Yarım kalan Zafer

Birkaç ay önce özellikle sosyal medya performansıyla kamuoyunda adından sıkça söz ettiren Zafer Partisi ve Genel Başkanı Ümit Özdağ, seçime çok kısa bir süre kalmasına rağmen eski popülaritesinden uzak görünüyor. Üstelik Ata İttifakı içerisinde cumhurbaşkanı adayı olarak gösterdikleri Sinan Oğan’ın, adaylık için gereken 100 bin imzayı toplayıp toplayamayacağı da belirsizliğini koruyor.

Peki bir dönem bazı kamuoyu araştırmalarında oyları yüzde 4-5’lere kadar çıkan Zafer Partisi neden eski gücünde değil? Neden eskisi kadar adından söz ettiremiyor? Zafer Partisi ve Ümit Özdağ nerede ve neden tıkandı, ne gibi hatalar yaptı?

Ruşen Çakır yorumluyor.

Yayına hazırlayan: Gülden Özdemir

Merhaba, iyi günler, iyi hafta sonları. “Yarım kalan Zafer” başlığındaki Zafer, tabiî ki Zafer Partisi. Bir dönem bayağı bir konuşuluyordu, gündemdeydi. Ümit Özdağ özellikle sosyal medya üzerinden ortalığı bayağı bir karıştırıyordu. Çok sayıda insan Ümit Özdağ’ın peşinden, Zafer Partisi’nin peşinden gidiyordu, gideceğe benziyordu. Ama bir süredir eski güçleri yok. Eskisi kadar sesleri çıkmıyor. Örneğin aday göstermek istedikleri bir Ata İttifâkı kurdular bâzı partilerle birlikte. Onun adayı Sinan Oğan için toplanan imzâlara baktığımızda, dördüncü günde 50 bine ancak yaklaşmakta olduğunu görüyoruz. Acaba 100 bini bulabilecek mi? Bulabilir. Çok fazla zaman kalmadı, ama ilk günlerdeki tempoya bakılırsa bulmama ihtimâli de var. Ama her hâlükârda, diyelim ki 110 bin imzâyla Sinan Oğan aday olduğu zaman, bu baştan çok buruk olacak. 

Çünkü çok büyük iddialar vardı Ümit Özdağ’ın dile getirdiği ve kamuoyu araştırmalarında da Zafer Partisi’ni %4-5 bulanlar vardı. Hattâ daha fazla bulanlar da vardı. Kendileri tabiî çok daha fazlasını dile getiriyorlardı. Ama bir yerde tıkandı. Neden tıkandı? Çok nedeni var. Artık biz Zafer Partisi yerine neyi konuşuyoruz? Memleket Partisi’ni, Muharrem İnce’yi konuşuyoruz. Orada ilginç bir olay var; biliyorsunuz bir dönem birlikte hareket ettiler, ittifak yapacakları söylendi. Hattâ Rifat Serdaroğlu’nun Doğru Parti’si de bunun içerisinde olacaktı; ama daha sonra, tam yumurta kapıya dayandığında, Muharrem İnce’nin bir WhatsApp mesajıyla ayrıldığını duyduk. Doğru Parti de ayrıldı. Sonuçta Zafer Partisi daha adını duymadığımız, pek bilmediğimiz birtakım partilerle o Ata İttifâkı’nı kurmak durumunda kaldı. 

Burada, ilk zamânına baktığımızda, Muharrem İnce ve Rifat Serdaroğlu ile berâber hareket ettiği zaman o ittifâkın lideri durumunda olan Özdağ ve Zafer Partisi’ydi. Bugün tekrar bir araya gelecek olsalar artık bu kesinlikle Muharrem İnce olacak, çünkü kamuoyu araştırmalarında Muharrem İnce ve partisinin puanı Zafer Partisi’ne göre çok daha fazla yükseldi. Kamuoyu araştırmalarına göre Zafer Partisi’ni bayağı bir sollamış durumda. Bunun birçok nedeni var. Bir nedeni meselâ Muharrem İnce’yi yanında tutamaması da oldu. Onu tutamamasının en önemli gerekçesi de Mansur Yavaş konusundaki ısrârı oldu. Muharrem İnce’nin kendisinin cumhurbaşkanı adayı olma niyetini biliyorduk; ama Ümit Özdağ daha Muharrem İnce’yle birlikte hareket etmediği zaman dile getirdiği Mansur Yavaş’ın adaylığı ısrârını, Muharrem İnce’yle birlikteyken de tekrarladı. Ama sonunda ne oldu? Ne Mansur Yavaş aday olabildi ne Muharrem İnce onun yanında kalabildi. Sonuçta Sinan Oğan’la –ki zâten kendisi bağımsız aday olmayı düşünüyordu, bunu biliyorduk– birleştiler ve hedef küçülttü. Yani Muharrem İnce olmadı, Mansur Yavaş zâten olmadı, vs.. 

Bir diğer husus, tabiî ki bu “aşırılıkçı” durum. Özdağ bir siyâsetbilimci olarak bunu bilir, iyi bilir; ekstremizm aşırılıkçılık olarak tâbir edilir, çevrilir Türkçe’ye. Bu konuda, sığınmacılar meselesinde aşırılıkçıydı. Kamuoyunda genel olarak sığınmacılar konusunda bir rahatsızlık olduğu söylenebilir. Sorsanız, kamuoyu araştırmalarında insanlar, bunların ülkelerine dönmesini tercih ediyorlardır. Ama Özdağ’ın yaptığı gibi bunu Türkiye’nin en önemli meselesi yapıp, sonuçta râzı olsalar da olmasalar da bir şekilde gönderme çabası… Otobüsler kaldırdılar biliyorsunuz: “Zafer Seyahat otobüsleri” vs.. Bu bir kere fazla ileri gitti ve bir yerden sonra sâdece bununla anılan bir parti hâline geldi. Diğer konularda söyledikleri çok fazla dikkat çekmedi. Söylüyor muydu çok da fazla bilmiyoruz açıkçası. Ben Ümit Özdağ’la yaptığım yayında birçok konuyu konuştum. Her konuda söyleyecek şeyleri var; ama bunları bir çerçeveye tam oturtmak mümkün değil. Esas olarak burada çok ciddî bir Atatürk vurgusu, sığınmacı karşıtlığı, bölücülük karşıtlığı gibi birtakım hususlar olan bir protesto hareketi. Yani Batı’daki yeni aşırı sağ hareketlere benzeyen bir yönü vardı. 

Ama bu sürdürülebilir bir şey değildi. Çünkü daha bir seçim göremeden etkisini yitirdi. Nasıl oldu meselâ? Depremde Ümit Özdağ aktif bir şekilde deprem bölgesindeydi ve yine elindeki bu sığınmacılar malzemesiyle gitti. Ancak deprem bölgesi aynı zamanda Türkiye’de sığınmacıların en yoğun olarak yaşadığı bölge. Antep olsun, Kilis olsun, Osmaniye olsun, Şanlıurfa olsun ve özellikle Hatay… buralarda deprem herkesi, aynı zamanda sığınmacıları da vurdu. Bir dönem sığınmacılar ve yağmacılık olayları üzerinden bir şeyler yaratılmaya çalışıldı, ama o da çok fazla îtibar görmedi. İlk günlerde çıkartılmaya çalışılan gürültünün çok fazla karşılığı olmadı. Çünkü depremin kendisi o kadar büyük bir felâketti ki, insanlar o kadar büyük acılar yaşadılar ki, bu tür yan unsurlar olayı saptırmaya çalışmaktan başka bir işe yaramadı ve çok da fazla ilgi görmedi. Tam tersine sığınmacılarla bu ülkenin vatandaşlarının böyle bir trajedide kader birliği ettiğini de gördük. 

Bir diğer husus: Kadro meselesi. Ümit Özdağ’ı biliyoruz ve yanında hâlâ güçlü bir kadro göremedik. Bu Muharrem İnce’de de yok, evet. Ama Muharrem İnce bir şekilde muhâlefetteki, özellikle Millet İttifâkı’ndaki birtakım ârızalardan, sorunlardan yararlanabildi. Çünkü Muharrem İnce kendini merkezde tanımlıyor, Ümit Özdağ gibi aşırılıkçı değil. Örneğin Ekrem İmamoğlu ya da Mansur Yavaş değil de Kılıçdaroğlu’nun Millet İttifâkı adayı gösterilmesinden rahatsız olan kesimler pekâlâ Muharrem İnce’ye yönelebildiler. Ama Ümit Özdağ öyle aşırılıkçı bir çizgi çizdi ki kendine, merkezden o kadar uzaklaştı ki –maksadı bu değildi belki; ama söylemleri onu uzaklaştırdı– dolayısıyla muhâlefetten kaçanların ona gittiğine pek tanık olmadık. Şimdi belki elinde şöyle bir fırsat olabilir: Cumhur İttifâkı’nın Yeniden Refah ve HÜDA PAR’la işbirliği yapmasından hareketle, onun içerisindeki MHP ve BBP taraftarlarını, bölücülük, terörizm, kadın hakları gibi konularda yanına çekmeye çalışabilir. Ama ona gelene kadar, bunu diğer partilerin, özellikle İYİ Parti’nin ve Meral Akşener’in daha fazla yapabileceği kanısındayım. 

Burada ilginç bir olay oldu; bir çıkış ve bir düşüş gözüküyor. Bu tam anlamıyla etkisini yitirdiği anlamına gelmiyor, ama artık konuşmuyoruz. Çok fazla ilgimizi çekmiyor. Meselâ sosyal medyada bayağı bir etkiliydi Ümit Özdağ ve taraftarları. Bir süredir artık onu da göremiyoruz. İlginç; yani onu destekleyenler nereye kayboldu, niye kayboldu? Şimdi detayların çok fazla önemi yok, ama bâzı çıkışlarında ona yakın gibi görünen insanların da, “Ya, bu kadar da değil!” dedikleri de oldu. Çünkü bir yerden sonra ölçüyü tutturabilmek bu tür aşırılıkçı perspektifte çok kolay olmuyor. Dolayısıyla böyle bir yükseliş ve iniş trendi var. Eğer İYİ Parti’yle olan meselesini ve Millet İttifâkı’yla olan meselesini çok sert bir şekilde halletmiş olmasaydı, yani o kopuşu çok sert yapmamış olsaydı, meselâ Meral Akşener’le ve Meral Akşener’in bâzı kurmaylarıyla bu kadar sert bir kavgaya girmemiş olsaydı belki tekrardan Millet İttifâkı’na doğru bir yönelme olabilirdi. Şu hâliyle Cumhur İttifâkı’na yönelme seçeneğinin olduğunu düşünmüyorum. Çünkü kaybeden tarafta olması –ki bana göre Cumhur İttifâkı kaybediyor– iyice kaybı hızlandıracaktır. Dolayısıyla şu hâliyle bakıldığı zaman Zafer Partisi’nin önünde çok fazla bir seçenek gözükmüyor.

Şöyle bir şey olacak: Diyelim ki Sinan Oğan 100 bin imzâyı buldu, aday oldu; ama alacağı oya bakacağız, ne kadar oy aldığına bakacağız. Ayrıca Ata İttifâkı denilen ittifak milletvekili seçimlerine girdiğinde ne kadar oy alacağına bakacağız. Bugünün atmosferinde bu oy oranlarının, alabileceği oyların, gerek cumhurbaşkanlığında gerek milletvekili seçimlerinde her geçen gün azalmakta olduğunu ve daha da azalacağını düşünüyorum. Çünkü bunu tersine çevirebilecek çok fazla bir şansı gözükmüyor. Belki şöyle bir olay olabilir, böyle bir şansı olabilir: Tekrar bu sefer Muharrem İnce’nin liderliğinde bir ittifâkı İnce ve Memleket Partisi’yle denemek olabilir. Bunun için çok fazla zaman da yok. Meselâ diyelim ki Sinan Oğan’ın Muharrem İnce lehine adaylıktan çekilmesi. Yapacağını sanmıyorum, ama böyle bir ihtimal olduğunu düşünelim. Bu da hem zaman açısından sıkıntılı, hem de bir başka husus var, o da şu: Muharrem İnce’nin pekâlâ Millet İttifâkı’yla, tabiî ki özellikle Kemal Kılıçdaroğlu’yla bir anlaşmaya varma ihtimâli. Eğer gerçekten önümüzdeki seçime bir yerde Erdoğan ve Kılıçdaroğlu ve Muharrem İnce çıkacak olursa, burada Muharrem İnce’ye destek vermek bir anlamda Zafer Partisi’ni rahatlatabilir. Aynı şekilde Millet İttifâkı, Cumhur İttifâkı ve Memleket Partisi şeklinde bir olay olursa, orada Ata İttifâkı’nın girip bütün o diğer partilerle birlikte alacağı oyun diyelim ki Muharrem İnce’nin Memleket Partisi’nden az olması da gelecek için hiç iyi bir işâret olmayacaktır. Muharrem İnce’ye ve Memleket Partisi’ne yönelmek, tekrar bir ittifak yaratmaya çalışmaktan teorik olarak bahsediyorum; pratikte olduğunu duymadım, bilmiyorum. Olabilmesi de artık pek mümkün değil; ama siyâsette her şey mümkün biliyorsunuz. Ama orada da en büyük engel, dediğim gibi, Muharrem İnce’nin pekâlâ Millet İttifâkı’yla ve Kılıçdaroğlu’yla anlaşma yapabilme durumu. 

Çok garip bir olay yaşıyoruz. Önce çok sayıda parti çıktı değişik akımlardan. AKP’nin içerisinden, MHP’nin içerisinden, CHP’nin içerisinden, İYİ Parti’nin içerisinden partiler çıktı ve bu partilerin her birinin belli bir gücü olduğunu gördük. Sonra bir birleşme eğilimi oldu: Altılı Masa ve Cumhur İttifâkı. Sonra tekrar ayrılıyorlarmış gibi Millet İttifâkı bir kriz yaşadı. Yeniden Refah ittifâka girmeyeceğini söyledi. Ama şimdi, dün îtibâriyle özellikle HÜDA PAR’ın ve Yeniden Refah’ın Cumhur İttifâkı’na bir şekilde dâhil olmasıyla birlikte yeniden birleşme havası esiyor. Bir diğer güç olarak baktığımız zaman HDP bir ittifakla giriyor; ama cumhurbaşkanlığında Kılıçdaroğlu’nu destekleyecek. Böyle bir yerde tekrar ittifakların öne çıktığı bir yerde Ümit Özdağ’ın Zafer Partisi’nin başını çektiği Ata İttifâkı’nın çok fazla etkili olacağını kesinlikle düşünmüyorum. Dolayısıyla yarım kalan bir zafer söz konusu. Bundan sonra tekrar dikkat çekici bir yolculuğa girişebilir mi? Bunun olabilmesi için artık bu seçimden sonrası, seçimin sonuçları ve yeni iktidârın nasıl şekilleneceği ve yeni iktidârın neyi nasıl yapacağı meselesini görmek için o kadar tahammülünün olabilmesi lâzım. Ama daha önceki süreçte, meselâ birkaç ay önce bu seçime damgasını basma ihtimâlinden bahsettiğimiz bir Zafer Partisi’nin bu şansı kaçırdığını, ıskaladığını an îtibâriyle görüyoruz. Kalan bu kadar kısa süre içerisinde bunu toparlaması bana pek mümkün gözükmüyor. Evet, söyleyeceklerim bu kadar, iyi günler. 

Bize destek olun

Medyascope sizlerin sayesinde bağımsızlığını koruyor, sizlerin desteğiyle 50’den fazla çalışanı ile, Türkiye ve dünyada olup bitenleri sizlere aktarabiliyor. 

Bilgiye erişim ücretsiz olmalı. Bilgiye erişim eşit olmalı. Haberlerimiz herkese ulaşmalı. Bu yüzden bugün, Medyascope’a destek olmak için doğru zaman. İster az ister çok, her katkınız bizim için çok değerli. Bize destek olun, sizinle güçlenelim.