Özgür gazeteciliğe destek olun
Search
Close this search box.

Serhat Güvenç yazdı: Hamas-İsrail savaşı Türk-Amerikan ilişkilerini nasıl etkileyecek?

Hamas’ın İsrail’e saldırısının üzerinden iki hafta geçti. İsrail’in bu saldırıya ölçüsüz, orantısız, şiddetli ve pervasız tepki göstereceği neredeyse kesindi. Geçmiş örneklerde İsrail’in ortaya koyduğu davranış aksini düşünmeye imkan bırakmıyordu. Üstelik iki faktör nedeniyle İsrail’in tepkisi çok daha yıkıcı ve yakıcı olacağa benziyordu.

Sosyal medyada yayılan görüntüler Hamas’ın saldırısında sivillerin vahşice hedef alındığını ortaya koymuştu. Bu vahşet görüntülerinin yarattığı öfke, İsrail yönetimini intikam güdüsüyle hamle yapmaya yöneltecekti. Yöneltti de. Diğer bir faktör ise saldırının İsrail’in kurduğu güvenlik ve istihbarat sisteminin hiç de öyle böbürlenildiği kadar sağlam olmadığının ortaya çıkmasıydı. Güvenlik ve istihbarat zafiyetinin dünyanın gözü önünde ortalığa saçılması, mevcut İsrail hükümetinin bu zafiyeti örtecek bir askeri başarıya ihtiyacını artırıyordu. Tek çare Gazze’ye yönelik büyük ölçekli, yıkıcı ve kıyıcı kara harekâtıydı. 

Hamas’ın saldırısının ardından konuyu köşesine taşıyan Thomas Friedman, Hamas’ın hamlesinin çılgınlık olduğunu ifade etti, İsrail’in daha çılgınca işler yapabileceğini göstererek büyük yara alan caydırıcılığını yeniden tesis etmeye çalışacağını yazdı. İsrail’in pervasızlık ve gözü dönmüşlükte Hamas ile aşık atmaya soyunacağı yer elbette Gazze olacaktı. 

Aradan tam iki hafta geçmesine rağmen, yürekler ağızda beklenen kara harekâtı başlamış değil. Ancak Gazze’ye yapılan hava ve füze saldırıları Filistinli sivillere çok ağır kayıplar verdiriyor. Büyük bir insanlık trajedisi yaşanıyor. ABD ve bazı Avrupa ülkeleri, Hamas terörizmine karşı kendisini savunma hakkı olduğu gerekçesiyle İsrail’in yanında yer aldılar. Gazze’de yaşanan insani drama rağmen, şu ana dek İsrail’e verdikleri destekte bir esneme gözlenmiyor. Öte yandan kamuoylarında ve bürokrasilerde görüş ayrılıkları su yüzüne çıkmaya başladı.

Ancak dünyanın geri kalanında tepkiler tırmanıyor. İsrail’in kara harekâtında yaşanacak sivil kayıplar İsrail ve batı karşıtlığına zirve yaptıracaktır. Friedman’ın İsrail ordusunun, Gazze’de pervasızlık ve gözü dönmüşlükte Hamas ile aşık atmaya kalkışabileceği öngörüsü, İsrail ordusunun Gazze’de savaş ve uluslararası insan hakları hukukunu göz ardı edebileceği anlamına geliyor. Bu durumda ABD’nin “kurallar temelli uluslararası düzen”in savunucusu olduğu iddiası fena halde güme gidiyor. Her fırsatta Rusya ve Çin’i “kurallar temelli uluslararası düzene” meydan okumakla suçlarken, İsrail’e göz yumulması özellikle Küresel Güney’de batının itibarını iyice zedeleyecektir.

Bu itibarın zaten çok parlak olmadığı Rusya’nın Ukrayna saldırısıyla bir kez daha ortaya çıkmıştı. Anlatılar savaşında (battle of narratives) Rusya hâlâ Batı’ya oranla daha ikna edici geliyor Küresel Güney’e. Gazze’de yaşananlar bu bilişsel üstünlüğü iyi pekiştirecektir.

Gazze’ya yapılacağına kesin gözüyle bakılan kara harekâtının henüz başlamamış olmasının altında Washington’un böyle bir sonucu öngörmüş olması yatıyor herhalde. Dün Aydın Selcen’in Medyascope’da yazdığı gibi: “Biden’ın kara harekatının ya hiç yapılmaması, yapılacaksa zaman ve alan bakımından kısıtlı tutulması ve hiç yoktan savaş hukukuna uyulması yönünde uyarılarda bulunduğu anlaşılıyor.”

Biden yönetimi bir yandan perde gerisinde İsrail’i frenlemeye çalışırken, diğer yandan İsrail’e özellikle Hamas dışındaki aktörlerden (devlet ve devlet dışı) gelebilecek tehditleri bertaraf edecek önlemler de alıyor. Aradan geçen iki haftada Hizbullah Kuzey’den yeni bir cephe açmadı. Dolayısıyla savaşın İran’ı da içerecek bir aşamaya tırmanması söz konusu olmadı. Bu da bir ölçüde ABD’nin Doğu Akdeniz’e yaptığı deniz gücü yığınağının caydırıcı etkisine bağlanabilir.

ABD Deniz Kuvvetleri’nin bölgeye kaydırdığı savaş gemileri, İsrail’in hava ve balistik füze savunmasını ciddi biçimde takviye ediyorlar. Erken uyarı ve reaksiyon yeteneklerine anlamlı katkı sağlıyorlar. Lübnan’daki Hizbullah’tan, İran’dan İsrail’e yapılacak bir füze ya da SİHA saldırısının erken aşamada tespitini ve etkisiz hale getirilmesini kolaylaştırıyorlar.

Bu ise savaşın tırmanmasını önlemek için ABD tarafından büyük önem atfedilen bir konu. 1991 Körfez Savaşı sırasında Irak’ın İsrail’e Scud füzeleri atarak onu savaşa dahil etmeye çalıştığı hâlâ akıllardadır. ABD ve Almanya, İsrail’ı Irak’a misilleme yapmamaya ikna için bir hayli çaba harcamıştı. Irak’ın bu saldırılarla amaçladığı, İsrail’i savaşa dahil ederek uluslararası koalisyonun Arap bileşenlerini koalisyondan çekilmeye zorlamaktı. Ancak İsrail tepkisiz kalınca bu çaba sonuç vermedi. Bu savaştan alınan dersler ABD’nin güncel stratejisine yöne veriyor gibi.

Bunu doğrulayan bir örnek iki gün önce Aden Körfezi’nde yaşandı. Burada bulunan USS Carney adlı Amerikan muhribi, Yemen’deki Hutsilerin İsrail’i hedef alan dört seyir füzesi ile çok sayıda SİHA’yı önlemeyi başardı. Angajmanın yaklaşık 11 saat sürdüğü anlaşılıyor. USS Carney, balistik füze savunma yetenekli bir muhrip. Biz gemi gözleyicilerinin Karadeniz’e seyir sırasında Boğaz’da fotoğrafladığı bir savaş gemisi. Bir dönem İspanya’daki Rota deniz üssünde NATO Balistik Füze Savunma Sistemi’ne (Füze Kalkanı olarak bilinir) tahsis edilmişti.

NATO’nun 2011’de kurmayı kararlaştığı füze kalkanın denizdeki unsurları dört adet ABD muhribinden oluşuyor. Birkaç yıl önce ABD Kongresi bu muhriplerin sayısının altıya çıkarılmasını onaylamıştı. Bunlar sistemin kara konuşlu unsurları ile birlikte çalışmak üzere periyodik olarak Karadeniz’e çıkıyorlardı. Bu tür seyirler özellikle Romanya’daki önleme bataryaları ve Malatya-Kürecik’teki X-bantı radar ile koordinasyon açısından önemliydi. Rusya’nın Ukrayna’ya saldırısından sonra artık bu muhripler Karadeniz’e çıkamıyorlar.

Her ne kadar adı “NATO Balistik Füze Savunma Sistemi” olsa da aslında belkemiğini ABD’nin tahsis ettiği imkan ve kabiliyetler oluşturuyor. ABD benzer imkan ve kabiliyetlerini, İsrail’in balistik füze savunma sistemini takviye için de kullanıyor. İsrail’de kurulan ilk ABD daimi askeri üssü, bu tür bir tesisti. Bu üs aynı zamanda, ABD’nin küresel balistik füze savunma sisteminin organik bir unsuru. ABD’nin küresel balistik füze savunma ağına sürekli veri besliyor ve bu ağdan besleniyor. 

NATO’nun balistik füze savunma sistemi de son tahlilde ABD balistik füze sistemi ile bütünleşik çalışıyor. NATO’nun sistemi de aynı ağa veri besliyor ve buradan besleniyor. Bu ağdan gelen veriler sayesinde daha isabetli tespit ve teşhisler yapılıyor. Bu sayede erken uyarı ve reaksiyon mümkün oluyor.

Malatya-Kürecik’teki X-bantı radar da NATO sisteminin temel unsurlarından birisi. NATO Balistik Füze Savunma Sistemi’nin özünde İran kaynaklı füze tehdidine karşı tasarlandığı düşünülürse Kürecik, Türkiye’ye komşu coğrafyanın izlenmesinde oldukça önemli bir role sahip. Ancak bu vazgeçilmez bir rol değil.

ABD, bölgeye büyük bir deniz gücü kaydırarak güç gösterisi ya da bir diğer ifadeyle gambot diplomasisi uyguluyor. Buna şüphe yok. Öte yandan bölgeye kaydırılan deniz görev gücünün ana unsuru USS Gerald Ford uçak gemisi çok gelişmiş bir radara sahip. Bu radar 360 derece tarama kabiliyetiyle, denizde ve karada konuşlu balistik füze savunma sistemlerini destek sağlayabilmektedir. Görev grubunda balistik füze savunma yetenekli bir kruvazör ile birkaç muhrip de yer almaktadır.

Bu görev kuvvetinin Türkiye’ye bu kadar yakın bir mevkiiye kaydırılması kaçınılmaz olarak Ankara’yı kaygılandırdı. Bunun Türkiye’yi hedef alan bir hamle olup olmadığı hararetle tartışıldı. Ben de bu kuvvet kaydırmanın Türkiye ile ilgili bir yönü olduğu görüşündeyim. Karar verilirken, İsrail’in pervasızlığı nedeniyle ABD-Türkiye ilişkilerinin kırılma ihtimalinin de değerlendirildiğini düşünüyorum. Aslında Hamas’ın saldırısı öncesinde Ankara-Washington ilişkileri yeni bir dip görmüştü. Suriye üzerinde Türkiye’ye ait bir SİHA, Amerikan Hava Kuvvetleri’ne ait F-16 tarafından düşürüldü. Bu olayı doğru dürüst değerlendirme ve tartışma olanağı bulamadan Hamas-İsrail savaşı başladı. 

Türk SİHA’sının düşürülmesi tartışmalarında İncirlik de gündeme gelmişti. Bu üssün ABD’nin kullanımına kapatılması gerektiğini savunanlar oldu. 2016’dan beri ABD, İncirlik’e olan ihtiyacını en aza indirecek önlemleri aldığı için böyle bir kararın ABD’nin Ortadoğu’daki etkinliğine büyük bir etkisi olmayabilir. Öte yandan Malatya-Kürecik’teki X-bantı radar mevcut koşullarda İncirlik’ten bile kritik önemi haizdir. Bölgedeki balistik füze tehdidinin anlık takibi açısından ciddi veri sağlamaktadır.  

İsrail’in hak hukuk tanımadan hareket etmeye devam etmesi, bir vadede Ankara’nın ve özellikle de Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın sabrını taşıracaktır. Bu takdirde Türkiye, İsrail’i kayıtsız şartsız destekliyor gibi görünen ABD’ye tepki olarak Kürecik’in faaliyetleri askıya alabilir. Böyle bir durumda bölgedeki balistik füze savunma sistemi radar kaplamasında önemli bir boşluk ortaya çıkacaktır. Bölgeye kaydırılan Amerikan deniz görev kuvvetine ait unsurlar, Kürecik’in devre dışı bırakılması durumunda, balistik füze savunma sisteminde meydana gelecek gediği kapatmaya da yarayacaktır. Bu gediğin tamamen kapatılması mümkün olmasa bile, ABD İsrail’i de kapsayan bu sistemi üçüncü tarafların onayına bağlı olmayan platformlarla işletmeye devam edebilecektir.

Son olarak Hamas-İsrail savaşının Türkiye’nin hayrına olmayabilecek bir başka sonucuna değinmek gerekir. Bu savaş Amerikan Merkez Komutanlığı için adeta bir hayat öpücüğü oldu. Bu komutanlık Türk-Amerikan ilişkilerinin bozulmasına bilerek ve isteyerek katkıda bulunan hamlelere imza atmıştı. Amerika’nın Irak ve Afganistan’dan çekilmesinden sonra etkisi ve gücünde azalma bekleniyordu. Üstelik Rusya’nın Ukrayna’ya saldırısı sonrası yeniden öncelik kazanan Avrupa Komutanlığı’na göre statüsü zayıflayacaktı. Yanılmıyorsam iki yıl önce ABD, İsrail’i Avrupa Komutanlığı’nın sorumluluk alanından çıkarıp Merkez Komutanlığı’nın sorumluluk alanına vermişti. Mevcut durum Merkez Komutanlığı’nın ömrünün düşündüğümüzden uzun olabileceğini düşündürmektedir.

Bize destek olun

Medyascope sizlerin sayesinde bağımsızlığını koruyor, sizlerin desteğiyle 50’den fazla çalışanı ile, Türkiye ve dünyada olup bitenleri sizlere aktarabiliyor. 

Bilgiye erişim ücretsiz olmalı. Bilgiye erişim eşit olmalı. Haberlerimiz herkese ulaşmalı. Bu yüzden bugün, Medyascope’a destek olmak için doğru zaman. İster az ister çok, her katkınız bizim için çok değerli. Bize destek olun, sizinle güçlenelim.