklim de bunu gösteriyor” dedi. 2 Şubat’taki protestolardan üç gün sonra, Kadıköy’de yürürken başka bir mahallede olan eylem öne sürülerek gözaltına alınıp serbest bırakıldığını ve adliyeden çıkmadan gözaltına alınıp tutuklandığını anlatan Hacıbeyoğlu, “Bu şartlar altında mahkemede ifade vermeyi reddediyorum” dedi. Hâkim, reddi hâkim talebi olup olmadığını sordu. Hacıbeyoğlu, reddi hakim talebi olmadığını belirtti.

“Polisler, savcı ve hakimlerle maç izledi”

Murat Can Demirci, eyleme katılma niyeti olmadığını, Kadıköy’de yaşadığını ve olayın, evine dönerken evinin önünde yaşandığını söyledi. Biber gazı ve plastik mermiden etkilendiğini, kalabalığın içinden kendini kurtarmaya çalıştığını anlatan Demirci, gece ev baskını ile tutuklandığını söyledi. Demirci, bunun kendisi için travmatik bir durum olduğunu, bir dönem okuluna gidemediğini, çıkış yasağı nedeniyle yurtdışında yaşayan annesini iki yıldır göremediğini anlattı.

Gözaltına alındığı günü anlatan Yunus Emre Karaca da “Rıhtımda basın açıklaması için toplanılmaya çalışıldığı sırada hiçbir ihtar olmadan adeta saldırı amacıyla polislerden tepki gördük. Dağılan kitleye çok yoğun plastik mermi ve gaz kullanıldı, onlarca dakika saldırıldı. O gün linç edilerek gözaltına alındım. 24 saat geçmeden evim basılarak tekrar gözaltına alındım” dedi. Hak ihlallerine maruz kaldıklarını belirten Karaca, şöyle devam etti:

“Mahkemeye çıkarılmadan önceki üç gün boyunca çeşitli biçimlerde polisler tarafından manipüle edilmeye çalışıldık. İfademizde bizimle alakalı olmayan şeyleri söylersek tutuklanmayacağımızı söyleyerek bizi avukatlarımızın olmadığı bir odada bir anlamda zorla tuttular. Adliyeye getirilirken, bizi evden alan TEM polisleri, bize zaten tutuklanacağımızı söyledi. Polisler, savcı ve hâkimle çay içip gün boyunca maç izlediler. Mahkeme sırasında onlarca polis içeri girmeye çalıştı. Mahkeme hâkimi polislerin çıkması talebini reddetti. Böyle bir yargılama sürecinin kendisini gayri ahlaki ve hukuksuz buluyor ve siyasi kabul ediyorum.”

Hâkimin sorusu üzerine reddi hâkim talebi olmadığını söyleyen Karaca, suçlamaları reddederek derhal beraat talebinde bulundu.

“Cezaevinden çıktıktan sonra tek gelir kaynağım olan KYK kredisi kesildi”

Ömer Şengel, dava sürecinin siyasi olduğunu düşündüğünü belirtti, hâkimin sorusu üzerine reddi hâkim talebinde bulunmadığını söyledi, “Boğaziçi direnişi politik bir çıkıştır. Kadıköy’deki toplanma gününde valiliğin çıkardığı yasaklama kararı mantığa uygun değildir, karardan kitlenin de haberi yoktu” dedi. Şengel, bu süreçte mağdur edildiklerini anlattı: 

“Tutukluluk sürecinde, mahkeme salonundan çıktıktan sonra işkence ile Maltepe Hapishanesi’ne sevk edildim. Maltepe’de 10 gün kaldıktan sonra Silivri’ye sevk edildim. 20-25 gün de orada karantinada kaldım. Karantina sürecim keyfi şekilde uzatıldı. Çıktıktan sonra tek gelirim olan KYK (Kredi ve Yurtlar Kurumu) kredisinin kesildiğini öğrendim. Tek derdim, bu ülkedeki tüm antidemokratik uygulamaların son bulmasıydı ama tüm süreç boyunca mağdur edildim. Benim ve tüm arkadaşlarımın beraatını talep ediyorum.”

Polis memurları, kamu malına kendileri zarar vermiş”

Sanıkların ardından avukatlar söz aldı, atılı suçların unsurlarının oluşmadığını belirterek beraat taleplerinde bulundu.

İddianame ile ilgili Medyascope’a konuşan Av. Burçin Şahan, “İddianame, eylemler sırasında iki polis arabasındaki çizik ve ezikler oluşması sebebiyle alınan 45 bin lira tutarında hasar tespit tutanağına dayanarak kamu malına zarar verme suçlaması, toplantı ve gösteri yürüyüşüne muhalefet etmeleri gerekçesi ve müvekkillerimizin emniyet ve savcılık ifadelerinden ibaret” demişti. Duruşmadaki beyanlarda da polis araçlarına dair görüntüler gündeme geldi. 

Avukat Yağmur Kavak, iki polis aracının önünde çöp konteynerını sürükleyerek kitlenin içine ilerlediği görüntüyü mahkemeye başkanına ve savcıya gösterdi. Avukat Kavak, iddianamede ve dosyada araçlara ilişkin belirtilen zararların kim tarafından, ne şekilde verildiğinin açıkça ortaya konulması gerektiğini söyledi, “Yetkisini hukuka aykırı olarak kullanan polis memurları kamu malına kendileri zarar vermişlerdir” dedi.

Avukat Burçin Şahan ise “temel hak ve özgürlüklerin valilik tarafından sınırlandırılamayacağını, farklı siyasi görüşten grupların eylemlerine izin verilirken Boğaziçi eylemlerine yönelik muamelenin politik olduğunu” belirtti.

Bize destek olun

Medyascope sizlerin sayesinde bağımsızlığını koruyor, sizlerin desteğiyle 50’den fazla çalışanı ile, Türkiye ve dünyada olup bitenleri sizlere aktarabiliyor. 

Bilgiye erişim ücretsiz olmalı. Bilgiye erişim eşit olmalı. Haberlerimiz herkese ulaşmalı. Bu yüzden bugün, Medyascope’a destek olmak için doğru zaman. İster az ister çok, her katkınız bizim için çok değerli. Bize destek olun, sizinle güçlenelim.