Özgür gazeteciliğe destek olun
Search
Close this search box.

Kılıçdaroğlu başörtüsü videosuyla bize aslında neler söyledi?


Sosyal medya hesabından bir video mesaj yayınlayan CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu, “Başörtüsü meselesini toplum olarak aşma, geride bırakma zamanı” dedi.

Helalleşme çağrısını yineleyen Kılıçdaroğlu, “Burada bizim de yanlışlarımız oldu geçmişte. Değişmeyi ve öğrenmeyi bildik. Şimdi bir sonraki aşamaya geçme zamanı” mesajını verdi.

CHP, kanun teklifini Meclis’e sundu.

Kılıçdaroğlu, aslında neler söyledi?

Hangi mesajları verdi?

Ruşen Çakır yorumluyor.

Yayına hazırlayan: Gülden Özdemir

Merhaba, iyi günler. Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, dün sabah Halk TV’de İsmail Küçükkaya’nın konuğuydu. İsmail, yakın zamanda Halk TV’ye geçti ve bayağı da konuşuldu transferi. Zâten biliyoruz ki Halk TV, muhâlefetin, özellikle de CHP’lilerin en çok ilgi gösterdiği kanal. Burada Kılıçdaroğlu birçok şey konuştu; ama esas bombayı şöyle patlattı: “Çok önemli şeyleri akşam anlatacağım ve oradan tüm Türkiye’ye sesleneceğim” dedi. İsmail’e konuk olduğu yayında bir tür fragman sundu bize. Nasıl denir? Öncesinden söyledi ya da teaser deniyor buna. Böyle bir şey yaptı. Bir medya kuruluşunda dâvetliyken, başka bir medyanın reklamını yaptı: Kendi medyasının. Bu zâten ilginç bir durum. Artık siyâsetçiler kendi medyalarını kendileri inşâ ediyorlar ve biz gazetecilere çok da fazla ihtiyaçları kalmayabilir. Bunu bir not olarak düşelim.

Her neyse. Akşamleyin saat 21.00’da oturduk, bekledik, Twitter’a girdik ve Kılıçdaroğlu’nun videosunu gördük. Kılıçdaroğlu orada başörtüsüyle ilgili bir şeyler söyledi. Halbuki çok değişik beklentiler vardı. Bir tür müşterek bahis bile açıldığı söylenebilir. Dendi ki: “Yoksa adaylığını mı açıklayacak? Ya da başka şeyler, yeni büyük iddialar, yolsuzluk iddiaları mı olacak? Büyük meydan okuyuşlar mı olacak?” denirken; bir baktık başörtüsü yasağının tam anlamıyla kaldırılmasını, başörtüsünün serbest bırakılmasının yasal düzenlemeye kavuşturulmasını talep ediyor Kılıçdaroğlu. Videoda onu gördük. Nitekim bugün de tek maddelik bir yasa teklifi verdiler ve burada görevinin gerektirdiği kıyâfetler hâricinde, kadınların kıyâfetlerinde özgür olduğunu vurgulayan bir yasa teklifini verdiler. 

Şimdi çok yapmadığım bir şeyi yapmak ve bu videoyu dakika dakika ele almak istiyorum. Dakika dakika diyorum; ama zâten video üç-üç buçuk dakikalık bir şey. Çok uzun değil. Fakat bu kısa süre içerisinde Kılıçdaroğlu’nun söylediklerinin çok mânîdar olduğunu düşünüyorum. Metnin altlarını okumaya çalışacağım. Sırayla gitmeye çalışacağım, yani onun videosunda izlediği sırayı tâkip edeceğim. Ama önce bir görüntüsüne bakalım Kılıçdaroğlu’nun. Kılıçdaroğlu, yine bize samîmî bir ortamda, kendi mekânında sesleniyor. Çalışma odası herhalde bu. Evindeki çalışma odası olsa gerek. Önünde bir bilgisayar monitörü var. Bir CHP dosyası yanılmıyorsam, yarısı içilmiş bir çay bardağı, bir tesbih, yeşil olsa gerek. Kılıçdaroğlu’nun tesbih meraklısı olduğunu biliyorum; ben de meraklısıyımdır. Onun da elinde tesbih görmüşümdür. Tabiî ki siyâsî faaliyetler sırasında değil; ama kendi başına kaldığı zamanlarda genellikle elinde tesbih olduğunu benim de görmüşlüğüm var. Bir kitap var; o kitap çok ilginç. Bunu Serbestiyetçiler bulmuşlar galiba, ya da ben orada okudum. Ziya Gökalp’in Türkçülüğün Esasları kitabı. Yani başörtüsü üzerine yaptığı videoda Türkçülüğe gönderme. Tabii bütün bu mizansen diyelim, akla ister istemez Sedat Peker’i getiriyor. Yine tabiî ki Kılıçdaroğlu’nun beyaz gömleği, artık alâmetifârikası olmuş durumda. Ama bir Sedat Peker benzemesi de var. 

Evet, gidelim bakalım şimdi. Açılıştan îtibâren bir dinleyelim Kılıçdaroğlu’nu. Sonra konuşalım:

3 Ekim 2022 – Kemal Kılıçdaroğlu’nun “Başörtüsü için kanun teklifi vereceğiz” videosu:

Kemal Kılıçdaroğlu: Sevgili halkım. İyi akşamlar. Önemli bir konuyla ilgili sizi evime dâvet etmek istedim. Hoşgeldiniz, sefâ getirdiniz. Biliyorsunuz uzun süredir ülkenin yaralarını kapatmaktan ve artık geleceğe güvenle bakmaktan bahsediyorum. Çok açık yaralar var ve bu yaralar bizi hep geçmişe tutsak ediyor. İktidar olduğumuzda devletin atacağı adımları şimdiden anlatmaya çalışıyorum. Helâlleşme aslında tam da bu. 

Burada önemli olan husus: “İktidar olduğumuzda devletin atacağı adımları şimdiden anlatmaya çalışıyorum” cümlesi. Kimi kastediyor? CHP’yi mi kastediyor, Altılı Masa’yı mı kastediyor? Bu bayağı önemli bir husus. Kılıçdaroğlu’nun bir süredir bu tür verdiği mesajlarda CHP Genel Başkanı değil Altılı Masa’nın bir tür –ne derler?– moderatörü gibi davrandığı ve tabiî ki daha önemlisi de Altılı Masa’nın kuvvetle muhtemel ortak cumhurbaşkanı adayı gibi davrandığı ve bu çıkışların aynı zamanda cumhurbaşkanlığı adaylığını perçinlemek için olduğu söyleniyor. Helâlleşme vurgusu da bu anlamda çok önemli. Fakat helâlleşme çıkışının tüm Altılı Masa’nın çıkışı olup olmadığı konusunda hâlâ birtakım muğlaklıklar var. Kılıçdaroğlu, bir helâlleşmeden bahsediyor. “İktidar olduğumuzda bunları yapacağız” diyor. Ama biliyoruz ki iktidar olursa, tek başına iktidar olmayacak. Helâlleşmeyi tek başına yapmak durumunda olamayacak o zaman. Orada işler birazcık karışık. Bir anlamda bu, kendi stratejisini masanın diğer yani muhtemel iktidar ortaklarına, gelecekteki iktidar ortaklarına bir anlamda dayatma demesek bile, benimsetme diyelim. İlginç bir şekilde bu olayın ardından, önce Temel Karamollaoğlu sonra Ahmet Davutoğlu, meselâ bu başörtüsü çıkışına açık destek verdiler. Diğerlerinin ne yaptığı tam gözüme çarpmadı. Herhalde onlar da rahatsız olmamışlardır. Herhalde onlar da prensip olarak “evet” diyorlardır. Fakat bunun Kılıçdaroğlu tarafından gündeme getirilmesinin Kılıçdaroğlu’na bir artısı var; ama diğer masa ortakları için bir sorun teşkil ettiği de muhakkak. “CHP iktidar olursa…” diye söylese, o zaman “CHP propagandası yapıyor” deyip diğerleri kendilerini uzak tutabilirler. Ama “İktidar olduğumuzda…” deyince, sanki Altılı Masa göndermesi var. 

Evet, devam edelim:

Kemal Kılıçdaroğlu: Halkımız birbirine düşürülmekten yorgun düştü. Kutuplaştırdılar. Ayrıştırdılar. Kamplaştırdılar. Âdeta düşmanlaştırdılar. Oysa devlet yaraları kapatacak ki millet olarak dünya ile rekabete odaklanalım, büyüyelim, gelişelim. Her kapanan yara, bizi birleştirecek, güçlendirecek ve ülkenin rekabet gücünü artıracak. Her adım, huzurlu, refah içinde büyüyen bir Türkiye demek. Onun için ben, ucu nereye varacaksa varsın, bu yaraları kapatmaya kararlıyım. 

Burada helâlleşme meselesine, kutuplaşmanın aşılması meselesine, Türkiye’nin dünya ile rekabete odaklanması anlamını yüklemesi ilginç açıkçası. Genellikle bu tür meseleler için iç barış denir ve orada bitirilir. Kardeşlik denir, bitirilir. Fakat burada Kılıçdaroğlu, “Bir de böyle yapalım ki ancak dünyayla rekabete odaklanabilelim” diyor. O anlamıyla bir ilginçlik var. Ama bence en çarpıcı cümle: “Ucu nereye varacaksa varsın, bu yaraları kapatmaya kararlıyım.” Bu, ucu nereye varacaksa varsın sözü çok ciddî bir söz. Yani normal şartlarda, kutuplaşmanın ortadan kaldırılmasını talep etmek kadar normal, sıradan, kimseyi rahatsız etmemesi beklenen bir çıkış olamaz. Ama Kılıçdaroğlu diyor ki: “Bu olayda ben kararlıyım, buradan sorun çıkar, çıkacak” — biliyor. Çünkü birileri Türkiye’de kutuplaşmaya oynuyor. Kutuplaşmayı bir anlamda Türkiye’deki düzenin temeli yapma niyetinde ve kutuplaşmadan çıkılmasını kendilerine tehdit olarak görüp kutuplaşmadan çıkmayı engelleyici yeni hamleler yapabileceklerini söylüyor ve bu gerçekten çok kritik bir cümle. Onu özellikle not etmek lâzım. Burada bir riskten bahsediyor, kendisi için bir riskten. Ama bu riski aldığını söylüyor.

Devam edelim:

Kemal Kılıçdaroğlu: Biliyorsunuz, geçen hafta yol arkadaşlarıma “Yanımda mısınız?” diye sordum. Çünkü bu yaraları kapatmak cesâret istiyor, yürek istiyor, gönül istiyor, gözüpeklik istiyor. Gelecekte gençlerimiz bu sorunlarla boğuşmasın. Daha fazla enerji kaybetmesin. Kimsenin kalbi kırılmasın. Kimsenin gönlünde bir yara açılmasın diye bâzen oy kaybetmeyi bile göze almak gerekiyor. Özetle: Bu yol yürek istiyor yürek. Siyâseten büyük yürek istiyor.

Galiba bu videonun en çarpıcı bölümü burası. Ben ilk dinlediğimde –başka arkadaşlarım da böyle oldu– buradan sanki Meral Akşener’e bir mesaj gördüm. Yani “paranoyak” diyebilirsiniz, “komplocu” diyebilirsiniz, ama burada, böyle bir bağlamda, “Arkadaşlarıma ‘Yanımda mısınız?’ diye sordum” dediğinde, biz biliyoruz ki arkadaşlarına, “Benim adaylığımı destekliyor musunuz? Adaylığımda sonuna kadar benimle berâber misiniz?” diye sormuştu ve bu yüzden de özellikle İYİ Parti ile arasında bir sorun çıkmıştı. Akşener’in daha sonra, “Biz noter değiliz” çıkışı vs.. Burada şunu söylüyor aslında bence — tabii ki söylüyor aslında diyerek hani onun kafasının içindeymişim gibi olmasın, benim yorumum şu: Burada cesâret, gönül, gözüpeklikten dem vuruluyor; bütün bunlar bu söylediği olayda. Yani şimdi başörtüsü meselesine gelene kadar böyle şeyler söyleyince, çok çok büyük bir şeylerden bahsediyormuş gibi düşünüyoruz. Ama sonra başörtüsü serbestisine yasal bir zemin hazırlamaktan bahsediyor. Bu, sonuçta zâten fiilen Türkiye’de olan bir şey. Tabiî ki yasal bir zeminin oluşmasının değeri de var muhakkak. Ama bu kadar “büyük cüret, gönül” vs. bunlar için bu lâflar sanki biraz fazla. Burada başörtüsünün ötesinde bir şeyden bahsediyor ve özellikle de kırmızı çizgi meselelerine geliyor bence. Başörtüsü normal şartlarda CHP gibi bir partinin yakın bir zamâna kadar kırmızı çizgilerinden birisi olarak görülürdü — nitekim daha sonra bahsedecek. CHP geçmişte bu konuda gerçekten yasakçı tutuma paralel hareketler yaptı. Sonra tutumunu değiştirdi, o ayrı. Dolayısıyla şu var: Hâlâ partinin tabanında ve belki de yönetim kadrolarında başörtüsüne böyle bir serbestlik tanınmasını istemeyecek kişiler de vardır. Kılıçdaroğlu bir anlamda, “Bizim böyle bir kırmızı çizgimiz yok. Gerektiğinde risk alıyoruz. Bu kırmızı çizgileri aşıyoruz” diyor ve diğerlerine de, özellikle de berâber hareket etmek durumunda olduğu partilere de bir çağrı yapıyor. Buradaki çağrı da herhalde öncelikle, İYİ Parti’nin Kürt meselesi ve HDP konusundaki kırmızı çizgici hâline.

Tabiî şunu da unutmamak lâzım: Kılıçdaroğlu, başörtüsünde gösterdiği bu çıkışın bir benzerini Kürt meselesinde henüz yapmadı. O konuya değinmedi demiyorum; ama bu tür bir çıkışı yapmadı. Kürt meselesinin, Kürt sorununun çözümüne yönelik kalıcı anayasal ve yasal düzenlemeler konusunda bir adım atmadı. Belki bundan sonra yapacaktır. 

Evet, devam edelim:

Kemal Kılıçdaroğlu: Türkiye’yi barıştırma yolu; zor ve engebeli bir yol ve bu yolda hep berâber yürümek zorundayız. Bu yaralardan biri de başörtüsü mevzûu. Burada bizim de yanlışlarımız oldu geçmişte. Ama değişmeyi öğrenmeyi bildik. Şimdi bir sonraki aşamaya geçme zamânı.

Demin bahsettiğim CHP’nin hatâlarıyla yüzleşmesi meselesini vurguluyor — ki gerçekten Kılıçdaroğlu’nun özellikle muhâfazakâr câmiayla partisi arasındaki mesâfeyi kapatma yolundaki girişimlerini, adımlarını sürekli ele alıyoruz. Bunların çok önemli olduğunu düşünüyorum ve bunları bir tekrarlıyor. Ama burada söylediği, “bir sonraki aşamaya geçme zamânı” sözü de ayrıca önemli. Çünkü normal şartlarda, bir sonraki aşamaya geçmeyi bu konunun sâhibi gibi görünen partiler, örneğin AKP’nin yapması gerekiyordu. Yani sonraki aşama ne? Daha sonra göreceğiz: Olaya yasal bir hüviyet kazandırılması. Bunda da CHP önce davrandı. Bu çok ilginç bir durum. Bir sonraki aşamanın startını da CHP veriyor. Bu kendi tabanında da bir rahatsızlık yaratıyor; “Ya, bize ne? O kadar başka derdimiz mi yok?” vs. diyenler var. Ama öte yandan AKP’yi ve diğer ona yakın olanları da rahatsız ediyor. Nitekim Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın yarın grup toplantısında bir şeyler söyleyeceğini Parti Sözcüsü Ömer Çelik dile getirdi; “hak ve özgürlükler konusunda” dedi. Bir ihtimal Erdoğan da başörtüsü konusunda ya da ona benzer bir konuda bir çıkış yapacak. Ama öyle bir şey yaparsa da Kılıçdaroğlu ondan önce davranmış olacak. Daha önce de buna benzer örnekler çok olmuştu. Ama böyle siyâsî bir konuda pek olmamıştı. Eğer bu konuda Kılıçdaroğlu’nun bu çıkışının ardından Erdoğan da aynı konuda benzer bir çıkış yaparsa, bir anlamda “Kılıçdaroğlu söylüyor ve Erdoğan yapıyor” olayının yeni bir versiyonuyla karşılaşabiliriz.

Evet, devam edelim:

Kemal Kılıçdaroğlu: Bu meseleyi toplum olarak aşma, geride bırakma zamânı. Konuyu devlet ciddiyetiyle çözme ve siyâsetçilerin iki dudağı arasından çıkarma zamânı. Evrensel hukuk ilkeleriyle uyum içinde bir kanûnî çerçeve oluşturduk. Kadınların giyim kuşamını siyâsetin tekelinden çıkartıyoruz. Bu hakkı yasal güvenceye alacağız. Bunu bir tartışma konusu olmaktan tümüyle çıkartacağız. 

Evet, yasa önergesi verildi. Ne kadar bu beklentileri karşılıyor, ne tür tartışmalara yol açacak? Bunların hepsini göreceğiz. Ama CHP’nin böyle bir öneri vermesi, onun gerçekleşeceği anlamına gelmiyor. Burada tabiî ki hamleyi önce yaparak inisiyatif alıyor CHP ve bu anlamıyla bakıldığı zaman, siyâsî olarak gerçekten ilginç bir çıkış. Kendi tabanından veyahut kendisine yakın görünen insanların bir kısmı, “Ne gerek var buna?” diyebilir; ama özellikle AKP cenâhında bâzı soru işâretlerine, kızgınlığa ya da başka tür şeylere yol açacağa benziyor. Orayı sarsan bir çıkış. Tabiî burada, “Bunu bir tartışma konusu olmaktan tümüyle çıkaracağız” lâfı var. Yani ne kadar olur? Siz bir yasa çıkartırsınız, daha sonra başka birileri gelir ve başka bir yasa çıkartır. Ama şu hâliyle bakıldığı zaman, zâten fiilen var olan bu serbestiyete adının konulması, yasal bir içerik kazandırılması –“kanûnî çerçeve oluşturmak diyor– tabiî ki önemli. Olayı perçinleyen bir adım olacak. 

Evet, devam edelim:

Kemal Kılıçdaroğlu: Yarın îtibâriyle bu yarayı sonsuza kadar kapatacak adımı atıyoruz. Kanun teklifimizi, grup toplantımızdan hemen sonra Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne sunacağız. Cumhuriyet Halk Partisi grubu; eksiksiz, amasız, fakatsız ve yüreklice bu kanunun arkasında duracaktır. Saray’ın da samîmîyet turnusolu bu. Bakalım onların tutumu ne olacak?

Evet, burada tam anlamıyla Erdoğan’ı, Saray dediği Erdoğan’ı kendi silâhıyla vurmuş oluyor. Çünkü Erdoğan ve destekçileri en ufak bir şeyde, kendilerinin yarattığı birtakım hak ihlâllerine karşı, onları bertaraf etmek için sürekli “28 Şubat”, “başörtüsü” göndermeleri yapıyorlar ve böylece Kılıçdaroğlu onların elinden bu silâhı almış oluyor. Fakat “CHP grubu eksiksiz, amasız, fakatsız ve yüreklice, bu kanunun arkasında duracaktır” sözleri… yani muhakkak öyle olacaktır. Fire vermez herhalde; ama bunlara, bütün CHP grubunun hepsinin cân-ı gönülden buna destek vereceğine çok emin değilim. Siyâseten verebilirler; ama inanarak, yani bu olayın, başörtüsü yasağının olmasının, başörtüsüne engeller çıkartmanın saçma bir şey olduğu noktasında CHP grubunda eğer bir ittifak, mutâbakat varsa çok iyi derim. Umarım öyledir. 

Evet, son bölüme gelelim:

Kemal Kılıçdaroğlu: Türkiye’nin yaralarını bir bir kapatma konusunda yol arkadaşlarım benimle. Türkiye’nin çok kanayan yaralarını kapatma konusunda da biz daha cesur olacağız. Bundan en ufak bir şüphem yok ve sevgili halkım, bu zor; ama zor olduğu kadar da hakîkî olan yolculukta sizi de yanımda görmek istiyorum. İyi akşamlar. 

Burada “zor ve hakîkî yolculuk”, “hakîkî” sıfatını seçmiş olması açıkçası çok hoşuma gitti. Benim sevdiğim bir sıfattır. “Hakîkî yolculuk” lâfı pek olan bir şey değildir; ama bence güzel duruyor. Tabiî başka yaralara sıra gelecek ve başkaları da, “Bizim de yaralarımız var” diyecekler. Aynı şekilde bu cesârette bunu yapabilecek mi? Burada cesâret meselesini tekrar vurgulayalım. Burada cesâret nerede? Başörtüsü meselesinde cesâret nerede? Buradaki cesâret, esas olarak kendi geleneğiyle ve kendi tabanıyla sorun çıkartabilecek bir olayı ele aldığı için bir cesâret var. Bir risk alıyor. Bunu zâten hep söylüyor, bir risk alıyor ve bu riskin karşılığında kayıp da etse, bâzı şeyleri kaybetse de kazancın çok daha fazla olacağını düşünüyor. Şu hâliyle bakıldığı zaman, ilk tepkilere baktığım zaman, bu olayın kendi tabanında çok büyük bir heyecan yarattığını açıkçası görmedim. Genellikle yaka silkmeler, “Ya, işte ne gerek vardı?” demeler filan; ama kendi ortakları içerisinde, demin de bahsettiğim gibi Altılı Masa’nın içerisinde açıkça bundan çok mutlu olanlar var. Bir şekilde desteklerini verenler de olacaktır. Ama diğer yanda bir tedirginliğe yol açtığı kesin ve muhtemelen Erdoğan da yarınki grup konuşmasında Kılıçdaroğlu’nun bu çıkışını da aşacak bir şeyler yapma ihtiyacı hissedecektir. Sonuçta başörtü meselesi aslında, 8 ay kalan seçim döneminin bir kozu olarak Kılıçdaroğlu tarafından kullanılmış oldu. Bunu gördük. Kılıçdaroğlu bu anlamda ön aldı, Tayyip Erdoğan’dan önce bir şeyler söyledi. Bundan sonra Tayyip Erdoğan’ın bu konuda söyleyeceği her şey, Kılıçdaroğlu’nun devâmı niteliğinde olacak, onu aşacak çıkışlar yapsa dahi.

Bir diğer husus da tabiî iktidârın elindeki, özellikle AKP’nin elindeki en büyük, muhâlefeti suçlama, özellikle de CHP’yi ya da “CeHaPe zihniyeti” ve “Bay Kemal”i suçlama argümanlarından birisini elinden almış oldu. Bu anlamıyla da akıllıca bir hamleydi. Ancak şunu söyleyeyim; o sabah Halk TV yayınında söylediği şeyle, yarattığı merakla video arasında bir fark var. Çok daha büyük şeyler bekleniyordu. Erdoğan bunu çok yaptı, “müjdeler, müjdeler” dedi ve sonunda çok da heyecan yaratmayan şeyler söyleye söyleye, artık merak ve ilgi yaratma özelliğini kaybetti bence Erdoğan. Artık Erdoğan’ın, “Çok önemli şeyler söyleyeceğim” vs. diye yaptığı çıkışlar çok da büyük beklentilere yol açmıyor — yaşanan hayal kırıklıkları nedeniyle. Bunun bir hayal kırıklığı olduğunu söylemiyorum. Fakat bu tür önceden duyurup merak uyandırma olayında çok daha dikkatli kullanılması gerektiği muhakkak. Biz meselâ Kılıçdaroğlu’nun bu sözünden sonra, “Kim bilir neler olacak, neler söyleyecek? Allah Allah, bakalım yine neler buldu?” filan dedik ve başörtüsü çıkınca bir şey oldu –nasıl diyeyim?– tam bir, “Ya, bu muymuş?” da diyenler oldu. Ama beklenti bu değildi. Bu hâliyle de bir şeyleri, gerçekten siyâsî olarak bir şeyleri etkilediği, inisiyatifi aldığı ortada; ama tek başına bu tür çıkışlarla seçimi rahat bir şekilde kazanabileceğini açıkçası sanmıyorum. Daha köklü çıkışları, başkalarıyla berâber, yani başkaları derken Altılı Masa’daki kişilerle birlikte, diğer liderlerle birlikte yapması gerekiyor. Tekrar yayının başındaki şeye geliyoruz; “iktidârımızda” dediği zaman, kimin iktidârında? CHP’nin mi, yoksa Altılı Masa’nın mı, yoksa Altılı Masa+diğer muhâlefet unsurlarının mı? Nasıl bir Türkiye, nasıl bir vizyon? Sâdece başörtüsü serbestliğine yasal zeminle Türkiye’nin normalleşeceği diye bir şey söz konusu değil. Cesâret birçok konuda lâzım. Sırada neler olduğunu açıkçası hepimiz merak ediyoruz. Bakalım Kılıçdaroğlu bunları kalan az süre içerisinde nasıl ve ne zaman açıklayacak? Evet, söyleyeceklerim bu kadar, iyi günler.  

Bize destek olun

Medyascope sizlerin sayesinde bağımsızlığını koruyor, sizlerin desteğiyle 50’den fazla çalışanı ile, Türkiye ve dünyada olup bitenleri sizlere aktarabiliyor. 

Bilgiye erişim ücretsiz olmalı. Bilgiye erişim eşit olmalı. Haberlerimiz herkese ulaşmalı. Bu yüzden bugün, Medyascope’a destek olmak için doğru zaman. İster az ister çok, her katkınız bizim için çok değerli. Bize destek olun, sizinle güçlenelim.