İstanbul-Beykoz’da İsmailağa Cemaati’nin kurucusu Mahmut Ustaosmanoğlu’nun uzun yıllar ikâmet ettiği bölgede, Mahmut Efendi Camii ve Külliyesi bulunuyor. Külliyede sık sık İsmailağalı hocalar tarafından sohbet ve vaazlar düzenleniyor. Ben de Bedir Gecesi’nde camide Cübbeli Ahmet Hoca tarafından düzenlenen sohbete gittim. Yazı dizisinin bu bölümünde sohbetten izlenimlerimi aktardım.
Bir gün İstanbul-Maslak’ta bulunan Medyascope ofisinde bu yazı dizisi üzerine çalışırken, Marifet Deneği’nin Facebook hesabında paylaştığı bir afişe denk geldim. Afişte, Cübbeli Ahmet Hoca’nın Beykoz-Çavuşbaşı’nda Bedir Gecesi’ne özel sohbet vereceği ve sohbette “hanımlara da yer ayrıldığı” yazıyordu. Daha önce Yavuz Sultan Selim ve İsmailağa camilerine gittiğim için İsmailağa’nın sohbetleri konusunda tecrübeliyim. “Bu sohbete de gitmeliyim hem Marifet Derneği hem de Cübbeli Ahmet’in çevresini görmüş olurum” diye düşündüm.
Sohbet öncesi hazırlıklar
Ancak bir sorun var. Günlerden 7 Nisan. Yani sohbet o akşam namazından sonra yapılacak ve saat 18:00’e yaklaşıyor. Sohbete gideceksem, hemen yola çıkmam gerek. Ancak üzerimde bu defa Fatih’e gittiğimdeki gibi siyah kıyafetler yerine bordo bir kazak ve şal var ve eve gidip üstümü değiştirecek vaktim de yok. Ancak “Bu fırsat kaçmaz” diye düşünerek, alelacele makyajımı siliyor ve yola çıkıyorum.
Taksici beni, üzerlerinde Marifet Derneği yelekleri olan görevlilerin olduğu yerde bırakıyor. Aslında yol camiye kadar devam ediyor ancak yolun girişindeki görevliler oradan geçmek isteyen arabaları durdurarak bir şeyler sorduklarından, “Niye geldin, kiminle geldin?” sorularıyla muhatap olmamak için taksiciye yol ağzında inmek istediğimi söylüyorum. Taksiden indikten sonra bir yokuşu döne döne tırmanarak külliyeye ulaşıyorum.
Külliyenin girişinde kitap, tesbih gibi eşyalar satan bir stant mevcut. Üzerlerinde kapıdaki görevlilerin de giydiği Marifet Derneği yelekleri ve telsizler olan bazı görevliler burada satış yapıyor. Külliyenin girişinde ise cemaate ait Ahıska Yayınevi’nin bir dükkânı bulunuyor. Dükkânlara girip, biraz külliyenin avlusunu turluyorum. Avluda birkaç adam, Kuveyt Türk’e para yatırmanın helal olup olmadığını konuşuyor. İftar saati yaklaşınca “Hanımlar Bölümü” yazan kısma geçiyorum.
Camiden izlenimler
Girişteki görevli kadınlar elime bir zarf tutuşturuyor. Zarfın içinde Marifet Derneği’nin faaliyetlerinin anlatıldığı bir broşür; üstünde ise bağışçıların işaretlemeleri için “zekât”, “fitre”, “sadaka”, “fidye” seçenekleri bulunuyor. Teşekkür ederek zarfı alıyor ve içeri geçiyorum.
Kadınlar yavaş yavaş mescide gelmeye başlamış. Ramazan ayı olduğundan yanlarında iftariyeleriyle birlikte geliyorlar. İsmailağa’dan farklı olarak, burada çarşaf giymeyenlerin ve siyah renk dışında kıyafet giyenlerin sayısı çok. Hatta normalde başı açık olan bazı kadınlar da mescide gelince başını örtüyor. İçimden “Bu kıyafetlerle dikkat çekmeyeceğim” düşüncesiyle bir “oh” çekiyorum.
Gelenler içinde genç, yaşlı, çocuk, her yaştan insan var. Çarşaf giyen kadınlar da mescide yalnızca kadınlar girebildiğinden çarşaflarını çıkarıyorlar veya çıkarmasalar bile yüzlerini açıyorlar. Bu nedenle, gelenlerin yaş skalasını daha iyi anlayabiliyorum.
Kadınlar genellikle mahalleden arkadaşlarıyla birlikte, gruplar hâlinde oturuyorlar. Mahallelerin “hoca hanımları” talebeleri için yer tutuyor, birlikte sohbet ede ede iftar için yer sofralarını kurmaya başlıyorlar. Grup halinde gelenler sofra kurmaya ve arkadaşlarıyla muhabbet etmeye odaklandığından, kendileriyle konuşamayacağımı düşünerek, yalnız başına oturan bir kadının yanına geçiyorum. Kadın Kur’an-ı Kerim okuyor. Bir müddet sonra Kuran okumayı bitireceğini düşünsem de kadın okumaya devam edince, kendime konuşacak başkalarını bulmak için onun yanından ayrılıyorum.
O sırada kadınlar sofralarını kurmuş gözüküyorlar. Bazıları adeta gün yapar gibi yanlarında envai çeşit yiyecek getirmişken, bazılarının sofraları ise daha mütevazı. Benim gibi kumanyasını yanında getirmeyenler ise dernek tarafından dağıtılan sandviç ve meyve sularından alıyorlar.
Medyascope'un günlük e-bülteni
Andaç'a abone olun
Editörlerimizin derlediği öngörüler, analizler, Türkiye’yi ve dünyayı şekillendiren haberler, Medyascope’un e-bülteni Andaç‘la her gün mail kutunuzda.
Sohbet başlarken
Bir anne-kızın yanına oturuyorum. O sırada akşam ezanı okunuyor, herkes orucunu açıyor. Yanımda bulunan genç kızla kısa da olsa sohbet etme imkânı yakalıyorum. Genç kız, annesinin İsmailağa’ya mensup olduğunu, kendisinin ise cemaatle bir ilgisinin olmadığını, yalnızca namaz kılmak için külliyeye geldiğini söylüyor. Sürekli gelip gelmediğini sorduğumda, ikinci gelişi olduğunu söylüyor.
O sırada akşam namazı kıldırılmaya başlanıyor. Kimi sofrasını toplayıp namaza dururken kimi ise, namazdan sonra devam etmek üzere elindeki yiyecekleri bir kenara koyuyor. Namaz bitince anne-kızın yanından ayrılıyorum. 30’lu yaşlarında olduğunu düşündüğüm pantolon-gömlek giyen, şal takmış bir kadının yanına oturuyorum.
O sırada erkek hocaların mescide girerek Cübbeli Ahmet’in sohbetinin yayınlanacağı ekranları ayarlaması gerekiyor. Kadın hocalar, mescidin içerisinde gezerek, “Hanımlar, çarşaflarınızı giyin, yüzlerinizi kapatın” diye kadınları uyarıyor. Erkek hocalar gelip, ekranları ayarlamaya çalışsalar da teknik bir problem nedeniyle sohbet bir türlü ekranlara yansıtılamıyor.
Ben de yanımdaki kadınla sohbet etmeye başlıyorum. Kendisinden muhasebecilik yaptığını, annesinin ileri yaşlarında İsmailağa Cemaati’ne katıldığını öğreniyorum. Kadın cemaat mensubu değilmiş, yalnızca Cübbeli Ahmet’in sohbetlerini dinlemek için Beykoz’a geliyormuş. Anadolu Yakası’nda oturduğundan HAYDER’in Fatih’teki binasına gitmesi zor oluyormuş.
Herkes Cübbeli’yi bekliyor
Kendisi büyük bir heyecanla Cübbeli Ahmet’in sohbete başlamasını bekliyor. Cübbeli Ahmet’in Marifet Derneği’yle arası bozuk olduğundan uzun bir süredir Beykoz’da sohbet vermediğinden şikâyet ediyor ve külliyede tekrar sohbet vermeye başlamasından duyduğu mutluluğu dile getiriyor.
Aradan bir süre daha geçiyor. Ekranlarda hâlâ görüntü yok. Kadın, Instagram hesabından Lalegül TV’nin canlı yayınını açıyor. Bağlantı kurulamasa da Cübbeli Ahmet’in sohbeti çoktan başlamış ve Lalegül TV’den canlı yayın açılmış. Telefonunun sesini açarak termosunun üzerine koyan kadın, büyük bir dikkatle Cübbeli’yi izlemeye başlıyor. Bense mescitteki uğultudan Cübbeli’nin sözlerini anlamakta güçlük çekiyorum.
O sırada çoğu kadın, yemeklerini bitirip çay içmeye başlıyor. Alandaki dernek görevlileri kadınlara kızarak “Sohbet yok diye böyle de yapılmaz ki, zikir çekin, Kuran okuyun” diyorlar. Uyarılarının dikkate alınmadığını düşünen bir görevli “Dedikodu yapmaya mı geldiniz?” diyerek kadınlara çıkışıyor.
Bir müddet daha bekliyorum. Bağlantı hâlâ kurulabilmiş değil. Yanımdaki kadın pür dikkat Cübbeli Ahmet’i dinlemeye devam ediyor. Oradan kalkarak fotoğraf ve video çekmeye karar veriyorum. Çekim yaparken bir müddet daha oyalansam da sohbetin ayarlanacağı yok. Eve dönmeye karar veriyorum. Taksicinin beni bıraktığı yere doğru yürürken, birkaç saat önce gördüğüm dernek görevlilerini tekrar görüyorum. Külliyeye tek tük gelmeye devam edenler var. Bir grup İsmailağalı hocayı derneğe getiren bir taksiye binerek oradan ayrılıyorum.