Özgür gazeteciliğe destek olun
Search
Close this search box.

Ruşen Çakır yazdı: Muhalifin muhalife propagandası ya da “Bana duymak istediğim şeyleri söyle”

Cuma günü Metropoll Araştırma’nın başındaki Prof. Özer Sencar ile seçmen tercihlerindeki son durum üzerine bir yayın yaptım. Prof. Sencar, bir gün önce sosyal medyadan yaptıkları Kasım 2021 kamuoyu araştırmasından bazı verileri paylaşmıştı. Buna göre Cumhur İttifakı partileri, kararsız oyları dağıtıldıktan sonra yüzde 40’ı aşıyordu:

Bu rakamı çok bulan çok sayıda “muhalif” Prof. Sencar’ı iktidarla işbirliği yapmak vb. ile suçladılar. Benzer suçlamalar bizim yayının ardından da geldi ve tabii ki şaşırmadık. Zira Prof. Sencar, Erdoğan’ın seçim kazanmayı bildiğini hatırlatıyor, muhalefetin hâlâ yan yana durmamasını, ortak adayını belirlememesini eleştiriyor ve yine Erdoğan’ın seçim ekonomisi uygulayarak “baskın” bir seçime gidebileceğini ileri sürüyor ve muhalifleri “Hiçbir şey çantada keklik değil” diye uyarıyordu.

Üstünlük psikolojisi, kolaycılık ve tembellik

Haksızlık etmemek lazım, Prof. Sencar’ın söylediklerini önemseyenler ve muhalefet partilerine bu uyarıları dikkate almasını tavsiye edenler de var fakat çok sayıda “Olur mu öyle şey, Erdoğan kesin gidici, kimse moralimizi bozmasın, kafamızı karıştırmasın” tarzındaki yorumların epey baskın olduğu da ortada.

Neden böyle oluyor? Bunun sayılamayacak kadar çok nedeni var. Aklıma ilk gelen şu: Kendilerini muhalefette konumlandıranlar kendilerine bir “üstünlük” atfediyorlar; (tek) doğru ve haklı olduklarına inanıyorlar.

İkinci olarak siyasetin alabildiğine karmaşık ve çok boyutlu bir alan olduğunu görmek istemiyor, seçmen tercihlerini çok basit şeylerle açıklamaya çalışıyorlar. Örneğin “Ekonomi bu kadar kötüyken ve sorumlusu da Erdoğan iken bir daha seçilmesi imkansız!” diyorlar. Muhtemelen haklı çıkacaklar ama seçmen sadece ve sadece ekonomiye bakmıyor. Kaldı ki muhalefet partileri de ekonomiyi düzelteceklerine dair tatmin edici çıkışlar yapabilmiş değiller. Bir de Erdoğan’ın elinde artık geride ne kaldıysa, onunla “seçim ekonomisi”ne gitme ihtimali de hiç yabana atılabilecek bir şey değil.

Bir diğer neden de insanların tembelliğe teşne olması. “Zaten kazanılmış” bir seçim için ne zaman, ne enerji, ne de maddi imkan seferber etmeye gerek de yok; en fazla seçim güvenliği için sandık başlarını tutmak ve ıslak imzalı tutanakları almak yeterli olabilir. Ama bir seçim sadece seçim gecesi kazanılmıyor.

Bir de “gaza gelmek” ve “birbirini gaza getirmek” var. Bunu son cumhurbaşkanlığı seçimlerinde Muharrem İnce olayında görmüştük. Adı “İnce düşmanı”na çıkmış biri olarak o günleri uzun uzun hatırlatacak değilim. Fakat bu yazının başlığının bir kısmı o dönem yaptığım bir yayından:

İnce’nin mitingleriyle gaza gelen çok sayıda muhalif bir devrin kapandığına kani olmuş bir şekilde (ki içlerinde çok yakınlarım da vardı) en ufak bir eleştiri ve uyarıyı “Erdoğan işbirlikçiliği” ile suçlayıp erkenden kutlamalar yapıyordu. Sonraki hüsranı unutmak mümkün mü?

Kaybeden belli de kim kazanıyor?

Prof. Sencar’ın, yaptıkları araştırmalardan hareketle söylediği şeylerin çoğu aklıma yatmıyor ama yaptıkları işe saygı duyduğum için söylediklerini önemsiyor ve bunlardan hareketle düşüncelerimi, vargılarımı gözden geçiriyorum.

Uzun bir süredir vurguladığım gibi Erdoğan çoktan kaybetti ama kimin kazandığı/kazanacağı hâlâ meçhul. Siyasette “Eğer Erdoğan mağlupsa karşısındakiler de galip demektir” gibi önermelere yer olduğu kanısında değilim. Yani kazanmak isteyen(ler)in yoğun bir seferberlik içine girmesi ve toplumu da peşinden sürüklemesi gerekiyor ve an itibariyle hâlâ bu noktaya varabilmiş değiliz. Daha iyi bir Türkiye için iyimser ama gerçekçi olmak şart. Yoksa 2018’deki gibi durum pekâlâ mümkün olabilir.

Ruşen Çakır’ın önceki yazıları:

Otoriter rejimlerde direnerek ayakta kalabilmek için -Sürdürülebilir cesaret

Yazmasam olmazdı

Bize destek olun

Medyascope sizlerin sayesinde bağımsızlığını koruyor, sizlerin desteğiyle 50’den fazla çalışanı ile, Türkiye ve dünyada olup bitenleri sizlere aktarabiliyor. 

Bilgiye erişim ücretsiz olmalı. Bilgiye erişim eşit olmalı. Haberlerimiz herkese ulaşmalı. Bu yüzden bugün, Medyascope’a destek olmak için doğru zaman. İster az ister çok, her katkınız bizim için çok değerli. Bize destek olun, sizinle güçlenelim.