Suç ve Ceza Film Festivali için geri sayım | Festival Başkanı Adem Sözüer: “Medyada çoğulculuğun sınırlı olması adalet konusundaki sorunların objektif tartışılmasını engelliyor”

Uluslararası Suç ve Ceza Film Festivali, “Herkes İçin Adalet” temasıyla 18-24 Kasım tarihlerinde 12. kez düzenlenecek. Festival Direktörü Bengi Semerci ve Festival Başkanı Adem Sözüer, adalet kavramının tartışılabilirliğini ve festivalin kadın mücadelesine nasıl destek olduğunu Medyascope‘a anlattı.

Uluslararası Suç ve Ceza Film Festivali, bu yıl kadın-erkek eşitliğini mercek altına alarak 12. defa seyirciyle buluşmaya hazırlanıyor. Toplumsal cinsiyet ve adalet temalı filmleri şehrin dört bir yanında gösterime açmayı planlayan festival, 18-24 Kasım tarihlerinde İstanbul’a konuk oluyor. Atlas 1948 Sineması, Kadıköy Sineması ve AKM Yeşilçam Sineması seyirciyi iki yaka arasında mekik dokumaya davet ediyor. 

Festivalin açılışını Patricio Guzman’ın “Hayali Ülkem” belgeseli yapıyor. Emin Alper’e Antalya Altın Portakal Film Festivali’nde “En İyi Yönetmen” ödülünü getiren “Kurak Günler” de beyazperde yolculuğuna festival kapsamında devam ediyor. Festivalde “Sinema Onur Ödülü”ne layık görülen isim, Serra Yılmaz. Festival yönetiminin bir sürprizi de “Altın Terazi Kısa Metraj Belgesel Film Yarışması”. Festivaldeki diğer bölümler ise şöyle;

  • Altın Terazi Uzun Metraj Film Yarışması
  • Altın Terazi Kısa Metraj Film Yarışması
  • Adalet Terazisi

Festival bu yıl akademik program çerçevesinde “Eşitiz’’ temasını ön plana çıkarıyor. Cinsiyet eşitliği kavramını irdeleyip kadının kamusal alandaki konumunu da tartışmaya açıyor. Festivalin başlamasına bir hafta kala sohbet etme fırsatı yakaladığımız Festival Direktörü Prof. Dr. Bengi Semerci, filmlerin toplumun bir yansıması olarak karşımıza çıktığını belirtti. Semerci, akademik programda sinemada kadının rolünü konuşacaklarının altını çizerken “Festivalin sinema endüstrisine yönelik olan VisionIST bölümünde sendikalarla sinema sektöründe çalışan kadınların eşitliğini, eşitsizliğini ve haklarını tartışacağız” dedi.

Akademik programın odak noktası kadın

Akademik programdaki “Afgan Kadınlar için Adalet” paneli, bu yılın dikkat çeken etkinlikleri arasında. Panelin konuşmacısı yönetmen Sahraa Karimi, Taliban’ın Kabil’in kontrolünü ele geçirmesinden kısa bir süre sonra Afganistan’dan ayrılan isimlerden.

İran’da da Mahsa Amini’nin hayatını kaybetmesiyle başlayan protestolar sürüyor. İnsan haklarına yönelik eylemlerin artış gösterdiği günlerde, Festival Başkanı Prof. Dr. Adem Sözüer “Dünya ülkeleri toplumsal bir gerileme mi yaşıyor yoksa devamı gelecek bir değişime mi hazırlanıyor?” sorumuzu şöyle cevapladı:

“Bir ülkede demokrasi, hukuk devleti ve insan haklarının durumunu tespit için pek çok ölçüt var. Günümüzde en önemli ölçütlerden biri ülkede kadın haklarına ilişkin hukuki düzenlemelerde kadının insan haklarının ne ölçüde güvenceye alındığı ve bu hakların ne ölçüde hayata geçtiğidir.

Kız çocuklarına okul yasakları, kadınlara kılık kıyafet dayatmaları varsa, iki kadının tanıklığı bir erkeğe eşitse, boşanma, velayet, pasaport alma, yurtdışına çıkış gibi hemen her alanda kadınlara eşit hak tanınmamış, birçok hakkın kullanımı baba, koca veya devletin iznine tabi kılınmışsa, kocanın karısını itaat amacıyla dövmesi meşru sayılmışsa, kadınlar ceza olarak kırbaçlanıyorsa, toplama kamplarına gönderilme söz konusuysa veya ahlak polisince takip edilme mümkünse bu uygulamaların görüldüğü ülkelerdeki rejimlerin totaliter nitelikte olduğunu belirtmek gerekmektedir.”

Sözüer, bu tarz ülkelerde demokrasi ve çoğulculuk gibi kavramlardan söz etmenin mümkün olmadığını da vurguladı.  

Prof. Dr. Bengi Semerci

Festival, sanat ve bilimle kadın mücadelesine destek oluyor

İstanbul Sözleşmesi gibi uluslararası sözleşmelerde ifade edilen eşitlik ilkesi ve kadın haklarının önemli bir kısmının kağıt üstünde kaldığını belirten Sözüer, “Son yıllarda özellikle otokratik rejimlerde ama bunun yanı sıra kimi Batı ülkelerinde de popülist söylem ve uygulamaların ilk hedefi eşitlik ve kadın hakları olmaktadır. Kadın haklarındaki geri adımların aslında insan haklarının tümünde geri adım olduğunun bilincinde olan kadın hareketleri de dünyanın dört bir yanında canları pahasına hak mücadelesi vermektedir” yorumunda bulundu. Kadın mücadelesinin evrenselliğine işaret eden Sözüer, festivalin amacının da sanat ve bilimle bu mücadeleye destek vermek olduğunu söyledi.  

“Türkiye’de adaleti ne kadar ve nasıl tartışmaya açabiliyoruz?” sorusuna Sözüer’den “Medyada çoğulculuğun çok sınırlı olması, ifade özgürlüğü ve eleştiri hakkının kullanılmasının önündeki engeller, toplumdaki cepheleşme nedeniyle her kesimin diğerine yapılan haksızlığı meşru görmesi, adalet konusundaki sorunların, objektif, bilimsel ve makul bir şekilde tartışılmasını engelliyor” yanıtını aldık. Sözüer, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Biz bu nedenle 12 yıldır ‘Herkes için Adalet’ mottosu ile adalet yolculuğumuza devam ediyoruz. Vurgulamam gerekir ki bilimsel tartışma yok diye eleştiriyoruz ama böyle bir tartışma için gerekli olan bilimsel araştırmalar da yok. Niye yok? Çünkü adalet ve içişleri bakanlıkları başta olmak üzere çoğu kurum bilimsel araştırmalar için gerekli olan verileri paylaşmıyor. Bilimsel araştırmanın bu şekilde dolaylı olarak engellendiği bir ülkede adaletin hakiki manada tartışmaya açılmasından söz edilemez.

Suç ve ceza politikalarında, bilimsel gerçeklerin değil devlet yetkililerinin ‘Kırın ayaklarını!’, ‘Yıkın, hukuk arkadan gelsin!’ söylemleri hakim oluyor, yargı kararları uygulanmayıp insanlar tutuklu olarak cezaevinde tutuluyorsa, orada hukuk devletinin işlevini yerine getirdiğinden söz etmek ne kadar mümkün?”.

Açılış töreni 17 Kasım’da

Festivalin sinema ve akademi dünyasını adalet teması altında birleştirdiğine değinen Semerci ise “Her şeye rağmen İstanbul Üniversitesi’nin böyle özgür ortam sağlaması, farklı üniversite ve kesimlerden, öğrenci, akademisyen ve sinemaseverlerin katılımına destek olması, hukuk ve adalet uğraşımız için umutlarımızı yeşertmektedir” değerlendirmesini yaptı. 

Semerci, festivaldeki filmlerin hikayelerinin kadın haklarından mülteci haklarına kadar uzanan geniş bir seçki sunduğunu da hatırlattı. Dünyanın her yerinden başvuru aldıklarını vurgulayan Semerci, kısa metraj film yarışmasına Türkiye ve İran’dan yapılan başvuruların sayısının yüksek olduğunu sözlerine ekledi. Filmlerin ortak noktası ise hayatın her alanında adalet arayışını yansıtmaları. 

Suç ve Ceza Film Festivali, 17 Kasım’da Cemal Reşit Rey Konser Salonu’nda düzenlenecek açılış töreniyle kapılarını aralayacak. 

Bize destek olun

Medyascope sizlerin sayesinde bağımsızlığını koruyor, sizlerin desteğiyle 50’den fazla çalışanı ile, Türkiye ve dünyada olup bitenleri sizlere aktarabiliyor. 

Bilgiye erişim ücretsiz olmalı. Bilgiye erişim eşit olmalı. Haberlerimiz herkese ulaşmalı. Bu yüzden bugün, Medyascope’a destek olmak için doğru zaman. İster az ister çok, her katkınız bizim için çok değerli. Bize destek olun, sizinle güçlenelim.