Medyascope deprem bölgesinde: Hatay’da yük kadınların omuzlarında 

Hatay-İskenderun merkezde enkazın çoğu yerli yerinde duruyordu. Buna rağmen bazı esnaf dükkanlarını açmaya başlamıştı. Merkezden uzak ve depremden nispeten daha az hasar almış mahallelerde ise yurttaşların gündeminde içme suyu, çadırda yaşam ve siyasetçilerin depremi unutması vardı. Bütün yükse kadınlarda. İşte depremin kadınları…

İskenderun’da durum

7 Mart sabahında güne İskenderun merkezde başladık. Merkezde depremin yarattığı yıkım oldukça büyüktü. Ayakta kalan ancak ağır hasarlı binalardan yurttaşlar, asansör yardımıyla kurtarabildikleri eşyalarını çıkartıyordu. Tütüncü, bakkal, kıyafet mağazası gibi pek çok dükkan açılmıştı. Açılan dükkanların çoğu, Türkiye’nin her yerinde olduğu gibi binaların giriş katındaydı. Ancak arada şöyle bir fark vardı: Bu dükkanların bulunduğu binaların bazıları ciddi anlamda hasarlıydı. Beş katlı bir binanın giriş katında yer alan bir tütüncü dükkanının üst katlarındaki dairelerin duvarları dökülmüştü.

“Merkezde hayat normale dönmüş” demek doğru olmasa da yoğun bir insan kalabalığı vardı. Açılan lokantalarda yemek yiyenler, markete gidenler uzun bankamatik kuyruklarında sırada bekleyen insanlar. Merkezden sahile doğru yürürken ev eşyaları satan dükkanının önünde sandalyesinin üstünde oturan bir kadınla karşılaştım. Ebru Didem Çatulay. Depremde evi hasar gördüğü için oğlunun iki katlı evinde kalan Çatulay, bir hafta önce dükkanını açmış. Böyle bir olağanüstü durumda insanların ihtiyaç duyduğu ürünler satmadığının farkında olduğunu dile getiren Çatulay, aslında dükkanı açtığı bu haftada bir kere bile satış yapamamış. Esnaf olarak birbirlerini yüreklendirip geçen hafta dükkanlarını açmaya karar verdiklerini dile getiren Çatulay, bir haftadır inatla her gün gelip dükkanını açtığını ve açmaya devam edeceğini söyledi. Kendisini motive eden en büyük şey ise depremden etkilenen Hataylılar’ın dükkanının önünden geçerken gülümsemesi ve rengarenk ürünlerine bakıyor olması. 

depremin kadınları
Depremin kadınları: Ebru Didem Çatulay

Kadınlar anlatıyor

Daha sonra İsmet İnönü Mahallesi’ndeki Körfezevler civarında dolaşmaya başladım. Burada otobüs durağında eşyaları ile birlikte yaşayan bir kadın ve iki küçük yeğeni ile tanıştım. Depremden sonra Mersin’e bir hafta çocukları ile birlikte giden yurttaş, evine verilen yıkım kararını öğrenince çocuklarını Mersin’de abisinin yanında bırakıp erkek kardeşiyle beraber yeniden İskenderun’a dönmüş. Döndükten sonra çadır bulamayan kadın bir otobüs durağının çevresini  adeta küçük bir yaşam alanı haline getirmiş.

Evinden çıkardığı yorgan ve battaniyeler, mobilyalarının minderleri, az sayıda mutfak eşyası ve erzakla birlikte burada yaşıyordu. Kendisi ile video röportaj yapmak istediğimi söyleyince bu teklifimi geri çevirdi ancak bana yaşadıklarını uzun uzun anlattı. Günlerdir perişan halde olduklarını, çadır için bir yerden haber beklediklerini, bugün mutlaka geleceğine inandığını söyledi. Daha sonra kadının erkek kardeşi mesaiden dönüp bize katıldı.

Erkek kardeş bana Altılı Masa’nın siyaset gündemini değiştirmesi ve aday açıklamak için bugünleri seçmesine ne kadar kızgın ve kırgın olduğunu anlattı. İnsanların çoğunun cenazesine hâlâ ulaşamamışken yapılan koltuk hesaplarını asla kabul etmeyeceğini ve unutmayacağını da ekledi. Biz sohbetimize devam ederken erkek kardeşin telefonu çaldı ve aradan 2-3 dakika geçmeden bir kamyon otobüs durağına yanaştı, askerler bir çadır, uyku tulumu ve pet şişede sular indirdi. Bana yaşadıklarını anlatan ve uyudukları yerde beni misafir eden kadın, çadır indirilirken gözyaşlarını tutamadı. Çadırı izlerken 6 Şubat‘tan önce her şeyinin olduğunu, yokluk çekmediğini söyleyip evinin daha ödenecek dört yıllık kredisi olduğunu çaresizce ekledi. 

Mahallenin pek çok noktasında küçük küçük çadır kentlerin kurulduğunu gördüm. Bu çadır kentlerin bazısını özel şirketler bazısını belediyeler kurmuştu.  

depremin kadınları

Yük kadınların omuzunda

Bornova Belediyesi’nin kurduğu çadır alanına bir hafta önce üç çocuğu ile yerleşen Aylin Öz, beni çadırın önünde oturmaya davet etti. Depremden bu yana çocuklarıyla birlikte göçebe bir hayata yaşadıklarını anlatan genç kadın, ilk hafta bir tanıdığının evinde kaldığını, daha sonra çadır aradığını ancak bulamayınca arkadaşlarının araçlarında uyuduğunu söyledi. 6,4’lük Defne merkezli depreme ise Öz, çocuklarıyla birlikte kolonları patlamış evinde yakalanmış. Öz bana evlerinde bir hafta kaldıklarını çünkü artık gidebilecekleri başka hiçbir yerin olmadığını söyledi. Defne depreminden sonra bir süre tanıdıklarının çadırına çocuklarını yerleştirdiğini anlatan Öz, günlerce çocuklarının çadırının önünde ateş başında sabahlamış. 

depremin kadınları
Depremin kadınları: Aylin Öz, bir haftadır kaldığı çadırının önünde

Nihayet bir hafta kadar önce çadır bulup yerleşen Öz’ün tek endişesi 5 yaşındaki hasta oğlunun enfeksiyon kapması. 

Tanıştığım bir başka yaş almış çift tek katlı bir dükkanın önünde oturuyordu. Depremden bu yana dükkanda yaşayan aile, depremde her şeyini kaybetmişti, evleri ağır hasarlıydı. Antakya’da yaşayan çocukları da aileleri ile birlikte evlerini kaybetmişti. Eşinin yaklaşık 40 yıl yurtdışında işçi olarak çalıştığını anlatan kadın bana şunu söyledi: “40 yıl, bir ömür verdik, başımızı sokacağımız bir ev için, o da gitti, açıkta kaldık.” 

Yunus Emre Mahallesi’nde dün salı pazarı kurulmuştu. Pazarda portakal, mandalina, lahana, zeytin, yumurta, salatalık ve domates satılıyordu. En fazla 7-8 tezgah açılmıştı. Tezgahını açmaya Yayladağı’ndaki köyünden gelen bir esnaf tezgahında portakal, mandalina ve lahana satıyordu. Depremden bu yana hiç çalışmadığını, 68 yaşında olduğunu ve emekli maaşının olmadığın anlatan esnaf  ürünlerini depremden hemen önce aldığını ancak deprem olunca satamadığını ve elindeki ürünlerin bozulmasından endişe ettiğini söyledi. İnsanların ilgisinin yoğun olduğunu belirten esnaf, ürünlerini geliş fiyatına verdiğini, parası olanın parayla olmayanın ise ücretsiz olarak tezgahtan istediklerini aldığını ekledi. 

Sakarya Mahallesi

Ziyaret ettiğimiz bir diğer mahalle de Sakarya Mahallesi’ydi. Buradaki çadır alanı ise oldukça hareketliydi. Çocuklar bağrışarak oyun oynuyor, kadınlar çay içip komşularıyla birlikte yemek pişiriyordu. Aslında 6 Şubat depremi yaşanmasaydı bu görüntüyü büyük ve keyifli bir piknik olarak betimleyebilirdim. Çadır alanına yaklaştıkça dışarıdan görünen bu masum görüntü yavaş yavaş şekil değiştirdi. Kadınlar yemek pişirirken bir yandan etrafı topluyor, bir yandan da çocuklarını gözlerinin önünden kaybetmemeye çalışıyordu. Bütün gün elleriyle ailesinin çamaşırlarını yıkayan bir kadın, arkadaşına ellerindeki kızarıklıkları gösteriyordu.

Elde yıkanan çamaşırlar

Konuşma fırsatı yakaladığım genç bir kadın ise “Özel günüm başladı” diyerek, regl olduğunu ve burada pedini nerede, nasıl değiştireceğini bilmediğini söyledi. Okurların aklına belki ilk olarak çadırda değiştirebileceği gelebilir ancak hatırlatmak isterim, çadırların çoğunda çekirdek aileler tek başlarına kalmıyor. Yurttaşların çoğu çadır bulamamış akrabalarıyla aynı çadırı paylaşıyor. Çadırlarda gördüğüm kadarıyla ortalama nüfus 9-10 kişiden oluşuyor. 

Depremin Hatay’da herkesi etkilediği tartışmasız bir gerçek. Ancak şu da açık ki deprem özellikle kadınları çok daha fazla etkiledi, sorumlulukları ve üzerlerine atılan yükler bir gecede iki, belki de üç kat arttı.

Bize destek olun

Medyascope sizlerin sayesinde bağımsızlığını koruyor, sizlerin desteğiyle 50’den fazla çalışanı ile, Türkiye ve dünyada olup bitenleri sizlere aktarabiliyor. 

Bilgiye erişim ücretsiz olmalı. Bilgiye erişim eşit olmalı. Haberlerimiz herkese ulaşmalı. Bu yüzden bugün, Medyascope’a destek olmak için doğru zaman. İster az ister çok, her katkınız bizim için çok değerli. Bize destek olun, sizinle güçlenelim.