Siyasi iktidarlar değişse de kendisini ancak ve ancak tahakküm kurarak gerçekleştirebilenlerin “makul kadın yaratma” arzusu değişmiyor. Bağımsız feminist Hülya Osmanağaoğlu, bu politikaların araçlarından biri olan dizilerde kadının toplumdaki yerine ilişkin verilen mesajların yıllar içinde nasıl değiştiğine ilişkin sorularımızı yanıtlamak üzere Medyascope’un konuğu oldu.
Kadınların kamusal alana çıkıp özgürleşme mücadelesi vermelerine, Mor Çatı’nın ve Kadın Eserleri Kütüphanesi’nin kurulması gibi toplumsal değişimlerin yaşandığı 80’ler ve 90’lardaki dizilerde kadın temsiline ilişkin konuşan Osmanağaoğlu “’Yeditepe İstanbul’, ‘Şaşıfelek Çıkmazı’ gibi kadınların aile normlarının tümüyle dışına çıktığı, kadın kadına meyhaneye gidip rakı içtiği, özgürce seviştiği, kürtaj olduğu, yeniden başka sevgili bulduğu dizilere, Lale Mansur’un gündüz kuşağında oynatılan benzer vurgulu ‘Nasıl Evde Kaldım’ dizisini de ekleyebiliriz” dedi.
Türkiye’nin, AKP Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın imzasıyla İstanbul Sözleşmesi’nden çıkmasıyla başlayan sürecin dizilerin yönelimiyle birlikte ele alındığına bize ne söylediğini sorduğumuz Osmanağaoğlu, şu karşılığı verdi: “Dizilerdeki kadın karakterler aracılığıyla kadınların bu mücadeleyi kaybettiği mesajı veriliyor. Ama ortada bir gerçek var. AKP kendi tabanındaki kadınları da buna ikna edemedi. Zaten o yüzden 2020 yılında Meclis kanalı ile yapmayı denedi ama yapamadığını gördüğü için 2021 Mart’ında bir gecede yaptı. Ben buna ‘heteropatriyarka darbesi’ diyorum çünkü aynı zamanda LGBTİ+’ların hedef alındığı bir süreçte gerçekleşti ve sözleşmeden çekilme gerekçesi olarak nefret suçu içeren söylemler kuruldu.”
Baskılar artmış olsa bile kadınların artık erkek şiddetine boyun eğmediğine, itaat etmediğine dikkat çeken Osmanağaoğlu, “AKP İstanbul Sözleşmesi’yle ilgili kendi tabanından kadınları ikna edemedi” dedi.