Özgür gazeteciliğe destek olun
Search
Close this search box.

Serhat Güvenç yazdı: Ege ve Doğu Akdeniz uyuşmazlıklarını çözmek için önümüzdeki fırsat penceresi

Türk-Yunan ilişkilerinde görece sakin bir döneme girildi. Bu sakinlik biraz da Taksim bombalı saldırısından sonra Ankara’nın dikkatini yeniden Suriye’ye yöneltmesinden kaynaklanıyor. Dolayısıyla, “Bir gece ansızın gelebiliriz” artık Türkiye’nin batısından çok güneyini hedef alan bir mesaja dönüştü.

Ekim ayındaki büyükelçi atamaları içeride hararetli bir tartışmaya yol açmıştı. Atamalarda siyasi tercihlerin rolü ve etkisi özellikle merak konusuydu. Bunun da ötesinde benim açımdan Atina ve Lefkoşa büyükelçiliklerine yapılan atamalar, gelecekte Ege ve Kıbrıs konularında yaşanacaklara dair önemli ipuçları içeriyordu. Atina’ya deneyimli diplomat Çağatay Erciyes büyükelçi olarak atandı. Büyükelçi Erciyes, Türk-Yunan uyuşmazlıkları dosyasına son derece hakim, deniz ve hava hukuku bilgisiyle dikkat çeken, yetkin bir diplomat. Türkiye ve Yunanistan arasında 2004 yılında başlatılan istikşafi görüşmelere en başından beri Türkiye adına katılmış bir isim. 

Büyükelçi Çağatay Erciyes

2019’da ilk kez düzenlenen Kadir Has Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nin Uluslararası Deniz Hukuku Yaz Okulu’nun açılış dersini de o vermişti. Bu vesileyle görüşlerini dinlemiş ve sonrasında sohbet fırsatı bulmuştum. Özellikle istikşafi görüşmelere dair merak ettiğim hususlar vardı. Ancak görüşmelerin özüne ilişkin sorularımı nazikçe geçiştirdi.

İstikşafi görüşmeler diğer Türk-Yunan müzakerelerine göre bir istisna oluşturuyor. Şu ana dek toplantıların ayrıntılarına ilişkin neredeyse hiçbir sızıntı olmadı. Görüşmelerin hala sürüyor olması, kendi başına olumlu bir gösterge ancak neler konuşuluyor, taraflar hangi konularda uzlaşmaya yakın hala bilmiyoruz. Sayın Erciyes ile sohbetimizden edindiğim izlenim, Ege uyuşmazlıklarının çözümünde kullanılabilecek teknik ve hukuki parametrelerin büyük ölçüde netleşmiş olabileceği yönünde. Zaten 60 turu aşan istikşafi görüşme yapıldığı düşünüldüğünde, bu durum şaşırtıcı değil.

“Yunanistan’ın Acelesi Ne?” başlıklı yazımda, Ege’de savaş çıkması için taraflardan en az birisinde bu yönde bir siyasi iradenin mevcut olması gerektiğini ileri sürmüştüm. Benzer biçimde çözüm için de siyasi irade olmazsa olmaz koşul. Ancak çözüm için her iki tarafta da siyasi iradenin bulunması gerekiyor. Ege’nin iki yakasında da henüz böyle bir siyasi iradeden eser yok. Öte yandan Büyükelçi Erciyes’in Atina’ya atanması, Ankara’nın Ege sorunlarında her şeye rağmen diplomatik seçeneğe öncelik verdiğini teyid ediyor. Çözüm parametrelerine hakim ve deneyimli bir müzakerecinin Atina’da büyükelçi olması, henüz ortalarda görünmeyen siyasi irade günün birinde ortaya çıkarsa büyük bir avantaj olacaktır. 

Erciyes’in büyükelçiliği sırasında Ege’nin iki yakasında aynı anda siyasi irade çıkma olasılığı var mı? Böyle bir olasılığa dikkatimi ilk çeken Prof. Dr. Mustafa Aydın oldu. 2023;Türkiye, Yunanistan ve Kıbrıs Rum Kesimi için seçim yılı olacak.  2023’i izleyen dört-beş yıl içerisinde olağan şartlarda seçim kaygısı taşımayan hükümetler iktidara gelecekler. Aydın’a göre daha önce, seçimin gündemde olmayacağı bu denli uzun bir evre yaşanmamıştı. Bu süreç iyi yönetilirse taraflar iç politika ve seçim kaygıları olmaksızın daha uzlaşmacı davranabilecektir. Yani önümüzde Ege ve Kıbrıs’ta çözüm için neredeyse beş yıllık bir fırsat penceresi olabilir. 

Geçen ay katıldığım bir toplantıda böyle bir fırsatın kaçırılmaması için Türkiye ve Yunanistan arasında arabuluculuk yapmaya en uygun ülke ya da aktörün kim olabileceği sorusu yöneltildi. Gerek ben, gerekse aynı soruya muhatap olan Yunan meslektaşım ortada iki tarafın da güvenebileceği bir “dürüst arabulucu”nun olmadığı yanıtını verdik. Düşüncelerimizin örtüştüğü bir diğer husus ise Türkiye ve Yunanistan’ın arabulucudan çok siyasi iradeye ihtiyacı olduğuydu. Bu irade oluştuktan sonra Ankara ve Atina, üçüncü tarafların katkısı ve kolaylaştırıcılığına daha sıcak bakabilirler. 

Prof. Dr. Metin Feyzioğlu

Kıbrıs sorunu için önümüzde daha zorlu bir dönem olabilir. Prof. Dr. Metin Feyzioğlu’nun Lefkoşa’ya büyükelçi atanması, Türkiye’deki iktidar bileşenleri dengesinin bir yansıması olarak görülebilir. Feyzioğlu, diplomasiden gelen bir isim değil ancak Ankara ve Lefkoşa’da “iki devletli çözümü” savunanların temsilcisi olarak görülebilir. Ankara’nın iki devletli çözüm seçeneğine henüz yeterince uluslararası destek bulamadığı düşünüldüğünde, bu konuda yeni gerilimler yaşanması beklenebilir.

Gerilimi körükleyecek bir başka unsur da ABD’nin Kıbrıs Rum Yönetimi ile açıkça askeri ilişkiler geliştirmeye başlamış olmasıdır. Rusya’nın Ukrayna’ya saldırısı sonrası Batı’nın güvenlik mimarisi yeniden kurgulanırken; Washington, Kıbrıs’ı bu mimariye eklemlemeye yönelebilir. Önümüzdeki dört-beş yıl içerisinde Kıbrıs’ın NATO üyeliği gündeme getirilebilir. 70 yıldır NATO’ya üye olan Türkiye’nin rızası olmadan böyle bir üyelik elbette mümkün değil. Bu uğurda, uzun süredir derin dondurucuda bekleyen Türkiye’nin AB üyeliği yeniden ısıtılabilir. Şahsen ben AB üyeliği gibi artık sahiciliğini yitirmiş bir vaad uğruna Kıbrıs’ın NATO üyeliğine yeşil ışık yakılmasının iyi bir fikir olacağını düşünmüyorum. Zira önümüzdeki yirmi yılda Batı ve Avrupa güvenliğinin çelik çekirdeğini NATO oluşturacaktır, AB değil.

Yukarıda değindiğim toplantıda Türkiye ve Yunanistan’ın Ege’deki kırmızı çizgileri de soruldu. Ben Türkiye açısından asla kabul edilemeyecek durumun, deniz yetki ve egemenlik alanlarının, Türkiye’nin Ege ve Akdeniz’e çıkışını sınırlayacak şekilde yorumlanması ve uygulanması olacağını ifade ettim. Yunan meslektaşım ise ”gri alanlar” savının Atina için kırmızı çizgi olduğunu söyledi. Bu yanıtlar aslında hala uzlaşı ve çözüm için bir zeminin olabileceğine işaret ediyor. Eksiğimiz siyasi irade. Onun için de seçimlerin sonucu beklemek zorundayız. Diğer birçok yaşamsal konuda olduğu gibi. 

Bize destek olun

Medyascope sizlerin sayesinde bağımsızlığını koruyor, sizlerin desteğiyle 50’den fazla çalışanı ile, Türkiye ve dünyada olup bitenleri sizlere aktarabiliyor. 

Bilgiye erişim ücretsiz olmalı. Bilgiye erişim eşit olmalı. Haberlerimiz herkese ulaşmalı. Bu yüzden bugün, Medyascope’a destek olmak için doğru zaman. İster az ister çok, her katkınız bizim için çok değerli. Bize destek olun, sizinle güçlenelim.