“Ağrı AK Gençlik’in sahur coşkusu”nun düşündürdükleri

Ruşen Çakır, Ağrı’da AKP Gençlik kollarının düzenlediği sahur etkinliğinin yarattığı tartışmayı yorumladı.

Spotify’dan dinleyebilirsiniz:

Yayına hazırlayan: Burak Siperli

Merhaba, iyi günler. Adalet ve Kalkınma Partisi Gençlik Kolları tarafından Ağrı’da düzenlenen bir sahur etkinliği. “Sahur etkinliği” de ilginç bir lâf olacak, ama öyle. Bunun videosu konuşuluyor. 

Önce AKP Gençlik Kolları Başkanı Eyüp Kadir İnan –o Ankara’daki genel başkan, yani bütün Gençlik Kolları’nın genel başkanı– belli ki Doğu Anadolu’da bir tura çıkmış. Iğdır’a, Ağrı’ya, Erzurum’a gitmiş.

Şu sahurda görüntüsünü gördüğünüz kadınlar def çalıyorlar. Kahvaltı diye geçiyor, ama sahur yani.

Onun görüntülerini paylaşıyor ve şöyle diyorlar: “Ağrı böyle coşku dolu bir sahur sofrası bugüne kadar görmedi.” Ama daha sonra eski AKP milletvekili Mehmet Metin Erbaş’ın, “Ya, dikkat edin, böyle şeyler paylaşmayın. Partiye zarar veriyorsunuz” demesi üzerine video kaldırılmış; ama biliyorsunuz, artık sanal âlemde istediğiniz kadar kaldırın, bu video her yerde dolaşıma girdi ve üzerinden bir tartışma çıktı. En son olarak da şu anda görüyorsunuz: Ağrı’nın AKP’li Belediye Başkanı –eski Baykalcı– Savcı Sayan, bir açıklama yaparak, “Ne büyütüyorsunuz? Hepi topu yirmi bir bin liralık bir sahur düzenlendi. Bu aslında, işte Ekrem İmamoğlu’nun İstanbul’da yaptığı ulaşım zammını gündemden düşürmek için olayın üzerine gitmek. Gençler dağa mı çıksaydı? Kılıçdaroğlu’nun otel masrafı daha fazla” diyerek savunmaya çalıştı.

Şimdi neresinden bakarsanız bakın, üzerine saatlerce konuşulabilecek bir olayla karşı karşıyayız — bütün yönleriyle. Öncelikle bu olayın kendisi: Sahur. Yani insanın herhalde aklına sahur denince en son gelecek bir görüntü.

Sahur etkinliği, 600-700 kişinin birlikte sahur yapması, müzikler — belli ki bir otelde yapılıyor. Bu düzenleniyor ve yani Ramazan, sahur, iftar, oruç… bütün bu kavramlarla bir araya getirdiğiniz zaman, şu görüntülerle ne kadar uyuşuyor? Herkesin takdirine bırakmak lâzım, ama Ramazan ve özellikle oruç olayı, nefsin terbiyesi anlamında söylenir. İnsanların bir anlamda yokluğu tanıması, tatması anlamında söylenilir. Yani bir tevâzudur, bir şükretme hâlidir. 

Ama şu hâliyle bakıldığı zaman, bu faaliyet Ramazan’daki sahur olayına ne kadar uyuyor? Tamam, diyelim ki uyuyor. İnsanlar özgür, tabii ki özgürler. İktidar partisi –ülkenin bu denli bir ekonomik krizde olduğu–, gençlerin, özellikle öğrenci gençliğin –ki buradaki sahur etkinliğindekilerin çoğu üniversite öğrencisiymiş, öyle diyorlar– yaşam şartlarının, barınma imkânlarının ne derece sorumlu olduğunu bildiğimiz bir dönemde, iktidar partisinin ülkenin normal şartlarda daha yoksul olduğunu düşündüğümüz bir ilinde –Ağrı’daki– faaliyetinin bununla çok ciddî bir çelişki oluşturduğu ortada. Yani bir yanda insanlar, ekmek zammı, şu zammı bu zammı, her şey ayçiçek yağı kuyruğu derken, bir diğer yanda da lüks bir otelde sahur yapan gençler var ve eğleniyorlar. 

Tabii ki eğlenmek herkesin hakkı. Ama burada iş tamâmen siyâsetin alanına giriyor — ki zâten kendileri de apar topar bu görüntüleri ortadan kaldırmaya kalkıyorlar. Buradaki sorun şu: Bu görüntüleri yaratmak mı? Yani bu olayı yaratmak mı? Yoksa bu olayın duyulmasını engellemek mi? Yani şu pek yapılmadı. “Ya, niye böyle şeyler yapıyorsunuz? Millet ne der?” denmiyor. “Niye bunu yayınlıyorsunuz? Böyle şeyleri paylaşmayın.” Yapacaksanız yapın, ama paylaşmayın. Tahmin ediyorum ki paylaşmasalar bile bu olayın, bu etkinliğin görüntüleri bir şekilde sosyal medyaya düşerdi. Ardından gelen olay da Savcı Sayan’ın açıklaması. Savcı Sayan bu son Post-truth çağında, yani hakikat sonrası çağın en önemli özelliklerinden birisi olan, “Öyle diyorsunuz ama, bir de şuna bakın.” Bunun İngilizcesi “What Aboutism”. “Öyle diyorsunuz ama” videosu çekmiş. O videoda, “Gençler dağa mı çıksaydı? CHP’nin faaliyetleri daha pahalı. Biz burada hepi topu, yirmi bir bin lira ödedik” diyor — ki faturasını da paylaştı. Hemen savunmaya geçiyor ve tabii ki, demin başta da söylediğim gibi, “Bunu yaparak, Ekrem İmamoğlu’nun zamlarını gündemden düşürmek istiyorlar” diyor.

Kimsenin bir şey yaptığı yok aslında. Eğer bu videoyu paylaşmasalardı ya da paylaştıktan sonra apar topar kaldırmasalardı, sosyal medyanın bu kadar öne çıktığı bir çağda bu olay çok fazla konuşulmazdı. Ben de bu yayını yapmazdım. Şimdi bakıyorsunuz –yani derler ya? İlk düğmeyi yanlış iliklediğiniz zaman hep öyle devam eder–, ilk andan îtibâren giden bir zincir söz konusu. Böyle bir faaliyetin yapılması, bunun paylaşılması, bu paylaşımın iptal edilmesi, aslında iptalin ardından da, yapılanın, “Ne var kardeşim? Başkaları neler yapıyor” diyerek anlatılmaya çalışılması ve bütün bunların bir de Türkiye’nin Ağrı ilinde olması… 

Daha önce büyükşehirlerde, AKP’nin içerisinde yer alan birilerinin çocuğu ya da birtakım yerlerde görevli olan gençlerin lüks hayatlarının görüntüleri ya da uyuşturucu kullanımı gibi görüntüler çıkmıştı. Onlar da bayağı bir ilgi ve tepkiye neden olmuştu.

Şimdi bu olay daha farklı tabii; ama Ağrı’da yaşanan böyle bir olayla, aslında ülkenin dört bir yanındaki AKP’lilerin hayatlarından çok da fazla şikâyetçi olmadıklarını gördük. Yani bu zincirin içerisinde olduğunuz zaman, hayat size pekâlâ güzel görünebiliyor. Bunu bir kere daha gördük. 

Yani nasıl bir uçurumun oluştuğunu herhalde Ağrı’da görüyoruz. Oraya baktığımız zaman, Ağrı’daki üniversite öğrencilerinin ya da öğrencilerin ya da gençlerin hepsinin öyle bir hayat sürdüğünü herhalde düşünmüyoruz. Türkiye’de de gençlerin hepsi böyle bir hayat sürmüyorlar. Ve burada da açıkça şu gözüküyor: Eğer siz sırtınızı iktidâra dayarsanız, orada sahurunuz da eğlenceli olur. Başka hayâtınızı idâme ettirmeniz de daha kolay olur. Bunu bize gösterdi. Tabii bunun bir başka yönü de şu — onu da vurgulamak lâzım: Hâlâ AKP iktidârı, bütün bu sorunlara rağmen, bütün ekonomik krize rağmen, hâlâ bir şebekeyi, kendi etrafındaki kişileri, gençleri, yaşlıları, iş insanlarını, şunları bunları bir şekilde tatmin edebiliyor. Onların ihtiyaçlarını karşılayabiliyor. Onların gönlünü alabiliyor. Bunu gösteriyor bize aslında bu video. 

Ve hani söylenen, “Neden hâlâ AKP’ye oy veriyorlar?” –öyle bir soru var, biliyorsunuz–, çünkü burada da gördüğünüz gibi, AKP’li olunduğu zaman birtakım imkânlardan tam anlamıyla mahrum olmadığınız da ortaya çıkıyor.

Ve aslında bu kaldırılan video bize, Ağrı gibi ülkenin en doğudaki en uzak yerlerinden –ve hep böyle yoksullukla algılanan bir şehirde- çekilen videoda görülenler, bize Türkiye’deki eşitsizliklerin sâdece sınıfsal olmadığını, aynı zamanda bunun büyük ölçüde de iktidarla kurulan ilişkiye bağlı olduğunu gösterdi ve bu anlamıyla bakıldığı zaman, bu olay gerçekten Türkiye’yi anlamak için, Türkiye gerçeklerini görebilmek için çok elverişli bir fırsat sunuyor bize. Hem olayın kendisi, hem olayın ardından gelen tepkiler ve bu tepkiler üzerine yapılan hareketler, manevralar ve tabii ki en sonunda da Savcı Sayan’ın açıklaması, bize AKP gerçeğini bütün yönleriyle gösteriyor. 

Yani şimdi şunu mu diyeceğiz? Tabii yapsınlar, çünkü Kılıçdaroğlu da lüks otelde kalmıştı. Yani bir yanlış olduğunu söylemiyor. Yanlış olduğunu ileri sürdüğü başka bir şeyi söyleyerek kendini savunmaya çalışıyor. Ama savunma ihtiyâcı duyması bile, başlı başına ortada bir sorunun olduğunu bize gösteriyor. Yıllar önce İslâmî hareket üzerine çalışmalarıma 80’li yıllarda başladığımda, 1990 yılında Âyet ve Slogan’ı yazdığım zaman, orada, önümüzdeki dönemin trendleri, eğilimleri, İslâmî hareketlerinde çıkacak eğilimler derken, bunun en başına tüketimi koymuştum. 

80’li yıllarda İslâmî kesimin tüketim arayışında yeni yeni bir şeyler ortaya çıkıyordu. Özellikle tesettür üzerinden kadınlara yönelik bir tüketim meselesi vardı. Ama şimdi görüyoruz ki, tüketim toplumu, din îman ayırmadan bütün herkesi kuşatmış durumda. Sonuç olarak, o videoda izlediğiniz genç kadınların çoğunun başörtülü, tesettürlü olmasının belli bir yerden sonra artık hiçbir anlamı kalmadı. Tüketim toplumu herkesi, laik, seküler, İslâmcı, şeriatçı herkesi aynı potada eritti. Ve şu andaki mücâdele de aslında görüyoruz ki devleti ele geçirip, iktidârı ele geçirip, toplumu yukarıdan aşağı İslâmîleştirmeden ziyâde, iktidârı ele geçirip iktidârın nîmetlerinden istifâde etmek, daha fazla istifâde etmek ve hattâ yalnızca kendilerinin istifâde etmesi üzerine düğümlenen bir siyâsî savaş var. 

Bu video bunun ilk örneği değildi. Anladığım kadarıyla sonuncu örneği de olmayacak. Bu video bize nasıl herkesin bir tüketim çılgınlığı içerisinde buluştuğunu gösteriyor.

İkincisi, iktidârın yaşadığı bütün zorluklara rağmen kendi çevresinin birtakım ihtiyaçlarını da, lüks de olabilse karşılamaktan henüz tam anlamıyla mahrum olmadığını gösteriyor. Ve bu türden ilişkilerin, hâlâ birilerinin iktidarla iç içe geçmesi gerçeğini bu türden kaynak dağıtımıyla sürdüğünü bize gösteriyor. Evet, söyleyeceklerim bu kadar, iyi günler.

Bize destek olun

Medyascope sizlerin sayesinde bağımsızlığını koruyor, sizlerin desteğiyle 50’den fazla çalışanı ile, Türkiye ve dünyada olup bitenleri sizlere aktarabiliyor. 

Bilgiye erişim ücretsiz olmalı. Bilgiye erişim eşit olmalı. Haberlerimiz herkese ulaşmalı. Bu yüzden bugün, Medyascope’a destek olmak için doğru zaman. İster az ister çok, her katkınız bizim için çok değerli. Bize destek olun, sizinle güçlenelim.