Özgür gazeteciliğe destek olun
Search
Close this search box.

Sosyal demokrasinin kalesi İsveç’te neden aşırı sağ kazandı?

İsveç’te düzenlenen genel seçimlerin ardından parlamento çoğunluğunu elde eden aşırı sağ ve merkez sağ partiler, yeni hükümeti kurmak için çalışmalara başladı. Peki İsveç’te sağın zaferinin altında neler yatıyor? Ülkeyi gelecekte neler bekliyor? Stockholm Üniversitesi Türkiye Araştırmaları Enstitüsü Direktörü Paul Levin ile konuştuk.

İsveç’te 11 Eylül Pazar günü düzenlenen genel seçimleri sağ partilerden oluşan koalisyon kazandı. Sosyal demokrat Başbakan Magdalena Andersson, “Parlamentoda bir veya iki sandalye avantajları var. Bu zayıf bir çoğunluk ama yine de çoğunluk” dedi ve istifa edeceğini söyledi. Andersson’un seçim yenilgisini kabul etmesinin ardından Ilımlı Birlik Partisi’nin lideri Ulf Kristersson “işleri halledebilecek bir hükümet kurmak için” çalışmalara başladıklarını duyurdu.

Açıklanan son rakamlara göre Andersson liderliğindeki merkez sol koalisyonu parlamentoda 173 sandalye kazanırken, sağ blok ise 176 sandalye elde etti. Kurulacak hükümette, artan çete saldırılarına karşı kampanya yürüten ve aşırı sağcı bir parti olan İsveç Demokratları (SD) da yer alacak. Oyların sayımı henüz tamamlanmasa da sonuçta bir değişiklik olması beklenmiyor.

Magdalena Andersson

Seçimleri kazanan sağ blok, dört partiden oluşuyor: İsveç Demokratları, Ilımlı Birlik Partisi, Hıristiyan Demokratlar ve Liberaller.

Seçimlerden üçüncü çıkmalarına rağmen yeni hükümeti Ilımlılar’ın kurması ve liderleri Kristersson’un başbakan olması bekleniyor. Çünkü ana muhalefetteki İsveç Demokratları’nın lideri Jimmie Akesson, dört partinin de tam desteğine sahip değil.

Avrupa’nın göçmenlere en fazla imkân sağlayan ülkelerinden biri olarak bilinen İsveç’te göçmen karşıtı bir partinin hızlı yükselişi pek çok insanı şoke etti. Başbakan Andersson, seçim yenilgisine dair konuşmasında pek çok İsveçlinin seçim sonuçlarından duyduğu endişeyi anladığını ve paylaştığını söyledi: “Endişenizi anlıyorum ve paylaşıyorum.”

İsveç Demokratları, ülkeyi, Avrupa Birliği’nin (AB) en sert göçmen politikasına sahip olan üyesi haline getirmeyi vaat ediyor. Bu vaade dini veya cinsel yönelim temelli sığınma başvurularını reddetmek de dahil.

Parti ayrıca göçmenlere sağlanan ekonomik imkanları ortadan kaldırmayı ve polise belirli bölgelerde suç şüphesi olmadan arama yapma hakkı da tanıyan geniş yetkiler vermeyi vaat ediyor.

İsveç’te sağ neden yükseliyor?

Stockholm Üniversitesi Türkiye Araştırmaları Enstitüsü Paul Levin ile İsveç gibi hoşgörüsü ile bilinen bir ülkede aşırı sağın yükselişini konuştuk. Levin, öncelikle İsveç’in demografik yapısına yönelik bir perspektif sundu:

“Aslında İsveç’te böyle bir partinin yükseldiğini görmemek benim için daha büyük bir sürpriz olurdu. İsveç uzun süre dünyanın en cömert iltica politikalarından birini uyguladı. 20. yüzyılın ikinci yarısı ile 21. yüzyılın çoğunda çok sayıda mülteci kabul etti. Bu durum İsveç’te nüfus yapısını birkaç nesil boyunca kökten değiştirdi. Yurtdışı doğumlu İsveçlilerin oranı 1960 yılında yüzde dört iken, bugün bu oran yüzde 20. İsveç nüfusunun üçte biri yabancı kökenli, 45 yaşın altındakiler için bu oran yüzde 40.”

Paul Levin

İsveç’e gelen mültecilerin artık çoğunlukla komşu Finlandiya’dan değil Bosna, Şili, Somali, Irak, Afganistan ve Suriye gibi çatışma içindeki ülkelerden geldiğinin altını çizen Levin, İsveç’in Amerika Birleşik Devletleri (ABD) gibi farklı ulusların erime potası haline gelemediğini söyledi:

“Barınma konusunda ciddi ayrışmalar var. Entegrasyon politikası diğerlerine kıyasla pek çok alanda başarılı olsa da özellikle gençlerin iş piyasasından ve toplumsal dışlandığını hissetmesi gibi giderek büyüyen sorunlar var. Son yıllarda çeteleşme sebebiyle ölümcül silahlı saldırılarda dramatik bir artış oldu ve bu medyada geniş yer buldu. Önceki yıllarda pek çok medya kuruluşu ve siyasi parti cömert bir iltica politikasının faydaları olduğu kadar bedelleri de olduğu gerçeğini kabul etmedi. En büyük muhafazakâr parti Ilımlı Birlik Partisi sola kaydı. Bu benim görüşüme göre hayranlık verici olsa da aynı zamanda sahayı sağ popülistler için boş bıraktı. 2014 yılında İsveç Demokratları zaten yüzde 12’nin üzerine çıkmış ve istikrarlı bir şekilde büyüyordu.”

Levin’e göre İsveç, 2015 ve 2016 yıllarında kişi başına Türkiye’nin kabul ettiği kadar mülteci kabul etti. Göçmen krizinin sonucunda çete suçlarının artmasıyla pek çok parti oylarını İsveç Demokratları’na kaptırmamak için söylem ve politika değişikliğine gitse de İsveçli seçmen diğer partilere yönelmedi. Levin, İsveç Demokratları üyesi siyasetçilerin neo-Nazi hareketlerle ilişkilerine rağmen partinin yükselişinin devam etmesini ise şöyle yorumladı:

“İsveç’in pek çok insanın düşünebileceği kadar istisnai ve ilerici olduğunu sanmıyorum. Sağcı milliyetçiliğin yükselişine herhangi bir ülke kadar açığız. Partinin yükselişinin ardında yatan sebep önceleri ana akım partilerin, medyanın ve uzmanların entegrasyona dair sorunları inkâr etmesiydi. Bugün ise pek çok diğer partinin İsveç Demokratları’nın çizgisine yaklaşması, onlara seçmen gözünde saygınlık ve güvenilirlik verdi.”

Ülkede sağın yükselişi devam edecek mi?

Levin, ülkede sağın yükselişinin nereye kadar devam edeceğini ve İsveç Demokratları’nın ne kadar kalıcı olacağına dair ise şu ifadeleri kullandı:

“Diğer tüm partiler İsveç Demokratları’nın yükselişi ile başa çıkmaya çalıştı. Eğer onları mağlup etmenin kolay bir yolu olsaydı çoktan bulunurdu. Cas Mudde gibi siyaset bilimciler, merkez sağın aşırı sağ söylemlerini kopyaladığında onları ancak güçlendirdiğini iddia ediyor. Bu doğruysa, İsveç Demokratları’nın yükselmesini beklemeliyiz. Ancak bu örneğin İsveç’e düpedüz uyduğuna tamamen katılmıyorum. İsveçli pek çok seçmen silahlı saldırılardaki, çete şiddetindeki artışın ve bir dizi entegrasyon zorluğunun ciddi sorunlar olduğunu düşünüyor. Eğer ana akım partiler de bu sorunları ciddiye aldıklarını gösterip bunlara karşı iyi politikalar getiremezse, ırkçı bir geçmişleri olmasına rağmen insanlar bu sorunları uzun süre boyunca gündeme getiren tek partiye oy verecek.”

Bize destek olun

Medyascope sizlerin sayesinde bağımsızlığını koruyor, sizlerin desteğiyle 50’den fazla çalışanı ile, Türkiye ve dünyada olup bitenleri sizlere aktarabiliyor. 

Bilgiye erişim ücretsiz olmalı. Bilgiye erişim eşit olmalı. Haberlerimiz herkese ulaşmalı. Bu yüzden bugün, Medyascope’a destek olmak için doğru zaman. İster az ister çok, her katkınız bizim için çok değerli. Bize destek olun, sizinle güçlenelim.