Doğa Üründül yazdı: Fenerbahçe Başkanı Ali Koç ve Galatasaray Başkanı Dursun Özbek kafes dövüşü yapsın (!)

Türk televizyonlarının efsane yapımlarından “Arena”nın bir bölümünde duayen Uğur Dündar, izbe bir mekânı kameralar ile basar. Ortam rutubetten nefes alınamayacak haldedir. Zavallı hayvanların canı çıkmıştır, birileri üzerlerinden para kazanacak diye. Panikleyen horoz dövüştürücüleri Uğur Dündar’ı karşılarında gördüklerinde kaçışmaya başlar, Uğur ağabey de arkalarından kovalamaya. Futbolseverler olarak Uğur Dündar mı olmalıyız, yoksa dövüşen horozlar mı?

Süper Lig 2022/2023 yılı demeç savaşlarının fitili 23 Ekim 2022’de ligin 11. haftasında oynanan Galatasaray-Alanyaspor maçı ile başladı. Sarı-kırmızılıların başkanvekili Erden Timur, maç sonrası televizyon kanallarına: “Bu iş böyle giderse biz devam ettirmeyiz. Bu ligi bitirtmeyiz” dedi. Ligin çeyreği geçilirken beklenilecek alışılagelmiş bir açıklamaydı.

Lakin yıllardır anlamadığım bir konu var. Türkiye liglerinde en fazla şampiyonluk yaşayan üç kulüp Beşiktaş, Galatasaray ve Fenerbahçe, her hafta puan kaybettiklerinde, “Hakkımızda operasyon yapılıyor” diye bas bas bağırıyorlar. Hatta buna Adana Demirspor Başkanı Murat Sancak da eklendi. O da “Hakem yapılanması içinde FETÖ’cüler var” dedi. Fakat sonra ne hikmetse sustu. Varsa böyle bir iddia savcılar araştırmalı, şayet Murat Sancak böyle bir ithamda bulunuyorsa da hakem camiası dava açıp adlarını temizlemeli.

Üç büyüklerin sürekli mağdur olmaları sizlere de komik gelmiyor mu? En çok şampiyonluk yaşayan sizlersiniz. Maddi her türlü olanağa sahip olan sizlersiniz. Bordrolu çalışan bizler, elimize maaşlarımız gelmeden vergilerimizi öderken sürekli olarak vergi affı dilenen sizlersiniz. Yine en mağdur olan sizlersiniz! Bunlar yetmezmiş gibi saf sevgi ile kulübüne bağlı taraftarların cebine göz dikip, “Fener ol”, “Bırakmam seni” deyip “Aslan gibi sponsor”lardan yardım bekleyenler de sizlersiniz.

Demeç savaşları bu sefer son iki lig maçını da kazanan Fenerbahçe tarafından tekrar başlatıldı. Sarı-lacivertlilerin başkanı Ali Koç, Galatasaray’ın başkanı Dursun Özbek’i televizyona çıkarak tartışmaya davet etti. Aslında medeni toplumlarda görülmeye alışık olunan bir şeydir “tartışma” kültürü. Hatta ABD’liler bunu bir seçim şovuna çevirir ve “Debate” programları ile adayların kapışmasına olanak verir. Bizde de böyle mi olacağını sanıyorsunuz?

İki çok mağdur ve algı operasyonlarının göbeğindeki başkan (!), kendi lehlerine yapılan hakem hatalarını televizyonda açıklayacak, çoğu zaman da ters düşecek. Peki bu tartışma sonucunda Türk futbolu ne kazanacak? Cevap veriyorum; Hiçbir şey! Başkanlar, birbirlerine laf soktukları ölçüde sosyal medya mecralarında “trend topic” olacaklar. Türk sinemasında bu kapışmaların örnekleri bir hayli mevcut. Aklıma bir çırpıda gelenler, Çiçek Abbas filmindeki İlyas Salman-Şener Şen kapışması ve Tosun Paşa filminde Adile Naşit’in hamam sahnesi. Başkanların kapışmasındaysa, Türk filmlerindeki gibi eğlenceli ve yaratıcı bir içerik beklemek mümkün değil.

Üç büyüklerin mağdur başkanlarının tartışması gereken konular elbette var. Hatta ortak hareket etmeleri gereken konular, kavga edecekleri konulardan fazla. Mesela, 2023 yılında hâlâ saha zeminlerini konuşuyoruz. Bu konuda tüm kulüplerin birlikte hareket edip bu problemi çözmesi ve standardın belirlenmesi gerekiyor. İyi futbol, iyi zeminde oynanır. Çağdaş Atan’ın Kayserispor’unu, Ömer Erdoğan’ın Ankaragücü’nü veya Francesco Farioli’nin Alanyaspor’unu düzgün bir zeminde izlemek, Süper Lig’in marka değerini de yükseltir.

Üç büyüklerin mağdur başkanlarının tartışması gereken bir diğer konu da, sürekli değişen yabancı kontenjanı. Spor yorumcusu Kaan Kural’ın Los Angeles Lakers’ın efsane oyuncusu ve yöneticisi Jerry West’ten alıntıladığı bir sözü var: “Taraftar o akşamki maçı düşünür. Onun için endişelenir. Koç o sezonu düşünür, o sezon için endişelenir. Ben beş sezon sonrasını düşünüyorum. Onun için endişeliyim.” Yöneticiliğin en saf tanımı olan bu sözlerden yola çıkarsak, Türkiye Süper Ligi’nde hangi takım gelecek beş yılda neler olacağını öngörerek ona göre hamleler yapabilir ki?

Planlı yapılanmaya en yakın örnek olarak Beşiktaş’ı ele alabiliriz. Siyah-beyazlılar, Zeki Önder Özen gibi bir futbol dâhisini 2013 yılında futbol direktörü olarak getirmişti. Mevcut yabancı kuralına göre (6+0+4) genç Türk oyunculardan iskeleti kuran siyah-beyazlılar gelecek yıllarda beklenen şampiyonluk için sağlam bir yapı oluşturma planıyla yola çıkmıştı. 2015 yılında, Türkiye Futbol Federasyonu (TFF), Kulüpler Birliği ile anlaşarak 28 kişilik kadroda 14 yerli oyuncu, 18 kişilik maç kadrosunda da 7 yerli oyuncu zorunluluğu getirdi. Yani, yaptığınız ve yabancı kuralı yüzünden daha fazla ücret ödediğiniz tüm yerli futbolcular bir anda elinizde kaldı. Bu konuda mesela en çok zararı üç büyükler görüyor fakat ne hikmettir ki ortak hareket etmiyorlar.

UEFA Şampiyonlar Ligi’ne iki takımla katıldığımız günlerden, hiçbir ekibimizi yollayamadığımız günlere kadar geriledik. Başkanların ortak şekilde bir vizyon ortaya koyması da şart. Herkesin birbirini bataklığa çekmesi sonucunda, belki dört büyük kulüpten önce diğerleri nefessiz kalacak ama sonuçta adı üstünde bataklık bir gün sizi de içine çekecek.

Seçim sürecinin başlamasıyla, ekonomik sıkıntıların insanları daha tahammülsüz hale getirmesiyle zor günler Türkiye’yi bekliyor. İşin özünde rekabetten doğan eğlencenin, bu kadar gerginleşmesine gerek yok. Türk futbolundaki problemleri yazsak, elbette hakemler listenin üst sıralarında yer alır lakin kulüp başkanları önce kendi sorumluluklarını yerine getirmeli. Gaziantep FK’dan bu hafta ayrılan teknik direktör Erol Bulut’un bir yıldan fazla süredir maaşının ödenmediği, Bruma transferi ile havaya para saçılan, geçen sezon yapılanmaya gideceğiz diye Rumen futbolcuların takıma doldurulduğu bir ortamda, televizyonlara çıkıp hakemleri konuşmaktan rahatsız olmalısınız. Bu futbol ligine en yakışan şey kafes dövüşüdür. Bir köşede Fenerbahçe Başkanı Ali Koç olsun diğer köşede de Galatasaray Başkanı Dursun Özbek. Başkanlara havluyu da Erol Bilecik ile Erden Timur sallasın.

Futbolseverler olarak Uğur Dündar mı olmalıyız, yoksa dövüşen horozlar mı?  Bu soruyu düşünmemizin vakti geldi. Yoksa efsane program Arena’daki “muzun üstünde gelen böcek” kadar değerimiz yok hiçbirinin gözünde.

Bize destek olun

Medyascope sizlerin sayesinde bağımsızlığını koruyor, sizlerin desteğiyle 50’den fazla çalışanı ile, Türkiye ve dünyada olup bitenleri sizlere aktarabiliyor. 

Bilgiye erişim ücretsiz olmalı. Bilgiye erişim eşit olmalı. Haberlerimiz herkese ulaşmalı. Bu yüzden bugün, Medyascope’a destek olmak için doğru zaman. İster az ister çok, her katkınız bizim için çok değerli. Bize destek olun, sizinle güçlenelim.