Özgür gazeteciliğe destek olun
Search
Close this search box.

Hamilelik taahhüdü imzalıyor, broşür dağıtıyor, velileri kapıda karşılıyorlar: Öğretmenlerin özel okul çıkmazı

Türkiye’de özel öğretim kurumunda görev alan 162 bin 215 öğretmen var. Öğretmenlerin birçoğu atama yapılmadığı için özel öğretim kurumlarında çalışmak zorunda kalıyor. Bazı kurumlarda öğretmenlere broşür dağıttırılırken bazı kurumlarda “hamilelik taahhüdü” imzalattırılıyor. Özel Sektör Öğretmenleri Sendikası (Öğretmen Sendikası) Genel Sekreteri Hüseyin Aksoy ve eğitim danışmanı, yazar Şafak Coştu özel öğretim kurumlarında çalışan öğretmenlerin neler yaşadıklarını, yöneticilerin, velilerin ve öğrencilerin tutumlarını Medyascope‘tan Buket Topaktaş’a anlattı.

Milli Eğitim Bakanlığı’nın (MEB) “Milli Eğitim İstatistikleri-Örgün Eğitim 2020-2021” verilerine göre Türkiye’de, 18 milyon 85 bin 943 öğrenci örgün eğitim alıyor. Öğrencilerden 15 milyon 194 bin 574’i resmi, 1 milyon 310 bin 605’i özel ve 1 milyon 580 bin 764’ü ise açık öğretim kurumlarında okuyor.

Verilere göre özel öğretim kurumlarındaki öğrencilerin toplam örgün eğitim içindeki oranı yüzde 7,9. Bu oran okul öncesi eğitim için yüzde 15,8, ilkokul için yüzde 5,1, ortaokul için yüzde 6,1, ortaöğretim için de yüzde 11.

Örgün eğitim kurumlarında görev alan öğretmen sayısı ise 1 milyon 112 bin 305 oldu. Bu öğretmenlerin 950 bin 90’ı resmi okullarda, 162 bin 215’i özel okullarda görev alıyor. MEB’e bağlı resmi okullarda çalışmak isteyen öğretmenler, Kamu Personel Seçme Sınavı’na (KPSS) girmek zorunda çünkü KPSS’den aldıkları puanlar doğrultusunda atanıyorlar.

2020 ve 2021 KPSS puanlarıyla başvuruda bulunan 15 bin öğretmenin ataması, 31 Ocak 2022’de AKP Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın katıldığı bir törenle yapıldı. Fakat eski Milli Eğitim Bakanı Ziya Selçuk Temmuz 2021’de yaptığı açıklamada, 2019 ve 2020’de KPSS’ye girmiş atama bekleyen potansiyel aday sayısının 500 bin 41 olduğunu söylemişti.

Selçuk’un ardından göreve gelen Milli Eğitim Bakanı Mahmut Özer de geçtiğimiz günlerde bir açıklamada bulundu. Özer, “Öğretmen ataması yapacağız. Bununla ilgili çalışmalarımız devam ediyor. Çok fazla gençlerimizi bekletmeden güzel haberleri paylaşırız. Şu an çok detaya girmiyorum ama ‘atama olmayacak’ spekülasyonunu ortadan kaldırmış olalım. Atama olacak” dedi. Özer, atama sayısı ve tarihine ilişkin bilgi vermedi.

Yeterli atama sayısının yapılmaması öğretmenlerin yaşadığı en büyük problemlerden. Öğretmenler atanmak için yıllarca beklemek zorunda kalabiliyor. Bunun sonucu birçok öğretmen özel öğretim kurumlarına yöneliyor. Özel öğretim kurumlarında çalışan öğretmenlerin büyük bölümü ise kötü şartlar altında çalışıyor.

Sendikadan kuruma baskın

Özel öğretim kurumunda görev alan öğretmenlerin çoğu resmi tatil günlerinde izin kullanamıyor. Öğretmenler resmi tatil günlerinde ya kuruma çağırılıyor ya da çevrimiçi derslere katılıyor. Özel Sektör Öğretmenleri Sendikası sosyal medya hesabından, kar yağışı nedeniyle valiliklerin aldığı karar doğrultusunda okulların tatil edildiği dönemlerde birçok özel öğretim kurumunda eğitime ara verilmediğini duyurmuştu. 19 Mart’ta İstanbul’daki bir kuruma baskın düzenleyen sendika üyeleri, polis çağırarak tutanak tutulmasını sağlamıştı.

“Özel sektör bir mecburiyet”

Özel öğretim kurumlarında çalışan öğretmenlerin neler yaşadıklarını, velilerin ve öğrencilerin tutumlarını Özel Sektör Öğretmenleri Sendikası Genel Sekreteri Hüseyin Aksoy ve eğitim danışmanı, yazar Şafak Coştu ile konuştuk.

Atama sayısının yeterli olmadığını belirten Hüseyin Aksoy, her yıl 15-20 bin kişinin atanmasının, ülkenin ihtiyacını karşılamadığını ve atama bekleyen öğretmenlerin sayını azaltmadığını söyledi.

“Atanamayan öğretmen yok, bütün öğretmenler eğitim aldıktan sonra öğretmendir” diyen Aksoy, devletin yeterli atama yapmayarak öğretmenler arasında rekabet yarattığını ve “öğretmenler yetersiz” algısıyla “atanabilmiş öğretmen”, “atanamamış öğretmen” gibi sıfatlandırmalara gidildiğini belirtti.

Aksoy, “Öğretmenler mesleklerini yapmak için özel sektöre yöneliyorlar, özel sektör bir mecburiyet” dedi.

“Öğretmenler işsiz kalmamak için özel kurumlarda çalışıyor”

Devlet okullarının niteliğinin düşürüldüğünü belirten Şafak Coştu ise sözleşmeli ve ücretli çalışan öğretmenlere dikkat çekti. Coştu, “Öğretmenler devlet okullarında çalışmak istiyor ama atama yapılmıyor. ‘Sözleşmeli öğretmenlik’ diye bir kavram çıkarıldı. Sözleşmeli öğretmenlikte eş durumu yapılamıyor. Görev süresince ne eşiniz sizin yanınıza ne de siz eşinizin yanına gidebiliyorsunuz. ‘Ücretli öğretmenlik’ diye bir kavram ortaya atıldı. Devlet okullarında çalışan öğretmenlerin çoğu eğitim fakültesi mezunu bile değil” dedi. Coştu, birçok öğretmenin işsiz kalmamak için özel öğretim kurumlarında çalıştığını söyledi.

Hamilelik taahhüdü imzalatılan öğretmenler var

Hüseyin Aksoy, özel öğretim kurumlarında çalışan öğretmenlerin yaşadığı en büyük problemlerden birinin güvencesizlik olduğunu belirterek, öğretmenlere belirli süreli iş sözleşmesi imzalatıldığını söyledi:

“Belirli süreli iş sözleşmesi, sözleşme dolduğunda işsizsiniz demek. Bu da öğretmende baskı oluşturuyor. Öğretmen, patronu ve velileri mutlu etme hissiyatı içerisinde çalışıyor.”

Sınıf öğretmeni olduğunu belirten Coştu ise bazı öğretmenlere “hamilelik taahhüdü” imzalatıldığını gördüğünü aktardı. Coştu, “Kimi özel okulların hamilelik taahhüdü imzalattığını biliyorum. ‘Dört yıl boyunca hamile kalmayacaksın ve sınıfını bırakmayacaksın’ diye kağıt imzalatıyorlar. Hastalanmak gibi bir lüksünüz zaten yok” diye konuştu.

Mobbing uygulanıyor

Şafak Coştu da Hüseyin Aksoy da özel öğretim kurumlarında öğretmenlere uygulanan mobbinge dikkat çekti.

Aksoy, “Çok yoğun mobbing var, bunun sebebi de güvencesiz olmak. Yasalarda biz cezai anlamda İş Kanunu’na tabiyiz. Devlet cezalandırma noktasına geldiğinde yasaları bizim üzerimizde uygularken haklarımız konusunda görmezden geliyor. Bu denetimsizliği de patronlar çok iyi kullandığı için yoğun bir mobbing var” dedi.

Öğretmenlerin telefon numaralarının velilere verildiğini belirten Coştu, “Mobbing hem yöneticinizden hem öğrencinizden hem de velilerden oluyor. Özel okulda yapılan en büyük mobbinglerden biri veliye, öğretmenin numarasını vermek. Bir problem varsa okul aranır, randevu talep edilir. Önceden ‘Eti senin kemiği benim’ diye öğrenciler öğretmenlere verilirdi. Şimdi öğretmenler veliye o şekilde veriliyor. Veliler, gece 12’ye kadar öğretmeni arama hakkına sahipler ve telefonu açmazsanız yöneticinizden sert bir uyarı alabilirsiniz, telefonu her saatte açmak zorundasınızdır” diye konuştu.

Öğretmenlere broşür dağıttırılıyor

Çalışma saatlerine dikkat çeken Aksoy, öğretmenlere ders vermek dışında işler yaptırıldığını aktardı. Hüseyin Aksoy, “Bir öğretmenin çalışma saati ek derslerle 40 saati geçmez ama haftalık 65-70 saat derse giren arkadaşlarımız var. İşten sonra çalıştırmalar var. Kurumdan kuruma değişmekle birlikte veli aramaları, broşür dağıtımları, okulun başka etkinlikleri için hazırlık yaptırma, eşya taşıtma, çay servisi de yaptırılıyor” dedi.

Öğretmenlerin maruz kaldıkları Aksoy’un anlattıklarıyla sınırlı kalmıyor. Şafak Coştu, bazı kurumlarda öğretmenlere su bile verilmediğini söyledi: “Öğle arası yok, yemeğinizi çocuklarla birlikte yiyorsunuz ama zaten yiyemiyorsunuz çocuklarla ilgileniyorsunuz. Bazı okullarda kantin ve damacana yok ve dışarı çıkıp su alma hakkınız da yok, sizi susuzluğa da mahkum ediyorlar.”

Veliden 140 bin lira alıp, öğretmene 5 bin lira veriyorlar

Özel öğretim kurumlarının eğitim ücretleri değişiklik gösteriyor. Coştu, 15 bin liraya da 140 bin liraya da özel öğretim kurumu olduğunu, öğretmenlerin ise yaklaşık 5 bin lira maaş aldığını belirtti. Coştu, şöyle konuştu:

“15 bin liraya da 140 bin liraya da özel okul var. 140 bin liralık özel okuldan çıkan çocuğu da 15 bin liralık özel okuldan çıkan çocuğu da devlet okulundan çıkan çocuğu da aynı sınava sokuyorsunuz. Bu da toplumda bir kutuplaşmaya neden oluyor ve hiçbir kontrol yok. 140 bin lira alan okul, öğretmenine çok para veriyor sanıyorsunuz ama en düşük maaşları zincir okullar veriyor, ortalama 5 bin lira civarı maaş alıyorlar. Hatta kimi okul asgari ücret 4 bin 253 lira olduğu ve daha az veremeyecekleri için bankadan yatırıyorlar, bir miktarını ise elden geri alıyorlar.”

Hüseyin Aksoy da öğretmenlerin aldığı maaşa dikkat çekerek, “Önceden ‘Özel sektörde öğretmenin alacağı taban maaş kamu dengi okullardaki öğretmen maaşından az olamaz’ diye bir ibare vardı. Bunun kaldırılması ve ataması yapılmayan öğretmen sayısının çok olmasıyla birlikte patronlar maaşları düşürebildikleri kadar düşürüyorlar” dedi.

Veliler, çocuklarını neden özel okula gönderiyor?

Öğretmenlerin birçoğu atama yapılmadığı için özel öğretim kurumlarında çalışmak zorunda kalıyor. Peki, veliler çocuklarını neden özel okula gönderiyor?

Aksoy, velilerin neden özel öğretim kurumlarını tercih ettiğini şöyle açıkladı:

“Birincisi, sınav odaklı bir sistem ve yoğun bir rekabet var. Velilerin çoğunda kamu okullarının bu rekabeti karşılayacak programa sahip olmadığı düşüncesi hakim. İkincisi, velilerin bir çoğu kamusal eğitimin bilimsel, laik düzlemden saptığını düşünüyor. Üçüncüsü, kamusal eğitimde tam olarak ücretsiz değil. Birçok veli çocuğun yol parasını, yemek ücretlerini, sınava hazırlık için kursa gönderilmesi gibi giderleri topladığında özel okula göndermeye yakın bir tablo çiziyor. Bunun sonucunda özel sektör cazip geliyor.”

Velilerin öğretmenlere karşı tutumu nasıl?

Şafak Coştu, eğitimin dört ayaklı bir masa olduğunu, çocuklarını ücret karşılığında özel öğretim kurumlarına gönderen bazı velilerin de yöneticiler gibi öğretmenlerin üzerine gittiğini vurguladı.

Coştu, akran zorbalığı yapan bir öğrencisinin velisini görüşmek için okula çağırdığında neler yaşandığını şöyle anlattı:

“Öğrenci, öğretmen, veli ve yönetici ile eğitim dört ayaklı bir masa. Veliler yöneticiden aldığı güçle her şeyi kendilerinde hak buluyorlar. Bir öğrencim akran zorbalığı yapıyordu, velimi okula davet ettim ve veli silahla müdürün üzerine yürüdü. Müdür de bana, ‘Bu çocuk ne yaparsa yapsın ses çıkarmayacaksın’ dedi. Bazı veliler son derece saygısız davranıyorlar çünkü şunu hissediyorlar, ‘bu kişiye yöneticisi saygı duymuyor, ben para veriyorum, niye saygı duyayım.'”

“Velilere müşteri gibi davranıldığı için öğretmenle yabancılaşıyorlar”

Bilinçli velilerin olduğunun altını çizen Hüseyin Aksoy ise bu durumun aslında bütün öğretmenlerin problemi olduğunu söyledi:

“Özel sektörde velilere müşteri gibi davranıldığı için velilerde süreç içinde öğretmenle kurduğu ilişkiye yabancılaşıyor. Veli, eğitim veren bir bireyle değil, parasının karşılığında hizmet sunan biriyle konuşuyormuş gibi davranabiliyor ama bilinçli veliler de var. Bu eğitimin metalaştırılmasıyla ilgili. Para ve paranın karşılığında satın alınmış bir hizmet söz konusu özel sektörde.”

“Öğrencim 100 dolar rüşvet teklif etti”

Coştu, velilerin ve yöneticilerin öğretmenlere karşı olan tutumlarının öğrencileri de etkilediğini, gözetmen öğretmen olarak görev aldığı sınavda bir öğrencinin kendisine rüşvet teklif ettiğini aktardı.

Öğrencinin kendisine 100 dolar teklif ettiğini belirten Coştu, o anları şöyle anlattı:

“Sınav gözetmenliği yaparken bir çocuk beni yanına çağırdı, ‘Şu sorunun cevabı ne’ dedi. Cevabı söylemedim ve çocuk cebinden 100 dolar çıkararak, ‘Bir daha düşün’ dedi. Bu çocuk 4. sınıf çocuğu, 10 yaşında ve cebinde 100 dolar var. Okula neden 100 dolarla gönderiliyor, 10 yaşında rüşvet vermeyi kimden öğreniyor bunlar soru işareti. Bu çocuğa hiçbir şey yapma hakkınız yok çünkü özel eğitim kurumlarında ödül yok, ceza yok, hiçbir şey yok. Bir yerde zorbalığı, rüşveti beslemiş oluyoruz.”

“Eğitim fırsat değil, haktır”

Yaşanılanlar karşısında öğretmenlerin haklarını devletin koruması gerektiğini vurgulayan Şafak Coştu, mobbing konusunda şikayet merci oluşturulması gerektiğini belirtti.

Özel okul sayısındaki artışa dikkat çeken Coştu, “Eğitimde fırsat eşitliği deniliyor, eğitim fırsat değil, bir haktır. Parası olan iyi eğitim alsın, olmayan almasını savunmuş oluyorsunuz. Merkezi sınav sistemine geçilmesi gerekiyor yoksa adaletsizlik oluyor. Eğitim bir ülkenin temel taşıdır” dedi.

“Taban maaş olmalı”

Hüseyin Aksoy, sendika olarak taban maaş çalışmalarının olduğunu aktardı. “Bir patronun öğretmenine asgari ücret ve altı teklif edememesi lazım” diyen Aksoy, “Çalışma koşullarının denetim altına alınması, kamusal eğitimin niteliğinin yükseltilmesi gerekli. Öğretmen mesleğinin itibarsızlaştırılmasının önüne geçecek söylemlerin gerçekleştirilmesi ve belirli süreli iş sözleşmesinin kaldırılması lazım. Sigortasız çalıştırma engellenmeli. Kısacası devlet, devlet olarak yapması gerekenleri yapmalı” dedi.

Öğretmenlerin sendikalı olma noktasında kaygı duymamaları gerektiğini belirten Aksoy, “Sendikalı olmak anayasal bir hak, suç değil. Öğretmenlerin gücü birliktelikten gelecek” diye konuştu.

Bize destek olun

Medyascope sizlerin sayesinde bağımsızlığını koruyor, sizlerin desteğiyle 50’den fazla çalışanı ile, Türkiye ve dünyada olup bitenleri sizlere aktarabiliyor. 

Bilgiye erişim ücretsiz olmalı. Bilgiye erişim eşit olmalı. Haberlerimiz herkese ulaşmalı. Bu yüzden bugün, Medyascope’a destek olmak için doğru zaman. İster az ister çok, her katkınız bizim için çok değerli. Bize destek olun, sizinle güçlenelim.