Depremin 18. gününde ilk olarak Hatay-Antakya’daydık. Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Ankara Büyükşehir Belediyesi’nin Antakya’daki Koordinasyon Merkezi’ni ziyaret etti, daha sonra Defne ve Antakya’daki çeşitli yardım ve dayanışma noktalarını gezdi. Biz günün ilerleyen saatlerinde Samandağ’a geçtik. Samandağ’da bir yandan enkaz kaldırma ve ağır hasarlı binaların yıkımı devam ederken bir yandan da yurttaşlar çadır arayışı içindeydi. İşte depremin ardından Samandağ.
Kılıçdaroğlu Hatay’da
Dün (22 Şubat) yaklaşık altı saat Kemal Kılıçdaroğlu’nun Antakya ve Defne’deki ziyaretlerini takip ettik. Kılıçdaroğlu, ziyaret ettiği merkezlerden bilgi aldı, yurttaşlarla görüştü. Kılıçdaroğlu Hatay’da oldukça iyi karşılandı: Ona sarılanlar, tokalaşanlar, birlikte fotoğraf çektirenler, neler yaşadığını anlatanlar, çadır isteyenler, “Bir tek siz varsınız” diyenler…
Bu, Kılıçdaroğlu’nun Hatay’a üçüncü ziyaretiydi. Kılıçdaroğlu kendisiyle konuşan her yurttaşı dikkatle dinledi, kaybı olanlara sabır ve rahmet diledi, depremden etkilenenlere geçmiş olsun dileklerini iletti. Yurttaşlar Kılıçdaroğlu’ndan en çok çadır istedi. Pek çok yurttaş Kılıçdaroğlu’na kimseye minnet etmek istemediklerini, insanlara el açmaya alışık olmadıklarını söyledi. Yurttaşlar, Kılıçdaroğlu’na, nasıl olup da depremin üzerinden iki haftadan uzun süre gecesine rağmen insanların çadırsız bir şekilde bırakıldığını sordu.
Kemal Kılıçdaroğlu ziyaretlerini oldukça kalabalık bir ekiple birlikte yaptı. Bu ekibin içinde İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu da vardı. Kemal Kılıçdaroğlu genelde ekibiyle bir arada açıklama yapıp turu tamamlarken İmamoğlu, bu ziyaretler esnasında sık sık yemek sırasındaki ya da çadır önündeki yurttaşlarla sohbet etti, hallerini hatırlarını sordu, onları teselli etti.
Vatandaşlar, Kılıçdaroğlu‘yla olduğu kadar İmamoğlu‘yla da fotoğraf çektirdi. Ziyaretler esnasında bir yurttaş İmamoğlu’na, Kılıçdaroğlu’nun yanındayken “Başkanım” diye seslendi.
Kılıçdaroğlu bölgede onlarca yurttaşla konuştu. Yurttaşlar bazen güncel siyasete dair atıflarda bulunsa da Kılıçdaroğlu bunlara yanıt ya da karşılık vermedi. Bir yurttaş Kılıçdaroğlu‘yla konuşurken, “Bunları da not ediyorlar mı?” diye sordu, başka bir yurttaş da “Fısıltılar dolaşıyor, Antakya’nın yeniden inşasını beşli çeteden birisinin yapacağı söyleniyor” dedi. Ancak Kılıçdaroğlu bu sözlerin hiçbirine yanıt vermeyerek yanıtlarında genel sorunlara değinmeyi tercih etti, sık sık “Bize güvenebilirsiniz elimizden ne geliyorsa yapıyoruz yapacağız” dedi.
Çadır bulamayanlar serada yaşıyor
Kılıçdaroğlu’nun Hatay turu bittikten sonra Samandağ’a geçtik. Samandağ’da bir yandan enkaz kaldırma ve hasarlı binaların yıkım işlemleri devam ediyordu. Depremin büyük hasar yaratmadığı bazı yerlerde ise açılmış bir fırın ve bir büfe gördük.
Öte yandan merkezden biraz uzaklaşınca insanların anlattıkları ve gündemleri bambaşkaydı. Ziyaret ettiğimiz Uzunbağ Mahallesi’nde bir aile engelli çocuklarıyla birlikte serada yaşıyordu. Bize depremin ilk gününden beri burada yaşadıklarını, kendilerine çadır verilmediğini anlattılar. Çocuğun babası biraz mahcup bir ifadeyle, “Acaba bize jeneratör ve çadır yollarlar mı?” diye sordu, “Oğlumun halini görüyorsunuz, engelli, onu rahat ettirebilmek için benim bir jeneratör ve çadıra ihtiyacım var” dedi.
Aynı mahallede yan yana kurulan üç çadır göze çarpıyordu. Bu çadırları sorduğumda aile bana, Danimarka’dan bir tanıdıklarının ayarlayıp, Konya’dan yollattığını söyledi. Çadırların birinde 12, birindeyse 14 kişi kalıyordu. Üçüncü çadırda ise dört kişi yaşıyordu, bu üçüncü çadır aynı zamanda ailelerin mutfağı olarak da kullanılıyordu.
“İsviçre’den birileri geliyor da devlet nasıl gelmiyor?”
Sadece mahallenin girişinde bile kurulu üç tane sera gördük. İnsanlar bu seraların içinde yaşıyordu. Seraların üstü naylonlarla kapalıydı ancak insanlar toprağa attıkları halı ya da battaniyelerde oturuyorlardı. Devletten kimsenin yardım yollamamasına kırgın olan yurttaşlar, yaklaşık üç gün önce İsviçre’den iki yetkilinin geldiğini, onlarla konuştuklarını, ihtiyaçlarını sorduklarını söylediler: “İsviçre’den mahallemize birileri geliyorken nasıl oluyor da devlet gelmiyor, yardım getirmiyor? Yardımı bırakın, bir gelip geçmiş olsun bile demiyor?”
Medyascope'un günlük e-bülteni
Andaç'a abone olun
Editörlerimizin derlediği öngörüler, analizler, Türkiye’yi ve dünyayı şekillendiren haberler, Medyascope’un e-bülteni Andaç‘la her gün mail kutunuzda.
Uzunbağ Mahallesi aslında 6 Şubat depreminde ağır hasar almamış bölgelerden biriydi. Mahalleli 6 Şubat depreminden sonra her ne kadar çadırda ve serada yaşasa da lavaboya gitmek için ya da yemek pişirmek için evlerine girip çıkıyordu.
Samandağ: Mahalleli tedirgin
Samandağ depreminden üç gün önce hasar tespiti için gelen yetkililer, mahalledeki çoğu binayı “hasarsız” ya da “az hasarlı” olarak işaretlemiş. Ancak mahalleli tedirgin olduğu için yine de tam anlamıyla evlere yerleşip uyumamışlar. Samandağ depremi, bu mahallede “hasarsız” olarak işaretlenen binalarda ağır hasarlara yol açmış, duvarlar çatlamış, kolonlar patlamıştı. Mahalleli artık çok daha endişeli bir halde. En büyük korkuları üçüncü bir depremin olması. Yurttaşlar, eğer Hatay’da üçüncü bir deprem olursa taş üstünde taş kalmaz diye düşünüyor.
Gıda ihtiyaçlarını Türkiye’nin farklı noktalarından gönüllüler tarafından gönderilen erzaklarla ve kendi imkanlarıyla gideren mahalleli, elektriğe ve temiz suya sahip değil. Kadınlar şebeke suyunun oldukça çamurlu aktığını, bırakın bu suyla yemek yapmayı ya da sebze-meyve yıkamayı, ellerini veya çamaşırlarını bile yıkayamadıklarını söylediler.
Serasını ziyaret ettiğimiz 85 yaşındaki bir yurttaşa “Nasılsınız?” diye sorduğumda ağlamaya başladı ve ömrü hayatı boyunca böyle büyük bir felaket görmediğini söyledi. Yurttaş, depremin ilk gününden beri serada yaşadıklarını, çok üşüdüklerini, gece soba yaktıklarını ancak sobanın sık sık söndüğünü anlattı. Dün bu yurttaşa ve ailesine bir çadır teslim edilmiş ancak daha kurmamışlardı. Bana “Bu çadır kaç kişiliktir, biz ailecek sığabilir miyiz?” diye sordu. Cevabı bilmiyordum.
Bu mahallede çadırlarda ve seralarda depremde yaralanmış insanlar, çocuklar, yatalak hastalar, engelli yurttaşlar da yaşıyor. Şu ana kadar mahalleye yollanan çadırların üç-dört kişilik olduğunu söyleyen vatandaşlar, kendi kurdukları seralarda 10 ila 20 kişinin birlikte yaşadıklarını anlattı. Uzunbağlılar, çadır kente gitmek istemiyorlar çünkü hem bahçelerini hem de hayvanlarını arkada bırakamayacaklarını söylüyorlar. Tek istedikleri bütün aile üyelerinin sığabileceği çadırlar.