Özgür gazeteciliğe destek olun
Search
Close this search box.

Antalya’da 8 Mart eylemine katılan beş kadın avukata kamu davası: “10 yaşındaki kızımla gittim, aklıma böyle bir şey gelmezdi”

Avukatlar Ahmet Çevik, Gülnur Yılmaz, Gülseren Öngün, Mehtap Yılmaz Uçar ve Nur Deniz Toklu, 8 Mart Dünya Kadınlar Günü’nde Antalya’da yapılan protestoya katıldı. Polislerin sert müdahalesi sonucu gözaltına alınan avukatların hakkında bugün (26 Mayıs) kamu davası açıldı. Medyascope‘a konuşan avukat Gülseren Öngün şaşkınlığını, “10 yaşındaki kızımla gittiğim barışçıl bir eylemde olanlar aklıma, hayalime gelmezdi” sözleriyle dile getirdi.

Antalya Barosu’na kayıtlı beş avukat hakkında Antalya 8. Asliye Ceza Mahkemesi tarafından “2911 sayılı Toplantı, Gösteri ve Yürüyüş Kanunu’na muhalefet ettikleri” gerekçesiyle kamu davası açıldı. Avukatlardan Gülseren Öngün, o günü ve sonrasında yaşananları Medyascope‘a şöyle anlattı.

“10 yaşındaki kızımla gittim, aklıma böyle bir şey gelmezdi”

19.00’da yarım saatlik bir basın açıklaması yapacaktık. Normalde her sene oraya gideriz, polislerle uzlaşı sağlanır ve biz de eylemin ardından eğlenceye geçeriz. Hatta ben o gün oraya 10 yaşındaki kızımla gittim. Aklıma, hayalime böyle bir şey gelmezdi. Bu yıl ne olduysa hepimize karşı çok agresif bir tutum sergilendi. LGBTİ+ bireyler de aramızdaydı. Özellikle onlara karşı büyük bir alerjileri olduğunu düşünüyorum. Ben oraya gittiğimde çoktan biber gazı sıkılmıştı.”

“Polise anayasal hakkımızı kullandığımızı söyledim”

Öngün, olaylar sırasında polislerle yaptığı konuşmaları ise şöyle aktardı:

O sırada dört arkadaşımız gözaltına alınmış. Polise ‘Lütfen arkadaşlarımızı geri verin, dağılacağız zaten’ dedik. Yani yürüyüş falan olmayacak. ‘Hayır kesinlikle vermiyoruz’ dediler. Müzakere için bazı polislerle konuşmaya çalıştım, ‘Zaten izin almadınız’ dediler. İzin almamıza gerek olmadığını, anayasal hakkımızı kullandığımızı söyledim. Dört arkadaşımızı verselerdi yürümeyecektik. Olayların büyümesi için kışkırtma yapıldı ve beklenildi. Parkta duran insanları tekmeleyerek gözaltına aldılar. Özellikle kadın polis memurları, kadınların saçlarını yoluyordu. Hepimiz şoktaydık.”

“Tek başıma dururken 11 polis üstüme çullandı” 

Öngün, sözlerini şöyle sürdürdü:

Daha sonra yine çeşitli arbedeler yaşandı. Benim de tek başıma dururken üzerime 11 polis çullandı ve bir anda beni otobüse bindirdiler. O sırada başka bir arkadaşımın üzerinde de altı polis vardı. Hem tekmeleyip hem çekiyorlardı. Otobüse o şekilde alınmamız çok gücüme gitti o anda. O ana kadar neredeyse canavarlaşan polislerin hepsi emniyete girildiği anda birer beyefendi ve hanımefendiye dönüştü. Tavırları bir anda değişti.”

“Gözaltı boyunca ağladım”

Öngün, gözaltı sürecini gözleri dolarak anlattı: 

“Gözaltı boyunca ağladım. ‘Bunun sonu nereye gidecek’ diye korktum. İçeride beklerken detaylı arama yapacağız dediler. Detaylı arama çıplak aramaya kadar varabilen bir şey. Sonrasında sadece üst araması oldu ama sürekli üzerimizde baskı oluşturmaya çalıştılar. ‘Yakınlarınıza haber verebileceksiniz’ denmişti. Telefonlarımıza erişemediğimiz için gece yarısına kadar yakınlarımıza haber veremedik. Fiili bir gözaltıydı ve emniyetten ancak gece 02:00’de çıkabildik.”

“Sindirme ve korkutma amaçlı”

Dava açılması Öngün için sürpriz olmuş:

Biz kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verilir diye düşünürken iddianame hazırlanmış, hepimiz toplantı ve yürüyüş kanununa muhalefetten şüpheliyiz. Tamamen sindirme ve korkutma amaçlı. Emekçi kadınlar gününde kadın avukatları gözaltına alıyorlar. Daha sonra da polislerin bizden şikayetçi olduklarını duyuyoruz.”

“Avukat olduğumuz iddianameyi hazırladıktan sonra akıllarına geliyor”

Öngün, iddianamenin hazırlanma ve dava sürecini ise şöyle anlattı:

Şu an mücadele eden 40 avukatız, organize bir şekilde dayanışma halindeyiz. Bizi avukat olarak yargılıyorlarsa önce Adalet Bakanlığı’ndan izin almaları gerekiyor. Böyle bir soruşturma izni alınmadığı halde hakkımızda iddianame hazırlıyorlar. Daha sonra baroya yazı göndermişler, ‘Biz bunları yargılıyoruz, siz de disiplin soruşturmanızı yapın’ diye. Yaptığımız görüşmelerden anladığımız baro tarafından ‘Böyle bir şeye lüzum yok’ şeklinde bir yanıt verilecek. Yani iddianameyi hazırladıktan sonra avukat olduğumuz akıllarına geliyor. Her yaptıkları iş gibi eksik ve yanlış.

“Kadın avukatlar tarafından temsil edilmek istiyoruz”

Davada kadın avukatlar tarafından temsil edilmek istediklerini söyleyen Öngün, “Duruşma en erken kasım ayında ve büyük bir salonda yapılacak. Kadın avukatlar tarafından temsil edilmek istiyoruz ve bunu talep ediyoruz” diye konuştu.

Bize destek olun

Medyascope sizlerin sayesinde bağımsızlığını koruyor, sizlerin desteğiyle 50’den fazla çalışanı ile, Türkiye ve dünyada olup bitenleri sizlere aktarabiliyor. 

Bilgiye erişim ücretsiz olmalı. Bilgiye erişim eşit olmalı. Haberlerimiz herkese ulaşmalı. Bu yüzden bugün, Medyascope’a destek olmak için doğru zaman. İster az ister çok, her katkınız bizim için çok değerli. Bize destek olun, sizinle güçlenelim.