Medyascope deprem bölgesinde: Yılan hikâyesine dönen çadır meselesi

Reyhanlı’da bir yandan hayat normale dönmeye çalışırken diğer yandan da Defne merkezli depremin yarattığı yeni hasar ve korku, insanları evlerinden sokağa çıkarmıştı. Ancak sokakta barınılabilecek bir çadır yoktu. Kırıkhan’da da durum bundan farklı değildi. İnsanlar elleriyle yaptığı çadır benzeri yerlerde yaşamaya çalışırken, evleri enkaza dönmeyenler yasağa rağmen hasarlı binalara girip ölüm riskini alıyor ve eşyalarını çıkarıyordu. İşte yılan hikâyesine dönen çadır meselesi.

Yılan hikâyesine dönen çadır sorunu

Dün (23 Şubat) ilk başta Hatay’ın Reyhanlı ilçesine gittik. Antakya, Defne, Samandağ ve Kırıkhan ile karşılaştırınca Reyhanlı’nın, 6 Şubat depreminden çok daha az hasar aldığı söylenebilir. Aslında Reyhanlı’nın merkezinde dolaşırken hayatın bir şekilde normale dönmeye başladığını gördük: Caddelerde işyerleri ve restoranlar açılmış, ilçede elektrik ve su vardı, insanlar sokaklarda dolaşıyordu. Reyhanlılı yurttaşlar, aynı caddelerde ve sokaklarda boş alanlara çadır kurarak yaşıyordu.

Cadde üzerinde çadırda yaşayan genç bir kadın, 6 Şubat depreminden sonra oturdukları binadan çıkıp tek katlı olan işyerlerinde yaşadıklarını söyledi. Defne depreminde ise maalesef bu işyerinin de duvarları çatlamıştı. Çadırda yaşamaya karar verdiklerini ancak bir türlü çadır bulamadıklarını söyleyen kadın, Antakya’ya gidip satın aldıklarını anlattı. Depremde yerle bir olmadığı için Reyhanlı’nın unutulduğunu ve görmezden gelindiğini söyleyen kadın, burada yaşayanların da çok korktuğunu anlattı. Kadın, Samandağ ve Antakya’daki pek çok insanın depremin ardından Reyhanlı’ya geldiğini, bu nedenle çadır gönderilmesinin çok önemli olduğunun altını çizdi.

Yılan hikâyesine
Yılan hikâyesine dönen çadır meselesi

Reyhanlı’da dolaşmaya devam ederken geniş ve boş bir arazide koyunlarını güden biriyle karşılaştık ve yanına gittik. Kendisi, ailesiyle birlikte 6 Şubat depreminden bu yana kamyonun arkasında yaşıyordu. Kamyonunun üstüne naylon geren adam, gündüzleri eve girip çıktıklarını ancak gece evde uyumaya cesaret edemediklerini anlattı. Bize kamyonun içini gösteren yurttaş, devletten ve yetkililerden çadır talebinde bulunmadıklarını, kendi imkânlarıyla bu sorunu çözmek istediklerini söyledi: “Her şeyi devletten beklemedik.”

Reyhanlı’da Türkiyeliler ile birlikte çok sayıda Suriyeli de yaşıyor. Ancak Reyhanlı’daki Suriyeliler’in Antakya’dakilerden bir farkı var: Çoğu Türkçe bilmiyor. Karşılaştığım ve konuşmaya çalıştığım onlarca Suriyeli’nin hiçbiri Türkçe bilmiyordu. Onlar benim konuşmamdan birkaç kelime anlıyordu, ben de onların konuşmasından. Ancak neye ihtiyaçları olduğunu anlamak için Arapça bilmeme gerek yoktu, tıpkı Türkiyeli depremden etkilenen yurttaşlar gibi onların da istediği belli başlı şeyler vardı: Çadır, yemek, temiz su. 

Yılan hikâyesine

Suriyelilerin durumu

Suriyeliler ile bu karşılaşmalarının bazısında Arapça bilen Türkiyeliler bana yardımcı oldu. Suriyeliler’e tercüman aracılığıyla gazeteci olduğumu ve İstanbul’dan geldiğimi söyleyince bana çadırlarını ya da yaptıkları çadır benzeri yerleri gösterdiler. Bu yerlerde ve çadırlarda çok sayıda insan kalıyordu.

Cilvegözü Sınır Kapısı’nda ise yaklaşık 10-20 Suriyeli sınırdan geçmek için bekliyordu. Torunuyla birlikte Suriye’ye, ailesinin geri kalanını ziyarete gidecek bir adamla konuştuk. Gazeteci olduğumu ve röportaj yapmak istediğimi söyleyince korktu ve bana çıkarıp kimliğini gösterdi, kaçak olmadığını anlattı. Röportaj teklifimi ise Türkiye devletinden korktuğunu söyleyerek reddetti. Sınır kapısında bekleyen ve Türkçe bildiği için konuşabildiğim bir diğer kişi ise Ali oldu. Ali, aslında Suriye’deki savaştan önce ilkokul öğretmeniymiş, çalıştığı okula ve evlerine bomba düşmesi üzerine Türkiye’ye gelmiş ve restoranda çalışıyormuş. Burada çalışıp ailesinin geçimini sağlayan Ali’nin depremde Antakya-Narlıca’daki evi yerle bir olmuş. Şu anda tek istediğinin Suriye’deki ailesini ziyaret etmek olduğunu anlatan Ali, geri gelmek istediğini ancak hayatın ne getireceğini bilmediğini söyledi ve benimle vedalaşarak sınırdan geçmek için sıraya girdi. 

Reyhanlı’dan ayrılmadan önce Doğu Ayrancık Köyü’ne uğradık. Bu köydeki cami depremde ağır hasar almıştı. Köydeki yapıların çoğu tek ya da iki katlıydı, bazı evlerin duvarları depremde yere inmişti. Köydeki neredeyse bütün bahçe duvarlarının durumu da böyleydi. Köyde dolaşırken evlerinin bahçesinde oturan bir aile gördük. Baba, deprem olduğu gün Kıbrıs’taymış, duyar duymaz Hatay’a gelmiş. Kırıkhan’da yaşayan ablası, eniştesi ve yeğenleri enkaz altında kalmış, üçüncü gün onların cansız bedenine ulaşılmış. Şu anda eve girmeye korktuklarını belirten baba, çocuklarının gece kabus gördüğünü, sık sık uyanıp “Baba deprem oldu dışarı çıkalım” diye ağladıklarını söyledi. Baba, köydeki evlerin oldukça eski olduğunu, kerpiçten yapıldığını, bu nedenle de depremde olması gerekenden çok daha ağır hasar aldığını anlattı. Konu yine çadıra geldi. Köyde çadır vardı ancak yeterli değildi, kendisi gibi bazı ailelere hâlâ çadır gelmemişti.

En büyük ihtiyaç: Çadır, tuvalet ve temiz su

Reyhanlı’dan Kırıkhan’a geçtiğimizde yıkım ve enkaz çok daha büyüktü ancak insanların ihtiyaçları aynıydı: Çadır, tuvalet ve temiz su. Evlerin önünde oturan üç kadın gördüm ve konuşmak için yanlarına gittim. Kendilerine gazeteci olduğumu ve röportaj yapmak istediğimi söyleyince önce utandılar, daha sonra aralarından biri, “Zaten rezil olacağımız kadar olduk, şu halimize baksana, röportaj yapsak ne olur?” diyerek konuşmaya karar verdi. Evlerinin ağır hasarlı olduğunu söyleyen kadın, çok korksalar da hâlâ çocuklarıyla birlikte tuvalete ihtiyaçları için eve girdiklerini söyledi. Nereye başvururlarsa başvursunlar bir türlü çadıra erişemediklerini söyleyen kadın, abisinin başka şehirden gelip kendisine naylonlarla ve tahtayla kalabilecek bir yer inşa ettiğini anlattı.

Kırıkhan’da da insanlar bir yanda çadırlarında ya da kendi inşa ettikleri çadır benzeri yerlerde yaşamaya çalışırken diğer yandan da hasarlı binaların yıkımı devam ediyordu. Ancak Kırıkhan’da gördüğüm en dikkat çekici şey yediden fazla asansör oldu. Yasaklanmasına rağmen insanlar hasarlı binalarına girip, oradan asansöre eşyalarını yükleyip indiriyordu.

Kırıkhan’dan ayrılırken aklımda konuştuğum bir kadının bana sorduğu şu soru vardı: “Ne olacak bu Kırıkhan’ın hali?” 

Bize destek olun

Medyascope sizlerin sayesinde bağımsızlığını koruyor, sizlerin desteğiyle 50’den fazla çalışanı ile, Türkiye ve dünyada olup bitenleri sizlere aktarabiliyor. 

Bilgiye erişim ücretsiz olmalı. Bilgiye erişim eşit olmalı. Haberlerimiz herkese ulaşmalı. Bu yüzden bugün, Medyascope’a destek olmak için doğru zaman. İster az ister çok, her katkınız bizim için çok değerli. Bize destek olun, sizinle güçlenelim.