28 Mayıs seçimlerinin ardından kazanmaya motive olan muhalefet seçmeninin kafasında pek çok soru işareti kaldı. Biz de farklı yaş gruplarından Cumhuriyet Halk Partisi’ne (CHP) oy veren dört seçmenle bir araya geldik. Bir masa etrafında oturup seçimleri, Kemal Kılıçdaroğlu’nun doğru aday olup olmadığını ve Kılıçdaroğlu’nun partideki yerini konuştuk. Seçmen, faturanın Kılıçdaroğlu’na yüklenmesini haksızlık olarak değerlendiriyor. Seçmen, halka doğrudan temas etmek yerine “elit” bir yerden siyaset yapan anlayışın CHP’ye kaybettirdiğini düşünüyor.

Türkiye tarihinde bir ilki yaşadı, seçmen 14 ve 28 Mayıs’ta, iki hafta arayla iki kez sandığa gitti. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın galibiyetiyle sonuçlanan seçim, tercihini Kemal Kılıçdaroğlu’ndan yana yapanlarda hayal kırıklığına yol açtı. En çok umutsuzluğa kapılanlar, iki ittifakın da umut bağladığı genç seçmen oldu. Seçimden altı gün sonra (4 Haziran) Kemal Kılıçdaroğlu’na oy veren ve birbirlerini tanımayan dört seçmenle buluştuk.
Farklı yaş gruplarından olan dört kişilik seçmen grubu, içinde bulundukları durumu konuşup, değerlendirme konusunda da aynı potada olduklarını düşündükleri seçmenlerle “Muhalefet nerede yanlış yaptı?” sorusuna cevap arama konusunda da istekliydi.
Sözleştiğimiz saatte buluştuk. Önce birbirleriyle tanıştılar, ardından röportaja başladık. Bu röportajın soru cevap şeklinde ilerlemediğini de en başta söylemem gerekiyor. Ben daha çok soru başlıklarını açtım, onlar da saygılı bir şekilde aralarında hem tartışıp hem fikir alış verişi yaptı. Ortak soru “Bir sonraki seçimde neyi daha iyi yapabiliriz?” oldu.
Önce konuştuğumuz seçmenleri tanıyalım.
Yıldız Süleymanağaoğlu, 64 yaşında ve emekli. Kadın mücadelesinin içerisinden gelen Süleymanağaoğlu Artvin-Hopa’lı. Bir dönem CHP içerisinde görev de yapan Süleymanağaoğlu, parti içerisindeki sıkıntılar nedeniyle aktif siyaseti bırakıyor.
71 yaşındaki Erol Kumbasar, Erzurumlu. İnşaat alanında çalışan Kumbasar şu anda emekli. 1974’ten beri CHP’ye oy verdiğini söyleyen Kumbasar, kendisini demokratik sol görüşlü olarak tanımlıyor.
Türkiye Simge Goorany da 27 yaşında. Adı gerçekten Türkiye… Mimar olan Goorany, aynı zamanda yüksek lisans yapıyor. Siyasetle ilgilendiğini söyleyen Goorany, aktif siyaset yapmak istiyor ancak sürecin yıpratıcı olduğunu düşündüğünden aktivist olarak kalmayı tercih ediyor.
35 yaşında mimar ve müzisyen olan Eralp Çalık da geleneksel milliyetçi bir ailenin çocuğu. Babası Milliyetçi Hareket Partisi içinde çeşitli görevlerde bulunmuş. Kendisini sol görüşlü olarak tanımlayan Çalık, kah CHP’ye kah Halkların Demokratik Partisi’ne (HDP) oy veren bir seçmen.
Yıldız Süleymanağaoğlu, Erol Kumbasar, Türkiye Simge Goorany ve Eralp Çalık ile yaptığımız röportaj iki saati aştı. Röportajın sonunda ise “Altılı Masa toplantıları bu kadar şeffaf değildi” dediler. Başta da belirttiğim gibi soru-cevap şeklinde ilerlemeyen röportajda ben bir süre sonra geriye çekildim ve onlar fikirlerini tartışmaya başladı.
Medyascope'un günlük e-bülteni
Andaç'a abone olun
Editörlerimizin derlediği öngörüler, analizler, Türkiye’yi ve dünyayı şekillendiren haberler, Medyascope’un e-bülteni Andaç‘la her gün mail kutunuzda.
Kılıçdaroğlu doğru bir aday mı?
Gündemin ilk maddesi Kemal Kılıçdaroğlu’nun adaylığı oldu. Çünkü Kılıçdaroğlu ismi kesinleşmeden önce Mansur Yavaş ve Ekrem İmamoğlu‘nun adaylıkları da gündemdeydi. Sadece seçmen değil, seçimin kaybedilmesinin ardından Kılıçdaroğlu’nun adaylığını yanlış bulan akademisyenler ve gazeteciler hep bir ağızdan “Biz demiştik” demeye başladı. Oysa Kılıçdaroğlu’nun adaylığı konusunda masanın etrafında bir araya gelen dört seçmenin dördü de farklı görüşte. Kılıçdaroğlu’nun dürüst bir siyasetçi olduğunu söyleyen Erol Kumbasar’a karşılık, Yıldız Süleymanağaoğlu “Dürüst olması yetmiyor” cevabını verdi. Türkiye Simge Goorany, İmamoğlu’nun aday olması durumunda kazanacağını söylerken, Eralp Çalık bu duruma daha temkinli yaklaştı.
Kılıçdaroğlu’nun dürüstlüğünden, seçimi kaybetmesinde Kılıçdaroğlu’na uygulanan medya ambargosundan, montaj videolara kadar pek çok faktörün etkili olduğu görüşünde hemfikir olan seçmen, konu İmamoğlu’na gelince farklı düşünüyor. Erol Kumbasar Kılıçdaroğlu’nun doğru aday olduğunu ve süreci başarılı yönettiğini düşünürken, Yıldız Süleymanağaoğlu Altılı Masa’nın Kılıçdaroğlu’na hiçbir katkı sağlamadığı görüşünü savunuyor. Süleymanağaoğlu’na göre sol partilerle birleşmek daha iyi bir sonuç getirebilirdi.
İmamoğlu aday olsa kazanabilir miydi?
Bu soru muhalif seçmenin kafasını hâlâ kurcalıyor. Goorany, İmamoğlu’nun halkla doğrudan temas kurabilme becerisi nedeniyle Kılıçdaroğlu’na göre daha iyi bir aday olduğu görüşünde. Ona göre Kılıçdaroğlu halktan uzak bir siyaset yürütüyor. Bu tezi Kılıçdaroğlu’nun doğru aday olduğunu söyleyenler de destekliyor. Masadaki herkesin üzerinde mutabık kaldıkları nokta ise Kılıçdaroğlu’nun elinden geleni yaptığı oldu.
Kılıçdaroğlu istifa etmeli mi?
Tartışma sırasında bu başlığı açtığımda, soruya her birinin seçimden bağımsız bir şekilde cevap verdiğini gördüm. Masadaki herkes CHP’de bir değişim istiyor olsa da hiçbirinin beklentisi Kılıçdaroğlu’nun kazanamadığı için istifa etmesi değil. Bu konuda en sert yorumu Yıldız Süleymanağaoğlu yapıyor. CHP’nin kapanması gerektiğini söyleyen Süleymanağaoğlu, “Yeni sosyal demokratlarla, gerçekten bu işi yapabilecek ve ciddi kadrolarla yola çıkılmalı diye düşünüyorum. Bu kadar emeğe yazık” diye isyan ediyor. Goorany ise partinin kapatılmasından ziyade parti içi yapının değişmesi gerektiğini, hatta CHP içerisinden bir ekibin çıkıp yeni parti kurabileceğini söylüyor. Goorany’ın asıl eleştirisi CHP’nin yıllardır değişmeyen kadrosuna ve değişim talebine partinin sırt çevirmesine. Ekrem İmamoğlu’nun partinin başına gelmesi gerektiğini düşünen Gooranay, İmamoğlu geldiği zaman da sadece övmeyeceğini, eleştireceğini de söylüyor.
Erol Kumbasar da yaşına vurgu yaparak Kılıçdaroğlu’nun yerel seçimler sonrasında istifa etmesi gerektiğini düşünüyor. Değişim vurgusu yapan Eralp Çalık, muhalefet seçmeninin zor bir dönemden geçtiğini, seçmenin savrulduğunu ancak toplumsal muhalefetin, kurumsal muhalefetten daha güçlü olduğunu düşünüyor.
Masada en çok görüş ayrılığının yaşandığı nokta adaylık ve istifa tartışması oldu. Ancak bu sırada bile hem kimse saygıyı elden bırakmadı hem de eleştirmekten vazgeçmedi. Sonra da dönüp, hep birlikte “Bizim kendi aramızda yaptığımız bu tartışmayı, onlar kendi aralarında yapamadı” diyerek Altılı Masa’yı eleştirdiler.
CHP neden örgütlü bir mücadele yürütemiyor?
Dört seçmenin de ortak noktası CHP’nin örgütlü mücadele noktasındaki eksiklikleri. Özellikle bu tartışma başlığında Kumbasar ve Süleymanağaoğlu Türkiye’de örgütlü mücadelenin önemine dikkat çekerken; genç seçmen de onlara destek verdi.
Tam bu noktada Kumbasar, siyasî partilerin kapatıldığı dönemler ve Kılıçdaroğlu’nun liderlik vasfı üzerine bir tartışma açıyor. Muhalefetin lider çıkaramadığını söyleyen Kumbasar, Erdoğan’ın etkili konuştuğunu, kendi seçmenine ulaşma konusunda başarılı olduğunu söylüyor. 70’li yılları konuşurken Süleymanağaoğlu ile sürekli paslaşan Kumbasar, CHP’nin demokratik hakkını kullanamadığını belirtiyor:
“1970’lerde, 12 Mart dönemlerinde partiler kapatılıyor. Bu yüzden de mahalle örgütleri, ilçe örgütleri çalışamıyor. Partiler kapatıldığı zaman sistem yeniden kuruluyor. Bu da lider çıkarmada zorluklar çıkarıyor. Mesela 70’li yıllardaki örgütü siz biliyorsunuz değil mi Yıldız Hanım? O zaman örgütten sorumlu Rize milletvekili vardı. Öyle bir örgütü vardı ki, CHP çok iyi çalışılıyordu ama şimdi o örgüt yok. Bir de CHP sahaya inmedi, ne demek sahaya inmek? Herkes demokratik hakkını kullanacak. Mesela Kılıçdaroğlu TÜİK’e gidiyor; bizi de götür, çağrı yap. Biz orada kavga gürültü çıkaracak değiliz. Biz de orada demokratik söylemlerle fikirlerimizi tenkit edeceğiz, protesto edeceğiz.”
Eralp Çalık da Kılıçdaroğlu’nun seçimi kaybetmesinin en büyük nedeninin örgütlü mücadele eksikliği olduğunu söylüyor. Çalık, değişim umudu seçmende varken örgütlü mücadele konusunda sınıfta kalan muhalefeti eleştiriyor:
“Bu seçim bize birlikte durulamadığını gösterdi. Bu kadar değişim umudu varken, iktidarın değişmesi toplumsal muhalefet olarak beklenirken herkesin kendi çıkarlarını kolladığı bir süreç gördük. O yüzden örgütlü mücadelenin olmaması bu seçimi kaybetmenin en baş etmeni.”
Çalık, Kılıçdaroğlu’nu sadece eleştirmiyor. Seçim sürecinde Kılıçdaroğlu’nun sadece kendi mahallesine seslenmediğini söyleyen Çalık, bu durumun kendisini heyecanlandırdığını söylüyor.
Türkiye Simge Goorany da bu noktada CHP’nin seçimleri beklemeden yerel yönetimleri çalıştırması gerektiğini söylüyor. Goorany, örgütlerin, yerel yönetimler kazanılmış gibi çalışması gerektiğini ekliyor. İlçe örgütlerinin hukukun izin verdiği ölçüde seçimlerden hemen önce değil, ilçe başkanı olduğu gibi halka dokunması gerektiğini; bu noktada Kılıçdaroğlu’nun, Erdoğan ile kendisini kıyaslamasının doğru olmadığını anlatıyor ve direkt Kılıçdaroğlu’na sesleniyor:
“İlçe örgütü olarak çalışmalarını yapacaksın daha sonra da diyeceksin ki ‘Biz zaten helalleştik’. Helalleşelim bile değil. Sen hiç mahalleye indin mi? Sen 80 milyonun adayısın. Erdoğan ile kendini karşılaştırma. Yani sen ‘Erdoğan da inmedi’ diyemezsin. O zaten belediye başkanıydı zamanında. Sen hiç belediye Başkanlığı yapmadın.”
Kılıçdaroğlu yolsuzlukla mücadele ederken, parti içerisinde yolsuzluk yapılıyor mu?
Kılıçdaroğlu’nun seçim döneminde en çok değindiğini başlıklar arasında yolsuzluk da vardı. Yolsuzlukla sonuna kadar mücadele edeceğini söyleyen Kılıçdaroğlu da muhalefet seçmeni tarafından hep “namuslu, temiz lider” olarak anıldı ve hâlâ da anılıyor. Goorany da Kılıçdaroğlu’nun yolsuzlukla mücadele noktasına değiniyor ve hem gençlere hem de partiye bir çağrı yapıyor:
“Kılıçdaroğlu’nun kendisi yolsuzluk yapmamış olabilir ama yolsuzluk yapan bir sürü insan bu partide. Kılıçdaroğlu’nun da bununla ilgili bir savaş verdiğini görmedim. Çoğu insan siyasete bir şeyleri değiştirmek için başlar ve o yüzden güç kazanmak ister. Güç koltuğundayken bazı insanlara kapıyı gösterip ‘dışarı çık’ diyebilirsin. Genel başkan görevindeyken bunu yapmıyorsan ne zaman yapacaksın? CHP’nin içini temizlemek için Erdoğan olman gerekmiyor. Dolayısıyla benim için her türlü başarısızdır. Başarısız insanın istifa etmesi gerekir. Kendine dışarıdan bakamıyor. Kendi çok dürüst bir insan. Ancak para çalan insanlara, mobbing yapan insanlara göz yummadığı anlamına gelmiyor. Bunu değiştirebilirdi, değiştirmedi. Gerekirse çok radikal kararlar alabilirdi.”
Türkiye Simge Goorany, CHP’nin içerisinde, parti teşkilatlarında, Meclis’te yolsuzluk yapan siyasîler olduğunu, bunların da gönderilmedikçe partinin zamanla yok olacağını düşünüyor. Partinin “Bunlar giderse yerine kim gelir?” kaygısı yaşamaması gerektiğini düşünen Goorany, kendi yaşıtlarına ve CHP’ye seslenerek hatta çağrı yaparak yolsuzluk konusunda sözlerini noktalıyor:
“Ben kendime ve arkadaşlarıma güveniyorum. Bu insanlar giderse kim gelecek diye korkmayın bir sürü vatanı için çalışmak isteyen genç var.”
İmamoğlu, Erzurum saldırısında neyi yanlış yaptı?
Seçmenin gündemindeki başlıklardan birisi de İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun, 7 Mayıs’taki Erzurum mitingi sırasında uğradığı taşlı saldırı. Seçmen İmamoğlu’nun saldırı sonrası güvenlik görevlilerine, korunmak için bindirildiği otobüsten seslenmesini ve ardından da olayların sakinleşmesini beklemeden miting alanından ayrılması konusunda fikir ayrılığı yaşıyor. Ben de soruyu doğrudan Erol Kumbasar’a sormak istedim. Ancak daha soruyu soramadan kendisi de Erzurumlu olan Kumbasar’ın yüzünde üzgün bir ifade belirdi ve “Sorma ya” diyerek sözüne başladı. Kendi memleketinde böyle bir saldırı gerçekleştiği için üzgündü ama İmamoğlu’nu da alandan ayrılarak geri adım attığını düşünüyor. Örnek olarak da Ecevit’i gösteriyor. Ecevit’in seçim sürecinde yaşadığı saldırılarda geri adım atmadığını söyleyen Kumbasar, İmamoğlu’nun da alanı terk etmemesi gerektiğini düşüyor. Genç seçmenler ise tam tersi görüşte. İmamoğlu için o alanın güvenli olmadığı söyleyen genç seçmen, alandan tam zamanında ayrıldığını söylüyor.
Örgütlü mücadeleye devam
Ve seçmenin son sözleri… Özellikle kadınlar önümüzdeki süreçte Meclis’te HÜDA-PAR ve Yeniden Refah’ın olmasının kendilerinde hissettirdiklerini anlatırken, seçmenler mücadeleye devam edeceklerini söylüyorlar. Kaybetmenin olumsuz havasından sıyrılan bu dört seçmen gelecekten umutsuz değil. Örgütlü bir mücadelenin kendilerine seçim kazandıracağına olan inançlarını koruyor ancak CHP’yi de bir iç hesaplaşma yapmaya davet ediyorlar.
Röportajın sonunda aynı eleştirileri “AKP seçmeni yapabilir miydi, Erdoğan’ın ya da partinin yanlışlarını görebilir miydi?” sorusu aklıma geldi. Muhalefet seçmeni her ne kadar değişim umudu yaşasa da siyasilerin yanlışlarını söylemekten çekinmiyor hatta bu eleştirilerin partiyi beslediğini düşünüyorlar.