Özgür gazeteciliğe destek olun
Search
Close this search box.

Seren Selvin Korkmaz yazdı: İktidar ne zaman kaybeder, muhalefet ne zaman kazanır?

Türkiye son aylarda gittikçe artan bir sıklıkla iktidardaki çözülmeyi tartışıyor. “Erdoğan ve AKP yenilmez” havası 2019 seçimleri ile yerini “Değişim mümkün” umuduna bıraktı. 2019 seçimlerindeki deneyimler, muhalefetin “ortak aday” vurguları ve ekonomik krizle hızlanan AKP’nin kan kaybı ise yeni bir siyasi atmosfer yarattı: Artık, “Nasıl seçim kazanılır?” tartışmalarının yerini “Sonrası nasıl olacak?” tahayyülleri almış görünüyor.

Tam da bu atmosferde değişimin önünde iki temel risk bulunuyor. Birincisi, “Her ne olursa olsun mevcut iktidar gücü devretmez” teslimiyeti. İkincisi ise “İktidar ne yaparsa yapsın çöküşün önüne geçemeyecek, kaybedecek” rehaveti. Türkiye’nin önümüzdeki süreçte bu teslimiyetten de rehavetten de uzak durması gerekiyor. Çünkü her ikisi de otoriter iktidarla mücadelede faydasız.

Öncelikle, iktidarın sanıldığı kadar güçlü olmadığı kanısındayım. Çünkü sözünü ettiğimiz çözülme iktidarın her bir parçasında ciddi bir güvensizlik ve karmaşa yaratıyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı daha da güçlü hale getirmesi beklenen mevcut cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi bugün Erdoğan’ın en zayıf noktası. Duvarda gediği açan en kuvvetli hamle. Sistem, cumhurbaşkanını ve partisini, krizleri yönetemeyen, aksine daha da derinleştiren bir girdaba sürükledi. Üstelik muhalefetin de bir araya gelmesi, “kazanabilir” adaylar çıkarması için adeta kilit bir rol üstlendi. Yani, evdeki hesap çarşıya uymadı. Sadakate dayalı denge-denetleme mekanizmalarından yoksun cumhurbaşkanlığı sistemi ile rejimin otoriter eğilimi arttı, iddia edildiği gibi sorunlara hızlı çözüm üreten bir mekanizma da kurulamadı. Liyakatlerinden ziyade sadakatleri ölçütünde göreve getirilen bürokratlar, sık sık görevden almalar ve görev değişiklikleri ile yönetilmeye çalışılan bürokrasi sorunlara çözüm üretemiyor. Artık paralize olmuş bir bürokrasi, fiiliyatta işlevini yitirmiş bir AKP var.

Türkiye gibi rejimlerde iktidarın “gidici” olduğunu gösteren üç alamet var:

1) Elitler arası bölünme

2) İktisadi kriz neticesinde kaynak/rant dağıtımının zorlaşması

3) Bir araya gelmiş muhalefet.

Gelecek Partisi ve DEVA Partisi’nin kurulması iktidardaki bölünmenin en somut örnekleriydi. Öte yandan, iktidarın kırılganlığı giderek görünür hale geldiğinde, pastadan pay küçüldüğünde sadakat ağları da çözülmeye başlıyor. Azalan kaynaklar için veya kendini gemiden atmak için iktidara yakın çevrede yarış başlar. Patronaj ağları hep vardı ama mevcut sistemde kurumsallaştı ve küçük bir azınlığa hizmet etmeye başladı. Toplumun gittikçe artan bir kesimi ise her gün daha da yoksullaşıyor. AKP’nin vaat ettiği istikrar her gün yeni bir krizin açmazında güvencesizlik ve geleceksizlik hisleri ile olarak topluma geri dönüyor. Türkiye toplumu adeta “belirsizliğin şiddetinden kolektif depresyona” evrilen bir ruh halinde.

Meydanlardan, sandıklardan güç alan popülist iktidar için artık sandık önemli bir korku kaynağı. Öte yandan krizlerden beslenen ve krizi çözecek milletin gerçek temsilcisi olarak kendini konumlayan popülist yönetim tarzı da artık işe yaramıyor. Çünkü, ekonomik kriz artık insanların gündelik hayatını derinden sarsıyor ve iktidarın her hamlesi krizi daha da derinleştiriyor. Kaybedecek bir şeyi olmayan toplumun önemli bir kesimi içinse artık “korku eşiği” aşılmış durumda. Örtük bir şekilde yapılan iktidar eleştirileri artık yüksek sesle ve kameralar önüne taşmış durumda. Tüm bu tabloda, iktidar yorgun, kırılgan ve artık gitmeye hazır.

Ancak, tüm bu şartlarda dahi iktidarın uzun süre ayakta kalması da mümkün. Yani beklenenden daha güçlü bir direnç mekanizması ve kaynak ağı olabilir. Bu noktada muhalefet etme becerisi oldukça kritik ve seçim kazandıran stratejilere ihtiyaç var. İktidardaki popülistler seçmenlerine net bir mesaj verir: “Ben kaybedersem sen de kaybedersin. Ben yoksam kriz var, kaos var.” Muhalefete düşen ise adeta ip cambazlığıdır. Hem kendi seçmeninin memnun etmek hem de karşı tarafın seçmenini korkutmamak için ince bir ipin üzerinde ilerlemek. Muhalefet uzun bir süredir iktidarın ustalaştığı siyasal zeminin dışına çıkarak yeni siyasal tartışma alanları yaratabiliyor ve iktidara hedef şaşırtıyor. Ancak, aday stratejileri ve söylemler kadar mevcut şartlarda muhalefetin ortak ekonomi reçetesini sunabilmesi de oldukça önemli.

Metropoll’ün ekim ayı araştırmasına göre, halkın yüzde 64’ü ülkenin içinde bulunduğu ekonomik sorunları mevcut hükümetin çözemeyeceğini düşünüyor. “Muhalefet partileri iktidara geldiğinde halkın ekonomik sorunlarını çözemez” diyenlerin oranı ise yüzde 55. Yani krizin derinleşmesi ille de “Muhalefet sorunu çözer” anlayışını beraber getirmiyor. Bu nedenle, muhalefetin kazanabilmesi için krizin şiddetlendiği bugünlerde sadece “değişimin unsuru” değil, ülkenin dertlerinin “çaresi” olarak da seçmene kendini sunabilmesi gerekiyor.

Muhalefet tam da bugün,

“Güçlendirilmiş parlamenter sistem” önerisinin ekonomik iyileşmeye etkisini ve bu önerinin yurttaşların gündelik hayatlarına nasıl etki edeceğini halka somut bir biçimde aktarabilmeli.

Son dönemde yaşanan ekonomik ve siyasal krizin kaybedenleri ile daha etkin bağlar kurabilmeli. Toplumun dertlerinin taşıyıcısı olan, bunlara çözüm sunabilen ve ülkenin ekonomik sorunlarını çözebileceğine halkı ikna edebilmeli. Bunun için hazırlıkları yapılan ekonomi komisyonunun oluşturacağı reçetenin yanı sıra, ekonomi kurmaylarının daha ön planda olması ve ekonomiyi yönetebilir kadroların halka tanıtılması gerekiyor.

Tüm bu tabloda Türkiye’nin ihtiyacı olan adil ve demokratik değişim için teslimiyet ve rehavetin değil, titizlikle örülen bir gayret gerekiyor. Bu çaba ise yalnızca muhalefet partilerine değil hepimize düşüyor. “Başka bir ülke yok…”

Seren Selvin Korkmaz’ın yazısını Elif Özge Yalçın seslendirdi:

Bize destek olun

Medyascope sizlerin sayesinde bağımsızlığını koruyor, sizlerin desteğiyle 50’den fazla çalışanı ile, Türkiye ve dünyada olup bitenleri sizlere aktarabiliyor. 

Bilgiye erişim ücretsiz olmalı. Bilgiye erişim eşit olmalı. Haberlerimiz herkese ulaşmalı. Bu yüzden bugün, Medyascope’a destek olmak için doğru zaman. İster az ister çok, her katkınız bizim için çok değerli. Bize destek olun, sizinle güçlenelim.