Özgür gazeteciliğe destek olun
Search
Close this search box.

Tayvan’ı bisikletle dolaştım

Oğuz Solak, Tayvan’dan bildiriyor.

Güney Tayvan’da bir akşamüstü, dağ başındaki bir tapınağın merdivenlerinin altında dururken, alana bir anda beş-altı tane siyah araç giriyor. İnsanlar, lüks siyah araçlardan bir hışımla iniyor ve etrafta bir koşuşturma başlıyor. Kimseden çıt çıkmıyor. Bahçenin ortasında kamyon kasasına benzeyen metal bir kutu var. Kutunun ortasında ise kartondan oyuncak bir ev. İnsanlar kartondan evin etrafında bir dikdörtgen oluşturup, onu ateşe veriyorlar. Arkadaşlarımdan birisi yarı ciddi biçimde “Acaba başımıza bir şey mi gelir mi?” diye soruyor.

Tayvan’ın kuzeyinden güneyine bir başıma bisikletle gittiğim bu geziye çıkmadan önce böyle bir manzaraya tanıklık etmeyi beklemiyordum. Ancak yedinci günün sonunda arkadaşlarla kendimizi burada bulduk. Gördüğümüz kartondan ev yakma töreni aslında Taoist cenaze törenlerinin bir parçasıydı.

Şubat ayında Tayvan’ın en kuzeyindeki Taipei’den güneye doğru sekiz günlük bir geziye çıktım ve Tainan şehrine kadar beş gün bisikletle yol aldım. Adanın batısını boydan boya görmemi sağlayan bu yolculuğu gün gün anlatmak istiyorum. Ancak ilk olarak Tayvan’ın coğrafi özelliklerinden söz etmek gerekiyor.

Tayvan hakkında bazı bilgiler

Tayvan, Çin’in güneydoğusunda yer alan adalardan oluşuyor ve ana ada 35 bin 808 kilometrekarelik bir alanı kapsıyor. Adanın doğu bölgesi, adayı diklemesine kesen dağlarla kaplıyken, batıda ise ovalar var. Adada tropik iklim görülse de özellikle kuzey bölgesi kış aylarında soğuk olabiliyor. Doğu sahili çok daha güzel bir manzaraya sahip. Dolayısıyla bisikletle adayı turlayanlar genellikle doğu sahilini tercih ediyor. Ancak, ben daha önce bisikletle uzun mesafe gitmediğim için daha düz olan batı sahilinde yol almayı tercih ediyorum.

1. Gün: Büyük duvar resimleri ve bir dağ kasabasında mahsur kalmak

Yola çıkmadan bir gün önce, pazar günü bir haftalığına kiraladığım bisikletimi teslim aldım. Tayvan’da hem yabancı hem de yerli turistlerin bisiklet veya motosikletle adayı turlaması çok alışılmış bir durum. Dolayısıyla, bazı bisiklet markalarının bayileri, bu iş için özel üretilmiş huandaoçı’ları (ada turu bisikleti) kiralama fırsatı sunuyor.

Bisikletimi ilk beş gün için 2800 Yeni Tayvan Doları (NTD) ödeyerek kiraladım. Bu, yaklaşık 1453 TL’ye denk geliyor. Beş günden sonraki her gün için de 300 NTD (155 TL) ödemek gerekiyor. Bisiklet, 10’ar kiloluk iki çantayla beraber geliyor. Yolculuğunuz bittiğinde bisikletinizi ada üzerindeki herhangi bir yetkili bayiye teslim edebiliyorsunuz. 

Bir pazartesi sabahı saat 06:30’da yola çıktım. Planım, Taipei’deki nehri takip ederek şehri güneybatıya doğru terk etmekti. Taipei’de nehir kenarları, duvarlarla şehrin kalanından izole edilmiş ve boydan boya park olarak kullanılmakta. Muhtemelen bir afet önlemi olan bu durum, nehir kenarında bisiklet sürmeyi de kolaylaştırıyor. Parkta ilerlerken, kendimi daha önce hiç görmediğim bir yerde buluyorum. İnci Küpeli Kız, Belleğim Azmi ve Son Akşam Yemeği gibi ünlü tabloların muhtemelen yerel bir sanatçı tarafından yapılan, büyük boyutlardaki farklı yorumlarını görüyorum. Mesela Belleğin Azmi’nde saat yerine pizza, Son Akşam Yemeği’nde İsa ve havarileri yerine Budist tanrıları var.

Sıradışı resimleri gördükten sonra saatlerce nehir kenarında bisiklet sürmeye devam ediyorum. Hedefim, akşam olmadan güneybatıdaki Hsinchu (Şincu) şehrine ulaşmak. Haritadan takip ettiğim rotanın eğimine dikkat etmemek gibi bir hata yapıyorum ve kendimi dağlara tırmanırken buluyorum. İlk şehirler arası bisiklet yolculuğuna çıkan birisi olarak, yokuş çıkmakta zorlanıp yürüyorum. Bir yandan endişelenmeye de başlıyorum. Hava ufak ufak yağmur sinyalleri veriyor.

En sonunda yokuşlar azalıyor ve bisikletime yeniden biniyorum. Saat 3 civarı haritadan gördüğüm Guanxi (Guanşi) isimli bir kasabada mola vermek istiyorum. Mola sırasında yağmur yağmaya başlıyor. Geceyi burada geçirmek zorunda olduğumu fark ediyorum. İnternet üzerinden kalacak bir yer bulamayınca oturduğum kafenin sahibine soruyorum ve bana sokağın karşısındaki bir kitapçının ikinci katında bir yatak olduğunu söylüyor. Günü 71 kilometre yol gidip, 454 metre tırmanarak tamamlıyorum. Geceyi eski, Japon usulü ahşap binadaki kitapçıda bir yer yatağında geçiriyorum.

Guanxi’de geceyi bir kitapçıda geçiriyorum.

2. Gün: Rüzgar, bitmemiş yollar ve köpekler

Sabah erkenden Guanxi kasabasını terk edip Hsinchu’ya doğru yola çıkıyorum. Önce Zhubei, ardından Hsinchu’ya varıyorum. Öğle yemeğini burada yedikten sonra, şehirde yapılacak pek bir şey olmadığına karar veriyorum ve Miaoli şehrine doğru yola çıkıyorum.

Hsinchu, Tayvan’da rüzgarlı havasıyla bilinen bir şehir. Ben de Miaoli’ye giderken burasının rüzgarından nasibimi alıyorum. İlk olarak kendimi kamyonların olduğu sahil yolunda buluyorum ancak yolun hemen dışında bir de bisiklet yolu var. Bisiklet yolu, Hsinchu ve Miaoli arasındaki rüzgar türbinlerinin yanından geçiyor. Dolayısıyla çok fazla rüzgara maruz kalıyorum. Ayrıca, yolun bazı kısımları tamamlanmadığı için çıkmaz yollara sapıp çok zaman kaybediyorum.

Hsinchu’nun rüzgar türbinleri

En sonunda sahilden uzaklaşıp, akşam üzeri düz ovada tarlaların ve evlerin arasından geçiyorum. Burası çok sessiz ve huzurlu ancak bu huzur ara ara muhitteki köpekler tarafından bozuluyor. Birkaç kez kovalanıyorum. En nihayetinde hafif bir boyun ağrısı eşliğinde Miaoli’ye varıyorum.

3. Gün: Bir aile işletmesi ve zorlu yolculuk

Miaoli, adadaki etnik azınlıklardan Hakkalar’ın yoğun olduğu yerleşimlerden birisi. Burada Hsin Hsin adındaki 72 yıllık bir aile işletmesinde kalıyorum. Otelin sahibi yaşlı çift, ikinci jenerasyonmuş. Soyadları “Luo” olduğu için müşteriler onlara “Luo Baba” ve “Luo Anne” diye hitap ediyorlarmış. Luolar, oteli kızlarıyla birlikte işletiyorlar. Oda ve banyolar eski tarzda döşenmiş. Otelin ortak alanı bir müze gibi. Eski eşyaların bir kısmı burada sergilenmiş. Luolar, Türkiye’den geldiğimi duyunca çok seviniyorlar. Türkiye’yi yıllar önce ziyaret etmişler. Geziden getirdikleri lambalar ve Safranbolu evi maketleri ortak alanda duruyor. Luo Baba ve Luo Anne’yle Çince konuşabildiğimiz kadar konuşuyoruz ve bana çok yardımcı oluyorlar. Mioali’deki en iyi Hakka restoranlarının yerini söyleyen Luo Anne, bisikletle seyahat ettiğimi duyunca meyvelerden oluşan bir yolluk bile hazırlıyor.

Luo çifti, 72 yıllık aile otelini işletiyor.

Sabah yağmura yakalandığım için Miaoli’yi terk etmem öğleden sonrayı buluyor. Taichung’a (Taycong) gitmek için yola çıkıyorum ancak bisiklet yolunu bulmakta zorlanıyorum. En sonunda bir köprünün altında, evlerin ve tropik bitkilerin arasındaki daracık, sıradışı bir yoldan tırmanıyorum ve kendimi bir anda şehrin dışında, dağlarda buluyorum. Hava kapalı ve etraf kopkoyu yeşil yapraklı bitkilerle dolu. Yokuşlardan bir inip bir çıkarken, bir gün önceki hafif boyun ağrısı geri geliyor ancak yola devam ediyorum. Bazen nehir kenarında kimsenin olmadığı bir bisiklet yolundan gidiyor, bazen anayola sapıyorum. Boyun ağrım giderek artıyor ve dayanılmaz bir boyuta geliyor. 54 kilometrelik yolun 23. kilometresinde trene biniyorum. Taichung’da bir gün dinlenmeye ve sıklıkla boynuma astığım fotoğraf makinesini bundan sonra sadece çantada taşımaya karar veriyorum. 

4. Gün: Tayvan’ın ortası

Taichung, Tayvan’ın ortasında yer alıyor. Adı da Tayvan’da yer alan “Tai” ve “orta” (chung) kelimelerinin birleşiminden oluşuyor. Yani adının anlamı “Tayvan’ın ortası”. Zaten adada yer alan Taipei (Tai+kuzey), Tainan (Tai+güney), ve Taitung (Tai+doğu) gibi şehirlerin adı da Çince’deki yönlerden ve Tayvan kelimesinden geliyor. Bu şehirlerin isimlerinin anlamını Türkçe’ye çevirecek olursak “Tayvan’ın kuzeyi”“Tayvan’ın güneyi” gibi adlarla karşılaşabiliriz.

Taichung, 2 milyon 800 binlik nüfusuyla Tayvan’ın kalabalık şehirlerinden birisi. Buraya ikinci kez geliyorum ve altı sene öncesinden çok farklı bir izlenim ediniyorum. Şehrin artık aktif bir metro hattı var. Öte yandan Taichung çok daha düzenli görünüyor. Taichung Ulusal Tiyatro binasının bulunduğu bölge yeni gökdelenlerle dolu ve adadaki şehirlerin kalanından oldukça farklı görünüyor. Japon mimar Toyo Ito tarafından tasarlanan Taichung Ulusal Tiyatrosu çok etkileyici bir yapı.

Taichung Ulusal Tiyatrosu

Taichung’da bir gün boyunca bisiklete ara verip, şehri geziyorum. Bir süredir gitmek istediğim Gökkuşağı Köyü’nü (Rainbow Village) ziyaret ediyorum. Tayvanlı sanatçı Huang Yung-fu tarafından eski askeri lojmanların dönüştürülmesiyle ortaya çıkan yapı, turistler arasında son derece popüler. Eski askeri lojmanların terk edilmesiyle canı sıkılan Huang, kendi evinden başlayarak yıllar içinde bütün mahalleyi rengârenk resimlerle boyamış ve ortaya Gökkuşağı Köyü çıkmış.

Rainbow Village

5. Gün: Chiayi’ye yolculuk

Cuma sabahı Taichung’dan Chiayi’ye (Ciayi) doğru yola çıkıyorum. Önümde 100 kilometrelik bir yol var. Taichung’dan itibaren hava hem daha güneşli hem de daha sıcak. Üstelik arazi de son derece düz. Dolayısıyla gezinin kalanında daha rahat yolculuk ediyorum. Bütün gün düz yollarda ilerliyor, kasabalardan geçiyorum. Ara ara yüksek hızlı tren görüş alanıma girip, hızlıca geçiyor. Bir ihtiyacım olduğunda tapınaklara veya polis karakollarına gidiyorum. Duyduğuma göre Tayvan hükümeti polis karakollarından bisikletle yolculuk edenlere yardımcı olmalarını istemiş. Adada bisiklet yolculuğuna çıkarsanız, su, tuvalet veya yağmurdan korunma gibi bir ihtiyacınız olduğunda karakollara gidebilirsiniz.

Molalar hariç altı saatlik bir yolculuğun ardından Chiayi’ye varıyorum. Yolculuk olabildiğince rahat geçiyor. Bir yerde “spektaküler” bir sarmısak heykeli görüyor ve fotoğrafını çekiyorum. Bu vesileyle çeşit çeşit yiyecek, karpuzdan çıkan çocuk gibi heykellerin sadece Anadolu’ya özgün olmadığını görüyorum ancak dört günlük bir yolculuğun ardından ilk kez bir sebze heykeline rastladığımı da belirtmeliyim.

Spektaküler bir sarmısak heykeli

Chiayi, Tayvan’ın güney yarısında yer alan küçük bir şehir. Dünya yemeklerine ilgi duyanlar bu şehrin adını daha önce duymuş olabilir. Zira Netflix’te yer alan bir sokak yemekleri belgeselinde de bir bölüm tamamen Chiayi’nin mutfağını tanıtıyor. Belgeselde de yer alan, balık kafasından yapılan bir çorbanın servis edildiği restoranı ziyaret ediyorum. Restoranın şehirde birbirine çok yakın şubeleri var ve merkez şubesinin önünde sürekli olarak uzun kuyruklar var. Burada yemek yemek istiyorsanız saatlerce sırada beklemeniz gerekebilir.

Chiayi Gece Pazarı

6. ve 7. Gün: Güneye varış

Chiayi’de bir gece geçirdikten sonra cumartesi öğleye doğru yola koyuluyorum. Chiayi ve gitmek istediğim Tainan arasındaki mesafe 70 kilometre. Güneşli, ılık bir hava ve önümde düz bir yol var. Dört saatlik bir yolculuğun ardından Tainan’a varıyorum. Haritadan 121 metrelik bir tırmanış yaptığımı görüyorum ancak bu pek hissedilmiyor.

Tainan, bir milyon 800 bin nüfuslu büyük bir şehir. Havası kuzeye göre çok daha sıcak ve güneşli. Burada burslu olarak yüksek lisans yapan diğer Türk arkadaşlarla buluşup beraber vakit geçiriyoruz. Cumartesi akşamı Tainan’a varır varmaz bisikletimi bayiye teslim ediyorum. Aslında pazartesi günü daha Kaohsiung şehrine gidecektim ancak orada çok fazla vakit geçiremeyeceğim için trenle gitmeyi tercih ediyorum.

Pazar günü motosikletlerle Tainan dışındaki Wusanto Parkı’na gidiyoruz. Burası şehirden uzak, doğanın tadını çıkarabileceğiniz bir yer. Daha sonra dağlara tırmanıp, pek kimsenin gitmediği bir göl kenarına doğru yola koyuluyoruz. Gölün o kadar güzel görünmesine rağmen kimsenin neden gitmediğini yolda anlıyoruz. Yol oldukça dar ve tehlikeli. Biz de ufak bir kaza atlatıyoruz. Neyse ki kimseye bir şey olmuyor.

Geri dönüp dağdan aşağıya inerken, yol kenarında etkileyici bir tapınak görüyoruz. Bu tapınağa erişmek için araçlarımızı park ettikten sonra oldukça dik ve uzun merdivenleri çıkmamız gerekiyor. Etrafta köpeklerden başka kimsecikler yok. Tam ayrılmak üzereyken, aşağıda araçları park ettiğimiz bahçenin ortasındaki metal kasayı ve ortasındaki kartondan evi fark ediyoruz. Ne olduğunu anlayamadan bahçeye siyah araçlar dalıyor ve en başta anlattığım cenaze ayini yapılıyor.

Tainan’dan ertesi sabah ayrılıp Kaohsiung’a gidiyorum. Orada geçirdiğim kısa sürenin ardından trenle Taipei’ye dönüyorum. Böylece sekiz günlük gezim son buluyor.

Beş gün bisiklet sürerek 300 kilometre yol katettiğim gezinin ardından adayı daha iyi tanıdığımı düşünüyorum. Taichung’daki değişim, kuzey ve güneyin havasındaki farklılık beni çok şaşırtıyor. Kuzeydeki yağmur ve kapalı havaya çok fazla alıştığımı fark ediyorum. Bir sonraki bisiklet turunu daha güzel ve zorlu olan doğu sahilinde yapmaya ve bir başka zamanda da Miaoli’ye gidip Luo ailesini ziyaret etmeye karar veriyorum. 

Bize destek olun

Medyascope sizlerin sayesinde bağımsızlığını koruyor, sizlerin desteğiyle 50’den fazla çalışanı ile, Türkiye ve dünyada olup bitenleri sizlere aktarabiliyor. 

Bilgiye erişim ücretsiz olmalı. Bilgiye erişim eşit olmalı. Haberlerimiz herkese ulaşmalı. Bu yüzden bugün, Medyascope’a destek olmak için doğru zaman. İster az ister çok, her katkınız bizim için çok değerli. Bize destek olun, sizinle güçlenelim.