Özgür gazeteciliğe destek olun
Search
Close this search box.

Kılıçdaroğlu ve Alevilik

Daha önce birçok kez Alevi kimliği nedeniyle hedef gösterilen, Millet İttifakı’nın cumhurbaşkanı adayı CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu, yayıladığı video mesajda “Ben Aleviyim” dedi.

“Cumhuriyetin bize verdiği fırsatlar sayesinde okudum, mesleğim oldu, ailemi kurdum” diyen Kılıçdaroğlu, ilk defa oy verecek olan gençlere seslenerek, “‘Alevi olmaz’ diyen bu sisteme dürüst olan, ahlaklı olan olur diyecek misin?” diye sordu.

Ruşen Çakır, Kılıçdaroğlu’nun bu çıkışını yorumladı.

Yayına hazırlayan: Gülden Özdemir

Merhaba, iyi günler. Kemal Kılıçdaroğlu, gerek adaylığını kabul ettirme sürecinde, gerekse de Millet İttifâkı’nın adayı olmasından sonra, çok sayıda video yaptı. Bunların büyük bir kısmını da evinden, mutfağından ya da çalışma odasından — genellikle mutfağından — beyaz bir gömlekle yaptı. Bunun dışında az da olsa, dışarıdan yaptığı, sokakta yaptığı, İngiltere veya Amerika Birleşik Devletleri de dâhil yurtdışında yaptığı videolar da var; ama daha çok evinde gördük. Dün akşam başlığı “Alevî” olan videosunun şu âna kadar izlediğimiz onca video arasında bence en başarılısı olduğunu rahatlıkla söyleyebilirim. Dün bunu sosyal medyada da böyle ifâde ettim. “Şu âna kadarki Kılıçdaroğlu videolarının en başarılısı olduğunu düşünüyorum” diye yazdım. Zâten çok büyük bir ilgi gören bu video üzerine benim bu yorumuma da aşırı bir ilgi geldi. Neden böyle oldu? Benimle alâkası yok bunun. Çünkü belli ki bu videonun bambaşka bir şey olduğu konusunda; Kılıçdaroğlu’nu sevenler ve sevmeyenler; Kılıçdaroğlu’na bir şekilde ilgi duyanlar –pozitif ya da negatif anlamda, hiç fark etmez– onların hepsi için de bu video bir eşik, onu söylemek lâzım. Bambaşka bir şey yaptı burada. Daha önce, yeni yaptığı “Kürtler” diye bir videosu vardı. O video da yine önemli bir videoydu; ama bu “Alevî” videosu kadar değildi. Çünkü burada her şeyden önce Kılıçdaroğlu, belki de siyâsî hayâtında ilk defâ halkın karşısına çıkıp: “Ben Alevî’yim” dedi ve inancını açık bir şekilde söyledi. Bu hepimizin bildiği bir şeydi. Ama Kılıçdaroğlu bunu bu açıklıkta hiçbir zaman dile getirmemişti. Kılıçdaroğlu’nun Alevî olduğunu biliyorduk, aynı zamanda Alevî kimliğini sâhiplenen birisi olduğunu da bilenler biliyordu. Ama bu konuyu o kadar pas geçti ki, hiç değinmedi ki, “Belki âileden dolayı Alevî olabilir, ama Alevîliği çok da benimseyen birisi olmayabilir” gibi düşüncelere dahi yol açmış olabilir.

Dün açık bir şekilde bir kimlik beyânı gördük ve bu kimlik beyânını öyle bir şekilde dile getirdi ki, kimliklerin aslında çok da önemli olmadığını, esas önemli olanın duruşlar olduğunu; hayatta topluma, insanlara nasıl bakmak gerektiğini de çok iyi seçilmiş cümlelerle beyân etti, bunu özellikle vurgulamak lâzım. Hem bir taraftan ilk defâ açık bir şekilde kimliğini sâhiplendi, ama aynı zamanda da bu kimliğin tek başına bir anlam ifâde etmediğini gayet içten bir şekilde dile getirdi. Açıkçası bu kadarını beklemiyordum, şaşırdım. Ama aynı zamanda da son derece takdir ettim. Diyorum ya; çok sayıda insan bu videoyu izledi ve bu videoya karşı duygularını, bu videodan hareketle yaşadıklarını, düşündüklerini ifâde etme konusunda peş peşe açıklamalar gördük. İktidar yanlıları, iktidârın birtakım sözcüleri ya da iktidar adına konuşma kuyruğuna girmiş olanlar neye uğradıklarını şaşırmışlardı. En aşırı olanları, bunu bir tür iç savaş çağrısına kadar getirdiler — çok saçma, çok alâkasızca. Tam tersine, Kılıçdaroğlu’nun bu videosu son derece barışçı ve iç barışı tesis etmeye yönelik bir video. Buna rağmen, “Buradan bir mezhep çatışması söylüyor” demeye kadar vardıranlar oldu — olabilir. Bu zâten onların her konuda pireyi deve yapma alışkanlıklarının bir sonucu. Ama şunu söylemek lâzım: Kılıçdaroğlu’na gelen tepkiler ve benim yorumum üzerine bana gelen tepkilere baktığımda, açıkçası iktidar destekçilerinin son derece rahatsız olduğunu çok bâriz bir şekilde gördüm. Çünkü Kılıçdaroğlu ellerinden bir silâhı aldı — ya da oyuncağı aldı. O da neydi? Kılıçdaroğlu Alevî, biliyoruz; ama Alevîliğini hiç dile getirmiyor, onu da biliyoruz. Dolayısıyla iktidar, iktidârın en önde gelen isimleri –Erdoğan başta olmak üzere– bir şekilde Kılıçdaroğlu’nun Alevîliğini ve Alevîliği dile getiremeyişini bir politik malzeme olarak kullandılar. En son seccâde olayında –ki Kılıçdaroğlu o konuda yanlış yaptığını defâlarca söyledi; bence aşırı ölçüde yaptı bunu, ama neyse; buna rağmen– Erdoğan üstü kapalı bir şekilde bunu aslında Kılıçdaroğlu’nun Alevîliğiyle irtibatlandırmaya çalıştı. Bunu hepimiz gördük ve bunu bu seçim döneminde de çok ciddî bir şekilde kullanabileceklerini biliyorduk.

İşin ilginç tarafı Kılıçdaroğlu’nun Alevîliğinin seçimlerde sorun çıkartacağını, çıkartabileceğini söyleyenlerin önemli bir kısmı, kendini muhâlefette tanımlayanlardı. Bunların meselâ ilk akla geleni: Benimle yaptığı bir yayında bunu Ahmet Şık dile getirmişti. Çok gündem oldu. Ahmet’in bunu bir iyi niyetle söylediğini biliyorduk; ama bir anlamda kavanozun kapağını açtı. Ondan sonra Levent Gültekin de bunu çok dile getirdi. İYİ Parti’nin içerisinden bâzı milletvekilleri bunu dile getirdiler. CHP’nin içerisinden de birtakım kişilerin bu Alevîlik meselesinin sorun çıkartacağını düşündüklerini gördük. Bu içeriden bir kaygıydı, yanlış bir kaygı. Muhâlefet cephesinde Alevîliğin sorun çıkartabileceği endîşesini anlamak mümkün, ama doğru olduğunu kabul etmek mümkün değil. Kılıçdaroğlu seçilecekse Alevî olduğu için seçilme şansını kaybedecek değil. Kılıçdaroğlu ya seçilecek ya da seçilmeyecek. Orada Alevîlik belirleyici bir öge olmayacak. Ama iktidar yanlılarının bunu kullanmak isteyeceklerini de hep akılda tutmak gerekiyordu ve bu anlamda da Kılıçdaroğlu bu çıkışıyla o silâhı ellerinden aldı.

Şimdi kalakaldılar. Ne yapacaklarını bilmiyorlar. Alevîliğini ilk kez açık bir şekilde, seçime çok az bir süre kala dile getirmiş olmasından hareketle Kılıçdaroğlu’nu yıpratmaya mı çalışacaklar? Bunu yapmaya çalışacaklar olabilir. Ama yapamayacaklar; çünkü videonun kendisi çok samîmî, doğrudan ve bence en önemli husus şu — hani ne diyorlardı, damat diyordu; “Burası çok önemli”, evet burası çok önemli: Kılıçdaroğlu kendi Alevîliğini dile getirenlere yönelik bir video yapmadı; bunu ilk kez oy kullanacağını belirttiği gençlere yönelik bir videoda yaptı. Yani doğrudan topluma, toplumun bir kesimine seslenerek yaptı. Alevîliğini bir şekilde silâh olarak kullanmaya çalışanlara yapmadı. Doğrudan halka söyledi ve doğrudan halka, özellikle gençlere bir anlamda içini döktü. Dolayısıyla bu anlamda da iktidar yanlılarını bir anlamda ters köşe yaptı. Eğer kalkıp şöyle bir şey yapsaydı: “Benim Alevîliğimi kullanıyorlar. Benim Alevîliğim üzerinden şunu yapıyorlar” vs. deyip, bunu yaptığını düşündüğü kişilere yönelik; “Ey benim Alevîliğime takanlar…” vs. gibi bir video yapsaydı, bu bir polemik olurdu ve ters teperdi bence. Zâten bu olayı uzun bir süredir görüyoruz. Erdoğan’a rakip olanlar –5 yıl önce Muharrem İnce meselâ– toplumu değil Erdoğan’ı muhâtap aldığı için kaybetti. Ama yerel seçimde belediye başkanları ve onu destekleyen siyâsî parti liderleri Erdoğan’ı değil toplumu muhâtap aldıkları için kazandılar. Ve şimdi Kılıçdaroğlu da arada sırada Erdoğan’ı muhâtap alma, Erdoğan’a cevap yetiştirme gibi bir derde düşse de, büyük ölçüde doğrudan seçmene ve hattâ her konuşmasında seçmenin belli bir kesimine seslenerek doğru bir şey yapıyor. Ve burada Aleviliğinin beyânını gençlere yapıyor olmasının da ayrı bir önemi olduğu kanısındayım. 

Bunun Kılıçdaroğlu için bir devrim olduğu muhakkak. Yıllardır CHP’yi yönetiyor, yıllardır CHP’de siyâset yapıyor. Kendisinin Dersimli bir Alevî olduğunu biliyoruz. Alevîlik üzerine çalışmaları olduğunu da biliyoruz. Ama ilk kez çıkıp bize ve gençlere; “Ben Alevî’yim” diyor ve bundan da hiç yüksünmüyor, hattâ gerçek anlamda sâhip çıkıyor. Ve bu yönüyle de Türkiye’de Alevî kimliğini ifâde etmekte zorlanan, bundan yana sorunlar yaşayan milyonlarca insanın da önünü açmış oluyor. Geç kalmış bir şey, ama yapıldı. Belki de böyle bir zamanda yapılmış olması bu olayı ayrıca daha değerli kılıyor. Belki bir yıl önce Alevîlik üzerine böyle bir açıklama yapmış olsaydı bu video olmayacaktı ya da olsa bile bu kadar etkili olmayacaktı. Zamanlama anlamında çok denk geldi bu — onu özellikle vurgulamak lâzım.

Bu yönüyle Kılıçdaroğlu için bir devrim. Ama Alevîler için de bir başka devrim. Alevîler de artık Kılıçdaroğlu örneğiyle görüldüğü gibi kimliklerini gizlemenin, saklamanın hiçbir anlamı olmadığını; tam tersine kimliklerinden rahatsız olanların hoşuna gittiğini… Bu böyle bir oyundur aslında, yıllardır yaşanan. Bu tür toplumda sayıca azınlıkta olan kesimlerin kimliklerini dile getirmemeleri her zaman çoğunluğun işine gelir. Diyelim ki bir Alevî’nin, bir Kürt’ün, bir başkasının ya da cinsel yönelimi farklı olanın, hattâ kadının –kadınlar sayıca daha çoklar, ama hegemonya anlamında erkekler hâkim tabiî ki– kimliklerini sâhiplenmemeleri, sâhiplenmekte tereddüt etmeleri, çoğunlukta olanların, egemen olanların işine daha çok gelir. Çünkü hiçbir şey yapmadan onları kendilerine tâbi kılarlar. Şimdi bu çıkış aynı zamanda Türkiye’de zâten bir süredir güçlenmekte olan, kendi başının çâresine bakmaya yönelmiş olan Alevîlerin önündeki birçok barikatı, engeli de aşmalarına son derece yardımcı olacak bir şey.

Şimdi işin bir başka boyutuna bakalım: Türkiye bir Alevî’yi cumhurbaşkanı seçer mi? Demin değindim bir ölçüde; çok net bir şekilde söylüyorum: Türkiye bir Alevî’yi pekâlâ cumhurbaşkanı seçer. Seçmesi hiç de fenâ bir fikir değildir. İktidârların, güç odaklarının böyle kimlikler üzerinden kutuplaşmayı hâkim kılmaya çalıştığı yerlerde, sayıca daha az olanların da önemli mevkilere gelmesi bu kutuplaşmanın azalmasında ve hattâ mümkünse yok olmasında çok önemli bir rol oynayabilir. Dolayısıyla bir Alevî’nin Türkiye’de en üst makama gelebilme ihtimâli bile son derece heyecan verici bir şey. Ondan sonra, eğer seçilirse, seçildikten sonra kimliğini gizlemeyecek olması da –kimliğini artık bir kere dile getirdi– Türkiye’de toplumsal barışa son derece yardımcı olacaktır. Yani Kılıçdaroğlu’nun Alevîliği’nin beyânı Türkiye’de mezhep çatışma ihtimâlini artıran değil azaltan bir olaydır — onu özellikle vurgulamak lâzım. Ve pekâlâ, Alevî olmayan insanlar da bu çıkıştaki samîmîyete bakarak Kılıçdaroğlu’nun yönettiği bir Türkiye’de yaşamayı isteyebilirler.

Bir örnek vermek istiyorum. Biz izleyicim var uzun zamandan beri bana yazan, İslâmî hareketten gelmiş, bayağı içinde yer almış bir izleyicim. Arada sırada böyle bir içini döker, ben de ona cevap yazarım. Dün gece Kılıçdaroğlu’nun videosundan sonra –ki kendisi daha önce Kılıçdaroğlu’nun aday olmasının iyi bir fikir olmadığını söylüyordu–, bana bir e-posta (elektronik posta)  yolladı. “Dibine kadar Sünnî bir ortamda büyüdüm” diye başlayan bir e-posta. Diyor ki: “Boğazım düğümlenerek şunu kabul ediyorum artık: Ne olur bizi artık Alevîler ve laikler yönetsin”. Bu tabiî ki bir münferit örnek olarak görülebilir. Ama inanın Türkiye’de bu çoğunluk kimliklerinin aşırı otoriter, hattâ despotik bir şekilde kullanılıyor olmasının yarattığı bu anti-demokratik, özgürlükçülükten uzak ortamdan çok ciddî bir şekilde rahatsız olan, ama kendileri de o çoğunluk kimliklerine sâhip olan ya da o çoğunluk kimliklerinde doğmuş çok sayıda insan var. Yani şunu söylemeye çalışıyorum: Bugün Sünnîler’in Türkiye’de daha kalabalık olması nedeniyle bundan güç alarak birilerinin Sünnîliğin bâzı en despotik yönlerini, yorumlarını tüm topluma dayatıyor olmasından rahatsız olan; ama kendilerini de Sünnî olarak gören çok insan var. Dolayısıyla Kılıçdaroğlu’nun bu samîmî Alevî kimliği beyânının önümüzdeki seçimlerde hep akıllarda kalacağını, seçimin sonucu ne olursa olsun akılda kalacağını özellikle vurgulamak istiyorum. Eğer Kılıçdaroğlu kaybederse, o video yüzünden kaybetti diyenler de olacaktır. Bence kaybederse bu video yüzünden kaybetmiş olmayacaktır. Ama kazanırsa bu video sâyesinde de kazanmış olacaktır, bunu özellikle vurgulamak istiyorum. 

Şimdiden bayramınızı kutluyorum. Bu akşam saat 19.30’da ATA İttifâkı’nın cumhurbaşkanı adayı sayın Sinan Oğan stüdyoda canlı yayında konuğum olacak. Onu da duyurmak istiyorum. Cumhurbaşkanı adaylarının hepsiyle yayın yapmak istiyoruz. Siftahı bu akşam yapacağız. Umarım devâmı da gelir ve Medyascope olarak hepsiyle yayın yapmış oluruz. Söyleyeceklerim bu kadar, iyi günler.

Bize destek olun

Medyascope sizlerin sayesinde bağımsızlığını koruyor, sizlerin desteğiyle 50’den fazla çalışanı ile, Türkiye ve dünyada olup bitenleri sizlere aktarabiliyor. 

Bilgiye erişim ücretsiz olmalı. Bilgiye erişim eşit olmalı. Haberlerimiz herkese ulaşmalı. Bu yüzden bugün, Medyascope’a destek olmak için doğru zaman. İster az ister çok, her katkınız bizim için çok değerli. Bize destek olun, sizinle güçlenelim.