Özgür gazeteciliğe destek olun
Search
Close this search box.

Buzlar çözülmeden: Karlı ve buzlu hava bakan değişikliğini tetikledi, Gül gitti, Bozdağ üçüncü kez geldi

Karakışın etkisi altına giren ve buza kesen Türkiye’de dün gece sıcak ve hareketli saatler yaşandı. Gece yarısını bir buçuk saat geçe yayımlanan Resmi Gazete’de ilk göze çarpan “atamalar” bölümü oldu ve ilk sırada Adalet Bakanı Abdulhamit Gül’ün “affını istediği” ve yerine Bekir Bozdağ’ın atandığı yazıyordu.

Gül de bir tweet ile duyurdu istifasını:

Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan imzasıyla yayımlanan atama kararnamelerinin ilk sırasında bu bakan değişikliği, hemen ardında da Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) başkanlığında da değişikliğe gidildiğine ilişkin kararlar vardı.

Toplamda, 11 görevden alma ve atama kararı yer aldı Resmi Gazete’de.

Bekir Bozdağ: Üçüncü kez Adalet Bakanı

Adalet Bakanlığı koltuğuna üçüncü kez oturan Bekir Bozdağ, 1965’te Yozgat Akdağmadeni’nde doğdu. Uludağ Üniversitesi İlahiyat Fakültesinden mezun oldu. Yüksek lisansını Uludağ Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dinler Tarihi Anabilim Dalı’nda tamamladı. Ayrıca Selçuk Üniversitesi Hukuk Fakültesi’ni bitirdi. Fazilet Partisi’nin Yozgat örgütlenmesi içinde yer aldı, AKP’nin kuruluşu aşamasında ise il yönetiminde görev yaptı. 2007’de AKP MKYK üyeliğine seçildi ve Seçim İşlerinden Sorumlu Genel Başkan Yardımcılığı yaptı. Beş dönemdir milletvekili olan Bozdağ, 2007-2011 arasında AKP Grup Başkanvekilliği görevini üstlendi.

Başbakan yardımcılığı da yapan Bozdağ, Adalet Bakanı Sadullah Ergin’in bakanlıktan ayrılarak Hatay Belediye Başkanlığı’na aday olması üzerine ilk kez 2013’te Adalet Bakanlığı koltuğuna oturdu. Anayasa değişikliği öncesinde, adalet bakanlarının seçim tarihinden üç ay önce görevden ayrılması hükmü gereğince Mart 2015’te görevi bakanlık müsteşarı Kenan İpek’e bıraktı. Seçimlerin ardından tekrar aynı koltuğa oturan Bozdağ, ilk cumhurbaşkanlığı kabinesinde Gül’e bıraktığı koltuğunu şimdi yine devraldı.

Gül’ü istifaya götüren süreç

Adalet Bakanlığı’ndaki değişiklik, kabine içinde uzun süredir devam eden çekişmenin kaybedeninin Gül olduğunu ortaya koyuyor. 

İçişleri Bakanı Süleyman Soylu ile Gül arasında karşılıklı açıklamalarla yaşanan gerginlikler, yargıda hakimiyet kurma çalışmaları, Hazine ve Maliye Bakanlığı’ndan affını isteyen cumhurbaşkanının damadı Berat Albayrak’ın yargıda “İstanbul Grubu” olarak anılan hâkim-savcılar üzerindeki etkinliği ve bunun yarattığı tartışmalar, uzunca bir süredir medyanın ve kamuoyunun gündemindeydi.

İstanbul’un karı kabineyi gerdi

İstanbul’a yağan karın hayatı felç etmesi, açılamayan yollar ve yolların kapalı olduğu bu süreçte İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun bir balık restoranında İngiltere’nin Türkiye Büyükelçisi Dominick Chilcott ile yemek yediğine ve restorana geliş gidişine ilişkin MOBESE görüntülerinin medyada yer alması, kişisel hayatın dokunulmazlığı tartışmalarını alevlendirdi. Kameralar emniyete bağlı ve İçişleri Bakanlığı’nın sorumluluğunda. Soylu ile Gül arasında daha önce başlayan ve çözülmemiş gerilim ortada iken, MOBESE kayıtlarının ortaya çıkması üzerine Gül’den gelen açıklama, bakan değişikliğinin tetikleyicisi olmuşa benziyor.

“Delil üreten tezgâhlar, haysiyet cellatlığı”

Gül, konuya ilişkin şunları söylemişti:

“Geçmişte FETÖ’nün istihbarat ve veri madenciliğine verdiği özel önemi hepimiz biliyoruz ve bu çerçevede delil üreterek, tezgâhlarla, oluşturulan kumpaslarla nasıl insanların kişisel haklarını ihlal ettikleri, nasıl mahremiyet haklarını ihlal ettiklerini hepimiz gördük, yaşadık. Usulsüz dinlemeler, kişilerin mahrem görüntüleri, özel bilgilerin ifşa edilmesi, verilerin hukuk dışı yollarla ele geçirilmesi gibi tüm hukuk dışı bu fiilleri hep beraber yaşadık.

Hukuk devletinde esas itibarıyla haysiyet cellatlığı olmaz, itibar suikastı olmaz. Hukuk buna asla izin vermez, veremez, vermemelidir. Dijital kumpaslarla insanların hayatını tarumar eden, insanlara kumpas kuran, bu FETÖ’cü zihniyetin de asla ama asla unutulmaması gereken bir mücadele alanı olduğunu bir kez daha hatırlatmak isteriz.” 

Çatışmanın evveli

İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, hastanede yatan annesi Servet Soylu ile çekilmiş fotoğrafının altına küfürlü bir mesaj yazan kişinin adli kontrol şartıyla serbest bırakılması üzerine 20 Ocak 2021’de bir tweet atarak sitem etmişti:

“45 gündür anam hastanede. Annemle fotoğrafımın altına küfreden alçak mahkemeye çıkıyor ve adli kontrolle serbest. Ne yapmalıyım? Bakan olsam ne yazar? Millet, devlet işleriyle boğuşurken anasının namusuna sahip çıkamamak ne ifade eder? Tweetimle yeniden alınırsa da provokasyon sayacağım.” 

Bakan Gül’den yanıt

Soylu’nun paylaşımının ertesi günü, 21 Ocak’ta, Adalet Bakanı Abdulhamit Gül, Hâkimevi’nde düzenlenen 5. Yılında İstinaf Mahkemeleri Değerlendirme Toplantısı’nda, Soylu’ya yanıt olarak değerlendirilen şu sözleri sarf etmişti:

“Klavye başına geçip sosyal medyada bana her gün tutuklama siparişi verenlere sesleniyorum. Bu işleyişi beğenmeyen gider itiraz hakkını kullanır ama yargıya parmak sallayamaz. Yargı kimsenin sıfatına bakmaz, kanun önünde herkes eşittir. Yüce Meclis kişiye, olaya özgü kanun çıkarmıyor. İster yürütmede, ister yargıda görev üstlenmiş olalım, hepimiz yasa tenfiz memurlarıyız.”

Bursa’dan hukuk uyarısı

Gül, 20 Eylül 2021’de Bursa’da düzenlenen Adalet Bölge Değerlendirme Toplantısı’nda da hukukun üstünlüğünü öne çıkardığı konuşmasında şunları söylemişti:

“Yargı kararlarının eleştirilirken hâkimin, savcının dosya kapsamında yasaları uygulamakla vazifeli olduğunun hatırdan çıkmaması gerekiyor. Yargı ancak delille karar verebilir. Kendisi de bir anne, baba, eş, kardeş olan yargı mensubunun sanki bu vasıflardan hiç haberi yokmuş gibi hedefe oturtulmasını insaflı bulmadığımızı açıkça ifade etmek isterim. Doğru bilgiye dayanan yapıcı eleştiri yargının bağımsızlığına ve tarafsızlığına her zaman destek olur, güç verir. Ancak, adalet duygusu gibi yüce bir değerin etkileşim ve spekülasyon unsuru olarak kullanılmasını ise yapıcı eleştiriden tefrik ediyoruz. Bu noktada, ‘Yargıyı yargıya bırakın işini yapsın’ diyoruz.” 

ABD’den malvarlığına dondurma kararı 

Soylu ve Gül arasında açıklamalar üzerinden karşılıklı çatışmalar yaşansa da kabinenin iki üyesi, bir noktada aynı sorun ve yaptırımla karşı karşıya kaldı. ABD, 1 Ağustos 2018’de, Türkiye’de tutuklu bulunan rahip Andrew Brunson hakkındaki dava nedeniyle Soylu ve Gül’e yaptırım uygulama kararı aldığını açıkladı.

Yaptırım kararını Beyaz Saray Sözcüsü Sarah Sanders duyurdu:

“ABD Başkanı’nın talimatı doğrultusunda ABD Hazine Bakanlığı, ikisi de Pastör Brunson’ın gözaltına alınması ve tutuklanmasında önemli rol oynayan içişleri ve adalet bakanlarına yaptırım uygulamaktadır.”

Karara tepki gösteren Dışişleri Bakanlığı ise “Şiddetle protesto ediyoruz, saldırgan tutumun karşılığı gecikmeksizin aynıyla verilecektir” açıklamasında bulundu.

Abdulhamit Gül: Kamu Başdenetçisi Şeref Malkoç’un damadı

Abdulhamit Gül, Kamu Başdenetçisi Şeref Malkoç’un kızı İlknur Gül ile evli. İlknur Gül de halen Cumhurbaşkanlığı’nda çalışıyor. Gül çiftinin üç çocuğu var.

Gül, 1977, Gaziantep-Nizip’te doğdu. Nizip İmam Hatip Lisesi’ni, ardından da Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi’ni bitirdi. Serbest avukatlık yaptı.

AKP 4. Olağan Kongresinde MKYK üyeliğine seçildi. Seçim İşleri Başkan Yardımcılığı ve Yerel Yönetimlerden Sorumlu Genel Başkan Yardımcılığı görevlerinde bulundu.

25, 26 ve 27. dönemlerde Gaziantep Milletvekili seçilen Abdulhamit Gül, AKP’de genel sekreter olarak da görev yaptı. Anayasa değişikliğinin ardından 9 Temmuz 2018 tarihinde açıklanan Cumhurbaşkanlığı Hükümet Kabinesi’nde Adalet Bakanı olarak yer aldı ve görevden affı kabul edildiği 28 Ocak 2022 tarihine kadar bu görevini sürdürdü.

Kabine değişiklikleri: 2018’den beri yedi değişiklik yapıldı

10 Temmuz 2018’de Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı olarak atanan Zehra Zümrüt Selçuk, 21 Nisan 2021’de cumhurbaşkanı kararıyla görevinden alındı. Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı, 2021’de Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı olarak ikiye ayrılmıştı. Bakanlıkların ayrılmasının ardından Aile Bakanlığı’na Derya Yanık, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’na ise Vedat Bilgin getirildi.

10 Temmuz 2018’de Ticaret Bakanı olarak atanan Ruhsar Pekcan, eşiyle ortak olduğu şirketten kendi bakanlığına 9 milyon TL’nin üzerinde dezenfektan satın alması tepkilere yol açınca görevden alındı ve yerine 21 Nisan 2021 tarihinde Mehmet Muş atandı.

10 Temmuz 2018’de Hazine ve Maliye Bakanı olarak atanan Berat Albayrak, 10 Kasım 2020’de “görevden affını” istedi ve “görevden af” kavramı ilk kez siyasi literatüre girdi. Görevden affı kabul edilen Albayrak’ın yerine 10 Kasım 2020 tarihinde Lütfi Elvan atandı.

Elvan ile Cumhurbaşkanı Erdoğan faiz konusunda fikir ayrılığına düştü. Erdoğan, 17 Kasım 2021 tarihinde yaptığı AKP grup konuşmasında isim vermeden Elvan’ı eleştirdi. Elvan yaklaşık bir yıl görevde kaldıktan sonra cumhurbaşkanı kararıyla 2 Aralık 2021 tarihinde görevden alındı ve yerine Nureddin Nebati getirildi.

2018 yılında Milli Eğitim Bakanı olarak göreve başlayan Ziya Selçuk, 6 Ağustos 2021 tarihinde görevden alındı, yerine Mahmut Özer getirildi. Kulislere yansıyanlara göre, eğitimdeki “çift başlılık” ve bakan olarak istediklerini yapamaması Selçuk’un görevinden istifa etmesinin (affını istemesinin) temel nedenleri arasındaydı.

2018 yılında Ulaştırma ve Altyapı Bakanı olarak atanan Mehmet Cahit Turhan, 28 Mart 2021 tarihinde görevden alındı ve yerine Adil Karaismailoğlu getirildi. Turhan’ın görevden alınma sebebinin ise zamansız yapılan Kanal İstanbul ihalesi olduğu kamuoyuna yansıdı.

Bize destek olun

Medyascope sizlerin sayesinde bağımsızlığını koruyor, sizlerin desteğiyle 50’den fazla çalışanı ile, Türkiye ve dünyada olup bitenleri sizlere aktarabiliyor. 

Bilgiye erişim ücretsiz olmalı. Bilgiye erişim eşit olmalı. Haberlerimiz herkese ulaşmalı. Bu yüzden bugün, Medyascope’a destek olmak için doğru zaman. İster az ister çok, her katkınız bizim için çok değerli. Bize destek olun, sizinle güçlenelim.