Özgür gazeteciliğe destek olun
Search
Close this search box.

Berrin Sönmez yazdı | ÇEDES: Değer yargısı endoktrinasyonu

Değerler eğitimi kavramı AKP iktidarının ilk yıllarından itibaren yönetimin, teşkilatın ve tabanın en sık dile getirdiği konulardan birisiydi. Geçmişten devralınan bir ideolojik mirasın geleceğe aktarılması misyonunu üstlendi AKP. Siyasal islam, antikolonyal “nesil kaybı” endişesiyle, Ortadoğu İslam ülkelerinde yaşanan travmaları Türkiye’ye taşıdı. Hoş, Osmanlı sonrası milliyetçi camia da benzer şekilde “kültür emperyalizmi” kavramı ile modernleşmenin kültürel yansımalarını reddetmekle meşguldü. Dil, kültür, örf, adet meselelerinde -ki bu en çok kadınların yaşamı, çocukların yetiştirilmesi ve aile içi ilişkiler demekti-, kolayca örtüştü İslamcı ve milliyetçi refleksler. Koskocaman bir Anadolu muhafazakârlığının bugünkü şekillenmesinde, İslamcı abiler ve milliyetçi reisler ile nesilden nesile aktarılan travmatize edilmiş ön yargılar yatar. Hasılı milliyetçi muhafazakâr insanların dilinden düşmeyen değerler eğitimi, yıllar içinde ufak adımlarla ilerletilen temel politik hedefti. Milli Eğitim’de, Diyanet’te çocuk ve gençlik hakkında yapılan her değişiklik, hedefe ilerleyen yola taş döşemekti. Ancak ağzını değerler eğitimi diyerek açan kime sorduysam ne menem bir şey olduğuna dair doyurucu cevap alamadım. Değerler eğitimi nedir, nasıl verilir, nelere dikkat edilir sorularının arka planında bırakınız düşünce derinliğini, düşüncenin kırıntısını bulmak bile imkansız. Erdoğan’ın dindar nesil-kindar nesil karşıtlığından öteye yol çıkmaz buradan. Ancak yerli-milli değerlerimiz sözleri, bir şehir efsanesi gibi sakız olup çiğneniyor bugünlerde de. Yerel kültürü oluşturan geleneklerin yaşatılması hatta sabitlenerek tek doğru olarak dayatılmasını değerler eğitimi olarak isimlendirildiği görülüyor. Çok kültürlü topraklarda tek bir dinin, tek bir yorumunun, belli otoritelerinin uygun gördüğü biçimde yaşantıya dönüştürülmesi, bulunan tek çözüm.

Mart 2022’de yapılan yasal düzenleme ile Diyanet Akademisi kurulduğunda Diyanet İşleri Başkanlığı eğitim alanında geniş yetkilere sahip oldu. Muhalefet partileri ve milletvekilleri de kabul oyu verdiler. Garip bir şekilde düzenlemenin kuruma alınan din görevlilerine hizmet içi eğitim vermek veya kendi elemanlarını yetiştirmek için olduğunu düşünmüş ve din karşıtı pozisyona düşmekten de kaçınmışlardı. 15 oy farkla yasalaşan bu düzenlemeye 22 CHP milletvekilinin oy verdiği gerçeği, bir iki istisna ile basında yer almadı bile. Hatta o dönem Meclis’te iktidar yanlısı oy kullanımlarını ifşa ettikleri için muhalefete muhalefet kaygısıyla susturulan gazeteciler oldu. Böyle böyle açıldı ÇEDES’in yolları. Gerçi Diyanet Akademisi’ni içeren yasadan önce de Milli Eğitim-Diyanet işbirliği yok değildi. Hatta Bakanlık iktidara yakın dernek ve vakıflarla ortak projeler yürütüyordu. Bu yasadan sonra ise Diyanet okullara farklı sıfatlarla görevlendirmelere yapabilir hale geldi. Ancak bu aşamadan sonradır ki toplumsal muhalefet ve sendikalar itiraz sesi yükseltmeye başladılar ama hâlâ muhalefet partilerinden ses yok. ÇEDES protokolünün iptali için açılan davalar da yine kitlesel muhalefetin harekete geçmesiyle mümkün oldu. Sonucunu tahmin edebileceğimiz bu davalarda kitlesel muhalefetin iptal gerekçeleri de en az iktidarın mevcut projenin kapsamını genişletirken kullandığı protokol dili kadar dışlayıcı ve önyargılarla malul. Değerler eğitimi adı altında değer yargısı endoktrinasyonu gerçekleştirmeyi amaçlayan iktidar karşısında mücadele yöntemi karşı endoktrinasyon gerçekleştirmek olamaz ama toplum olarak bu yönde daha kırk fırın ekmek yememiz gerektiği de anlaşılıyor.

İonna Kuçuradi

İonna Kuçuradi yıllardır iktidarın değerler eğitimi adı altında dile getirdiklerini değer yargısı eğitimi ya da aşılaması olarak açıklıyor. Yıllarını felsefenin etik dalında uzmanlaşarak geliştirdiği değer bilgisi eğitimi yöntemlerini anlatıyor. Ancak iktidarın beklentisiyle uyuşmadığı için olsa gerek dikkate alınmadığını görüyoruz. Değer, değer bilgisi, değer yargısı ayırımlarını örneklerle ortaya koyup, değer bilgisini çocuklara kazandırma yöntemlerinden söz ediyor. Kim dinliyor, kim anlıyor belli değil; sadece iktidarın hiç dinlemediği, hiç anlamadığı çok belli. ÇEDES projesinin tanıtımı ve itirazlara karşı savunulması ihtiyacıyla yapılan bazı açıklamalar, değerler eğitimi adı altında kültürel değer yargılarının pekiştirileceğini gösteriyor. Biraz daha açık yazmak gerekirse eşitlik, etik açıdan bir değer olarak tanımlanır. Eşitlikçi olma hali ise değer bilgisi. Tıpkı adalet, dürüstlük gibi kavramların değer ve adil olma dürüst olma halinin kişinin sahip olduğu değer bilgisi şeklinde tanımlanması gibi. Buna göre cinsiyet eşitliği bir değer ve cinsiyet kimliği ile cinsel yönelim ayrımcılıklarının önlenmesinden yana taraf olmak değer bilgisi ile kazanılan insan davranışları. Değer yargısı ise belli bir kültürün belli bir zaman ve mekanda (coğrafi bölge) genel kabul görmüş, yaygın davranış alışkanlıklarını anlatır bize. Değer yargıları kültüre özgü kabuller olduğu için kültürün değişmesiyle birlikte farklılaşır. Kültür değişmeleri doğaldır. Hatta gereklidir. Bazı dönemlerde hızlanıp keskinleşen bazen bir insan ömründe gözlemlenmesini engelleyecek derecede yavaşlayan kültür değişmeleri, muhafazakâr kitlenin zannettiğinin aksine o kültürün yaşamı için elzemdir. Değişimin gerçekleşmeyişi o kültürün canlılığını kaybettiğini gösterir. Değişim durduğu zaman canlılığını yitiren kültür, bazen hızlı bazen çok yavaş da olsa zaman içinde arkaikleşir, yani ölür. O kültüre ait kimi özelliklerin başka kültürler içerisinde şekil ve mana değiştirmiş olarak başka unsalar arasında eriyerek varlığını sürdürdüğünü de görürüz. Ancak kültür tarihçilerinin yaptığı araştırmalarda, yakın dönem tarihçiliğinde farklılaşmaların ve uzak dönem tarihçiliğinde benzerliklerin izlenmesiyle çıkar ortaya iki farklı kültür arasındaki alışveriş ama hepsi bu. Kültürel değişim, o kültüre has değer yargılarının değişmesine de yol açar. Şartlara, ihtiyaçlara, teknolojik gelişmelere, hayat tarzının değişmesine yol açan akla gelebilecek her şeye bağlı olarak değer yargıları değişir tıpkı hukuk gibi değer yargılarının değişimi de kaçınılmazdır. Ancak doğal kültürel değişimi durdurup aksine kültüre özgü değer yargılarını pekiştirip süreğen kılma çabası olarak planlanmış iktidarın değerler eğitimi. 

Hurşit AKPINAR İlkokulu öğrencileri, ÇEDES projesi kapsamında Güneyyurt Oda Mahallesi Camii’ne götürüldü.

Çevreme Duyarlıyım Değerlerime Sahip Çıkıyorum (ÇEDES) projesi Diyanet İşleri Başkanlığı, Milli Eğitim ve Gençlik ve Spor Bakanlıkları arasında imzalanan bir protokolle üç ilde pilot uygulamaya geçirildi. İzmir, Eskişehir ve Tekirdağ’daki ilk örnekler bir toplumsal nabız yoklama ameliyesi sayılır. Burada alınan tepkilerin rahat bertaraf edilebilir tonlarda kalması halinde kısa sürede yurt geneline yayılacağı düşünülüyor. Fakat bu tam olarak doğru olmayabilir. Çünkü Aksaray, Konya, Manisa gibi illerde ilgili birimlerin toplantı ve tanıtım yaptığı, kimi bürokrat ve öğretmenlerin projesi sorumlusu olarak görevlendirildiği yerel basına yansıdı. Örneğin Diyanet-Sen, ÇEDES’in ateşli savunucusu. Karşı çıkanlara “helalleşme” dokundurmalı “köhnemiş zihniyet” ithamlı savunmalar yaparak hayli öne çıkıyor. İmam, vaiz gibi din görevlilerinin okullara manevi danışman olarak atandığı yönünde açıklamalar olduğu gibi kimileri de bu tip atamaların olmadığı sadece bazı alanında yetkin kişilerin “ehil ellerden din eğitimi” vermek üzere görevlendirildiği yönünde birbirini nakzeden açıklamalar peş peşe geliyor. İktidarın üst kadroları sessizken yerel basına açıklama yapan yerel birimlerin temsilcilerinin sözleriyle bazı çıkarımlar yapmak mümkün. Örneğin okullarda öğrencilerin yaş durumunun gözetileceği iddiasıyla pedagojik uzmanlığa sahip o ehil ellerin görevlendirildiği anlaşılıyor. Açıklamalar konferans yöntemini işaret ediyor. Okulların normal ders saatleri dışında ve okul idaresinin uygun göreceği zaman ve mekanda, öğretmenlerin de hazır bulunduğu ortamda öğrencilerle konuşulacakmış. Koca bir salon dolusu çocuk canlanıyor gözümde ve başlarında da öğretmenleri. Hep birlikte dinleme makamında olacak. Ve bunun adı da manevi danışmanlık olacak, tuhaf şey. Bu tarz bir öğretme biçimi eleştiriye, itiraza, tartışmaya, müzakereye kesinlikle kapalı beyin yıkama işlemi olur. Hatta gelen-gelmeyen, dinleyen-dinlemeyen öğrenci ve öğretmenlerin tespiti ile jurnal sisteminin gönüllü ajanları sayılır o din görevlileri. Değerler eğitimi sevdasını içinde barındıran ÇEDES projesi böylelikle değer yargısı endoktrinasyon aracı olarak kullanılmak için icat edilmiş olmalı.

Açıklamaların hiçbirisinde çevre/ekoloji hakkında duyarlılık geliştirecek bir uygulama adımından söz edilmiyor. Bolca milli manevi hamaset, Çanakkale’den Sütçü İmam’a sıçrayışlar ve günümüze gelip seçim çağrışımları ile şekillenmiş savunmalar arasında rol model oluşturma gayreti çıkıyor karşımıza. İlk ve ortaöğretim çağındaki çocuklara, kız ve erkek öğrencilerden rol model oluşturma yönünde gençlerin görevlendirileceği de belirtiliyor. Neo-liberal girişimcilik efsanesine ait şu rol model meselesi evvel eski dindar-muhafazakâr çevrelerin dilindedir. Makbul insanlardan rol model olmadığı için gençlerin, çocukların yanlış yollara saptığı ezberi karşısında Diyanetin tespit edeceği abla ve abiler, tarikat-cemaat kültürüne de çok uyumlu görülmüş olmalı. Pedagojik açıdan çocukların, gençlere emanet edilmesinin illegal Kuran kurslarında nelere yol açtığı hiç düşünülmeksizin aynı yolda yüründüğü anlaşılıyor. Çocukların beynine huniyle değer yargısı aktarma girişimi ÇEDES. Pedagojik eğitimden yoksun, ön yargılı ve katı disiplinli kişiler ve gençler tarafından yapıldığında değer yargılarını pekiştirme çabasını da bırakalım bir kenara; belli bir kesimin ön yargıları çocukların kafasına çiviyle çakılmak isteniyor diyebiliriz. Tabi bu projenin finansmanının, hangi uygulama aşamalarında ne kadar bütçe ayrılıp, kimlerin kontrolüne verildiği de ayrıca sorgulanmalı. 

iletişim adresi: zelihaberrinsonmez@gmail.com

Bize destek olun

Medyascope sizlerin sayesinde bağımsızlığını koruyor, sizlerin desteğiyle 50’den fazla çalışanı ile, Türkiye ve dünyada olup bitenleri sizlere aktarabiliyor. 

Bilgiye erişim ücretsiz olmalı. Bilgiye erişim eşit olmalı. Haberlerimiz herkese ulaşmalı. Bu yüzden bugün, Medyascope’a destek olmak için doğru zaman. İster az ister çok, her katkınız bizim için çok değerli. Bize destek olun, sizinle güçlenelim.